Bu sayfayı yazdır

BARIŞ PINARI HAREKÂTI

Yazan  15 Ekim 2019

OLAYIN MAHİYETİ: 18 Aralık 2010 yılında, Tunus ta “Ekmek, Onur ve Özgürlük” sloganlarıyla başlayan ve daha sonra orta doğuya sıçrayan “Arap Baharı” Mısır, Libya ve Suriye de devam etmiştir.

15 Mart 2011 tarihin de Suriye’de de benzer gösteriler başlamıştır. Suriye yönetimi, gösterilere itibar etmemiş, halkın isteklerini görmezden gelmiştir. Batının ve İsrail’in göstericileri yönlendirmesine ve müdahalesine karşı koyabilmek için Esad yönetimi, Rusya ve İran dan yardım istemiştir. Ancak, Esad’ın müttefikleri Rusya ve İran, Suriye’nin, başta ABD olmak üzere, batılı ülkeler ve İsrail’in desteklediği DEAŞ ve Kürtlerin ülkeyi bölmesine engel olamadı. Bu illegal güçlerin ülke de terör estirmeye başlamasıyla, başta Türkiye olmak üzere komşuların güvenliğini tehdit edici bir hal almıştır. DEAŞ ve Kürtlerin terör hareketleri ve bazı bölgeler de etnik temizlikleri 12 milyon Suriyeliyi göçe zorlamıştır. Yaklaşık 7 milyon Suriyeli sınır komşuları, başta Türkiye olmak üzere Lübnan ve Ürdün’e kaçmak zorunda kalmıştır. Suriye de sekiz yıldan bu tarafa çatışma devam etmekte ve barış bir türlü sağlanamamaktadır. Bunun temel nedeni de ABD, İsrail ve Avrupalı ülkelerin Irak ta olduğu gibi Suriye de de, Akdeniz’e kadar uzanan bir özerk Kürt bölgesi yaratmaktır. Suriye’nin kuzey doğusu ve Türkiye sınırın da bir Kürt bölgesi Türkiye’yi doğudan yani Kuzey Iraktan ve güneyden yani Kuzey doğu Suriye’den kuşatma planı olduğu düşüncesi Türkiye’yi çok rahatsız etmiştir. Türkiye 2016 da Fırat Kalkanı ve 2018 de Zeytin Dalı harekâtından sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri 9 Ekim 2019 tarihin de Suriye’nin Kuzey Doğusuna askeri bir harekât daha başlatmıştır. 

FIRAT KALKANI HAREKÂTI: 24 Ağustos 2016 Fırat Kalkanı Cerablus’un alınmasıyla başlamış ve 29 Mart 2017 de El Bab’ın kontrolüyle yedi ay sonra sona ermiştir. Bu harekâtta Türk Silahlı Güçleri 71 Şehit vermiş ve 245 asker yaralanmıştır. Harekâtı birlikte yaptığı ÖSO(Özgür Suriye Ordusu) ise 600 kayıp vermiştir. Bu harekâtta 2647 IŞİD ve 425 YPG/PYD militanı öldürülmüştür.

ZEYTİN DALI HAREKÂTI: 20 Ocak 2018 tarihinde başlayıp 24 Mart 2018 de Afrin’in ele geçirilmesiyle iki ayda sona ermiştir. TSK bu harekâtta 54 şehit vermiş ve 236 asker yaralanmıştır. TSK ile birlikte harekât eden ÖSO 320 kayıp vermiştir. Bu harekâtta, YPG/PYD ve IŞİD’in toplam olarak 4608 militanı öldürülmüştür.

BARIŞ PINARI HAREKATI, egemenliğini yitirmiş, sınırlarını ve ülke bütünlüğünü koruyamayan bir ülkeye yapılmaktadır. Ancak bu askeri harekâtın hedefi ülke, halk ve iktidar değildir. Bu askeri harekât resmen ve açıkça ilan edildiği gibi terör örgütleri YPG/PYD ve IŞİD’e karşı yapılmaktadır. Devletlerarası ilişkiler, uluslararası hukuk, teamüller ve ülkelerin aralarında ki anlaşmalara göre tanzim edilir ama terör örgütleriyle bu tür bir ilişki mümkün değildir. ABD ve batılı ülkeler, Türkiye’ye karşı bir müttefik gibi davranmamış ve Türkiye NATO üyesi olmasına rağmen ittifak anlayışına ve prensiplerine bağlı kalmamışlardır. ABD, İsrail ve Avrupalı ülkeler, Suriye Kürtlerini Türkiye sınırı boyunca etnik temizlik yaparak Arap ve Türkmenleri yerlerinden ederek, Akdeniz’e kadar uzanan bir Kürt bölgesi yaratmaya çalışmaktadır. Suriye de Kürtlerin nüfusa oranı % 6 iken işgal ettikleri topraklar ülkenin % 30’udur. Türkiye, Irak ve Suriye Kürtleri tarafından çevrilmeye çalışılmaktadır. Türkiye, ABD ve İsrail’in YPG terör örgütünü bu şekilde sınırına yerleştirmesini kendi güvenliği için doğrudan tehdit olarak algıladı ve kararlı bir şekilde, siyasi, hukuki ve diplomatik yolları tükettikten sonra son çare olarak askeri müdahale yapmak zorunda kalmıştır.

Birleşmiş Milletlerin 51. Maddesinde ülkelerin saldırılara karşı nefsi müdafaa için silah kullanabileceğini kabul etmektedir. YPG ve DAEŞ’in Türkiye’ye birçok defa saldırdıkları herkesin malumudur. Ayrıca, 12 Eylül 2001 tarihinde El Kaide terör örgütünün ABD’ye saldırmasından sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ABD’nin isteği üzerine aldığı kararda, terör örgütlerinin herhangi bir saldırıdan sonra bu örgüt militanlarını barındıran ülkelere askeri müdahale yapma hakkı vermiştir. Bilindiği gibi ABD 2002 de Afganistan’a askeri müdahale yapmıştır. Dolaysıyla Türkiye’nin “Barış Pınarı Harekatı” tamamen hukukidir. Zaten, gerek batılı ülkeler gerekse Rusya, Türkiye’nin kaygılarının yerinde olduğunu ve YPG’nin güvenliğini tehdit ettiğini bilmekle beraber Türkiye’nin askeri müdahalesini gönülsüz olarak kabul etmek durumunda kalmıştır. Hükümet bu süreci iyi yönetmiş ve bölgede bulunan güçlerin en azından kerhen kabul etmelerini sağlamıştır. Avrupa Birliği ve üyeleri Türkiye’nin askeri müdahalesine karşı olduklarını beyan edip silah ambargosu uygulayacaklarını açıklasalar da, bu gayrı ciddi ve samimiyetsiz bir karardır. Zira hiçbir Avrupalı ülke, kazancını tehlikeye atarak Türkiye’ye ambargo uygulamaz, bu sadece batılı kamuoyuna şirin gözükme çabasıdır.

Türkiye, bu askeri operasyon da amacına tam olarak ulaşırsa, hem kendi güvenliği hem de bölgenin güvenliği açısından çok önemli bir kazanım olur. Bölge barışı için yeni bir imkan ve umut olur. İsrail bölge ülkelerini kendisiyle çatışmaması için sürekli meşgul etme stratejisi uygulamaktadır. Kürtleri de bu politikasının bir enstrümanı olarak kullanmaktadır. İsrail, orta doğu bölgesini tek başına yönetemeyeceği için ABD ve batılı ülkeleri kendi çıkarı için kullanmakta ve bu ülkeler de burada sürekli hale gelen savaşlar da silah satmakta ve yer altı zenginlikleri sömürmektedir. Dolaysıyla bölge dışı ülkeler bu savaş ve kargaşadan istifade etmektedir. Gerek DAEŞ gerekse YPG İsrail ve batılı ülkelerin bölgeyi karıştırmak için kurdurduğu terör örgütleridir. DAEŞ güya radikal İslamcı bir örgüt ama hiçbir Yahudi veya Hıristiyan ülkeye veya kişilere karşı silah sıkmamış sadece Müslümanları öldürmüştür. Bu örgütlerin kimler tarafından kurulduğu aslın da herkesin malumudur ama her ne hikmetse hiçbir Arap ülkesi bu gerçeği görmek istememektedir. Türk milleti, Türk ordusunun yanında ve gönülden destekçisidir. Haklı davasını da kazanacağına inanıyoruz. Bu askeri harekat bölge halklarına da huzur ve barış getirecektir. Suriye göçmenleri de gecikmeden yurtlarına dönmelidir. Lübnan ve Ürdün deki Suriyelilerin büyük çoğunluğu dönmüştür. Bu onlar içinde daha iyidir, zira insanların kendi yurdun da daha huzurlu ve mutlu olması daha olasıdır.

Not: Kıbrıs cumhurbaşkanı olan zatın TSK’nın askeri müdahalesi hakkında ki konuşması bir skandaldır. Yunan ve Rum yöneticilerden daha aşağılayıcı konuşmuştur. Bu adama gerekli ceza verilmelidir ki bu yaratığa benzeyen veya benzemek isteyen yaratıklara örnek olsun.