Kabotajı Gitti Bayramı Kaldı

Yazan  04 Temmuz 2008
Kapitülasyonlarla elimizden çıkan ticaret hayatımızı millileştirmek için Lozan ve sonrasında önemli çalışmalar gerçekleştirdik.

Milli Mücadele ile kazandığımız tam bağımsızlığımızı milli egemenlikle perçinleyerek elimizden çıkan deniz ticaretimizi, elektriğimizi, gazımızı, kömürümüzü aklımıza gelebilecek her türlü işletme ve hizmeti millileştirmek için yıllarca çaba harcadık. Millileştirmek için bu kadar uğraşıp mücadele verdiğimiz kurumların durumu bugün nasıl?

Bugünün 1 Temmuz olması nedeniyle Türk Denizciliği'ne baktığımızda harcanan çabaların tamamen boşa gittiğini görüyoruz. 8.333 km sahil şeridine sahip olan Türkiye ekonomik ve stratejik açıdan çok önemli bir konumda bulunmaktadır.

Özellikle İzmir limanı Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarını birleştiren uluslararası deniz ulaşım yollarının üzerindedir. Yurt dışında %90 oranında deniz yolu ile gelen mallar ülkemiz içinde neredeyse tamamı karayolu ile dağıtılmaktadır. Özellikle 1980'den sonra ülkemiz üzerindeki liberal ve küresel politikaların artması sonucu verimliliği düşen Denizcilik kuruluşları özelleştirme sürecine sokularak tamamen devre dışı bırakılmaya başlandı. Bu politikaların sonucu kamuya ait gemiler ya özelleştirilmekte ya da eskime ve satılma sonucu yok edilmektedir. Bütün bu olumsuzlukların yanı sıra hükümet 2005'te hazırladığı yasa tasarısı ile 2007'de "KABOTAJ"ı kaldırmıştır. Kabotaj İspanyolca "burun" anlamına gelen "cabo"dan gelmektedir. Yani burundan buruna bir ülkenin kendi limanları arasında ve yalnız gemi işletme hakkının kendisinde olmasıdır. Bugün artık büyük mücadeleler sonucu elde ettiğimiz kendi limanlarımız arasında yalnızca Türklerin yolcu ve yük taşıma hakkını çıkardığımız bir yasa ile KENDİMİZ kaldırdık. "1 Temmuz Kabotaj ve Denizcilik Bayramı" artık değil! Yalnızca "Denizcilik Bayramı"… Çıkan bu yasa ile aynı zamanda "Yurt içinde teknik imkan, araç ve ekipman kapasitesi ve mevcut personel ile gerçekleştirilmesinin mümkün olmayacağı tespit edilen kamu hizmeti niteliğindeki faaliyetler için, faaliyetin süresi ile sahası belirtilmek ve hiçbir hak sağlamamak şartıyla Türk kara sularında ve iç sularında kendi bayrakları altında yabancı gemi ve deniz aracı çalıştırılması amacıyla en fazla iki yıl süre tanınacak. Faaliyetin mücbir sebeplerle veya mevzuattan kaynaklanan nedenlerle kesilmesi halinde süre iki yılı aştığı takdirde, faaliyet izni altışar aylık dönemler halinde uzatılabilecek. Kurtarma ve diğer faaliyetler için izin almak suretiyle faaliyette bulunacak gemi ve deniz araçlarının geçici ithaline gümrük idarelerine izin verilecek. Denizcilik Müsteşarlığı'nın uygun görüşü, Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın izin vermesi halinde yabancı gemi ve deniz araçları ile Türk bayraklı kurtarma gemilerinde yabancı gemi adamı ve personel çalıştırabilecek.

Daha önceki yazılarımda da[1] belirttiğim gibi limanlarımızın özelleştirilmesi bize hiç fayda sağlamayacaktır. Aksine milli ticaretimizi, milli egemenliğimizi tehdit eder hale getirecektir. Mersin Limanı'nın durumu milli ticaretimize zarar verdiği gibi Türkiye için şer odağı olan güçlerin denize açıldığı bir liman haline de getirilmek istenmektedir. Aynı tehlike Trabzon Limanı için söz konusudur. Trabzon Limanı Sevr'den itibaren Ermenistan'ın denize çıkışı olarak düşünülmektedir.

Özelleştirme adı altında ülkemiz altımızdan kaymaktadır. "Denizlere hakim olan, cihana hakim olur"; "Denizciliği, Türk'ün büyük milli ülküsü olarak benimsetmeli ve az zamanda başarmalıyız" diyen Büyük Atatürk, Kabotaj ve Denizcilik Bayramı hakkındaki kanunu 1926 yılında çıkartırken, konunun ne kadar önemli olduğunu görmüştür. Cumhuriyetin ilanından 3 yıl gibi kısa bir süre sonra kanunun çıkarılmış olması ileri görüşlülüğün bir sonucudur. Ama bugün cumhuriyetin bu kazanımları bir bir elden çıkarılmaktadır.

Denizciliğe ve kabotaj hakkına sahip çıkıp, limanlarımızı kapasite, teknoloji ve verimlilik bakımından geliştirip, denizlerimizde seyir, can ve mal güvenliğini sağlamak yerine bin bir zorlukla elde ettiğimiz kazanımları çok rahat bir şekilde harcamaktayız. Bir an önce yapılan yanlıştan dönülmeli, kendi kendimize elimizden çıkardığımız "kabotaj" hakkımızı yeniden sağlamalı; hem ticari hem de milli çıkarlarımıza sahip çıkmalıyız.



[1] Meşküre YILMAZ, "Çırpınırdı Karadeniz", http://www.21yyte.org/tr/yazi.aspx?ID=673&kat=13 , 21 Temmuz 2007.

Doç. Dr. Meşküre Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display