Bu sayfayı yazdır

Türkiye'ye yeni düşman değiştirme operasyonu

Yazan  30 Temmuz 2019

Defalarca yazdık. Yanlış, öngörüsüz, hesapsız, temelsiz, kurumsal olmayan, anlık adımlar ve kararlar Türkiye'yi dış politikada, savunma ve güvenlik alanlarında açmazlara ve çıkmazlara sürükledi.

Bu kritik alanlardaki sorunların sürekli olarak pazarlık-müzakere konusu yapılması sorunları dondurulmuş kriz (frozen conflict) haline getirip ötelemek yaratılmış oldu-bittiler nedeniyle karşımızdakilerin lehine bir durum yaratmaktadır. Bu nedenle de bu alanlarda Türkiye'ye yönelen tehditleri önceliklendirmek ve karşı stratejiler geliştirmek gittikçe içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Örneğin Suriye kuzeyi.

Mayıs 2016'dan buyana PKK/YPG'nin Menbic ve Fırat'ın doğusundan çıkarılması için ABD ile müzakere süreci yürüyor. Ama sonuç Türkiye açısından sıfır.

ABD-PKK ortaklığı ise Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesel (Özerk) Yönetimi dedikleri PKKistan'ı kuruyorlar. PKK'nın senaryosunda batı Kürdistan denilen yer.

Sürekli olarak bir gece ansızın gelebiliriz denilse de, Aralık 2018'de CB Erdoğan tahammülümüz kalmadı 2-3 gün içinde harekatı başlatıyoruz dese de olmadı. Dolayısıyla karşı taraf da bütün bu çıkışları iç politika hedefli dış politika blöfleri olarak gördü.

ABD ile yapılan her sözde kritik görüşmede nedense müzakereye devam kararları çıktı. Geçen hafta ABD'li diplomat Jeffrey'nin ziyaretinden sonra olduğu gibi. Bu karar Türkiye'nin muhtemel operasyonunun da ötelendiği anlamına geliyor.

Türkiye bir sonraki toplantıyı beklerken karşı taraf durmuyor. Suriye kuzeyindeki yapıyı güçlendiriyor. 24 Temmuz'da bu köşede Suriye kuzeyinde 10 bin koalisyon askeri başlıklı yazımızla bunu net biçimde ortaya koyduk. Ama iktidar görmezden duymazdan geliyor, muhalefet de konuya uzak.

Jeffrey'nin ziyaretinden sonra Suriye kuzeyinde bu konudaki faaliyetler hızlandı. Suriye kuzeyinde SDG/YPG'lilerle görüşen CENTCOM komutanı Türkiye sınırında önerilen güvenli bölge kapsamında görev yapmak için Arap güçleri gönderilmesini teklif ettiğini ve SDG'nin bunu kabul ettiği bildiriliyor.

Bu plana S.Arabistan ve Mısır'ın zaten onay verdiği, McKenzie'nin dün Kuveyt'i ziyaret ile başladığı turda diğer Körfez çevrelerini ikna etmeye çalışacağı ifade ediliyor.

Bununla birlikte yine Türkiye-Suriye sınırı boyunca Fırat'ın doğusunda Suriye tarafında da 5-6 km. genişliğindeki koridora Arap aşiretlerden ve PYD karşıtı Kürt partilerin silahlı güçlerinin (Suriye Peşmergesi) sevk edilmeye başlandığı ifade ediliyor. Bunların içinde sayısı 4 bini geçen Amerikan paralı askerlerinin de bulunacağından kuşkunuz olmasın. 

Plan şu: Eğer Türkiye Fırat doğusuna bir harekat başlatırsa karşısına ilk çıkacak güçler ABD-Fransa-İngiltere destekli Arap aşiretler ve Arap ülkelerinin askerleri olacak. Bunlar TSK'ya karşı ne kadar direnebilir ayrı bir konu ama bu durumda Türkiye'nin karşısında yeni bir düşman yaratılmak istendiğini, düşman listesinin uzadığını görmek lazım.

Daha da önemlisi Türkiye'nin yeni bir düşman değiştirme operasyonuna maruz bırakılıyor olması. Yani SDG/YPG terör örgütü OUT, Arap güçler İN.

Yapılması gereken bu oyalama müzakerelerine derhal son verip karşımızdaki düşman ittifakının genişleyip büyümesine fırsat vermeden harekatı başlatmaktır.

***

Bu düşman değiştirme operasyonunun bir diğer ayağı da Türkiye içinde Suriyeliler üzerinden yürütülüyor. Türkiye'deki Suriyelilerin çok önemli bir bölümü Suriye kuzeyinde ABD-PKK işgalindeki bölgeden gelenler. Suriyelilerin göçe zorlandığı bölgeleri işgal eden ABD-PKK Suriyelilerin geri dönmesini istemiyor. Çünkü kendi devletçiklerini kuruyorlar.

Türkiye'ye göçe zorlanmış kayıtsızlarla birlikte 5.3 milyon Suriyeli ise iktidarın yanlış politikalarıyla Türkiye içinde küçük bir Suriye oluşturmaya doğru gidiyor.

İktidarın öngörüsüz iç politika endeksli müsamahakâr politikası Suriyelileri Türk vatandaşlarından öncelikli bir konuma getirdi.

Bunu fark eden, kendilerine vatandaşlık yolunun açık olduğunu gören Suriyeliler adeta "dağdan gelip bağdakini kovan" bir davranış sergiliyorlar. 

İstanbul'da kayıtlı olmayan Suriyelilerin şehirden ayrılmasına ilişkin valiliğin kararını protesto için bir miting olarak planlanan ama sadece bazı sözde STK'ların basın açıklamasına dönüşen gösterideki pankartlar, öncesinde sosyal medyada paylaşılan afişler, Suriyeli sözde temsilcilerinin açıklamaları (Türkler defolsun, burada Araplar hep vardı hep var olacak, milliyetçilik cahiliyesine karşı tek bir ümmetiz) dehşet vericiydi.

"Türkler Arap düşmanı, Suriyelilere ırkçı yaklaşım sergiliyorlar" algısı yaratan bu tür afişlere, pankartlara, açıklamalara İçişleri Bakanlığı ve istihbarat teşkilatı nasıl izin verdi, bunları yapanlar hakkında neden işlem yapmaz anlaşılır değil.

Çünkü yaratılacak Türk-Arap düşmanlığının sonu Türkiye'de PKK'nın da tahrik edeceği ve rol alacağı bir iç savaştır. Kitle imha silahına dönüşen emperyalizmin kitlesel göç projesinin bir parçası olan Suriyeli göçünün hedefi de budur.

Suriyelilere ilişkin en iyi ve olması gereken çözüm onların kendi vatanlarına dönmesini sağlamaktır. Çünkü bu bir insan hakkıdır. Bunun haricindekiler emperyalist projeye hizmet eder.