< < Türkiye-ABD ilişkileri: İşler nasıl bu kadar karıştı?
 Bu sayfayı yazdır

Türkiye-ABD ilişkileri: İşler nasıl bu kadar karıştı?

Yazan  22 Ekim 2018

2016 yılı Kasım ayında Trump’ın yeni ABD Başkanı seçildiğinde AKP yönetimi ve onlara bağlı gazeteciler ile uzmanlarda müthiş bir sevinç yaşanmıştı.

Çünkü böylece aynı yılın Mart ayında ABD’ye ailesi ile girişte FBI tarafından tutuklanan Reza Zarrab ve Halk Bankası davasında Türkiye lehine bir gelişme kaydedebileceklerini düşünmüşlerdi. Oysa ki Trump’ın bir siyasetçi olarak bilinmezliği, ABD hukuk sistemi işleyişinin bağımsızlığı ve daha da önemlisi Türk siyasi sisteminin ‘Tek Adam’ sistemi özelinde otoriter bir rejime dönüşerek Batı demokrasilerinden uzaklaşması, iki ülke arasında zor bir dönemin başlayacağına işaret etmekteydi.

Kısaca Trump sonrası iki ülke arasındaki hızlı trafiğe bir bakacak olursak; Zarrab davasının başlamasının hemen ardından Trump’a yakın eski New York belediye başkanı Rudolf Giuliani’nin Zarrab’ın savunma ekibine girdiği ve ardından da Erdoğan’la gizli bir görüşme yapmak üzere Türkiye’ye geldiği ortaya çıktı.[1] Sözde diplomatik bir toplantı olduğu iddia edilse de Giuliani’nin Erdoğan ile pazarlık yapmaya geldiği çok açıktı. Erdoğan, Halk Bank ve Zarrab davasından uzak durmaya çalışsa da aslında en başından beri hep de ortasındaydı. Trump’ın ilk Dışişleri Bakanı olan Tillerson’un Türkiye ziyareti sırasında da Zarrab ve Halk Bank davasının konuşulduğu bilinmekteydi.

Zamanla Zarrab ve Halk Bank davası Türkiye için içinden çıkılmaz bir hal almaya başladı. Zarrab’ın itirafçı olması, üst düzey bir Halk Bank yetkilisi olan Hakan Atilla’nın ABD’de tutuklanması ve yargılanması, daha da önemlisi yargılama sırasında Zarrab’ın sistemin işleyişi ile ilgili ayrıntılı yolsuzluk zincirini itiraf etmesi ve ardından da Hakan Atilla’nın ceza alması bir çok yeni endişeyi ortaya çıkardı. Birincisi Halk Bank hakkında ne kadar bir ceza miktarı belirlenecekti? İkincisi başka hangi siyasetçiler hakkında ABD’nin yakalama kararları olacaktı? Üçüncüsü dava içerisinde Zarrab’ın tam olarak neleri itiraf ettiği kestirilemiyordu. Son olarak ise iddianame de geçen İran’a karşı ABD yaptırımlarının delinmesi sonucu İran’ın nükleer silahlanması ve terörist gruplara yardım yapılması suçlamasının Türkiye’nin başını nasıl ağrıtacağını bilinmemesiydi.

Sonra ne mi oldu? Bir anda Türkiye’de şöyle bir haber duyuldu: ‘Papaz FETÖ’den tutuklandı.’[2] Böylece Türkiye’nin yeni dış politikasına ‘rehine politikası’ da eklenmiş oldu. 20 yıldır Türkiye’de yaşayan İzmir Diriliş Kilisesi Pastör’ü Andrew Craig Brunson, gizli bir tanığın ifadesi doğrultusunda önce sınır dışı edilmek üzere Göç İdaresi’nde bir ay tutulduktan sonra FETÖ üyeliği iddiası nedeniyle 2016 yılı Aralık ayında tutuklandı. Bir nevi ‘el de var Brunson’ politikası başlatılmış oldu. Ardından 2017 yılı Ekim ayında bu kez ABD konsolosluk görevlileri FETÖ soruşturması kapsamında casusluktan tutuklandı.[3] Hemen ardından ise ABD’nin Türkiye’deki diplomatik temsilcilikleri Türkiye’den yapılan vize başvurularını süresiz olarak durdurma kararı aldı.[4] Trump’ın Başkan seçildiği gece mutluluk tweetleri atan AKPli siyasetçi ve gazeteciler bu kez intikam tweetleri atmaya ve ABD’yi düşman göstermeye başladılar.

Zarrab davası için aradığı pazarlık noktasını bulamayan Erdoğan, bu kez Brunson üzerinden ABD ile pazarlık yapmaya başlamıştı. Ancak Erdoğan tam olarak neyin pazarlığını yaptığını bir türlü açıklamadı. Önce ‘Ver Papazı, Al Papazı’ dedi.[5] Buradan da Fethullah Gülen’i Brunson karşılığı istediği düşünüldü. Ancak ABD’de Fethullah Gülen aleyhine işleyen bir hukuki süreç olmadığından ABD’nin Gülen’i teslim edemeyeceği açıktı. Reza Zarrab itirafçı olduğundan FBI koruması altında, Hakan Atilla hüküm giydi ancak hakimin de taktiri ile çok kısa bir süre hapishanede kalacağı açıkken, Erdoğan, Trump’tan ne istemekteydi? ABD’nin YPG ile ilişkisini kesmesini mi? Bunun için Brunson tutuklanmış olabilir miydi? Yoksa Türkiye, ABD’den Halk Bank’ın alacağı ceza için indirim pazarlığında bulunuyor ya da ekonomik yardım mı talep ediyordu? Meselenin burası tam olarak halen açıklığa kavuşmuş değil. Ancak ABD tarafının Brunson’ın rehin tutulmasından artık çok sıkıldığı çok açık.

Önce ABD Kongresi tarafından Rusların S400 füzesi alma planları baki olduğu sürece Türkiye’ye satışı planlanan F-35 uçaklarının teslimatının geçici olarak durdurulması kararı alındı.[6] Daha sonra ABD Başkanı Trump, 26 Temmuz tarihinde Pastor Brunson’ın serbest bırakılmadığı taktirde Türkiye’ye yaptırım uygulamaya başlayacağını açıklaması ve hemen ardından ABD Başkan Yardımcısı Micheal Pence’in Temmuz ayı sonunda ‘Pastör Andrew Brunson serbest kalana kadar Türkiye’ye yaptırım uygulamaya hazırız’[7] çıkışında bulunması, iki ülke arasındaki artık ‘stratejik ortaklığın’ veya NATO müttefikliğinin değil de krizin ne boyuta ulaşacağının konuşulmasına yol açtı. ABD’yi YPG-PKK binlerce silah vermekle suçlayan Erdoğan, nedense bu konuda söylemde bulunmaktan öteye gitmemiş ama Zarrab-Halk Bankası meselesi nedeniyle Brunson üzerinden ABD’nin karşısına çıkmıştı.

Ağustos ayı başına Türkiye’ye karşı yaptırımlarla ilgili ilk adım geldi ve ABD Hazine Bakanlığı, Küresel Magnitsky Yasası kapsamında Brunson’ın ‘haksız tutukluluğu’ gerekçesiyle Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya karşı yaptırım kararı aldı. Gül ve Soylu’nun ABD’deki mal varlıkları bloke edilirken, ABD’li kişi ve kurumların bu kişilerle iş yapmasına engel getirildi.[8] ABD tarafından açıkça Erdoğan’a mesaj verilmeye başlanmıştı. ABD temsilcileri özellikle twitter üzerinden Erdoğan’a adeta emredercesine Brunson’ı serbest bırakmasını söylemeye başlamışlardı çünkü ABD’nin klasik olarak geri kalmış, hukuki kurumları göstermelik olan otoriter ülkelere karşı tutumu bu şekilde gerçekleşmektedir.

İlk yaptırım kararının ardından bir Türk heyeti ABD’ye konuyla ilgili görüşmelerde bulunmak üzere hareket etti. Ancak daha başından tercüman kriziyle başlayan seyahat, Türk heyetinin muhataplarıyla bir saati geçmeyen görüşmeler gerçekleştirmesi ve ‘görüşmelerin daha üst düzeyde devam etmesi’ kararının alınmasından başka bir sonuç çıkaramadı. Gürcanlı’nın aktardığına göre ABD tarafı Türk tarafına Türkiye’de tutuklu bulunan 12 ABD vatandaşı ile ABD’nin Türkiye temsilciliklerinde çalışan tutuklu iki Türk vatandaşı Hamza Akçay ve Metin Topuz’un tahliyesinin beklendiğini bildirdi. Bir başka deyişle ABD tarafı elinde bir liste ile Türk heyetini karşıladı. Ancak Türk heyetinin bu liste hakkında herhangi bir yorum yetkisi olmadığı gibi üstüne bir de Kasım ayında İran’a karşı başlatılacak olan petrol ve doğalgaz yaptırımlarına karşı ayrıcalık tanınmasını istedi.[9] Yetkisiz Türk heyetine ABD tarafından her hangi bir olumlu cevap verilmediği gibi sadece kırk sekiz saat sonra ABD Başkanı Trump tarafından Türkiye’ye karşı ilk ekonomik yaptırımlar başlatıldı. Böylece ABD, Türkiye’den satın aldığı çelik ve alüminyumda gümrük vergilerini iki katına çıkarttı.[10]

2016 Kasım ayında Trump’ın seçilmesinin ardından AKP tarafında patlatılan havai fişeklerin yerini 2018 yılı Ağustos ayı itibariyle ‘bu ülkemize yapılan bir saldırıdır’ söylemi aldı. Bununla birlikte Türkiye’de döviz kurlarının dört lira düzeyinden günler içerisinde yedi lira düzeyine çıkmasının nedeni olarak da ABD gösterilmeye başlandı. Oysa ki Türkiye’de TL’nin yabancı para birimleri karşısında değer kaybetmesi nedeniyle ekonomik kriz yaşanmamakta, tam tersi ekonomik kriz nedeniyle TL değer kaybetmektedir. Bu durum da 16 yıllık AKP iktidarının ekonomi politikalarının sonucudur. Esas beklenen krizin ise Kasım ayında yürürlüğe girecek olan İran yaptırımları sırasında çıkacağı düşünülmektedir. ABD’nin talebi doğrultusunda TÜPRAŞ, halihazırda İran’dan aldığı petrolü azaltmış durumdadır.[11] Diğer yandan ise Türkiye’nin İran’dan satın aldığı doğal gaz sözleşmesi devam etmektedir. (2017 yılı İran’dan ithal edilen gaz miktarı 9.2 bcm[12]– EPDK.) Türkiye’nin henüz İran’dan aldığı doğalgazı başka bir hat veya LNG ile değiştirme şansı yok ve bu konuda ABD’den ayrıcalık isteyebilir. Fakat 2011-2012’deki İran yaptırımları sırasındaki jeopolitik gelişmelerden farklı olarak bu kez Türk Akım’ının 2019 sonunda Türkiye’ye 15.75 bcm gaz taşıması planlanmaktadır.[13] Buna ilave olarak %85’i tamamlanan TANAP doğal gaz boru hattının da 2019 yılı sonunda Türkiye’ye 6 bcm gaz taşıması beklenmektedir.[14] Dolayısıyla ABD, Türkiye’ye İran’dan aldığı gazı kesmesi için bu iki doğalgaz boru hattının tamamlanmasına kadar kısa süre ile bir ayrıcalık verebilir. Bir başka deyişle, ABD ve İran krizi 2019 yılı sonlarında hala devam etmekteyse Türkiye, İran’dan gaz alımını kesmek zorunda kalacaktır.

Türkiye’nin 2017 yılı doğal gaz ithalatı EPDK’nın 2017 sektörel raporuna göre 55.25 bcm’dir. Bu rakamın da 53.8 bcm’i iç tüketimde kullanılmıştır. 2019 yılı için satın alınacak gaz miktarlarına bir bakacak olursak, mevcut 55.25 bcm’e Türk Akım’ından gelecek 15.75 ve TANAP’tan gelecek 6 bcm’i de eklediğimizde Türkiye’nin alması gereken 77 bcm miktarı çıkmaktadır. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizi de düşünecek olursak 1 yıl içerisinde Türkiye ekonomisinin bu miktarda bir gaz arzına ihtiyacı olacak kadar büyümesi imkansız. O nedenle bu rakamdan İran’dan alınan 9.2 bcm düşülüp ilk aşamada öncelikle Rusya’dan alınacak gaz miktarında indirime gidilebilir. Tabi eğer Rusya ile yapılan gaz anlaşmasında böyle bir esneklik varsa. Dolayısıyla 2019 yılı sonuna Türkiye’nin İran’dan aldığı gaza matematiksel anlamda ihtiyacı olmaya bilir ve yaptırımlara uyabilir. Ancak, İran gazı yerine Rus gazının Türkiye piyasasında artması Türkiye’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını arttıracak ve jeopolitik anlamda sıkışmasına yol açacaktır. Her ne kadar ABD Kongresi Türkiye’nin Rusya ve İran ile olan enerji ticaretini azaltmasını beklese de Trump’ın İran yaptırımları tam tersi olarak Türkiye’nin Rusya’ya olan bağımlılığını arttıracaktır ki Kremlin açısından Türk Akım’ı projesi zaten bunu hedeflemektedir. ABD-Türkiye ilişkilerinin geldiği bu son gergin nokta da ise; Zarrab, Hakan Atilla, Fethullah Gülen, Brunson, Halk Bankası, ABD’li tutuklular, F-35-S400 çıkmazı, İran yaptırımları ve Türkiye aleyhindeki uluslararası suçlamalar gibi çok bilinmezlik içeren bir ortamda yakın geleceği kestirmek güç olduğu gibi Erdoğan’ın dış politika söylemlerinde çok yüksek tondan eleştirdiği ülkelere karşı ani dönüşler yaptığı da bilinmektedir. Dolayısıyla Erdoğan’ın ani bir geri adım atmasıyla ilişkiler düzele de bilir ya da içeride safları sıklaştırmak adına ‘düşman’ kullanmayı seven Erdoğan, durumu daha da gerginleştirebilir.

 

 

[1] Benjamin Weiser ve Patrick Kingsley. 2016 ‘Why Giuliani Held a Secret Meeting With Turkey’s Leader.’ New York Times. 20 Nisan. https://www.nytimes.com/2017/04/20/nyregion/rudy-giuliani-reza-zarrab-iran-sanctions-case.html.

[2] İsmail Saymaz. 2016. ‘Papaz FETÖ’den Tutuklandı.’ Hürriyet. 9 Aralık. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/papaz-fetoden-tutuklandi-40302354.

[3] Diken. 2017. ‘ABD Konsolosluk Görevlisi Casusluktan Tutuklandı.’ 4 Ekim. http://www.diken.com.tr/abd-konsolosluk-gorevlisi-casusluktan-tutuklandi/.

[4] Birgün. 2017. ‘ABD, Türkiye’den Yapılan Vize Başvurularını Durdurdu.’ 8 Ekim. https://www.birgun.net/haber-detay/abd-turkiye-den-yapilan-vize-basvurularini-durdurdu-183402.html.

[5] Gazete Duvar. 2017. ‘Erdoğan’dan ABD’ye: Ver Papazı, Al Papazı.’ 28 Eylül. https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2017/09/28/erdogandan-abdye-ver-papazi-al-papazi/.

[6] BBC. 2018. ‘Türkiye’ye F-35 Teslimatı: ABD Kongresi Geçici Durdurma Üzerinde Anlaştı.’ 24 Temmuz. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44935062.

[7] BBC. 2018. ‘ABD Başkan Yardımcısı Pence: Brunson Serbest Kalana Kadar Türkiye’ye Yaptırım Uygulamaya Hazırız.’ 29 Temmuz. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44969818.

[8] DW. 2018. ‘ABD’den Soylu ve Gül’e Yaptırım Kararı.’ 1 Ağustos. https://www.dw.com/tr/abdden-soylu-ve-güle-yaptırım-kararı/a-44918679.

[9] Zeynep Gürcanlı. 2018. ‘Tük Heyet Rahip Brunson İçin Gitti, ABD 15 Kişilik Liste Verdi.’ Sözcü. 9 Ağustos. https://www.sozcu.com.tr/2018/dunya/turk-heyet-rahip-brunson-icin-gitti-abd-15-kisilik-liste-verdi-2565149/.

[10] BBC. 2018. ‘ABD’den Türkiye’ye Yeni Yaptırımlar: Çelikte Gümrük Vergisi Artışı 13 Ağustos’ta Yürürlüğe Giriyor.’ 11 Ağustos. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45154717.

[11] Humeyra Pamuk ve Julia Payne. 2018. ‘Turkey’s TUPRAS Reduced Iranian Crude Purchases as US Sanctions Loom.’ Reuters. 20 Temmuz. https://www.reuters.com/article/us-iran-oil-turkey/turkeys-tupras-reduces-iranian-crude-purchases-as-u-s-sanctions-loom-idUSKBN1KA22Y.

[12] Milyar Metre Küp.

[13] TASS. 2018. ‘Turkish Stream Commissioning Planned Before End of 2019 – Presidential Aide.’ 2 Nisan. http://tass.com/economy/997312.

[14] Ilkin Shafiyev. 2018. ‘SOCAR Discloses Time Frame For Completion of TANAP’s Second Phase.’ Trend News Agenc. 6 Ağustos. https://en.trend.az/business/energy/2937609.html.

Dr. Tuğçe Varol

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Amerika Araştırmaları Merkezi Başkanı