DOKUNULMAZLIKLAR VE DIŞ POLİTİKA
 Bu sayfayı yazdır

DOKUNULMAZLIKLAR VE DIŞ POLİTİKA

Yazan  08 Aralık 2012
Teröristlerle kucaklaşmanın hangi olaylar bağlamında meydana geldiğini kısaca özetlemekte yarar var.
O sıralarda ilk defa CHP Milletvekili Hüseyin Aygün ilk defa dağa çıkmışya da çıkarılanbir milletvekili söz konusuydu. Yine ilk kez Şemdinli’de PKK’lı teröristler TSK’ya karşı onlarca gün süren cephe savaşı yapıyorlardı. İşte tam da bu sırada BDP’lilerin bir gurup PKK’lı ile buluşup kucaklaşmaları söz konusu oldu. Bu buluşmanın hemen ardından BDP’nin Genel Başkanı Demirtaş, 400 kilometrelik bölgenin PKK’nın denetimde olduğu açıklaması geldi. PKK’lılarlaBDP’li vekillerin kucaklaşmanın amacı bölgenin PKK denetiminde olduğu propagandasını yapmaktı. Silahlı PKK’lılarla kucaklaşan BDP’liler kucaklaşma sırasında PKK’lı militanlarını özgürlük savaşçısı, gerilla olarak niteleyerek “sizinle özgürlük gelecek” anlamına gelen sözler etmişlerdi. Sonuçta BDP’li vekillerle kucaklaşan militanlar askerlerle girdikleri çatışma sırasında ölmeşlerdir. Teröristlerle kucaklaşan bu milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılacağı Başbakan tarafından açıklanınca büyük bir tartışma başladı. BDP “parlamentondan çekiliriz!”, “biz gidersek daha kötüleri gelir” türden tehdit edici açıklamalar gelmiştir. Medyadan da “dokunduk da ne oldu!”, “dokundukça büyüdüler” benzer yorumlar yapılmıştır. BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının 94 öncesine dönüş olarak niteleyenler çıkıyor. Birileri katilleri cezalandırıyoruz fakat cinayetler devam ediyor, yolsuzlukları cezalandırıyoruz ama yolsuzluklar devam ediyor, çeteleri cezalandırıyoruz ama çetecilik faaliyetleri sürüyor. O halde cinayeti, yolsuzlukları ve çeteleşmeyi cezalandırmanın faydası yok diyorlar. Bir kısım medya ve malum çevreler BDP’liler ne yaparsa yapsın, hangi suçu işlerse işlesinler “onlara dokunmayın” diyorlar. BDP’li vekillere dokunmanın ülkeyi kargaşaya sebep olacağından söz ediyorlar. Bu çevreler resmen devletin ve milletin blöfe ve şantaja boyun eğmesini istiyorlar. Türkiye Cumhuriyetinin yasalarından da adeta BDP’lilerinmuaf tutulmasını istiyor ve aksi takdirde dağın yolunu açılmış olur diye de aba altından sopa gösteriyorlar. Bu yaklaşım tarzı BDP’li vekilleri devlete, hukuka ve millete meydan okur hale getirmiştir. Bugün BDP milletvekilleri resmen suç makinesine dönüşmüş bulunmaktadır. Bundan daha bir hafta önce bir BDP milletvekili halka “silahlanın!” çağrısında bulunma cüretini kendinde gördüğü televizyonlara yansımıştır. Tehdidin, blöfün, şantajın olduğu yerde hukuk olmaz. Silahın, şiddetin ve saldırının olduğu yerde de demokrasi olmaz. Teröre karşı duruşu olmayan bir milletvekilinin milletvekilliği tartışılır. Siyasi partiler yasasına göre kurulacak ama siyasi partiler yasasını çiğneyen, milletvekili olmak için yemin eden ama milletvekili yeminine uymayan, anayasaya göre faaliyet göstermek zorunda olan ama anayasayla kendisini bağlı hissetmeyen bir zihniyetle Türkiye karşı karşıyadır. Durum çok açıktır. BDP’li vekiller PKK’yı terör örgütü olarak nitelemiyor. Kendilerinin yasaların değil, kan döken terör örgütü PKK’nın uzantısı olduklarını söylüyor. Eli kanlı terörist başının heykelini dikeceklerini söylüyorlar. Silahı siyaset, demokrasiyi şiddet olarak algılayan bu yapı hastalıklıdır. Kimseye hukuka, anayasaya ve devlete meydan okuma hakkı verilemez. Başbakan Erdoğan’ın, terör destekçilerinin dokunulmazlıklarını komisyona havale etmesi, dokunulmazlıkların kaldırılmasını zamana yayarak sulandırmak anlamına gelmektedir. Başbakan Erdoğan, PKK ve BDP ile yapacağı pazarlıklarda elini güçlü tutmak amacıyla böyle bir yöntem uyguladığı anlaşılmaktadır. Başbakan BOP Eş Başkanlığına ve Obama’ya Karşı mı? Bu arada Başbakan Erdoğan “Biz yola çıktığımız andan itibaren Türk milliyetçiliğinin de Kürt milliyetçiliğinin de karşısındayız” diye bir açıklama yaptı. Türk Milliyetçiliği, Türk milletinin çıkarlarını öncelemek, Türkiye’den yana olmak ve Türk milletini sevmek ve yüceltmeye çalışmaktır. Türk milleti içinde Atatürk’ün de dediği gibi Türkiye’yi kuran herkes vardır. Başbakan Eroğan’ın neye karşı olduğu ya da olacağı kendi bileceği bir iştir. Sayın Başbakan’ın Türk Milliyetçiliğine karşı olmasının haber değeri yoktur. Sayın BaşbakanınBOP’un Eş Başkanlığına ya da Obama’ya karşı olduğunun açıklamasının haber değeri vardır. Milli Gömleğini çıkarmış olan bir BOP Eş Başkanının Türk Milliyetçiliğine karşı olmasından daha doğal bir şey olamaz. Danışıklı Dövüş AKP bir yandan idam ve terör destekçisi milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması tartışmalarını gündemde tutarken diğer yandan BDP ve İmralı ile görüşmelerini de sürdürüyor. Ortada siyasi danışıklı-dövüş biçiminde yürütülen bir ilişkiler sistemi var. AKP söylediğinin tersini yapmakta tereddüdü olmayan siyasi bir organizasyondur. Hem teröristlerle görüşmek hem de teröristlerle kucaklaşanları yargılamak AKP’ye has bir tarzdır. Bir yandan terörle mücadele eder görünmek diğer yandan teröristlerin taleplerine uygun adımlar atmak AKP’nin siyaset stratejisidir. Bir yandan Türk milletine terörle mücadele ediyor görüntüsü vermek diğer yandan da terörü cesaretlendirecek, teröristlerin istedikleri adımlar atmak tam bir çelişkidir. İktidar partisinin bu yönü itibarıyla yasa, anayasa ve hukuk algısı danışıklı dövüş içinde olduğu BDP’den çok da farklı değildir. Zira AKP mevcut anayasaya, uluslar arası sözleşmelere ve içtihatlara açıkça aykırı olan uygulamaları rahatlıkla yürürlüğe sokuyor. Nitekim AKP’nin mahkemelerde Türkçe’nin dışında başka bir dilde savunma hakkı veren yasa tasarısı açıkça anayasaya ve uluslar arası insan hakları sözleşmesine aykırıdır. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6. Maddesinin 3. Fıkrasının (e) bendine aykırıdır. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin sözü edilen maddesine göre; “sanık, ancak mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilir” demektedir. Bu noktada önemli olanın sanığın meramını anlatacak kadar Türkçe bilip bilmediğidir. Bilmiyorsa sanığa savunma hakkını yapabilmesi için ücretsiz tercüman zaten Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerince tayin ediliyor. Diğer taraftan, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin uygulanmasını izleyen BM İnsan Hakları Komitesi’nin tercüman konusundaki kararları, önemli bir düzenlemeyi işaret etmektedir. Komite, Guesdon v. France ve ShukuruJuma v. Australia kararlarında, devletin tercüman hizmetlerini resen ya da ana dilinden farklı olan ancak kendisini resmi dilde ifade edebilen kişinin talebi üzerine sağlamasının adil yargılamanın gerekleri arasında yer almadığına hükmetmiştir. Komite verdiği kararda, başvurucunun Medeni ve Siyasi Haklar sözleşmesinin 14 maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının, şüphelinin ceza yargılamasına ilişkin işlemlerde kendisini “normalde ifade ettiği” dilde ifade etme hakkını içerdiğine ve bu durumda tercüman sağlanmamasının madde 14’ün ihlali olacağına ilişkin iddiasını reddetmiştir. Bir başka kararda, başvurucunun kendisini İngilizce yeteri derecede ifade edebildiğinin belgelenmiş olması, başvurucunun tercüman hizmetlerine erişiminin engellendiğine ilişkin iddiasının reddedilmesinin nedenlerinden birisi olmuştur . Açıkçası Komite, devletler tarafından mahkemelerde yalnızca bir resmi dil kullanılmasına ilişkin düzenleme yapılmasının Madde 14’ün ihlali olmadığına ve adil yargılamanın kendisin resmi dilde ifade edebilen kişiye kendi anadilinde tercüme hizmeti sağlamayı gerektirmediğine hükmetmiştir. KCK sanıklarının yargılanması sırasında sanıklar adına konuşan Hatip Dicle “Türkçe konuşabildiklerini, Türkçeyi iyi bildiklerini ve Türkçe konuşmak konusunda fikren ve fiilen bir sorunlarının bulunmadığını, ancak savunmalarını kendi ana dilleri olan Kürtçe yapmak istediklerini, bu hakkı kendilerine tanıyan yasa maddeleri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmalar” çerçevesinde beyan etmiştir. BDP Talep Ediyor, AKP ise BDP’siz Yapıyor Nitekim AKP’nin son kongresinde 63 maddelik bir manifesto açıklandı. 63 madde halinde ifade edilen bu manifestonun şu maddeler vardır: 20-Mahkûm veya tutukluların eşleriyle bir araya gelmeleri. 21- Anadilde savunmanın sorun olmaktan çıkarılması 22- Anadilde kamu hizmetlerine erişim. 25-Ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik komisyonunun kurulması. 30- Kürtçe tercümanlık (kamu hizmetlerinde) 31-Kamu hizmetlerinden yararlanmada her türlü etnik ayrımcılığa son verilmesi.. 32-Mevzuatta etnik ayrımcılık algısı yaratan bütün hükümlerin ayıklanmasını kapsamaktadır. Hükümetin TBMM’ye sunduğu “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” yukarıdaki üç esası kapsıyor. AKP’nin talepleri BDP’ye devre dışı bırakarak yerine getiriyor. AKP, Türk milletinden BDP’nin ruh ikizi olduğu gerçeğini saklıyor. Geldi Putin Gitti Potin! Suriye’de Putin, Esat yönetimini, Erdoğan ise Esat karşıtlarını destekliyor. Suriye’ye ait bir yolcu uçağı Esenboğa’ya indirilmiş, içinden savaş malzemesi çıkmıştı bu durum iki ülke ilişkilerini gerginleştirmişti. Türkiye NATO'dan Suriye sınırına Patriot füzeleri yerleştirme kararı almış Rusya bunun barışa hizmet etmeyeceği açıklamasında bulunmuştu. Putin, muhtemelen Patriot’ların Suriye’ye karşı değil de İran’a karşı konuşlandırılmaya çalışıldığını Erdoğan’a anlatmıştır. İran’dan İsrail’e yönelik olarak atılacak füzeleri Kürecik radarları tespit edecek Patriotlar indirecek! Putin’in gelmesi Rusya’nın ekonomik ve ticari çıkarlarıyla daha çok ilgiliydi. Zira Rusya, Türkiye'nin ikinci büyük ticaret ortağı, Türkiye ise Rusya'nın yedinci büyük ticaret ortağı konumunda. Dolayısıyla, Putin'in Türkiye ziyareti, Erdoğan ile Suriye sorununu görüşmenin yanı sıra, politik anlaşmazlıkların ikili ticari ilişkileri olumsuz etkilememesini amaçlıyor. Putin’in ziyaretinin sonuçları daha çok ticari ve ekonomik olmuştur. Sıfıra Sıfır Elde Var Sıfır Siyaseti Dış İşleri Bakanı Davutoğlu Erbil’den Kerkük’e gidince Irak hükümeti Davutoğlu’nun tutuklama hakkımız var, dedi. Son olarak Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın uçağının Erbil’e inmesine Irak Hükümeti izin vermedi. Taner Yıldız da Bağdat yerine Kayseri’ye indi. Küresel güç Türkiye, bölgesel aktör Erdoğan, İslam ülkelerinin parlayan yıldızı AKP’nin ülkeyi içine düşürdüğü durum budur. Türkiye bir yandan da Suriye gibi bir ülkeye karşı sınırlarını korumak için canhıraş bir biçimde NATO’dan yardım dileniyor. AKP, ancak NATO’nun Patriotlarıyla Suriye sınırını koruyabileceğini düşünüyor. ABD’nin eski Dış İşleri Bakanı Condelezza Rice: “İran’a karşı, Suudi Arabistan, Katar ve diğer komşu ülkeler, Sünni muhalifleri destekliyor. Türkler de, Suriye’deki Kürtlerin özgürlük mücadelesinin Türkiye’deki Kürtleri de etkileyeceğinden duyduğu endişe nedeniyle çatışmanın içine çekilmiş durumdadır. Füzeler, Türkiye ve İsrail sınırları boyunca giderek daha sık görülüyor. Ankara’nın yardım konusunda çığlıkları sonunda NATO’yu etkiledi”, diyor. Erdoğan/Davutoğlu ikilisi Esat rejimini kast ederek “bıçağın kemiğe dayandığını…/…sözün bittiği yerde olduklarını” söylediler. Tam da bu sırada Suriye, Türkiye’ye ait bir savaş uçağını düşürdü. Suriye hükümeti uçağı “biz düşürdük” dedi. Türkiye uzun süre, “Kim düşürdü? Nasıl düşürdü?Ne ile düşürüldü?” konusunu tartışıyor. Sonunda Suriye’nin Türk savaş uçağını düşürdüğü ilan edildi. Erdoğan/Davutoğlu ikilisi noter gibi durum tespiti yapıp geçtiler! Davutoğlu Kıbrıs’ı “kırk yıllık çözülmeyen sorun” olarak ilan edildi ve “Çözümsüzlük çözüm değildir” dediler. Rumlarla birleşik bir devlet halinde yaşamaya Kıbrıs’ta evet dediler ve dedirdiler. Rumlar reddettiler! Davos’ta Başbakan Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanına “One Minute” çekiyor. İsrail’in buna misillemesi Mavi Marmara gemisinde dokuz Türk vatandaşını kurşuna dizmek oluyor. Türkiye, “özür dile, tazminat öde, Gazze’ye ablukayı kaldır, ilişkiler sürsün” diyor. Türkiye, uluslararası komisyon kurulmasına razı oluyor. Komisyon İsrail’i haklı buluyor. İsrail gelinen aşamada Erdoğan’ın sözlerine, Davutoğlu’nun göz yaşlarına ve blöflerine aldırmadığını Gazzeyi yeniden bombalayarak ortaya koyuyor. İsrail öldüreceği kadar öldürüyor, yıkacağı kadar yıkıyor. Devreye Türkiye girmek istiyor. Ancak inisiyatifiMursi marifetiyle Mısır ele alıyor. Oyun kurucu Erdoğan ve Davutoğlu hayalleriyle avunmak durumunda kalıyor! Oyun kurucular kendi oyunlarına gelmiş oluyor! Filistin devletinin gözlemci statü kazanmasına Doğu Kudüs’e Yahudi yerleşim yerleri açarak cevap veriyor! Suriye’de Kürt Ulusal Konseyi, PYD ve Barzani arasında dolaylı bir mutabakat sağlıyor. Bölgede PYD hakimiyet alanlarını giderek genişletmesine karşın Erdoğan’ın payına Suriye’yi sığınmacılara beş yüz milyon dolara yakın yardım yapmak oluyor. Türkiye’nin payına zaman zaman Suriye’nin attığı havan ve top mermileri düşüyor. Haşimi yüzünden Irak’la, Hamas yüzünden İsrail’le; NATO’nun Patriotları yüzündenRusya’yla, ABD’nin Füze Kalkanı yüzünden İran ile Türkiye’nin ilişkileri bozulmuştur. Ermenistan ile imzalanan protokoller ise Türkiye ile Azerbaycan ilişkilerini zehirlemiştir. Erdoğan ve Davutoğlu tam da ‘sıfıra sıfır elde var sıfır’ politikası izliyor.
Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.