Rus Yapımı Mısır Radarı, Doğu Akdeniz'de Türk Sahillerini Mi Kontrol Edecek?

Yazan  07 Mayıs 2020

Rus basınında çıkan haberde, Mısır Hava Kuvvetleri için Doğu Akdeniz’de, Türk ve İsrail Hava Kuvvetlerinin faaliyetlerini kontrol eden, büyük bir radar sisteminin faaliyete geçirileceği duyuruldu.

Alınan haberlere göre Rusya’nın, bu ülkeye Rezonans-NE teslimatlarına 2020'de başlayacağı biliniyordu. Bu sistem ile Doğu Akdeniz’de Suriye-Lübnan sınırı boyunca dağlık alanların ve tepelerin arkasına gizlenmiş her türlü İsrail F-35 uçağı ve Türk sahillerindeki Türk uçağı Mısır Hava Kuvvetlerinin ekranlarında açıkça görülebilecek.

Habere göre, bu radarların menzili Mısır’ın elindeki Rus füzelerinin aktif menziline ulaşmadan önce, tüm İsrail ve Türk uçaklarının Akdeniz'de ufkun ötesinden tespitini sağlayacak. Bu durumda Mısır S-300 hava savunma sistemlerinin çalışma kabiliyeti ile birlikte bu uçaklar düşürülebilir.

Rusya'da üretilen Rezonans-NE 3D radar sisteminin Mısır'da görüldüğüne dair sosyal ağlarda raporlar yayınlanıyor. Rus haber ajansı TASS tarafından da, Rezonans-NE 3D ufukta radar sisteminin Orta Doğu'daki 'bir ülkeye' teslim edildiği duyuruldu.  Mısır, bu sistemleri İran ve Cezayir'den sonra bölgede uygulayan üçüncü ülkedir.

Peki bu Mısır'ın Doğu Akdeniz'i doğrudan denetim altına aldığı REZONANS-NE radar hava savunma izleme sistemi nasıl bir sistemdir?

Radar özellikleri hakkında yapılan araştırmada, sistemin çok yüksek frekanslı (VHF) radar sistemi olduğu, uzak mesafelerde çeşitli uçan cisimleri tespit etme ve tanımlama yeteneğine sahip olduğu tespit edilmiştir. Rezonans-N (NE) radarının maksimum algılama mesafesinin 1.200 km olduğu tahmin edilmektedir. Radar, 10.000 m yüksekliğindeki bir avcı uçağını 350 km'den tespit edebilir.  Sistem aynı anda gizli hedefler de dâhil olmak üzere 500 hedefi aynı anda takip edebilir. Bir hava saldırısı hakkında erken uyarı verebilir ve savaş operasyonları sırasında havacılık ve uçaksavar savunma sistemlerine hava durumu hakkında bilgi verebilir.

Rezonans-NE çözünürlüğü ile havadaki cruise füzeleri de dâhil olmak üzere tüm hedefleri tespit edebilir. Sistem küçük ve gizli olanlar da dahil olmak üzere uzun mesafelerde geniş bir yelpazede hava hedeflerini tespit edebilir ve izleyebilir. Hava hedeflerinin konum ve hareket parametrelerini otomatik olarak belirler ve sınıflandırır; otomatik olarak silah sistemlerine atamalar sağlar.

İhracat versiyonunda, Resonance-NE, dünyanın diğer ülkelerine de tedarik edilmektedir. Böylece, Mısır Rezonansı-NE radarı, hava sahasındaki tüm nesnelerin sadece Mısır üzerinden değil, İsrail, Türkiye sahilleri dahil Suriye'deki hareketlerini de izleyecektir.

Peki Mısır bu sistemi hangi sistem ile birlikte kullanacaktır?

Mısır, uzun menzilli bir uçaksavar sistemi olarak, halen Rusya'dan satın aldığı S-300 hava savunma sistemlerini kullanmaktadır. Bu husus Mısır hava kuvvetleri için kendisi için havadan tehdit olabilecek hava unsurlarına karşı 1200 km.den itibaren tehdidi tespit edebileceğine 300 km. mesafeden itibaren ise angaje olabileceğine işaret etmektedir.

Açık kaynaklı istihbarat verilerine dayanan bilgilere göre, REZONANS-NE radarı Süveyş yakınında, diğeri İsrail-Mısır sınırı boyunca bir bölgede bulunuyor. İsrail gazetesine göre, "ilk istasyonun Süveyş Kanalı'nın yaklaşık 40 km doğusunda inşa edildiğini" belirtilerek, "diğerinin Galala ve Kabir Dağları arasındaki Süveyş Körfezi'nde olduğunu" da belirtilmiştir. Mısır'daki Rezonans-NE’nin yerleştirildiği mevkilere bakıldığında, sistemin geniş alanları izleyebileceği değerlendiriliyor. Bahse konu radar ile Mısır için, İsrail tamamen gözetleme menziline girmekte, Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan, Suriye’nin belli bir bölümünü, Türkiye'nin güneyini ve Libya'nın bazı bölgelerini ile bölgedeki diğer ülkeleri izleyebilme imkânına sahip olabilmektedir. Ancak, son günlerde ABD tarafından üretilen görünmez uçak teknolojisi içinde ülkemize alınan S-400’ler esnasında da tartışmalara neden olan ve İsrail Hava Kuvvetlerinde de bulunan ABD'nin F-35 uçaklarının bu radar sistemi için ne kadar görünmez olduğu da zaman içinde ortaya çıkacaktır. 

Bu radar istasyonlarının monte edildikleri konumlar, Mısır Hava Kuvvetleri ve hava savunmasına herhangi bir tehdit için zamanında hazırlanmaları için erken uyarı sağlayacakları için çeşitli uzun menzilli uçak ve seyir füzelerinin erken tespitine de izin verecektir.

Mısır’ın radar sistemleri ve bölgedeki S-300 ‘ler ki dengeleri nasıl etkiler? Doğu Akdeniz’de neler oluyor ?

S-300 Hava savunma sistemi, Rusya’nın dışında en az 16 ülkede kullanıyor. Bunlar; açık kaynaklardan elde edilen bilgilere göre Çin, Hindistan, İran, Yunanistan, Kazakistan, Ermenistan, Venezuela, Azerbaycan, Ukrayna, Belarus, Vietnam, Suriye, Bulgaristan, Slovakya, Cezayir, Mısır olarak biliniyor.

S-300 sahibi ülkeler ve Türkiye tarafından satın alınan S-400 sistemi düşünüldüğünde, Doğu Akdeniz’in tamamında Orta Akdeniz’in büyük bir bölümünde Rus menşeli hava radarı ve hava savunma sistemleri ile kontrol edileceği anlamına gelmektedir. Bu durum yakın gelecekte Rusya’nın, Suriye’de elde ettiği üsse ilave olarak Libya’da da yeni bir hava ve deniz üssü elde etmesi durumunda bölgedeki etkisini sıcak denizlere inmesi bağlamında daha fazla artıracaktır. Bu noktada şu soru akla gelmektedir. Rus hava savunma sistemleri Rus saldırı veya savunma sistemlerine karşı etkili olarak kullanılabilecek midir?

Bu sorunun cevabı zaman içinde ortaya çıkacaktır ama yıllardan beri sıcak denizlere inme hayali olan Rusya açısından, bölgenin özellikle Rus hava savunma silah sistemleri ile donatıldığı dolaylı da olsa Rus etkisine girdiği görülüyor.

Doğu Akdeniz’in gerek ulaşım gerekse hidrokarbon yatakları açısından önemi her geçen yıl artarak devam etmektedir. Bu bölgeye hâkim olan ülkelerin en baştaki ilk hedefi bölgedeki petrol ve doğalgaz yataklarına hâkim olmak, çıkarılan ekonomik değere sahip olmaktır. Bu bölgedeki yataklara hâkim olan devletin bu durumun gelecekteki kalkınma planlarına oldukça etki edeceği çok açıktır.

Bölgeye hâkim olmanın ikinci hedefi bu bölgedeki enerji kaynaklarının doğudan batıya enerji aktarımı konusunda bölgede denizdeki egemenlik hakkı konusunda kim etkin güç olacak konusudur. Bu gerçekleştiğinde bölgeye hâkim olan devlet, Ortadoğu ve Asya'daki hidrokarbon kaynakları için Avrupa'ya geçiş konusunda kilit önemde olacak. Bu hususta, Rum Yunan ikilisinin bölgedeki diğer devletleri de içine alan girişimlerine karşın, Doğu Akdeniz'deki haklarını korumakta kararlı olan Türkiye'nin adımları, sonuç vermiş, Fransız ve İtalyan şirketleri Türkiye’nin itiraz ettiği bölgelerden çekilmiştir.

Bölgede halen Yunanistan ve Mısır başta olmak üzere İsrail ve GKRY’nin de dâhil olduğu bir grup tarafından Türkiye’nin bölgedeki egemenlik hakları konusunda bir rekabet halinde olduğu biliniyor. Bu hususa, Rusya, Fransa, BAE, Suudi Arabistan, AB ve yeni dönemde Malta’nın da olduğu Libya’da ki durumda ilave edildiğinde, Doğu Akdeniz’in tamamı ile Orta Akdeniz’in bir bölümünün birçok devletin mücadele alanı haline geldiği görülüyor.

Avrupa Birliğine bu bölgeye yönelik faaliyetlerine bakıldığında de son dönemde Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (CSDP) adı altında, Libya’ya BM silah ambargosunun uygulanmasına dönük Doğu Akdeniz’de başlattığı “EUNAVFOR (AB Akdeniz Deniz Gücü) MED IRINI Operasyonu” ile bölgedeki silahlı aktörler arasına dahil olmuştur.

AB Operasyon kapsamında özellikle, BM Güvenlik Konseyi kararı uyarınca, Libya açıklarında açık denizde Libya’ya ve Libya’dan silah ya da ilgili malzeme taşıdığından şüphelendiği gemilerde denetim yapmayı, Libya’dan petrol, ham petrol ve rafine petrol ürünlerinin yasadışı ihracatını izlemeyi ve bu konuda bilgi toplamayı planlamaktadır. AB ayrıca, Libya Sahil Güvenlik ve Deniz Kuvvetlerine denizdeki kolluk görevlerine kapasitesinin geliştirilmesi için eğitim yoluyla katkıda bulunmayı, bilgi toplama ve uçaklarla devriye yoluyla insan kaçakçıları ve yasadışı ticaret şebekelerin çalışma yöntemlerinin sekteye uğratılmasına katkıda bulunmayı da düşünmektedir.

Bölgede hem Libya açısından hem de denizde münhasır ekonomik bölgeler açısından düşünüldüğünde, Türkiye ile Yunanistan’ın yanı sıra GKRY’nin de içinde olduğu Doğu Akdeniz deniz alanında kesişen bir mücadele alanı olduğu görülüyor. Yunanistan, Mısır ve İsrail ve Güney Kıbrıs Rum kesimiyle birlikte, AB’nin de dolaylı desteği ile Türkiye'yi Doğu Akdeniz'den uzak tutmaya çalışıyor. Bu hususlar dikkate alındığında, Mısır’ın diğer çevre ülkeleri ile ilişkileri dikkate alındığında hava radarının esas maksadının Türkiye’ye karşı bir güç artırımı olduğu açıkça görülmektedir. Bu hususa Rusya’nın da, Libya’da oluşan durum nedeniyle silah Mısır’a silah sistemi satarak, AB’nin ise silah ambargosu denetim operasyonu IRINI’yi başlatarak dolaylı olarak destek verdiği anlaşılmaktadır.

Buna karşılık Türkiye, Doğu Akdeniz'e stratejik önem vermekte, deniz yetki alanları bağlamında bölgeyi dış politikasında kırmızı bir çizgi olarak düşünmektedir. Türkiye, Doğu Akdeniz'deki hem askeri ve enerji bağlamında arama faaliyetlerini, hem de Libya ile deniz yetki alanlarını sınırlandırarak Doğu Akdeniz’i çevreleyen yukarıda bahsedilen ülkelere karşı Libya sahillerine kadar gelebilecek tehditler karşısında, bölgeyi kendisi için uzak bir savunma hattı olarak görmektedir.

Sonuç olarak Mısır’ın yeni aldığı radar sistemleri, Doğu Akdeniz’de hava sahasında gözetleme imkân ve kabiliyetlerini, güç dengesi açısından havada Mısır lehine olumlu katkı sağlayacağı ancak denizdeki güç dengesi açısından Mısır ve çevre ülkelerin deniz kuvvetlerinin yetersizliği dikkate alındığında, Türkiye’nin lehine olan deniz üstünlüğü devam etmektedir. Ancak bölgede sürekli artan bir askeri hareketlilik ve bölge içi ve dışı aktörlerin faaliyetleri dikkate alındığında, gelecek için bölgedeki güç dengelerinin, gerek enerji nakil yolları, hidrokarbon yataklarının uluslararası hukuka uygun biçimde paylaşılması, gerekse deniz yetki alanlarının uluslararası hukuka uygun olarak yeniden paylaşılması için ittifakların yeniden oluşturulması bağlamında yeni seçenekler üretilerek yeniden değerlendirilmesinin gerektiği düşünülüyor.

Mehmet Zeki Bodur

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Enstitü Başkanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display