AKP’nin PKK’ya Son Tavizleri

Yazan  01 Ekim 2013

Başbakan Erdoğan 30 Eylül 2013’de demokratikleşme paketi adını verdiği paketi açıklamıştır. Yerel seçimler yaklaşırken, seçmenden gelebilecek tepkiler ve AKP Meclis Grubundan gelebilecek itirazlar göz önüne alınarak, PKK’ya bu aşamada dar bir alanda taviz verme anlayışı ile hazırlanan pakette adım adım kabul ettirme veya salam stratejisi yaklaşımının benimsendiği anlaşılmaktadır. Keza geleceğin neler getireceği belli olmadığı için Gezi Olayları sırasında Başbakanlığın güvenliğini jandarmaya emanet eden AKP Hükümeti, jandarmanın kır polisi yapılması projesi ve benzeri güvenlik sistemi ile ilgili projeleri de askıya almış görünmektedir. 

Bu paketin hangi sürecin parçası olduğunu anlamadan yorumlamak zamandan ve şartlardan bağımsız yorumlamak anlamına gelir. PKK ile 2006’da Oslo’da başlayan görüşmeler önce istihbaratçılar aracılığı ile yapılan görüşmeler, nihayet dönemin Başbakanlık müsteşar yardımcısı Hakan Fidan’ın Başbakan Erdoğan’ı temsilen teröristler ile masaya oturması ile yeni bir aşamaya ulaşmıştır. AKP Hükümeti bu süreçte, Hakan Fidan’ın PKK’lılara Oslo’da tutanaklara geçen açıklamasında ifade ettiği gibi, PKK’lılara ve yandaşlarına çok iyi valiler ve emniyet müdürleri aracılığı ile hoşgörülü davranmış, örgütün üzerine giden yetkililerin hükümete şikayet edilmesini istemiştir. Özetle, ordunun ve polisin elleri bağlanırken, PKK’nın önü açılmıştır.

Nihayet, Ocak 2009’da TRT Şeş’in yayına başlaması ile Oslo görüşmelerinin ilk meyvesini PKK almıştır. Temmuz 2009’da ise PKK ile müzakere süreci başlamıştır. AB’ye Uyum ve PKK açılımı çerçevesinde yapılan yasal ve idari düzenlemeler ve PKK’ya gösterilen hoşgörü ve sağlanan hareket alanı ile PKK’nın taleplerinin küçümsenmeyecek bir bölümü karşılanmıştır. Bunları şu şekilde özetlemek mümkündür.

·        Devlet televizyonunda 24 saat Kürtçe yayın yapılmaya başlanmıştır.

·        Üniversitelerde Kürtçe bölümlerin açılmıştır.

·    Kürtçe öğrenimi için Kuzey Irak yönetimi ile işbirliği içinde öğretmen yetiştirilmesine başlanmıştır.

·        Partilere etnik dillerde propaganda imtiyazı fiilen tanınmıştır.

·        Etnik örgütlenmelerin ve bölücü propagandaların serbest bırakılmıştır.

·        PKK sempatizanı belediyelerin Kürtçe yazışma yapmaya başlamalarının, Kürtçe ilanlar vermelerinin önü açılmıştır. Pratikte iki dilli hizmete geçmelerinin önü açılmıştır.

·        Kürtçe bilme şartı ile kamu görevlisi istihdamına başlanmıştır.

·        Merkezden bağımsız, Bölgesel Kalkınma Ajanslarının kurulmuş ve üniter devlet yapısına ağır bir darbe indirilmiştir.

·        Üniter devlet yapısını zayıflatan ve idari federasyonun alt yapısını kuran Büyükşehir Belediyeler Kanunu bütün itirazlara rağmen kabul edilmiştir.

·        KCK’nın açlık grevine teslim olunmuş ve mahkemelerde anadilde savunma hakkının verilmiştir.

·        Atatürk döneminde bölücülüğün liderleri olan isimlerin heykeli dikilmiş veya kutsanmaya başlanmışlardır.

·        İngiliz ordusu ile işbirliği yaparak Erzurum Kongresi’ni basma teşebbüsü içine giren  bir işbirlikçinin ismi halk kütüphanesine verilmiştir.

·        Ayrımcılıkta Mücadele ve Eşitlik Komisyonu kurulması,

·        Kamuda Etnik ayrımcılığa son verileceği iddiasının gündeme taşınmıştır.

·        Anadolu Ajansı, Kürtçe yayına başlamıştır.

·        Abdullah Öcalan’ın siyasal bir figur haline gelmesi ve TİME dergisine göre dünyadaki en etkin 100 kişiden birisi olmasını sağlayan siyasal ortam sağlanmıştır.

·       PKK’nın meşrulaşmasının önü açılmıştır.

·       PKK’nın paralel devlet oluşturma çabaları durdurulmamış, örgütün vergi adı altında haraç toplaması, yargı süreci işletmesi, “polis” ve “jandarma” gücü oluşturması seyredilmiştir.Bütün bunların ışığında açıklanan paketin Abdullah Öcalan’ın 2013 Nevruz’unda açıkladığı PKK ile müzakere sürecinin öngörülen üç aşamalı sürecin bir parçası olduğu tespitini yapmadan bir sonuca varmak mümkün değildir. Öcalan ile AKP Hükümeti bürokratları arasında İmralı’da yapılan görüşmeler sonucunda birinci aşamada PKK’nın terör eylemlerini durdurması ve Türkiye dışına çekilmesi oluşturmaktadır. İkinci aşamada AKP Hükümeti anayasal ve yasal düzenlemeler yaparak Öcalan’ın ve PKK’nın silah bırakması için gereken koşulları yaratacaktır. Normalleşme adı verilen üçüncü aşamada ise PKK ve Abdullah Öcalan için geliştirilecek hukuki formül ile serbest bırakılma süreci başlayacaktır.

Tarafların üzerinde mutabık kaldıkları bu süreç, PKK’nın ateşkes ilan etmesi ve Türkiye’den Kuzey Irak’a çekilmeye başladığını duyurması ile başlamıştır. AKP Hükümeti PKK’nın bu açıklaması üzerine, PKK’nın Türkiye’yi terk etmesinin karşılığı olarak,  güvenlik güçlerinin PKK’lılara yönelik operasyon yapması imkanını elinden almıştır. Ancak PKK, bu süreci, terörü tam olarak durdurmadığı ve tam olarak geri çekilmediği gibi Güneydoğu Anadolu’da meşrulaşmak ve paralel bir devlet kurmak amacı ile istismar etmiştir. Ayrıca, güvenlik güçlerinin hareket imkanlarının ortadan kaldırılmasından istifade eden PKK, bir yandan koruculara karşı alçakça cinayetler işlerken, diğer yandan kent eylemleri ile halkı terörize etmeye devam etmiştir. PKK’nın bu dönemde yapmadığı tek şey askeri hedeflere saldırmamak olmuştur. Bunun dışında PKK’nın terör eylemlerini durdurduğunu söylemek mümkün değildir.  Üstelik PKK sürecin başında Türkiye’deki bütün unsurlarını geri çekeceğini açıkladığı halde süreç başında Türkiye içinde bulunan unsurlarının ancak % 30’unu geri çekmiştir. Üstelik bu süreçte PKK’ya katılımlar bir patlama yaşamıştır.

PKK anlaşma gereği kendi üstüne düşenleri yapmadığı gibi, önce AKP Hükümetinin 1 Eylül’e kadar gereken adımlar atmaması durumunda, süreci durduracaklarını duyurmuş ve 5 Eylül’de bir açıklama yaparak, AKP Hükümetinin söz verdiği anayasal ve yasal değişimler konusunda adım atmadığını ileri sürerek, PKK’nın geri çekilmeyi durdurduğunu açıklamıştır. PKK ayrıca yaptığı bir açıklama ile 15 Ekim’e kadar hükümetin adım atmaması durumunda ateşkesinde sona ereceğini duyurmuştur.

Gelinen aşamada, AKP Hükümeti açısından güvenlik güçlerine “çekilen PKK’lılara dokunulmayacak” şeklinde verilen talimatın zaten ağır bir şekilde şüpheli olan politik meşruluğu ki, hukuki meşruluğu hiçbir zaman olmamıştır, tamamen ortadan kalkmıştır. Artık AKP Hükümetinin PKK’nın Türkiye topraklarında geri çekilmeyi reddetmesine rağmen askeri operasyonların yapılmasını engellenmesi, terör örgütünü varlığını meşru olarak gördüğünü göstermektedir.

Öte yandan PKK’nın 15 Ekim’den sonra ateşkes sona erer açıklamasından sonra AKP Hükümetinin demokratikleşme paketi çalışmaları hızlanmış ve 30 Eylül’de Erdoğan “demokrasi paketini” açıklamıştır. Her şeyden önce paketin açıklanması herhalde demokrasinin göstergesi olarak Türkçe, İngilizce, Arapça ve Kürtçe olarak yapılırken, muhalif Yeniçağ, Sözcü, Aydınlık gibi gazetelerin davet edilmemiş olması, demokratik zihniyetin nerede olduğunu göstermektedir.

Bu çerçevede 30 Eylül 2013’de açıklanan demokratikleşme paketi incelendiğinde bir yandan AKP Hükümetinin malum bölücü-liberal ve sözde muhafazakar çevrelerde uyandırmış olduğu beklentileri karşılamadığı öte yandan Türkiye Cumhuriyeti’nin milli devlet yapısını aşındırmaya devam eden bir zihniyeti temsil ettiği görülmektedir. Ancak Erdoğan’ın da dediği gibi bu bir ara adımdır. Erdoğan, yukarıda da değindiğimiz gibi seçimler öncesinde AKP meclis grubundaki tepkileri de göz önünde tutarak, kapsamlı bir programı yürürlüğe sokmaktan kaçınmıştır. Şimdi, 30 Eylül 2013 demokrasi paketi ile PKK’ya verilen tavizleri inceleyebiliriz.

Farklı dillerde ve lehçelerde partilere seçimlerde ve önseçimlerde politik propaganda imkanının verilmiş olması, milli devlet yapısı içinde kabul edilebilir bir adım olmadığı gibi, AB üyesi Bulgaristan’da bile uygulanmamaktadır. Türkiye’de de PKK ve benzeri örgütlerden başka kimsenin böyle bir talebi yoktur. Bu adımın PKK’ya tavizden başka hiçbir anlamı yoktur.

Özel okullarda Kürtçe eğitimin önünü açan adım, Türk halkının tepkisini emmek, meseleyi zamana yayarak halka kabul ettirmek ve Kürtçe eğitime hazırlamak için bir ara uygulamadan başka bir şey değildir. Gelecek pakette Erdoğan anadilde eğitimi Türkiye’nin gündemine taşıyacaktır. Bu hali ile PKK’nın anadilde eğitim talebi tam olarak karşılanmasa da AKP Hükümeti, PKK’ya iyi niyetini göstermiştir.

Köy isimlerinin eski isimlerine dönebileceği maddesine gelince, gerçekten eski isimlere dönüş mü gerçekleşecektir yoksa eski isimler yerine PKK’nın uygun gördüğü sahte isimler mi konulacaktır bunu bekleyerek görmek gerekmektedir. Çünkü birçok Türkçe köy ismi 1960’lardan buyana konu uzmanı olmayan memurlar tarafından değiştirilmiştir. Eğer bu gerçek isimlere dönülecek ise sorun yoktur. Hayır, PKK’nın uydurukçasına dönülmenin önü açılacak ise bunu doğru bulmak mümkün değildir. Bu çerçevede Erdoğan’ın kent ve ilçe isimleri konusundaki talebi hükümet değerlendirecektir diyerek, hem bölücülere yeşil ışık yaktığını hem de halkı ürkütmek istemediğini görüyoruz.

Bazı harflerin kullanılmasına verilen cezanın kaldırılması hususuna gelince bunun demokratikleşme ile bir ilgisinin olmaması gerekir. Bu bir dil bilimi meselesidir. Ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın alanına girer. Öte yandan q, w, x harflerinin alfabeye eklenmesi talebi Türkiye’de dilbilimcilerin değil, PKK ve siyasi Kürtçülerin talebi ola gelmiştir. Erdoğan’da demokrasi paketinde bu konuyu ele alan yaklaşımı ile PKK’nın bir talebini karşılamıştır.

Demokratikleşme paketindeki en zarar verici husus Andımızın ilkokullarda okunmasının kaldırılmasıdır. Andımızda ne denmektedir? “1:Türk’üm 2. “Doğruyum”;doğruluk bütün dinlerin olduğu gibi, İslam dininin ve Kur’an’ın en çok övdüğü ve insanlarda bulunması gereken vasıf, ahlâki bir meziyettir.Doğruluk Kur’an’da (sadakat)la birlikte 55 kere geçmektedir. AKP Hükümeti doğruluğa mı karşıdır? 3.”Çalışkanım” Çalışkanlık, tembelliğin zıddıdır. Allah, insana sadece çalıştığının karşılığını verecektir (Necm suresi:39). Çalışmak her insanın, özellikle de Müslüman’ın görevidir. AKP Hükümeti çalışkan olmaya mı karşıdır? 4.”Yasam, büyüklerimi saymak, küçüklerimi sevmek”, bundan rahatsız olmak bütün dinleri, medeniyetleri sosyal varlık olmayı; bir arada yaşamayı reddetmektir. 5. “Ülküm yükselmek ve ileri gitmektir”. En güzel ve doğal istek değil midir bu? AKP Hükümeti yükselmeye ve ileri gitmeye mi karşıdır? 6. “Varlığım Türk Varlığına armağan olsun”. Kur’an-ı Kerim’de bakınız ne diyor? Maide suresi 51. Ayetiyle başlayan ayetlerde önce müminleri sevgili, dost, Candaş saymayın diye ikaz ettikten sonra, 54. Ayette aynen şunları söylüyor:“54 - Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum (millet)getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir”.Allah ilk Müslümanlar olan Arapları açıkça uyarıyor ve tehdit ediyor. Siz İslam’a gerçekten sarılmaz, bağlanmaz, dininizden dönerseniz öyle bir Millet getiririm ki, onlar sizin yaptıklarınızı yapmaz. “Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar” demektedir.

Bu anılan Millet’in Türk Milleti olduğunda Tefsir âlimleri ittifak derecesinde aynı görüşü belirtmektedirler.Bu konuyu en son teyid eden, açıklayan da Said Nursi’dir. AKP Hükümeti’nin Andımızı kaldırmasının nedeni PKK’nın uzun süreden buyana dile getirdiği bir talebi yerine getirmektir. Mesele Andımız’da  Türk ve Türk Milleti kavramlarının geçmesidir.

PKK’nın talebini yerine getirerek,Andımız’ı kaldıranlar bir yandan İslam’ın ve Kur’an’ın emirlerini kaldırmış; öte yandan  Türk Milletinden duydukları rahatsızlığı bir kez daha ortaya koymuşlardır. Sonuç olarak, PKK’ya verilen en büyük taviz, PKK’nın senelerce engellemek için çalıştığı Andımızı kaldırarak verilmiştir.[1]

Bunun dışında PKK’ya verilen önemli ve gizlenmiş bir taviz siyasi parti üyeliğine getirilen kısıtlamaların ortadan kaldırılması ile ilgilidir. Mevcut yasanın 11. Maddesi’nin 5. Fıkrası “terör eylemlerinden mahkum olanların” siyasi parti üyesi olmasını yasaklamaktadır. Parti üyesi olan parti yöneticisi ve genel başkanı olabilmektedir. Eğer 11. Madde değişirken, 5. Fıkrada değişir ise bütün PKK’lılara siyasal parti yöneticiliğinin yolu açılmış olacaktır.

Pakete konulan kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması, paketin Anadolu’da propagandasının yapılmasını kolaylaştırmak içindir.  Yoksa başka bir vesile ile de yapılabilirdi. Seçimler konusunda bir karar açıklanmamış, atılabilecek adımlar sayılmakla yetinilmiştir. 

Sonuç

Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi bu paket ne ilktir ne de son olacaktır. Bu uygulama ise PKK’nın salam stratejisine yani istediklerini dilim dilim elde etmesine çok uygundur. Üstelik taleplerini elde ederken, hiçbir geri adım atmamakta, Türkiye Cumhuriyetini sürekli geri adım atmaya zorlamaktadırlar. Türk Milleti içine sürüklendiği süreci henüz tam anlamı ile anlama noktasından uzaktır.

Prof. Dr. Ümit Özdağ

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Yönetim Kurulu Başkanı

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display