Bu sayfayı yazdır

Suriye Ekim Ayı Birinci Yarı Raporu 01-15 Ekim 2020

Yazan  19 Ekim 2020

Gelişmeler

KOVID-19

Bu raporlama döneminde COVID-19 pandemisi, dünya genelinde olduğu kadar Suriye’de de insan hayatına yönelik en altı çizilmesi gereken bir tehdit olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden COVID-19 tehlikesi geçene kadar raporlara başlarken, pandemiye değinmek önem arz etmektedir.


Şekil 1 ve Şekil 2. 29 Eylül-14Ekim  2020 Kuzey Batı Suriye'de COVID-19 vakaları (Azaz, Afrin, İdlib)[i]

Önceki raporda, toplam test sayısının sahadaki gerçek tabloyu yansıtamadığı  vurgulanmıştı. Bununla birlikte, günlük test sayıları hala düşük olmasına rağmen, ilk bakışta neredeyse günlük test sayılarında%40'a yakın bir artış kaydedildi. Bu raporlama döneminde test sayılarının artışına paralel olarak günlük tespit edilen yeni vakalardaki artış da görülmüştür. Gerçek vaka sayısını en gelişmiş ülkelerde bile kesin olarak bilmek zor olsa da, Türkiye’nin desteklediği bölgelerde iyileşme sayılarının toplam vaka sayısı oranında artmış olması (2 katı kadar) bölgede öyle ya da böyle işleyen bir sağlık altyapısının olduğunu göstermektedir. Yine de BM, bölgede bu sağlık tesislerinin koşullarının iyileştirilmesi ihtiyacını vurgulamaya devam etmektedir.[ii]

Kuzey Suriye ile ilgili Bölgesel ve Küresel Gelişmeler

Geçtiğimiz 30 günlük süreçte Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki varlığıyla alakalı farklı açıklamalar not edilmiştir. 25 Eylül'de Jim Jeffrey’nin, Türkiye ziyareti sonrası Irak’ın Kuzeyi’ne yaptığı ziyarette Türkiye'nin ABD destekli terör örgütü SDG/PYD/PKK’nın kontrolündeki topraklara yönelik başka bir operasyon düzenlemeyeceği garantisi verdiğini iddia edildi.[iii] Bu açıklama Dışişleri Bakanlığı tarafından aynı gün içerisinde yalanlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuyla alaklı bu dönemde iki farklı açıklama yaptı. İlk olarak, 3 Ekim'de, Türkiye'nin Rusya ve ABD'nin Türkiye'ye Münbiç ve Fırat’ın doğusundaki terörist varlığını temizleme sözü verdiğini ve eğer bu söz tutulmazsa Türkiye’nin bunu kendi yapabileceğini belirtti. Erdoğan,bundan 5 gün sonra 8 Ekim'de, Türkiye'nin Suriye'de kalıcı olmadığını ve ülke siyasi çözüme kavuşunca geri çekileceğini belirtti. Öte yandan,aynı gün SDG’nin sözde generali Mazlum Abdi ise, Barış Pınarı Operasyonu'ndan sonra Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) tarafından kontrol edilen Tel Abyad – Resul Ayn bölgesini tekrar ele geçireceklerini dillendirdi. Kayda değer olmayan sözde SDG generalinin söyledikleri haricinde, bugüne kadar konu hakkında yapılan ve birbiriyle uyuşmayan tüm bu açıklamalar, Türkiye’nin bölgedeki geleceği hakkında net bir fikir vermemekle beraber, siyasi çözümün pek de olası olmadığı kanısı uyandırmakta, dolayısıyla bir belirsizlik yaratmaktadır.

Bir önceki raporda Suriyeli paralı askerlerin Azerbaycan’daki varlığı iddiası konu edilmiş, Türkiye ve Azerbaycan hükümetlerinin bu durum hakkında henüz bir açıklama yapmadığı için bir yargıya varılamadığı belirtilmişti. Bu raporlama sürecindeyse, Dağlık Karaba çatışma hattında Suriyelilerin bölgedeki varığına dair görseller gelse de, bu iddia Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev tarafından 8 Ekim’de, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ise 14 Ekim tarihinde yapılan konuşmalarda yalanlandı.

Sahadaki Yaşanan Önemli Olaylar

Suriye’de bir diğer not edilmesi gereken mesele deHTŞ’nin (Heyet Tahrir el-Şam) bölgedeki diğer bir silahlı grup olan HaD (Hurras al-Din)’e yönelik baskısını gün geçtikçe arttırmasıdır. Yer yer çatışma, yer yer de tutuklamalar olarak kendini gösteren iki grup arasındaki bu gerginlik, suikast haberleriyle de gündeme düşebilmektedir.

Aşağıda sıralanan hadiselerden en çarpıcısı ise El-Bab kentinde vukuu bulmuştur. 6 Ekim’de kente yapılan bombalı saldırıda 19 kişi hayatını kaybederken 90’dan fazla kişinin yaralandığı belirtilmiştir. Bu saldırıya ilaveten Afrin’de iki tane bomba patlamış olup herhangi bir can kaybına neden olmamıştır. Türkiye’nin dolaylı olmasa da kontrolü altındaki özellikle Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harakat bölgelerinin istikrarının, özellikle Münbiç ve Tel-Rıfatta’ki rejim tarafından himaye edilen PYD/PKK/SDG terör örgütü militanları tarafından sürekli sınandığı görülmektedir.

Aşağıda, Suriye’nin Kuzeyi/Fırat Nehrinin Doğusu diye adlandırdığımız alan,geniş ve farklı dinamikleri olduğu ve birçok alt-bölgeden oluştuğu için bu bölgelerdeki olaylar coğrafi ve siyasi anlamlarına göre sınıflandırılmıştır.

İdlib

  • Tüm raporlama dönemi

İdlib çevresinde yer alan Türkiye destekli SMO ile Rusya destekli Suriye rejim güçleri arasında çatışmalar devam etmekte olup, bu çatışmalar ay sonuna doğru şiddetini arttırmıştır. Çatışmalar Saraqib-Sarmin (Doğu İdlib)  ve Al Borak-Kaf Nabel (Jab al Zawiya, Güneydoğu İdlib) hatlarında gerçekleşmeye devam etmektedir.

  • 10 Ekim, Talada

HTŞ ve HaD silahlı grupları Talada kentinde birbirlerine ateş açtı ve HTŞ, sivil insanlarında yoğun olarak bulunduğu kenti gün boyu top ve havan atışıyla dövdü.

  • 11 ve 15 Ekim, İdlib

HaD mensubu Abu Yousef Kfir 11 Eylül’de HTŞ tarafından tutuklanmıştır. HaD’nin yüksek Şuura Konseyi mensubu Abu Zer Almisri ise 15 Eylül’de suikasta uğramıştır, olayın faali tam olarak bilinmemekle birlikte, HTŞ olduğu tahmin edilmektedir.

  • 13 Ekim, Qaqfin

TSK Qaqfin’de yeni bir üs kurmuştur.

Fırat Kalkanı Harekâtı Bölgesi (El Bab, Cerablus ve Azaz)

  • 6 Ekim,El-Bab

Bomba yüklü aracın şehir merkezinde patlaması sonucu 19 kişi yaşamını yitirdi, 90’dan fazla kişi de yaralandı.

  • 12 Ekim, Münbiç

SMO Münbiç’te, üzerinde “geliyoruz” yazan broşürler dağıttı.

Zeytin Dalı Harekâtı Bölgesi, (Afrin)

  • 1 Ekim ve 15 Ekim, Afrin

Hem 1 Ekim’de çöpe hem de 15 Ekim’de bir arabaya yerleştirilmiş bombaların sonucunda can kaybı yaşanmamış olup sadece maddi hasar ortaya çıkmıştır.

  • 5 Ekim, Afrin

Türk Ordusu tarafından yapılan operasyonda şehirde faaliyet gösteren 3 PKK terör örgütü mensubu etkisiz hâle getirilmiştir.

Barış Pınarı Harekâtı Bölgesi, (Tel Abyad ve Resul Ayn) / Fırat Nehrinin Doğusu (Deyrizor)

  • Tüm raporlama dönemi, Resul Ayn ve TelAbyad

PKK/PYD/SDG ile SMO arasındaki çatışmalar Um Ashbavar - Resul Ayn ve Tel-Abyad - Tel Tamir hatlarında devam etmektedir.

  • 1 Ekim, Al Hol Kampı, Deyrizor - Rakka

SDG, geçtiğimiz aylardaki olaylarda tutuklanıp Al Hol mülteci kampına hapsedilen Arap Kabilelere ait 48 aile bireyini serbest bıraktı. Aunı gün Fasih Abde Nasser adlı gencin sözde SDG güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınması sonucu Rakka’da SDG’ye karşı protestolar yeniden patlak verdi.

  • 3 Ekim, Resul Ayn

Resul Ayn’da PYD/PKK/SDF terör örgütüne ait iki hücre evine yapılan operasyonda bölgede 14 terör eylemine karışmış şahıslar SMO tarafından tutuklandı.

Türkiye’de Suriye İç Savaşı ile alakalı gelişmeler

Şüphesiz, raporlaması yapılan bu 15 günde, Türkiye için en önemli hadise 9-10 Ekim tarihlerinde Hatay ilinide ortaya çıkan orman yangınıdır. Belen, İskenderun, Arsuz ilçelerinde yaşayan birçok insanın hayatına tehdit oluşturan ve Bakan Pakdemirli’nin ifadesine göre 400 hektardan fazla ormanlık alanın yandığı[iv]bu hadisenin kaynağı hakkında yetkililerce net bir açıklama yapılmasa da 3 tane olası nedeni olabileceği açıklanmaktadır. İlk olarak bu orman yangınının  doğal sebeplerle Hatay gibi Levant bölgesinde yer alan Lazkiye ve Hama’daki orman yangınlarına paralel olarak aşırı sıcaklık ve rüzgarla etkisini arttırmış olabileceği söylenmektedir. İkinci görüş, son dönemlerde PKK’nın etkisini arttırdığı Amanoslar’da bunun PKK tarafından özellikle rüzgarlı bir güne gelecek şekilde bir sabotaj/terör eylemi olarak gerçekleştirildiği  terörist örgütle iltisaklı sosyal medya hesaplarından ifade edilmiştir. Hatta bunun üzerine Hatay Valiliği’nden 4 kişiye yönelik gözaltı işlemi uygulandığı da bildirilmiştir. Son olarak da Gazete Duvar tarafından aktarılan habere göre tam da orman yangının çıktığı bölgede Krommer Maden Şirketi tarafından kronyum maden kurulmak istendiği ifade edilmiş,[v] bu durum kafalarda gerçek olması durumunda çok üzücü olacağı söylenebilecek soru işaretleri bırakmıştır.

Bu raporda ikinci olası neden üzerinde durulacaktır. Suriye İç Savaşı öncesi Hatay ve Amanos dağları, her ne kadar zaman zaman PKK terör örgütü boyunca eylem sahası olarak hâkimiyet kurulmaya çabalanan bölgeler olsa da genele bakıldığında nispeten terörden uzak ve bu anlamda sakin bir il olarak değerlendirilebilirdi. Ancak iç savaşla beraber PYD ve PKKterör örgütü militanlarının Afrin bölgesindeki etkinliğinin artmasıyla, bölgeden sınıra çok yakın bir bölge olan Amanoslara teröristlerin sızmalarıyla ve düzensiz göçle (teröristlerin de kaos ortamından yararlanarak Türkiye sınırlarına geçtiği rahalıkla söylenebilir) bağlantılı olarak Amanos Dağları’ndaki hadiselerin özellikle 2016 ve 2017’den beri çok arttığı görülmektedir. Esasında başlı başına bir rapora konu olabilecek bu durum, istikrarlı bir ortamın nasıl da gün geçtikçe istikrarsızlaştığını maalesef gözler önüne sermektedir. Her ne kadar Ocak 2018’deki Zeytin Dalı Harekâtı’nın Suriye’den ülkemize sızma girişimlerini büyük ölçüde engellediği düşünülse de, PKK terör örgütünün bölgedeki varlığının artırma çabası, kamuoyuna yansıyan terör eylemlerinden yola çıkarak söylenebilir.

Çözümleme

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekât bölgelerinde 15 günde birden fazla kez yaşanan bombalı saldırılar, yukarıda da belirtildiği gibi bölgenin istikrarsızlaştırılmasına yöneliktir. Ayrıca bu saldırıların kaynağının Münbiç’te ve Tel Rıfat’ta bulunan SDG/PYD/PKK terör örgütü varlığından kaynaklı olduğu söylenebilir. Süregelmekte olan bu durumun bölgedeki hali hazırda müzdarip sivil halk ve daha sonra da görevdeki askerlerimiz için çözülmesi elzemdir. Daha önce ABD ile üzerinde anlaşılan ancak ABD’nin yükümlülüklerini bir türlü yerine getirmediği Münbiç Yol Haritası’nın yürürlüğe nihayet girmesi için gerekli ortam hem diplomatik ortamda bu mutabakatın tekrar dillendirilmesiyle hem de sahada askeri anlamda statükonun kabul edilmediğinin gösterilmesiyle sağlanabilecektir. Zaten 12 Ekim’de Suriye Milli Ordusu’nun bölgede dağıttığı ve üzerinde “geliyoruz” yazan broşürler de mevcut durumdan hoşnutsuzluk duyulduğunu göstermektedir.[vi]Diğer yandan Tel Rıfat ve Fırat’ın doğusundaki bölgelerdeki teröristlerin tasviyesi hakkında taahahütleri olan Rusya ve Suriye rejimiyle de aynı şekilde diplomatik anlamda görüşülebilir ve böylece ilerleme kaydedilmesi durumunda temas hatlarında PYD/PKK/SDG militanlarının geçişleri daha sıkı kontrol edilebilir.

HaD ve HTŞ militanları arasındaki gerginlik Suriye Rejimi’nin İdlib’e yönelik bir başka operasyon hazırlığı içinde olduğu bu günlerde cereyan etmektedir. Daha önce de birçok kez vukuu bulan silahlı gruplar arasındaki bu çatışmaların artık bölgedeki varlığı 15.000’e yaklaşmış olan ve yoğun olarak bölgeye yayılmış olan Türk Ordusu’na ne derece etki edebileceği incelenmeli, buna uygun önlemler bir an önce alınmalıdır.

Son olarak, Suriye Krizi ile beraber istikrarsızlaşan Hatay bölgesinin ve bölgede varlığı artan PKK terör örgütünün acilen ilgili makamlar tarafından incelenmesi ve bu bölgedeki durumun daha da kötüleşmemesi adına adımlar atılması gerekmektedir. Özellikle bölgedeki çok kültürlü ve renkli yapısı düşünüldüğünde, durumun hassasiyeti daha da artmaktadır.

 

 

[i] https://www.acu-sy.org/en/

[ii]https://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/resources/finala_covid_response_update_no._11_.pdf

[iii]https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abdli-temsilci-jeffrey-ypg-pkkya-artik-operasyon-olmayacak-iddiasiyla-guvence-verdi-/1981284

[iv]https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/hatayda-orman-yangini-yerlesi-yerlerini-tehdit-ediyor-6073510/

[v] https://www.duvarenglish.com/domestic/2020/10/11/document-reveals-local-hatay-authorities-plans-to-construct-chromium-mine-in-forest-fire-area/

[vi]https://twitter.com/IdlibEn/status/1316425029052239874

Ali Berker Kandemir

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Orta Doğu Uzmanı