Seymour Hersh’un AKP’nin Sarin Gazına Bulaştığıyla İlgili İddiası Doğru mu?
 Bu sayfayı yazdır

Seymour Hersh’un AKP’nin Sarin Gazına Bulaştığıyla İlgili İddiası Doğru mu?

Yazan  09 Nisan 2014

Suriye’nin başkenti Şam’a yakın mahallelerden birisi olan Guta’da 21 Ağustos 2013’de gerçekleşen bir kimyasal silah saldırısında 100’lerce erkek, kadın ve çocuk Suriyeli hayatını kaybetti. Amerika Birleşik Devletleri daha önce Suriye devletinin kimyasal silah kullanmasını Amerikan askeri müdahalesi için aşılması gereken “kırmızı çizgi” ilan etmesine rağmen Washington Şam’a askeri önlemler uygulamamıştır. Önce askeri müdahale yapacağını ilan eden Obama daha sonra Kongre onayı sonrasında müdahale edeceğini söyleyerek işi yokuşa sürmüş ve zaman içinde gündemden kaldırmıştır.

 ABD’nin Suriye’ye saldırmamasının nedeninin Rusya’nın araya girmesi ve Şam’ın kimyasal silah stoklarını uluslar arası denetim altında imha etmeyi önermesi olduğu düşünülmüştür. Oysa 4 nisan 2014’de London  Review of Books adlı internet sitesinde Amerikalı gazeteci Seymour M. Hersh, Suriye’de yapılan saldırının Ankara tarafından El Nusra’ya verilen kimyasal silahlar ile gerçekleştirildiğini ileri sürmesi ile ortaya yeni bir tablo çıkmıştır. Beyaz Saray hemen Hersh’ün makalesini yalanlamıştır. AKP Hükümeti de bu bilgiyi yalanlamıştır.

Bu iddiayı ileri süren Seymour Hersh kimdir? Hersh hakkında Vikipedia’ya da yer alan bilgilerden de hareket ile şu temel bilgileri verebiliriz. Seymour Hersh, Amerika’nın en önemli gazetecilik ödülü olan Pulitzer ödülünü almış en önemli araştırmacı gazetecilerinden birisidir. Hersh’e bu ödülü kazandıran 16 Mart 1968’de Amerikan ordusuna mensup askerlerin My Lai adlı Güney Vietnam köyünde 504 erkek, kadın ve çocuğu katletmesini gün yüzüne çıkarmasıdır. Hersch’in ikinci büyük hikâyesi batmış bir Sovyet denizaltısını çıkarmak amacı ile CIA’nın gerçekleştirdiği Azorian Operasyonunu açığa çıkarmak olmuştur.  

 Seymour Hersh, 1986’da “Hedef İmha Edildi” adlı kitabında Sovyet hava kuvvetleri tarafından Eylül 1983’de vurulan Güney Kore Havayollarına ait sivil uçağın vurulmasında Sovyetlerin yetersizliği kadar Sovyetlerin tepkisini karıştırmaya yönelik Amerikan istihbarat operasyonu olduğunu ileri sürmüştür.Amerikan hükümetinin daha sonraki yıllarda açıklanan belgeleri gerçekten Reagen Yönetimin ilk aylarında Sovyetler Birliğine karşı bir psikolojik operasyonun sürdürdüğünü, bu kampanya çerçevesinde ABD’nin Pasifik Filosu’nun Nisan-Mayıs 1983’de görev aldığını ve Sovyetlerin Güney Kore uçağının sivil havacılık uçağı olduğunun farkında olmadığını ortaya koymuştur.

Mayıs 2004’de Hersh Irak’ta Amerikan ordusunun işkence merkezi olan Ebu Garip hapishanesi hakkında yazmış olduğu makale ile bütün dünyanın bu merkezden haberdar olmasını sağladı.

İsrail’in Irak ve Kuzey Irak’taki faaliyetleri ile ilgili Türk ve Arap basınında çıkan hiç bir haber  Seymour Hersh’in Haziran 2004’de „The Newyorker“ dergisinde yayınlanan makalesi kadar ses getirmemiştir.  Hersh, makalesinde İran'ın nükleer kapasitesini geliştirmesinden endişe eden İsrail’in Kuzey Irak'ta  Kürtler'le işbirliği içinde operasyonlar düzenlediğini açıklamıştır. Hersh, Irak ile savaşın en büyük taraftarlarından İsrail’in  Amerikan hükümetini, „savaşı kaybetttiği“ konusunda uyardığını kaydetmiştir. Mossad, Irak-İran sınırdan giren  El Kaide militanlarını ve İran istihbaratının direnişçileri desteklediğini belirtmiştir. Hersh, makalesinde Ağustos 2003'te İsrail'in Kuzey Irak'a girmek için çalışmalara başladığının altını çizmiştir. Eski İsrail Başbakanı Ehud Barak, Dick Cheney'i özel olarak uyardığını, İsrail'in işgali kazanmanın hiçbir yol olmadığını öğrendiğini söyledi. Ancak Cheney cevap vermemiştir.

 Hersh’e göre bunun üzerine Şaron hükümeti savaşın İsrail’e olabilecek zararını en aza indirmek için Iraklı Kürtlerle ilişkileri genişletmeye ve Kuzey Irak’ta federe devlet kurulmasına karar vermiş ve 2003 yılının sonlarında İsrail istihbaratı ve ordusu Kuzey Irak'a girmiştir. İsrail'in „B Planı” adını verdiği bu çalışma dahilinde İsrailli uzmanlar Kürt komandolar eğitiliyor. Kürt komandolar, İsrail'in en gizli komandoları Mistaravim'le aynı sonuçları alacak şekilde eğitilmiştir. İsrail ayrıca Kürtler'le birlikte operasyonlar düzenliyor. Ancak bunlar silahlı eylem değil. İsrailli ajanlar, Kürtler'le birlikte İran ve Suriye'ye girip buralarda istihbarat çalışmaları yapıyor. Hersh’un bu iddiaları zaten gergin olan Türkiye-İsrail ilişkilerini daha da germiştir.

İsrail'in Ankara Büyükelçiliği Basın Sözcüsü Sharon Barlisaar ise iddialara ilişkin olarak "Kuzey Irak'ta İsrail'in hiçbir resmi faaliyeti yoktur" açıklamasını yapmış ve eklemiştir: "Elbette çifte pasaport sahibi veya İsrail hükümetini veya devletini temsil etmeyen özel şahıslar, Kuzey Irak'ta bazı faaliyetler yürütebilirler. Bunlar, onları bağlar. Devlet politikasıyla ilgisi yoktur." Barlisaar, Türkiye'den bu konularda kesinlikle bir "uyarı veya konuya ilişkin bir görüşme olmadığını" da vurgulamıştır. İsrail Başbakanı Şaron, İsrail'in bir süreden beri Kürt liderler Mesud Barzani ve Celal Talabani ile ilişkisi olduğunu  Kürtlere askeri destek verdikleri yönündeki haberleri yalanlayarak bunun sözkonusu olmadığını savunmuştur. Ariel Şaron, özellikle Türkiye ile ilişkiler dikkate alındığında, Kürtlere verilecek desteğin ne kadar hassas bir konu olduğunu bildiklerini de açıklamıştır.Talabani ise "İsrail'in Irak'ın kuzeyinde Kürt komando birimlerini eğittiğine ve bunun İran'a karşı kullanılacağına" ilişkin haberlerin doğru olmadığını ileri sürmüştür. Sonuçta olayların Seymour Hersh’in haklı çıktığı görülmüştür.  İsrail istihbaratı Kuzey Irak’ta aktif olarak faaliyette bulunmuştur ve muhtemelen bulunmaktadır.

Daha sonra Seymour Hersh’in ABD’nin İran politikasını incelemeye başladığını görüyoruz. Hersh, Dick Cheney’in odasında yapılan bir toplantıda ABD ordusunu İran’a saldırmak için Hürmüz Boğazı’nda İran üniforması giyen Amerikan askerlerinin Amerikan gemilerine ateş etmesi senaryosunu kurmak ile suçladı. Bu iddia hiçbir zaman doğrulanmadı. Hersh Ocak 2005’de ABD’nin İran’da vurmayı hedeflediği hedeflere yönelik örtülü operasyonlar konusunda kapsamlı bir makale yayınladı. Nisan 2006’da yayınladığı makalede Hersh, ABD’nin yer altındaki İran nükleer santrallerine karşı betonu delerek içeride patlayan nükleer silah kullanmayı düşündüğünü ileri sürdü. Başkan Bush, bu iddiayı yalanladı.

Temmuz 2006’da Hizbullah’ın iki İsrail askerini kaçırması ve sekizinin öldürülmesi sonrasında gerçekleşen İsrail-Hizbullah savaşından bir ay sonra Ağustos 2006’da Hersh ABD ile İsrail arasında askerlerin kaçırılması ve öldürülmesinin iki ay öncesinde gerçekleşen görüşmelerde Beyaz Saray’ın İsrail saldırısına yeşil ışık yaktığını yazdı. Beyaz Saray iddiaları yalanladı. Görüldüğü gibi Seymour Hersh Amerikan sisteminin gazetecisi sayılabilecek bir gazeteci değil. Washington Post ve New York Times’ın Hersch’e mesafeli durmasının bir nedeni de budur. Bu son makalesinde olduğu gibi bir çok kez Beyaz Saray veya Dış İşleri Bakanlığı tarafından yalanlamıştır. Ancak bir çok kez bu yalanlamaların yalan olduğu da daha sonra yıllarda ortaya çıkmıştır. Bazı eleştirmenler Seymour Hersch’i kaynakları konusunda eleştirmektedirler. Onlara göre Hersch’in kaynakları güvenilmez hatta uydurmadır. Öte yandan Hersh’ün yazılarını yayınlayan New Yorker dergisinin editörü David Remnick, Hersh’ün yazılarındaki kaynakların tamamının adlarını bildiğini, bu bilgilere sahip olup olamayacağı konusunda fikir sahibi olduğunu söylemektedir.

Sonuç olarak şimdilik söylenebilecek şudur: Dileriz, Seymour Hersh’ün iddiaları doğru değildir ve yazar kaynakları tarafından yanıltılmıştır. Ancak iddialar doğru ise çok sıkıntılı bir süreç Erdoğan’ın görevden ayrılmasından sonra hem Türkiye hem Erdoğan için başlayabilir.     

 

Prof. Dr. Ümit Özdağ

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Yönetim Kurulu Başkanı