< < Savunma ve İstihbarat
 Bu sayfayı yazdır

Savunma ve İstihbarat

Yazan  10 Aralık 2014

İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar olan dönemde dünya liderleri barış zamanında bir istihbarat teşkilatına ihtiyaç olduğunu düşünmüyorlardı. Onlar için istihbarat sadece savaşları kazanmak için gerekli idi. 1947 yılında ABD Başkanı Harry Truman’ın “barışı korumak için de istihbarat gereklidir” teorisi CIA kanunu ile hayata geçti. Askerler, buna uzun süre muhalefet ettiler, nasıl olsa savaş zamanında CIA askerlerin emrine gireceğine göre ve İkinci Dünya Savaşı’nda istihbaratı askerler yaptığına göre CIA’ya ne gerek vardı? CIA için başlangıçta iki görev belirlenmişti[1]; stratejik sürprizleri haber vermek ve ülke dışındaki örtülü faaliyetleri gerçekleştirmek. O dönemden beri bir yandan istihbarat sivilleşirken, istihbarata bakış da çeşitli kırılma noktalarından geçti. İstihbarat vasıtaları kadar, yöntemleri ve konseptleri de oldukça değişti. Açık ve örtülü faaliyetler gittikçe birbirine karıştı. İstihbarat sadece sivilleşmedi, son 20 yılda oldukça özelleşti ama bir yandan da tekrar yeşilleşti yani askerileşti. İstihbarat, büyük ölçüde klasik istihbaratçıların işi olmaktan çıktı. Toplum mühendisliğinin, ekonomi ve siber güvenlik gibi disiplinlerin istihbarat amaçlı kullanım ihtiyacı asıl işi istihbarat olmayan yeni ve çok yüzlü bir istihbarat toplumu ortaya çıkardı. Günümüzde Soğuk Savaş sonrası hâkim güçlerin denetim ve yönlendirme ağını aşacak projeksiyonlara sahip olamayan devletler, kendilerine dikte edilen tehditleri ve güvenlik tezlerini sorgulamaksızın kabul etme eğilimi gösterdiler. Yeni güvenlik ortamına hazırlıklı olmayan birçok devlet bu yönlendirmelerin etkisinde kaldığı gibi, ulusal güvenliklerini koruma açısından da zorluklarla karşı karşıya bulunmaktalar.Bu makalede, uluslararası literatürde savunma-istihbarat ilişkisi sorgulanarak, dünya konjonktüründe yaşanmakta olan kültürel değişim ele alınacaktır.

Stratejik Öngörü ve Stratejik İstihbarat

Tarih boyunca ülkelerin sivil ve asker yöneticileri, belirsizlikleri azaltacak ve karar almada önemli avantajlar sağlayacak bilgilerden yararlanmak suretiyle, tehlikeler konusunda önceden uyarılmaya ve hazırlıklı olmaya önem vermişlerdir. Stratejik istihbarat, güvenlik politikalarının geliştirilmesi ve uygulanmasında yakın veya muhtemel önemi bulunan, yabancı ulusların veya bölgelerin bir ya da birden fazla yönü ile ilgili sürekli ve yeterli istihbarat teminidir. Politikacıları ve karar alıcıları, his ve kanaatleri ile hareket yerine, kanıt ve analize dayanan bir düşünce ve çalışma tarzına ancak istihbarat itebilir. Stratejik öngörü, istihbarat servislerinin en çok uzak durduğu istihbarat sınıfıdır. Olayların ve muhtemel sonuçlarının mevcut kaynaklar ile öngörülebilmesi oldukça zordur. Öngörülen olayların olup olmayacağı belli değildir ama karar vericileri çok geniş bir kapsamda hazırlığa yöneltir. Çoğu siyasi liderler için, cari/güncel konular daha cazip iken uzun vadeli stratejik projeksiyonlarda hata ihtimali yüksektir ve üstelik siyasi maliyeti yüksek olabilecek gayretlere neden olurlar. İstihbaratta geniş ve uzun dönemli düşüncelerle (doğru olsa bile) kariyer yapılmaz. Pek çok stratejik öngörü istihbarat kullanıcılarına aptalca gelir. Bu nedenle, bu tür çalışmalar daha çok hükümet dışında ve devlet istihbarat servisleri dışındaki kurumlar tarafından yerine getirilir.Amerikan istihbaratında bir söz vardır; sadece hatalar görülür, çünkü başarılar gizlidir. İstihbaratçılar dünyayı değiştirecek büyük değişimler içinde görülmezler, onların başarıları ayrıntılar içindedir. İstihbaratçı bir dünya liderinin metresine ne söylediğini öğrenmek isterse bunu çabuk başarır ama çok önemli bir konuda bilgi gerektiği zaman oldukça zorlanır.Geçen 60 yıl içinde stratejik istihbarat ortamı çok değişmiş ve istihbarat analizcilerinin işi çok daha zorlaşmıştır. İstihbaratın toplanması, tasnifi ve analizinde karşılaşılan sorunlar yanında; istihbaratı kullanacak adreslerin çeşitlenmesi, iç içeliği, memnun edilme güçlüğü; öte yandan istihbaratın süreç içinde etkin konumunu sürdürme zorluğu da istihbaratçılar için önemli bir sorun haline geldi[2].

İstihbaratın büyük olayları önceden tahmin edebilme yeteneğini etkileyen üç faktör vardır[3]; (1) Teşkilat ve toplama kaynağı yeterliliği, (2) Bilgilerin analizinden ziyade toplanmasının sabit fikir haline gelmiş olması, (3) Komite sistemi; koalisyona dayanarak analiz üretmenin küçük gerçekler üretme ya da sessiz kalma riski. Stratejik istihbarat, kendisinin devamlılığı ve ülkesinin emniyette olması için liderin yapması gerekenleri tanımlayarak, liderin seçeneklerini sınırlayan çok çeşitli koşulları ortaya koyan bir model oluşturma işidir. Bu gerekliliklerin başında coğrafyanın koşulları gelir. Örneğin Almanya’nın Kuzey Avrupa düzlüğündeki yeri, doğu ve güneydeki pazarlara hakimiyet sağlayan üretim gücü, bu pazarlara ihracat ve siyasi hakimiyet üzerine kurulu bir sistemi zorunluluk haline getirmiştir. Bu gerçek 1871’deki Alman Birliği’nin kurulmasından beri değişmemiştir. Öte yandan, bulunduğu yerde savunma için doğal engellerin olmaması onun her zaman dış tehditlere karşı hassas halde olmasına neden olmuştur. Bu yüzden bir yandan ihracat yapmalı diğer yandan siyasi ve askeri güvenliği için fiziksel tedbirler almalıdır. Bu basit model, Alman başbakanı (chancellor) kim olursa olsun, ülkenin izleyeceği yolu tahmin edilebilir kılmaktadır. Öncelikle Almanya içeride dağılmamalı, koşullar ne olursa olsun ihracat yapmalıdır. İkincisi Berlin bu şartları kolaylaştıracak şekilde siyasi ortamı şekillendirmelidir. Üçüncü, askeri çatışmadan kaçınmalıdır. Nihayet son gereklilik ise, eğer durum kontrolden çıkıyorsa, çatışmanın düşmanın istediği şekilde gelişmemesi için bekleyip-görmek yerine kendisi başlatmalıdır. Bu model, Alman liderlerin sahip olduğu iç siyasi zorunlulukları ortaya koymakta ve en etkili çözümün ihracat olduğu sonucunu vermektedir. Buradan Alman başarısının sırlarını keşfedebiliriz. Almanya, büyük ölçüde Avrupa Birliği ülkelerine ihracat yaptığından, birliği de bu ticareti kolaylaştıracak yönde şekillendirmektedir. Almanya’nın ihracatı azaltmak, başka bir ülkeye Avrupa Birliği’nin kurallarını değiştirmesine müsaade etmek ve Almanya’yı Kuzey Avrupa Düzlüğü’nden taşımak gibi bir seçeneği yoktur.

Stratejik öngörü için iki anahtar vardır. Öncelikle kişilerden ziyade topluma, millete ve devlete odaklanmak. İkincisi ise sonuç ile liderin sübjektif niyetini karıştırmamak. Bugün Ruslarla yaşanan çekişmenin arkasında ideoloji değil, hegemonya yani etki ve kontrol sahası genişletme gayretleri var. ABD, Rusya’nın tekrar Avrupa’da hegemon bir güç olarak ortaya çıkmasını önlemeye çalışırken, Ruslar tarihteki düşmanları Napolyon ve Hitler’e karşı inşa ettikleri tampon bölgeleri muhafaza etmeye çalışıyorlar. Avrupa’daki onlarca ülke arasında, karşılıklı olarak bu beklentileri tatmin etmek veya ortak bir çözüm bulmak kolay değil yani kaçınılmaz bir oyun oynanıyor. ABD istihbaratının tarihsel olarak iki önemli özelliği[4]; (1) Aktivasyona verilen önem; sadece bilgi toplamak değil, bu bilgiyi alıp-değerlendirmeye çalışan ajanların mevcudiyeti, (2) Kaynak esaslı istihbarat; sahada çalışan insanlar ve cihazlardan bilgi toplamadır. Ancak, stratejik istihbarat, kaynak değil modele dayalıdır. Aşırı karmaşıklık ve gizli aşkı stratejik süreçlerde işlemez. Örneğin Avrupa Birliği’nin kırılganlığının nedeni Almanya’nın ihracatının GDP’nin %50’sine eşit olmasıdır. Bunu herkes bilir ama ancak bir iki kişi bunun sonuçlarının anlamını idrak eder. Yaptığınız genellemeler basit gerçeklerin önüne geçer ama gerçekler aslında ortadadır. Stratejik istihbarat modelinin iki temeli vardır. İlki ekonomik, siyasi, askeri ve teknolojik olaylar arasında ayırım olmamasıdır. Devlet işlerini bunlara göre organize ederiz, her biri ulus-devlet ve ilgili sosyo-kültürel faaliyetlerle farklı şekilde ilişki kurar. Bunların her birinin nisbi önemi zamana ve yere göre değişse de daima birbirleri ile etkileşim halindedirler. Stratejik istihbarat bu konuları entegre bir görüş açısından ele almalıdır. İkinci temel konu, karar vericilerin yerli yerine koyamadığı çeşitli faktörler matriski kapanına sıkışmasıdır. İçinde olduğu koşulları anlayabilen başarılı karar vericiler, bu durumda kendi yolunu bulur[5].

İstihbarat ve Savunma

Askerler ve istihbaratçılar arasında tarihsel bir güvensizlik her zaman var oldu. İran operasyonunun başarısızlığı o zamana kadar “askerlerden casus olmamalı” diyen generalleri harekete geçirmiş, 1981’de Pentagon içinde bir albayın (Jerry King) komutasında 50 kişi ile ilk askeri insan istihbaratı teşkilatı (ISA[6]) kurulmuş ve kısa zamanda beş kez büyümüştü. 1991 yılında Pentagon, CIA’nın Irak’ta yetersiz kaldığından şikayet edince, CIA Direktörü John M. Deutch, istihbaratçılara küresel olarak askeri komutanlıkların içinde hizmet etmeleri emri vermişti. Rumsfeld, daha 1998’de balistik füze tehdidi ile ilgili bir komisyonun başında iken Pentagon’un savaşabilmesi için CIA benzeri işlevlere sahip olması gerektiğini düşünüyordu. ISA’nın karanlık işleri tüm küreye yayıldıkça CIA bunu kendi işlerine tehdit olarak görmeye başladı. 2001 yılının sonunda ISA, Pakistan’da “Gümüş Tilki (Gray Fox)” kod adı ile Pakistan istihbaratı ile çalışmaya başladı. ABD askerleri, Müşterek Özel Operasyonlar Merkezi (JSOC[7]) içinde, küçük timler halinde dünya genelinde özellikle Güney Amerika, Afrika, Asya ve Ortadoğu’da casusluk yapmaya başladı ve bugün de  devam ediyor. Bu tür askerler daha çok Amerikan büyükelçilikleri içindeki Askeri İrtibat Unsuru içinde kadrolanıyor[8]. JSOC, halen Amerikan ordusunun en gözde birimi ve altı yılda bütçesi ikiye katlayarak 2007 yılında bütçesi 8 milyar dolar oldu. 11 Eylül 2001 sonrası CIA geleneksel görevi olan ordu ile ortak görevlere başlarken, ajanlar askerlere dönüşüyordu. Askerler ise timler halinde Amerikan dış politikasının karanlık boşluklarına dağılıyordu. Yeni Amerikan savaş metodu için askeri-istihbarat kompleksi yaratılmıştı. Birbirinden ayrı ve paralel yürüyen pek çok savaşta özel kuvvetler ve istihbaratçılar yan yana çalışmalı idi.

11 Eylül sonrası güvenlik alanında yaşanan özelleşme patlamasından savunma ve istihbarat teşkilleri en fazla payı aldılar. Sözleşmeci özel şirketlere gizli casusluk ağları kurulması görevi verildi ve bölgedeki diktatörler, güvenilmez yabancı istihbarat servisleri ve vekilli savaş güçleri ile işbirlikleri geliştirildi[9].Pentagon’un yeni istihbarat birimi Terörle Mücadele Sahra Hareketi (CIFA[10]) personelinin %70’i gene sözleşmeci şirket elemanıdır. ABD Savunma Bakanlığı İstihbarat Analiz Ajansı olan DIA’nın 2007’deki çalışanlarının %51’i aynı durumda idi. Michael Furlong ABD Savunma Bakanlığı’nın insan istihbaratı alanında özel şirketlere iş vermeme prensibini bozan kişi oldu. Furlong, bu işin artık klasik casuslar ve askerlerin boyunu geçtiğine Pentagon’u ikna etmişti. Afganistan’da kurduğu ağın şefleri sık sık CIA’dan şikayetler almaya başlamış, o da güçlü diğer bağları ile karşılık veriyordu. Pentagon, Lockheed Martin ile de bir özel istihbarat operasyonu sözleşmesi imzaladıktan sonra tüm Ortadoğu’yu kapsayan, Müslüman dünyasında Suudi Arabistan’dan Yemen, İran ve Pakistan’a kadar uzanan bir sahada askeri istihbarat faaliyetleri ile ilgili gizli bir direktif yayınladı. CENTCOM Komutanı General David Petraus’un imzaladığı bu direktif[11] ile Ortadoğu’yu geleceğin operasyonları için uygun ortamı hazırlamak üzere CIA’nın yapamayacağı yeni görevler veriliyordu. Bu amaçla kurulan Turuncu Görev Kuvveti (Task Force Orange) gibi gizli birimler JSOC’a bağlandı, özel sözleşmeci şirketlere görevler paylaştırıldı[12]. Böylece açıkça savaş ilan edilmemiş ülkelerde bir gizli operasyonlar altyapısı kuruldu. Bush’tan Obama dönemine devreden bu yapı genişletildi ve şu anda daha geniş yetkilerle askerlerin küresel insan istihbaratı ya da casusluk faaliyetlerinin omurgasını oluşturuyor. Bu faaliyetler özel kuvvetler operasyonları ve imkânları ile desteklendi.

İstihbaratın güçlü olması hem ordunun rolünün abartılmamasına hem de ordunun güç kombinasyonunun gerçek ihtiyaçlar ile uyumlu olmasına yardım eder. Örneğin, Birinci Dünya Savaşı esnasında Meksika’nın Almanya ile ittifak yaparak ABD’yi işgal edeceği duyumu alınmış, İngilizlerden de gelebilecek bir işgale karşılık Amerikalılar Kızıl Savaş Planı’nı hazırlamıştı[13]. İkinci Dünya Savaşı esnasında Alman beşinci kolunun ABD’yi vuracağı ile ilgili pek çok fantezi yaşandı. Aynı şekilde 1991 yılında Irak’ta Koalisyon Kuvvetlerinin Komutanı Norman Schwarzkopf da hatıralarında şöyle demiştir; “İstihbaratçıları dinlemiş olsaydım, hala Kuveyt sınırında bekliyor olacaktım.” CIA ise Schwarzkopf ve ordu komutanlarını istihbarat kullanmayı bilmemekle suçlamıştı. CIA’ya göre; ordu, basit ve kesin bilgiler istiyor, karşılaştıkları durumlarla uğraşmak istemiyorlardı. Ordu ise hipotezler, kurnazlıklar değil, hızlı ve tatbik edilebilecek istihbarat istediğini söylüyordu. Soğuk Savaş döneminde ABD’nin tehdit algılamasının NATO ve ABD tarafından hazırlanan Stratejik İstihbarat dokümanları ile Türkiye’ye dayatılması, ülkemizin Rus tehdidine karşı yaklaşık bir milyon kişilik bir orduyu beslemesine ve ülke kaynaklarının büyük ölçüde savunma harcamaları tarafından emilmesine neden olmuştur. 1990 yılında Körfez Krizi çıktığında Irak’a karşı harekât planlamasına başlayan Türk askeri planlamacıları, ABD’nin hazırlamış olduğu Irak Stratejik İstihbarat kitabını esas aldıklarında abartılmış Irak Ordusu ile ilgiler bilgiler nedeni ile Irak topraklarına girmenin mümkün olmadığını hesaplamışlardı.

            Devlet Adamı ve Strateji

Bir ülkenin ulusal kabiliyetleri geliştikçe liderleri genellikle ülke çıkarlarını daha geniş bir şekilde tanımlamaya başlar; sadece sınırlarının güvenliği değil daha da ötesine de ulaşmaya odaklanır, dışarıdaki pazarlara girmeye çalışır, ülke dışındaki hammaddeleri ve ulaştırma rotalarını kullanmak ister, uzaktaki vatandaşlarını korumak için tedbir alır, dini veya ideolojik inançlarını yayar ve kendi bölgesinde ve dünyada kendi düşündüğünün doğru olduğunu kabul eder. Bunun karşılığında etrafındaki ülkeler artık kendi sınırlarının, uluslararası kurumların ve itibarının tehlikede olduğunu hissetmeye başlar. Gelişme, genişleme isteğini cesaretlendirir, güvensizlik yaratır ve daha fazla güç isteği doğurur. Geçmişte İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya, ABD ve Rusya bu yolu izlediler; dışarıya doğru genişleme, yeni istekler ve emperyalizm. Çıkarların çatışması nadiren barışçı yollarla çözülür. Büyük güçler, yükselen güçler daha büyük bir tehdit olmadan onları yok etmek ya da parçalamak ister. Savaştan kaçınanlar ise çıkarlarını barışçı yollardan birleştirecek yollar ararlar. Eski ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a göre; dış politika stratejisinin başarısı aptalca işler yapmamak değil, krizlerden kaçınmakla ilgilidir. Bugün Obama dönemine yakıştırılan “geriden idare etmek (leading from behind)” ilkesinin uzmanı aslında Başkan Eisenhower idi[14]. ABD Eski Savunma Bakanlarından Bob Gates, Pentagon’a Ulusal Güvenlik Konseyi’ne askeri seçenekler konusunda çok fazla bilgi vermemelerini çünkü anlamayacaklarını, onun yerine Susan Power ile müdahaleye karar vereceklerini söylüyordu. Hagel, bu prensibe dikkat etmeyince sızıntılar sele dönüştü[15].

ABD’de istihbaratı üreten 16 resmi istihbarat teşkilatında 200.000’den fazla kişi bulunmaktadır[16]. ABD’de 1.250 hükümet kuruluşu ve 1931 özel şirket, 10.000 kadar tesiste güvenlik odaklı programlar üzerinde çalışmaktadır. Bugün ABD’de 854.000 kişi çok gizli güvenlik kleransına sahip olup, bunların 265.000’i özel şirket çalışanlarıdır.Bu rakamlara ülkenin gizlilik dereceli araştırma ve teknoloji merkezleri ile diğer ülke içi ve dışında faaliyet gösteren ve örtülü gündemi olan güvenlik yapılanmaları eklendiğinde 4 milyon kişi bir rakama ulaşılır ki bu da ABD’nin aslında tam bir güvenlik devleti olduğunu gösterir. Her örgüt, yöneticileri, ortak eylem alanları, finans kaynakları, ilişkili şirketleri, dinsel kuruluş bağları, istihbarat örgütleriyle derin ilişkileri birbirine dolaşmış, algılanamayacak denli karmaşık bir yumak oluşturmaktadır. Örtülü operasyon ustası istihbaratçılar, eski askerler, din misyonerleri birbirlerine kenetlenmektedir. Amerikan diplomasisinin idaresini, ordunun organizasyonunu ve önceliklerini, istihbarat servisinin operasyonlarını denetleyen Kongre komisyonları yürütme organında kısmen engeller yaratmış olsa da geniş bir uzman kadrosu, bilgiye erişim ve yurtdışındaki çıkarlar ağı açık bir şekilde siyasi-askeri gücün elindedir[17]. Bu yapının çimentosu ABD istihbarat toplumudur. İstihbarat teşkillerinin üç temel dinamiği aynıdır; müşteri kimdir, ne istemektedir, ne zaman istemektedir.İstihbarat kullanıcıları başta ülke liderleri ve danışmanları olmak üzere politika yapıcı daire ve teşkiller ile teknik istihbarat ile ilgili analiz unsurlarıdır. İstihbarat toplumu istihbaratı üretir, diğerleri istihbarat ürünlerini kullanır. Gerçek resim ise şudur; ülke içi ve dışında yeni bir sınıf soyguncu baron gizlilik koruması altında savunma sözleşmeleri yaparak, Amerika’nın demokrasi ideallerini satmakta, demokrasi adına örtülü operasyonlar düzenlemektedir. Üstelik bu kişiler ekonomik krizlerden de etkilenmemektedir. Hükümetin kendi işlerini sözleşmeci şirketlere yaptırmak için oluşturduğu süreç bu mekanizmanın can damarıdır.

            Devlet Adamı ve Büyük Stratejiler

İkinci Dünya Savaşı esnasında ABD’nin temel stratejisi, Sovyetlerin Almanları zayıf düşürmesini beklemek ve ondan sonra Fransa’ya girip, zayıflayan Almanları yenmek olmuştu. Roosevelt, gerçek stratejiyi açıklayamayacağı için, bunun yerine ideallerden “dört özgürlük”ten ve BM’den bahsediyordu.Annesi Amerikalı olan Churcill, Londra’ya 20’li yaşların başında gelmişti. Amerika’ya olan sevgisi yanında zamanla İngiltere’yi alt etmesi nedeni ile hep kıskançlık besledi. İkinci Dünya Savaşı sırasında onun belirlediği İngiliz stratejisi “beklemek” üzerine kurulmuştu; sonunda Almanların zayıflayacağını ve ABD’nin savaşa gireceğini biliyordu. Savaş sonrasında Amerikalılara olan minnettarlığını ifade etmekle birlikte, özel konuşmalarında “ABD’nin İngiltere’nin derisini ve etini yüzdüğünü” söylüyordu. 1955’te İngiliz Parlamentosu’nda yaptığı son konuşmasında iki şey tavsiye etmişti; “insan” güçtür ve Amerikalılardan asla ayrılmayın[18]. İngiltere halen bu tavsiyeyi izlemektedir. Churcill; “Politikacılar gelecek seçimleri düşünür, devlet adamı ise gelecek nesli” demişti. İngilizlere göre; Amerika’nın doğu sahilindeki akademik-politikacı-medya kompleksi ve onların okulları doğru nesli yetiştirecek gerçek bir vizyon ve istek oluşturamadılar. Fransa, Charles De Gaulle döneminden beri dünyadaki zayıflayan konumundan endişe duymaktadır. Soğuk Savaş döneminde artan Amerikan gücünü, ulusal çıkarlarına özellikle Ortadoğu bölgesindeki kritik ekonomik ve stratejik çıkarlarına tehdit olarak görüyordu. Fransa, Amerikan gücünün artmasını önlemeyi bir ulusal strateji haline getirmişti. Buna açıkça karşı koyamayacağı için Fransa çıkarlarının yararlanacağı bir ittifak yaratmak üzere Birleşmiş Avrupa fikrini ortaya attı. Ancak, bir yandan Fransa’nın çok dilli, çok kültürlü bir imparatorluğun içine çekilmesinden de korktu. De Gaulle’in stratejisi iki katmanlı idi; Avrupa, Amerika karşısında eşit bir güç oluşturacak ve Fransa, psikolojik olarak altında olan Almanya’nın işbirliğiyle Avrupa’yı kontrol edecekti.

ABD, Soğuk Sovyetler Birliği’ne yönelik güvenlik stratejisini iki şey üzerine oturtmuştu; (1) Coğrafyayı kullanmak; Sovyetler kuşatılabilir, ABD kuşatılamazdı. Bu savunma alanında çevreleme (containment) stratejisinin temeli oldu. (2) Güç; Sovyetler karaya sıkışmış bir güçtü, ABD ise küresel bir deniz gücü. Bu da ABD’nin denizi gücüne dayalı deniz aşırı varlık bulundurma ve takviye (hızlı reaksiyon güçleri) stratejisinin temel varsayımı idi. Sonuçta, Batı deniz ticareti ile ayakta kalırken, Sovyetler sosyalizmin verimsizliği ve coğrafyanın olumsuzluğu yüzünden parçalandı. ABD’nin Soğuk Savaşı idare etmek için liderlik ettiği NATO, IMF gibi kuruluşlar da Sovyetleri kuşatmak ve Batının refahı için kurulmuştu. Amerikan stratejisi, II. Dünya Savaşı’ndan beri sabittir; önce bölgesel güçlerin birbiri ile rekabet ve güç dengelemesini beklemek, bu olmazsa mümkün olduğu kadar az riskle ve en küçük kuvvetle müdahale etmek[19]. Bu yüzden sürekli bölge içi düşmanlıklar beslenir ve büyük gücün masrafları en aza indirilir. Stratejinin gereklerini anlamayanlar ya da yerine getirmeyenler cezalandırılır, en sonunda egemenliklerini kaybederler. ABD, Irak ve İran’ın birbirini yıpratacağı uzun bir savaş istedi ve İran’ı yenerse ödül olarak Irak’ın Kuveyt’i işgaline itiraz etmeyeceğine ikna etti[20]. ABD, aslında Saddam’ın savaşı kazanacağına ve ödül isteyeceğine ihtimal vermemişti. Bush, Saddam’ı uyarırken bile bunda bir baş sallama, göz kırpma vardı. Bugün IŞİD'e karşı oluşturulan strateji de arkasında gene kendisinin ve bölgesel ortaklarının olduğu terör örgütleri ile yeni bir stratejik güvenlik ortamına geçiş ve şekil verme çabasıdır (shaping the security environment).  İşin taktik boyutunda ise terörle mücadele veya yerel halkın baskıcı bir rejime karşı direnişi ya da “sivil savaş” yalanı kullanılmaktadır. İstihbarat operasyonları savaş dekorunun hazırlanması, medya ise kamuoyu algısının yönetilmesi içindir[21].

Soğuk Savaş’ın ‘çevreleme’ stratejisinden sonra ABD ‘dolaylı angajman’ stratejisini geliştirdi[22]. 1989-2008 arasında Amerikan dış politikası gereği askerler ‘doğrudan ve erken’ kullanım stratejisi ile Panama’dan Somali, Afganistan ve Irak’a kadar pek çok görev aldılar. Dünya, 25 yıldır Sovyetler Birliği’nin çöküşünün sonuçları ile uğraşıyor ve ne Batı eski Sovyet coğrafyasına kendini uyarlayabildi ne de Ruslar dünyanın geri kalanı ile ilişkilerini bir düzene koyabildi[23]. Rusya ise eski imparatorluğunun yeni bir versiyonunu kurmakla meşguldür. Kısaca Rusya eski Sovyet topraklarında halen olduğu gibi yeni bir kontrol sistemi kurmak istiyor. Bu beklenti zaten ABD ile olan gerginliklerin temeli idi ve tarih boyunca da Rusya hep böyle yapmıştı. Bölge coğrafyası Ruslara bu şansı vermektedir. Avrasya’nın merkezinde olan Rusya böylece kendine stratejik derinlik sağlamakta, stratejisini çevresindeki düşmanlarına rağmen güvenle uygulamaktadır. Rusya’ya bu stratejik güvenliği sağlayan doğal bariyerler Karpat Dağları (Ukrayna ve Moldova boyunca), Kafkasya Dağları ile Orta Asya’nın uzağında Tian Şan Dağlarıdır. Tek stratejik boşluk Kuzey Avrupa Düzlüğü’dür; bu yüzden tarihte Baltıklar, Polonya ve hatta kimi Almanya topraklarında hak iddia edegelmiştir. Bir imparatorluk yaratmak için iki zorunluluk vardır; insan ve ekonomi. Bu kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Rusya etnik olarak Rus olmayan pek çok halkı bünyesine katmıştır. Bu coğrafi genişlik aynı zamanda nüfusun alt yapı sorunları çözülemediğinden zayıf bir ekonomi yaratmış ama bu durum Rusya’yı asla büyük bir güç olma gayretinden alıkoymamıştır. Rusya, her zaman ekonomik yönü ile değil güçlü askeri ve güvenlik yapısı ile kendini ortaya koymuştur.

Kremlin, Avrasya Birliği’nin ABD’nin Avrasya’ya geri döneceği döneceğini düşündüğü 2015 yılında tam olarak hayata geçirmek istiyor[24]. Birinci Dünya Savaşı’ndan beri Rusya’da düzenli şekilde doğum oranları ölüm oranlarının altındadır. Rusya’da 50’li yaşlarda olanların sayısı gençlerden fazladır. Rusya ekonomisi ile bir gün süper güç olabilir ama insan kaynağı olmadan hiçbir ülke küresel güç olamaz. Bu nedenle demografi daha fazla zayıflamadan Putin Rusya’yı güçlendirmeye çalışıyor. Irak’tan çekilen ABD, 2014’de Afganistan’dan da çekilince böylece yeni stratejik boşluk yaratmış olacaktır. En az bir nesil daha Rusya bugünkü gücünü devam ettirebilir ama sonra ülke bölgesel bir imparatorluğa dönüşecektir. 2024’e kadar Putin başta kaldığı sürece Rusya’nın iç meselelerine çok fazla eğilmeyecek, komşularına dayılanmaya devam edecektir. ABD eski savunma bakanı Bob Gates’e göre; “Putin, Rusya’nın geleceğinin değil geçmişinin, kaybedilmiş bir imparatorluğun, kayıp zaferlerin ve gücün adamıdır[25].” Coğrafi bir bölge olarak Avrupa ise, daha dar anlamda AB, kaçınılmaz olarak düşüş süreci içindedir.  Sosyal istikrar, ekonomik güç ve yenilik yapma kabiliyeti hala kuvvetlidir ve etkisi özellikle hemen yakınındaki komşuları üzerinde oldukça fazladır. Ancak diğer bölgeler ile kıyaslandığında, Asya kıtasına yakın kısmı yavaş yavaş etkisini ve konumunu kaybetmektedir. Avrupalılar küreselleşen dünyada böyle bir durumla başa çıkmak için kültürel olarak hazır değillerdir. 1940’lara kadar dünyanın hep tepesinde olma imtiyazına sahip olan Avrupalılar dünya ve kendileri hakkında stratejik düşünme bakımından tembel kaldılar.

            Savunma Kültüründe Değişim

21. yüzyıl askeri liderleri askeri strateji ve küresel coğrafya arasında bağlantı kuracak daha iyi temeller ihtiyacındadır. Küresel bilgi ağları henüz savaşı fiziksel coğrafya ve lojistik gerçeklerden arındırmamıştır[26]. Özetle bilgi teknolojisi ve küreselleşme ile ne coğrafya ne de kendine ait toprakları olan modern devlet ortadan kalkmamıştır ancak devlet işlerinin ve savaşın pratiği etkilenmiştir. Siber gücün doğuşu ve bilgi savaşı kara, deniz, hava ve dış uzaya uygulanan kinetik gücün geleneksel kombinasyonlarının yeniden şekillenme yöntemlerine etki edecektir[27]. Bir ülkenin bölgesel durumu onun güvenlik vasıtalarını etkiler. Bir devletin kara ve denizlerle irtibatı arasındaki fark, ülkenin karakterine, ekonomik ve siyasi çıkarlarına yön verir. Ülkeyi tehdit eden tehlikeler, coğrafya içerisinde meydana gelir. Etkili karşı tedbirler ise coğrafi şartlara göre alınmalıdır. Her ülkenin coğrafyasında tehdidin kendisine yöneleceği yaklaşma istikametleri mevcuttur. Dış politika bu istikametleri örtmeyi hedef edinmelidir. Çağımızda tehlikeler sadece yüzeyde değil her istikamete açık havadan veya coğrafi engellere tabi olmayan sosyolojik ve psikolojik yollardan gelmektedir. İletişim vasıtalarının artışı bu etkileri kolaylıkla ulaştırabilmektedir. Ülkeler kendilerini tehdit eden yaklaşma istikametlerini siyasi ve askeri olmak üzere iki şekilde örterler. Siyasi hareket tarzı, yaklaşma istikameti üzerinde bulunan devleti kontrol altına almak ve diğer ülkeleri bundan mahrum etmek, buna imkân bulamadığı takdirde ‘tampon ülkeler’ yaratmaktır. Bir geçitler bölgesinin tek ülke elinde bulunması halinde istikrar doğacaktır. Bu durum diğer ülkeleri geçide hâkim ülkeye karşı birleştirecek nitelikte ise; İsviçre örneğinde olduğu gibi ‘tarafsızlaştırma’ genellikle başvurulan yoldur.

Askeri stratejiyi belirlerken şu üç soruyu kendimize sorarız; hedefler nelerdir (sonuçlar), bu hedefleri nasıl ele geçirebiliriz (yöntemler) ve bunu başarmak için hangi unsurlarımız (vasıtalar/silahlar) var. Silahlı Kuvvetler, büyük bir TIR gibidir, bir kere hızını alınca hem durdurmak hem de yönünü değiştirmek çok zordur. Bu yüzden ABD, küçük ve hafif birlikler kurmakta, dünya genelinde deniz aşırı varlıklar bulundurmakta, üsler kurmaktadır. Silahlı Kuvvetlerin öncelikli varlık nedeni savaşmadan ülke çıkarlarını korumaktır ki buna caydırıcılık diyoruz. Ancak, caydırıcılık ancak savaşa hazır olmakla mümkündür, bunun için silahlı kuvvetler barış zamanında gerekli şekilde organize olur, eğitim yapar, savaş kabiliyetlerini artırır. Soğuk Savaş döneminde NATO askeri planları yapılırken Amerikalı ve Alman subaylar ihtilafa düşmüşlerdi. Almanlar, Varşova Paktı tanklarının en ileriden itibaren (Fulda gediği) durdurulmasını isterken, Amerikalılar geri çekilme stratejisi içinde büyük bir toprak alanını başlangıçta Ruslara bırakmayı düşünüyordu[28]. Türkiye ile ilgili planlar hazırlanırken de Amerikalılar, Doğu’da asıl savunmayı İskenderun’a kadar çekmişlerdi. ABD’nin saklı amacı, Türkiye’yi değil, Ortadoğu’yu savunmaktı. Amerikalılara göre Sovyetleri Almanya’da ancak Ren Nehri durdurabilirdi ve başlangıçta sıkı bir savaşa gerek yoktu. Almanlar ise Kızıl Ordu işgal etmeden Amerikalıların savaşa en başında girmelerini istiyordu. Bugün de Rusya karşısında en tehlikeli durumda bekleyen Baltık ülkeleri Amerikan askerlerini ümitsizce bekliyor. ABD için Ukrayna’yı koruması doğrudan askeri müdahalesi mümkün değil çünkü ülke ABD kabiliyetlerini aşacak kadar büyük. Böyle bir kuvvet gelse bile lojistik sistem mevcut değil ve inşası çok zaman alır. Ayrıca Karadeniz etrafındaki dengeler açısından da ittifakı zorlayacak bu harekâtın, Rusların iyi bildiği bir sahada yapılacak olması ABD’nin mağlubiyetini kolaylaştırır.

Savunma alanında son yıllarda ortaya çıkan en önemli akım Irak ve Afganistan’da yerini bulan karşı-ayaklanma harekâtı oldu. Hatta bu alanda yapılan çalışmalar öyle yoğunlaştı ki bu işe girenlere karşı-ayaklanma mafyası denilmeye başlandı. Savunma planlamacıları karşı-ayaklanma ile diğer harekât türleri arasında gelecekte nasıl bir denge kurulabileceğini ve bu harekât türünün 21. yüzyılda gerçek yerinin ne olacağını tartışıyorlar. Diğer bir yenilik robot sistemleridir. 2009’da ABD silahlı kuvvetlerinde ilk nesil havada 7.000 ve karada ise 10.000 insansız hava aracı (İHA) vardı. T Ford ve Wright Flyers gibi yeni modelleri gelmektedir. Predator ve Reaper sistemleri silahlı hale getirilirken, İHA’lar küçülmekte ve şekilleri değişmektedir. Robotlardan gelecekte patlayıcıları bulma ve yok etme, istihbarat-gözetleme-keşif, silah olarak istifade edilecektir. Askeri strateji, hazırlanacak ve geliştirilecek silah ve kabiliyetlerin seçimine de doğrudan etki eder. Son 10 yılda ABD silahlı kuvvetleri içinde küresel görevlere daha uygun olduğu değerlendirilen F-35’ler yerine, Çin ile savaşta vazgeçilmez görülen F-22’lerin üretilmesi için gösterilen direnç pek çok generalin emekli olmasına neden oldu. Keza ABD’nin gittikçe daha fazla insansız hava aracı üretmek için bütçe ayırması, diğer kuvvetlerin canını yakmaya devam etmektedir. Son 20 yıldır hiçbir ulus-devlet ABD’ye meydan okuyamadı ama Amerikan çıkarlarına karşı çıkan büyük güçler var ve ABD’nin gücü her şeye yetmemektedir. Bugün ise Çin’in gelişen kabiliyetleri ve zorlayıcı diplomasisine karşı hazırlık yapılıyor. Yeni nesil iletişim teknolojisinin gelişmesi ile sahadaki asker ile en üstteki komutan arasında doğrudan hem de görüntülü iletişim imkânı ortaya çıktı. Generaller artık cephede olmadan adamlarını yönetebilme imkânına kavuşurken, bu gelişmeler emir-komutanın merkezileşmesi yanında mikro-yönetim gibi eğilimler doğurdu[29]. Ağ merkezli savaş konseptinin ürünü olan şemsiye sistem gerçek zamanlı olarak her dost asker, tank, uçak ve geminin konumunu bilmekte, onları dijital bir harita üzerinde izlemekte ve istihbarattan alınan bilgilerle düşmanın yerini de işaretlemektedir[30].

Savunma Stratejileri

ABD ordusu tarihi yanlış savaşlara hazırlanmanın örnekleri ile doludur. Soğuk Savaş boyunca Varşova Paktı’ndaki ulus-devletlerle yapılacak konvansiyonel savaş için üstün teknolojileri kullanan bir ordu hazırlandı. Ama bu ordu Vietnam, Irak ve Afganistan’da ayaklanmacılar ya da yamalı bohça ordular ile savaştı. Yeni durumlara uyum sağlamak için yapılan gayretler nihayette işe yaramadı.ABD Silahlı Kuvvetleri de odak noktasını büyük güçlerle savaşmaktan ziyade terörle mücadeleye çevirmişti. Önümüzdeki 50 yıl için hazırlanan ordunun temel mantığında artık ABD ile hiçbir ulus-devletin savaşı göze alamayacağı düşüncesi vardı. Asimetrik savaşlar ve savaş dışı operasyonlar, büyük güç savaşları ile sistematik savaşlar arasında bir yerdedir. Asimetrik savaş yeni bir savaş türü değildir, uzun sürede düşmanı yıpratmayı hedefler. Bütün savaşlar aynı önemde değildir, özellikle büyük güç savaşları ve sistematik savaşlar, güç dengelerini ve uluslararası sistemi yeniden belirler, felaket sonuçlar doğurur.Amerikan askeri stratejistleri 11 Eylül 2001’e kadar El Kaide’yi hesaba katmamış, devlet dışı bir aktörün devlet için stratejik bir tehdit olabileceğini düşünmemişlerdi. El Kaide gibi örgütler bir istihbarat ve güvenlik sorunu idi ve askeri bir karşılığı olamazdı. Savaşta zafer kazanmak için stratejinin çok dikkatli ve titiz bir şekilde hazırlanmış taktik planlama ve uygulama ile tamamlanması gerekir. Bunun için iyi yetişmiş komutanlara ve profesyonel birliklere ihtiyaç vardır. Soğuk Savaş döneminde nükleer bir savaş çıkmamasının temel nedeni özellikle iki ülke liderlerinin mantıklı olması ve ülkelerini yok edecek riski göze almamaları idi.

ABD, Ortadoğu ile ilgili planlarını uygulamaya koyarken, altı ülkeye komşu olan Irak’ı bölgedeki en stratejik ülke olarak görüyordu. Afganistan’dan sonra Irak’ın da işgali ile birlikte Himalayalar’dan Akdeniz’e, Kızıl Deniz’e kadar olan ülkelerde çıkacak olayları etkileme imkânı doğacaktı. Gerçek amaç, Irak’a komşu ülkeler ile ilgili idi[31]. Bu kamuoyuna açıklanacak bir şey değildi. İran, ABD’nin Irak’ı işgal etmesini istedi ve bunun için elinden geleni yaptı. Saddam düşerse güç boşluğu doğacağını ve Amerikalıların Şiilere ihtiyaç duyacağını biliyorlardı. Başlangıçta ABD’nin Irak Cumhurbaşkanı adayı Ahmet Çelebi idi ve kitle imha silahları ile ilgili sahte bilgileri ondan aldılar. Çelebi, İran’ın Irak’ta gerilla savaşı hazırlıklarını saklamıştı. ABD, aslında Irak konusunu on yıldır çalışıyordu. Saddam’ı devirmemelerinin nedeni güç dengesi politikası yani onu İran karşısında tutmaktı. Şubat 2002’den itibaren ABD yönetimi Irak’ın işgalini konuşmaya başladı ama Irak’ın ne kitle imha silahı ne de El Kaide ile bağı vardı. Afganistan’da Taliban hava kuvvetleri karşısında kuzeye kaçmış, boşluğu Kuzey İttifakı doldurmuştu. El Kaide’nin yok edilemeyeceği anlaşılmıştı. Irak’ta ise 10 yıldır Amerikalılar kuzeydeki Kürtleri eğitiyor ve silahlandırıyordu. Eğer ABD hava kuvvetleri Irak ordusunu dağıtırsa Kürtler ve güneydeki Şiiler merkezde açılan boşluğu doldurabilirdi. ABD, Irak’ta savaşa karar verirken, bir hesaplama hatası yaptı, bu savaşın diğer büyük güçler üzerindeki jeopolitik sonuçlarını büyük ölçüde anlayamadı. El Kaide ile savaşı kendi çıkarlarına da uygun gören ve ABD’ye destek veren büyük güçler, küresel güç dengesini değiştirecek olan Irak’ın işgalini hoş göremezlerdi. Rusya ve Suudi Arabistan, ABD’nin aynı zamanda üretimi etkileyerek petrol fiyatları ile istediği gibi oynayacağından endişe ediyorlardı. Ama asıl hesap hatası Fransa üzerinde yapıldı ve Fransa’nın geleneksel ayak sürümesi sonrasında işbirliğine yanaşacağı düşünüldü. ABD’nin fark edemediği; Fransa, Irak’ın işgalini çıkarlarına büyük bir tehdit olarak algılamanın yanında, Avrupa’yı harekete geçirecek bir fırsat olarak görmüştü.

Saddam’ın stratejisi ise, ABD’ye büyük kayıplar verdirmek ya da anlaşmaya gitmek arasında bir seçime zorlamaktı. ABD, büyük kayıplar vermeyi göze alamazdı, bu yüzden azami kayıp verdirme stratejisi ile Amerikan askerlerinin ilerleyişi Fırat boyunca yavaşlatılacak ve Bağdat yakınlarında ana savunma hattını kuracaklardı. Bununla beraber Amerikan istihbaratı Irak’ın savunma düzeninde bir gariplik sezmişti. Bağdat çevresinde az kuvvet vardı, Cumhuriyet Muhafızları tümenleri dağınık konuşlanmış, ordunun diğer birlikleri de Bağdat’ın kuzeyinde toplanmışlardı. Dağınık yapının ABD hava kuvvetlerine karşı bir tedbir olduğu düşünüldü. Bu dönemde, Amerikalı komutanlar ve istihbarat ajanları psikolojik savaş konusu üzerinde yoğunlaştılar. ABD istihbaratı Rusya’nın Ukrayna toprağını işgal edeceğini de tespit edemedi[32]. Ukrayna’daki gelişmeler ile birlikte ABD ve Rusya Federasyonu’nun askeri olarak karşı karşıya gelme ihtimali belirdi. Ancak iki ülke için savaş zamanı değil. Çünkü ABD için ortada savaşa değer çıkarlar yok ve iki ülkede böyle bir savaşa hazır değil. Ancak Ukrayna, bazı gerçekleri ortaya çıkardı. İlki Ruslar, 1990’lardan beri askeri kabiliyetlerini oldukça geliştirdiler. İkinci gerçek iki ülkenin çıkar farklılıklarının artık işbirliğinin önüne geçecek aşamaya geldiğidir. Üçüncüsü ise artık iki tarafın askeri kabiliyetlerini birbirine göre yeniden düzenleyecek olması ve gelecekteki krizlerin iki ülke arasında bir konvansiyonel savaşa yol açabileceğidir. Ukrayna, büyük güçler arasında bir savaşın olanak dışı olmadığını gösterdi[33]. Üstelik NATO artık büyük ve süratli kuvvetli yığınakları yapacak kabiliyetlerden uzaklaştı. Bu nedenle Amerikan stratejileri artık NATO’yu bir kenara bırakıp, bölgesel yeni yapılar oluşturmaya yöneldi. ABD yeni stratejisi kapsamında kendi kendini savunabileceklerini düşündükleri Polonya, Romanya, Türkiye ve Azerbaycan’ı önemli görüyor ve bunları takviye ederek, asker göndermesine gerek kalmayacağını düşünüyor[34].

            İstihbarat Stratejileri

Soğuk Savaş zamanında CIA hep Sovyet seçkinlerinin arasına sızmak istedi. Sovyet Politbürosu’nun, Merkez Komitesi’nin, komutanlarının konuşmalarını dinlemek ya da onlardan bazılarını elde etmek için her şey yapıldı. Bu yüzden James Bond tipi ajanlar yetiştirildi. CIA’nın en büyük amacı Sovyet liderlerinin ne bildiklerini öğrenmekti ama onların Sovyet Birliği’nin çöküşünü dahi göremedikleri anlaşıldı. Sovyet casusluk faaliyetleri ise diğer ülkelerden oldukça farklı idi ve organize bireylerden kurulu bir tertibat kurulmuştu. Bu tertibat, Birinci Dünya Savaşı esnasında kurulmuş olan Leninist partiler üzerinde oluşturulmuştu. Komünist partiler Sovyet casusluk sistemine iki boyut kazandırdı; (1) Bu örgütler doğrudan ulusal güvenlik nedeniyle geleneksel siyasi, ekonomik ve askeri casusluk faaliyetleri yürütüyordu. (2) Geniş Komünist partiler ağı Sovyetler’e çalıştıkları ülkelerde devrim yapmak için daha büyük operasyonlar yapma olanağı sağlıyordu. Ancak bu ikisi arasında bir uyumsuzluk vardı; casusluğun temeli gizliliktir, devrimin temelinde ise açık olma, tanıtım yatar. Bu yüzen Sovyetler özellikle İkinci Dünya Savaşı öncesinde temel amacı siyasi bir devrime katkı yapmak olan ajanlar yetiştirdiler. 1950 ve 1960’larda ABD içindeki ajanların bir devrim yaratacağına olan inanç kaybolunca, Stalin bunları Komünist Partisi’nin propaganda vasıtası olarak kullanmaya devam etti. ABD yönetimi, siyasi yandaşları ve ajanları ayırt etmek zor olduğu için Komünist Parti ile ilişkili herkesi saf dışı bırakma yolunu seçti ve cadı avı başlatıldı. McCarthyciliğin neden olduğu abartılmış ve kanunsuz cadı avı ABD toplumunu çok etkiledi ve sadece halk değil güvenlik ve istihbarat birimleri de komplo teorilerinden nefret etti. 11 Eylül 2001’e kadar olan dönemde kimse artık yeni bir cadı avı istemiyordu. McCarthy’nin kötü mirası nedeni ile CIA’nın ülke içinde operasyon yapması kısıtlanmış, FBI ise araba hırsızlarını kovalıyor, Sınır Polisi Meksikalıların peşine düşmüş, Gümrük Teşkilatı ise uyuşturucu kaçakçıları ile uğraşıyordu. Özetle El Kaide ile uğraşacak kimse yoktu ve sorumluluk ta almak istemiyorlardı. 1945-2008 yılları arasında ABD’de tutuklanan 247 yabancı ajanın %45’i Sovyetler ya da Rusya adına çalışıyordu. Ancak, 2000’lerden sonra ajan trafiğinde bir değişim oldu. 2000-2008 arasında tutuklanan 38 yabancı ajanın %65’i Çin ve diğer Ortadoğu ülkelerine aitti[35].

Bush, 11 Eylül 2001’de iş başında olan istihbaratçıları görevden almadı, herkes yerinde kaldı. Çeşitli istihbarat örgütü mensuplarından Müşterek Terörizm Görev Kuvveti (JTTT[36]), Anavatan Güvenlik Bakanlığı ve Kuzey Amerika Hava Savunma Komutanlığı kuruldu. Ama ülke savunması başından beri boş bir çalışma idi; ülke içindeki hücreleri yok edilse bile bunları El Kaide bunları yenileyebilirdi. Meksika sınırından insan kaçakçılığını engellemenin yolu yoktu. Tek savunma yöntemi “saldırı” ve seçilen ilk hedef Afganistan idi. Sovyetlerin Afganistan’daki stratejik hatası askeri planların şehir ele geçirmek üzerine kurulmuş olması idi. Şehirlerde beslenmeleri gereken bir toplum ile sıkışıp kalan Sovyet askerleri karşısında, yerel güçler dağlarda güçlerinden hiçbir şey kaybetmediler ve sonsuza kadar Sovyetlerin yavaşça ölmesini bekleyebilirlerdi. ABD’nin ise iki seçeneği vardı; imkânsız derecede zor olan monarşiyi yeniden kurmak ya da Karzai. ABD, Karzai ile temas geçti ve o da hedef olarak Kandahar’ı gösterdi. Kandahar, 7 Aralık günü düştü ama El Kaide’nin asıl liderleri kaçtı ve Taliban ise gerilla savaşını başlatacağı kuzey bölgeye çekildi. Ladin kaybolmuştu, büyük paralar ile sürekli istihbarat sağlanıyor ama gelen bilgiler hep yanlış çıkıyordu. Bu başarısızlıktan sonra askerler ve CIA ile başından beri yaşanan rekabet ve gerginlik patlamasına noktasına geldi. İstihbaratçıların teorileri işe yaramıyordu. Savaş ağalarının Doğu İttifakı askerleri ise bir sürü eşkıya, fanatik, çıkarcı ve geçmişten gelen kinleri olan kişilerden oluşuyordu. CIA, onlara zaten güvenmiyordu ama Tora Bora’da asıl kazık Pakistan istihbaratı ISI’dan yenmiş, Ladin kaçmıştı. Toro Bora sonrası El Kaide dağılmış, savaşta yeni bir aşamaya gelinmiş ve El Kaide avı artık Pakistan’a kaymıştı. ABD’nin Afganistan’da başlangıçta Bin Ladin’i saf dışı bırakma düşünesi yerini daha kapsamlı bir fikre bıraktı; El Kaide’yi yok etmek için Taliban hükümetini devirmek, ülkedeki El Kaide tesislerini yok etmek ve El Kaide liderlerini yerlerini terk etmeye zorlamak. El Kaide’nin en güçlü yanı ABD istihbaratını tanıması ve ondan kaçabilmesi yanında, yabancı istihbarat servisleri ile çalışmama konusunda iyi bir ders almış olmasıdır. ABD uydularının ne kadar zamanda bir nereden üzerlerinden geçtiğini ya da aldıkları bir bilgiyi ne kadar zamanda analiz edebileceklerini biliyorlardı. Bilgi sızdırma taktiği ile hem ABD istihbaratının yeteneklerini deniyor, hem sızıntı kaynaklarını buluyor hem de karşı tarafı yoruyorlardı.

11 Eylül saldırıları sonrası ABD’nin terörle mücadele stratejisinin dört temel unsuru; teröristlerin yuvalarının bulunması ve bertaraf edilmesi, teröre karşı küresel işbirliğinin geliştirilmesi, sınır kapılarında sıkı kontrol ve ülke içinde mücadelede alınacak tedbirler olarak belirlenmişti. Bu stratejinin açıklanmayanbeşinci ayağında ülke içi ve dışında terörle mücadelede uygulanacak sosyal mühendislik projesi olan radikal İslam’a karşı ılımlı İslam’ın kullanılması vardı.Bu kapsamda ABD 15 yıldır Ortadoğu’da çeşitli sivil yapılar ile “kalpleri ve beyinleri kazanma” stratejisi yani Yumuşak Güçkullandı. Başarısız olunca sosyal medyayı kullandığı Akıllı Güçkullanımına geçti ve Arap hareketlerini tezgâhladı. Bugün ise bekleyen rejim değişiklikleri için “diktatörü kovma” oyunu oynanıyor. İngiltere’nin terörle mücadele stratejisinin (CONTEST) beşinci ayağı olan “önleme programı” bu doğrultuda geliştirilmişti. Ancak program başarısız oldu. Önleme programı kapsamında yabancı ülkelerde kurulan gönüllü toplum örgütlerine katılanlara, Müslümanların hükümet tarafından baskı yapıldığı ve toplum tarafından şüpheli gözü ile bakıldığı ve böylece toplum içinde bir şüpheli tabakası oluştuğu görüldü[37]. Batılılar tarafından seçilen kişiler daha az radikal olarak tanımlandığından diğerleri doğrudan radikal sınıfına girerek, ayırımcılık ta yapılmıştı. İngiliz hükümeti, İrlanda’ya yöneltilen düşük seviyeli istihbaratın çok iyi bir strateji olmadığı test etti. Stratejik istihbarat, daha çok birkaç kişinin kendi yorumu ile gaipten haber vermesi olarak algılandığından, şimdi yeni bir kavram ortaya atıldı; “akıllı (smart) istihbarat”.Bu istihbarat türü şiddete eğilim gösteren yani şüphelileri hedef alan dar bir çevreye istihbarat gayretlerinin yönetilmesi anlamına geliyor. Böylece tüm toplumu hedeflemek yerine, etkinlik vaat eden kesime yönelmeyi böylece insan hakları problemlerinden de kaçınmayı öngörüyor. Temel sorun artık elinizde olağan ya da popüler deneyimi ile makul şüpheliler listesinin olacak olması ve böylece toplum içinde şüpheli bir kesim yaratacak olmanız.

            İstihbarat Kültüründe Değişim

21. yüzyılda istihbarat tarihte hiç olmadığı kadar dünya politikaları için önemli hale geldi. Körfez Savaşı, 11 Eylül 2001 saldırıları, Afganistan ve Irak Savaşları’nın ardından yaşanan renkli devrimler ve Arap hareketleri istihbaratın gerek resmi, gerek akademik ve gerekse popüler medya içinde güvenlik ve uluslararası ilişkiler bakımından önemini artırdı. 21. yüzyıl, teknolojinin getirdiği imkânlar vasıtası ile gözetleme, izleme ve dinleme çağı olacaktır. İstihbaratçıların işini sokaklardan masa başlarına taşıyan daha çok bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler olmuştur. Kosova çatışması internet üzerinden yürütülen ilk savaş olarak kabul edilmektedir[38]. Dönem artık bilgisayarlarla casusluk dönemidir. Google; MI5, MI6 ve GCHQ gibi İngiliz istihbarat teşkillerinin ana bilgi kaynağı arasındadır. Pek çok ajan ise online olarak bilgi toplarken, birbirleri ile karşı karşıya olduğunun ya da izlendiğinin veya iz bıraktığının farkında değildir. Bu da karşı-espiyonaj alanında ciddi bir problemdir. Siber suçlar, siber espiyonaj ve siber saldırılar ise artık fiziksel altyapıya da zarar verebilecek bir boyuta ulaşmıştır. 6.9 milyar nüfusu olan dünyada 5 milyardan fazla cep telefonu kullanılmakta, nüfusun yarısı en az bir telefon kullanmaktadır.Bilgisayar internet ağı ve e-mail haberleşmeleri gerçek anlamda hiçbir kişisel güvenlik programı olmayan Microsoft’un Windows programları sayesinde çok kolay denetlenebilmektedir. İleri teknolojik istihbarat kullanımlarının, araçları da sonuçları da yöntemleri de hala çok açık değildir. Çoğu kez kullanılan yöntem ve araçlardan ziyade, ortaya çıkan olaylar eliyle yaratılan sansasyonlar arka odalardaki çalışmaları gizlemektedir.Öte yandan açık istihbarat kaynakları hayal edilemeyecek genişliğe ve değere ulaştı. Özellikle internet önemli bir açık kaynak istihbaratı kaynağıdır. Örneğin ‘amazon.com’ da bir tık ile ulaşamayacağınız akademik kaynak kalmadı[39]. Amerikan karar vericilere sağlanan istihbaratın %95’inden fazlası açık kaynaklardan, küçük bir parçası gizli operasyonlarla elde edilen bilgilerden sağlanıyor[40]. Bununla beraber açık istihbaratın ‘çok gizli’ dünyasına pek fazla katkısı yoktur. Bu yüzden ABD, en yakın müttefikleri üzerinde bile gizli bilgi toplamaya devam ediyor.

İstihbarat servisleri ve özelde istihbarat şirketleri kendilerine iş dünyasında finans ve yatırım danışmanlığı işlerinden sonra yeni pazarlar bulmak ve görünümlerini kamufle etmek için lobicilik, güvenlik ve kriz yönetimi alanlarına da el attılar. Amerikan istihbarat toplama kaynakları para kazanmak için lobicilik firmalarına başvurmaktalar. İstihbarat örgütleri ve büyük şirketler arasındaki ilişkiler nedeniyle gözetleme ve izleme işlerinin örtülü operasyonlar içerisindeki rolü çok daha büyümüş ve küresel bir hal almıştır. ABD ve Avrupa’da ortalık iş istihbaratı ile ilgili şirket kaynamaktadır. İstihbarat örgütleri sürekli bir değişim ve arayış içinde bir yandan teknolojinin keskin uçlarını kullanırken, diğer yandan yeni yüzler edinmektedirler. Yeni istihbarat görevleri ülke güvenliğinden, ekonomi, uzay, siber-uzay, medya operasyonları ve yurt dışında diplomasinin örtülü faaliyetler ile desteklenmesine kadar geniş bir yelpazede değişmektedir. İstihbarat teşkilatları gittikçe uzman merkezli hale gelmektedir[41]. Lockheed Martin, Raytheon, Booz Allen Hamilton, SAIC ve diğer şirketlerin istihbaratçı profesyonelleri, Ulusal İstihbarat Direktörlüğü (ODNI) ve diğer istihbarat servislerinin analitik bölümlerine entegre oldular. Bilimsel ve teknik istihbarat analizcisi normal olarak altı kaynaktan bilgi alırdı; fotoğraf, sinyal, insan, dış edebiyat, ülkede yapılan milli çalışmalar, temel fizik (teknik konular için). Bunlardan ilk ikisi sert, ikinci ikisi (insan ve edebiyat) yumuşak istihbarat kaynağı olarak görülürdü[42]. Son ikisi ise istihbarat kaynağı olmaktan çok ne yapıldığı ve yapılabileceği ile ilgili analitik yardımcı olarak kullanılırdı. Daha 1990’lı yıllarda CIA, yeni bir tehdit haritası oluşturmak için yumuşak hedeflere yönelmişti[43]. Eskiden beri yumuşak istihbarat daha çok yabancı halklar ile ilgili siyasi, kültürel ve sosyal istihbarat ile ilgilidir[44]. Ortadoğu’daki ayaklanmalarda kullanılan Facebook ve benzeri sosyal paylaşım siteleri önemli bir istihbarat kaynağı haline geldi. Facebook’un üç temel işlevi; başka insanları tanıma fırsatı, kendi görüşlerini anlatma ve son olarak başkalarının nasıl düşündüğünü, neye dikkat ettiğini anlama imkânı yaratmasıdır[45]. Sosyal ağ bu üç işlev ile kişiden kişiye temas sağlamaktadır. Facebook’un en ilginç kullanım alanlarından birisi siyasi amaçlı sosyal eyleme geçirme özelliğidir.

Enformasyonu denetim altında tutmak, halkı denetim altında tutmak demektir. Propaganda faaliyetleri için medyanın kullanılması özellikle son yıllarda teknolojinin gelişime paralel olarak tüm toplumların medyanın etkisine iyice açılmasıyla daha da gündeme gelmiştir. CIA, gazetecileri sanıldığı gibi mali olarak direkt elde etmez, bunun sebebi çok açık konumda olmalarıdır. Ya CIA’nın “has adamları” olan Gazete veya TV sahiplerinin cömert maaşları ile ya da genellikle patronlarında dâhil olduğu “Görünmez El” ile onlara bu yolun açılması sağlanır. Böylece, gittikçe yıldızı büyüyen yazar, yorumcu ve gazetecilere kimse kötü gözle bakamaz. CIA’nin yaptığı ödemeler ve verdiği diğer destekler enformasyondan çok daha fazlasını getirir; etki ve kontrol[46]. Etki ajanları 21. yüzyıl ile birlikte daha da belirginleşmekte ve küresel elit tabaka içinde kamufle olmaktadırlar. Üst düzey politikacılar, finansal sermayenin önde gelen işadamları, tüccarlar, medya patronları, akademik dünyanın ağır topları ve hatta rock yıldızlarından oluşan elit tabaka giderek artan ölçüde kendi çıkar ve dostluk anlayışları ile kimliklerini göstermektedirler[47]. Bu elit tabaka, sözde istikrarda, refahta ve demokraside küresel bir topluluğun ortaya çıkışını desteklemektedir. Toplum mühendisi olarak etki ajanlarının temel rolü propaganda operatörü olmaktır. Özellikle basın dünyasında dış bağlantıları ile güdümlü, görüş yayıcı ve görüş oluşturucu işlevi bulunan gazete ve televizyonlarda ihaleci ve rant peşindeki holding sahiplerinin egemen olmasıyla seçkin köşe yazarları; yükseltilen ücretlerle, gazetecilik kimliğinden ayrılmadan etki ajanı olarak yönlendirici eleman konumuna getirilmişlerdir. Bu sürece dış ülkelere uzun süreli geziler, içeride yabancı vakıfların parasal katkılarıyla gerçekleştirilen yatılı-yemekli seminerler, iyi otellerin iyi salonlarında yapılan gösterişli konferanslar eşlik etmektedir.

Sonuç; Türkiye’nin Düşünsel ve Kültürel Değişim İhtiyacı

Cumhuriyetin kuruluşundan 1945 yılına kadar dünya genelindeki eğilimlere uygun olarak Türkiye’de istihbarat, askerlerin sorumluluğunda idi. 1960 yılında MİT kurulana kadar, devlet istihbaratının nasıl olması gerektiğine ilişkin arayışlar, dünya genelinde olduğu gibi devam etti. Soğuk Savaş döneminde de büyük ölçüde MİT’i kontrol eden askerlerin MİT içindeki oranı bugün %1.6’ya düştü. ABD’de 16 istihbarat teşkilatının 9’u askerlere ait iken, CIA askerileşirken, Türkiye’de askerler istihbaratsız bırakıldı, hapislere düştü. Öte yandan son yıllarda her iki kurumda reform çalışmalarının temeline yapısal değişiklikleri oturturken, düşünsel alanda henüz Soğuk Savaş kültürünü, o dönemin “engelleyici” doktrinini aşamamıştır. İstihbarat kabiliyetleri, fonksiyonları, politikaları ve teşkilatları değişen güvenlik ortamının gereklerine uyum sağlamalıdır. Ancak, son 60 yıldır istihbarat ve savunma alanındaki reform girişimleri sadece teşkilat düzenlemeleri ile bu kurumların bir yere varamayacağını göstermiştir. Savunma ve istihbarat reformları sadece prosedürel ve yapısal değişim değil, yeni güvenlik ortamının değişen durumlarına kendini adapte edebilecek şekildedüşünsel ve kültürel değişime ihtiyacı bulunmaktadır.Bu değişim, sistemi sorgulayacak, statüko yerine alternatif gelecekler bulacak bir kadro ihtiyacı ortaya çıkarmıştır. Sosyal istikrarsızlıklar, ekonomik krizler, çevre sorunları, insan hayatını tehdit eden felaketler gibi uluslararası güvenlik konuları istihbarat teşkillerinin diğer hükümetler ve hükümet dışı aktörlerle bir arada çalışmasını dikte etmektedir. İstihbarat artık büyük ölçüde istihbarat servislerinin işi olmaktan çıktığından siyasi, ekonomik ve teknik istihbarat kabiliyetlerini artırmak için akademik çevreler, özel sektör ve araştırma kurumları ile daha çok işbirliği yapmak zorundadırlar.Türk savunma ve istihbarat anlayışı, ulusal sınırların ötesine geçmekte güçlük çekmektedir. 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nün 12-13 Aralık 2014 tarihlerinde Teşkilatı Mahsusa’nın 100. Kuruluş yıldönümü nedeni ile düzenlediği konferansta Türk istihbaratının sorunlarına değineceğim.



[1] Deborah G. Barger, Toward A Revolution in IntelligenceAffairs, National Security ResearchDivision, Rand Corporation, (Arlington/VA, 2005), p.88.

[2] Bruce D. Berkowitzand Allan E. Goodman, Strategic IntelligenceForAmericanNational Security, Princeton, 1989, p.34.

[3] George Friedman, Amerika’nın Gizli Savaşı,Pegasus Yayınları, İstanbul, 2014, s.78.

[4] Friedman, Age, 2014, s.78.

[5] George Friedman, Takingthe Strategic Intelligence Model toMoscow, Stratfor, GepoliticalWeekly, (December 2, 2014).

[6] IntelligenceSupport Activity

[7] Joint Special Operations Center

[8] Mark Mazetti, TheWay Of TheKnife, The CIA, A SecretArmy, And A War At TheEnds of The Earth, PenguinBooks, New York, 2013, s.82.

[9] Mazetti, Age, 2013, s. 4-5.

[10] CounterintelligenceField Activity.

[11] JointUnconventionalWarfareTask Force ExecuteOrder.

[12] Mazetti, Age, 2013, s.207.

[13] Friedman, Age, 2014, s.135.

[14] Lawrence J. Korb, Obama's Strategic Restraint: Doing "Smart Stuff",NationalInterest, (August 25, 2014).

[15] Richard L. Russel, PleaseComeBack, Bob Gates, Defense News, (March 24, 2014).

[16] ABD istihbaratı ile ilgili geniş bilgi için; Sait Yılmaz, ABD İstihbaratı (1947-2014), Kripto Yayınları, (Ankara, 2014).

[17] ZbigniewBrzezinski, Tercih, Çev. Cem Küçük, İnkılap Kitapevi, İstanbul, 2004, s.246.

[18] Boris Johnson, The Churchill Factor: How One Man MadeHistory, Hodder&Stoughton, 2014, p.215.

[19 ] George FriedmanTheVirtue of Subtlety: A U.S. StrategyAgainsttheIslamicState, GeopoliticsWeekly, (September 9, 2014).

[20] Friedman, Age,  2014, s.35.

[21] Julie Levesque, The History of ISIS Beheadings: Part of the “Training Manual” of US Sponsored Syria “Pro-Democracy” Terrorists, Global Research, (Sep 19, 2014).

[22] George Friedman, FromEstoniatoAzerbaijan: AmericanStrategyAfterUkraineGeopoliticalWeekly, (March 25, 2014).

[23] Lilia Shetshova, Change or Decay: Russia's Dilemma andtheWest'sResponse, Carnegie Endowmentfor International Peace, (Washington, DC., 2011).

[24] Lauren GoodrichRussia: Rebuilding an EmpireWhileIt Can, Stratfor, (October 31, 2011).

[25] Robert M. Gates, Duty: Memoirs of a Secretary at War,Alfred A. Knopf, (New York, 2014), p.532.

[26] J. Michael Greig, TheEnd of Geography: Globalization, Communications, andCulture in the International System,TheJournal of ConflictResolution, April 2002, Vol. 46, no. 2, p.225–243.

[27] Michael Hall, StrayVoltage: War in the Information Age, Naval InstitutePress, (Annapolis, MD, 2003), p.97.

[28] Dirck Krickus, Only Boots on the Ground Will Stop Putin, Army War College, (March 26, 2014).

[29] Peter W. SingerTacticalGenerals: Leaders, Technology, andthePerils, Air& Space PowerJournal, (Summer 2009).

[30] Joshua Davis, IfWe Run Out of Batteries, This War Is ScrewedWired Magazine,Issue 11.06 (June 2003), http://www.wired.com/wired/archive/11.06/battlefield.html.

[31] Friedman, Age, 2014, s.296.

[32] Eli Lake, Putin’s Bluff? U.S. Spies Say Russia Won’t Invade Ukraine, The Daily Beast, 27 February 2014. Available at http://www.thedailybeast.com/articles/2014/02/27/u-s-spies-no-russia-isn-t-about-to-invade-ukraine.html

[33] George Friedman, U.S. DefensePolicy in the Wake of theUkrainianAffairGeopoliticalWeekly, (April 8, 2014).

[34] Friedman, Age, (March 25, 2014).

[35] Sims, Jennifer E.,and Burton Gerber (Eds.),Vaults, Mirrors, andMasks: Rediscovering U.S. Counter intelligence, Georgetown University Press, (Washington, D.C., 2009), p.3.

[36] Joint Terrorism Task Force

[37] Marie Breen-Smyth, Between Intelligence-Gathering and Social EngineeringCentre for theStudy of Radicalisation and Contemporary Political Violence (CSRV) at AberystwythUniversity, (Oct 28, 2009). https://www.rusi.org/analysis/commentary/ref:C4AE8359535743/#.VIBJzk9xnIU

[38] Ashley Dunn, Crisis in Yugoslavia -- Battle Spilling Over Onto the Internet, Los Angeles Times, (April 3, 1999).

[39] Stephen C. MercadoSailingtheSea of OSINT in the Information Age, https://www.cia.gov/ library/center-for-the-study-of-intelligence/csi-publications/csi-studies/studies/vol48no3/article05.html

[40] Aspin-Brown Commission, Preparing for the 21st Century: An Appraisal of US Intelligence, US Government Printing Office, (Washington, DC:, (March 1, 1996), p.88.

[41] MatthewFrankel, A ResponsetoKenLieberthal's Report on theIntelligenceCommunity, TheBrookingsInstitution, (October 19, 2009).

[42] Robert M. Clarck, Scientificand Technical Intelligence Analysis, https://www.cia.gov/library/center-for-the-study-of-intelligence/kent-csi/vol19no1/pdf/v19i1a06p.pdf

[43] Steven Greenhouse, TheGreening of U.S. Diplomacy: Focus on Ecology, New York Times, (October 09, 1995).

[44] Richard Kerr, Thomas Wolfe, RebeccaDonegan, ArisPappass, A Holistic Vision for the Analytic UnitIntelligence Analysis, CIA Publications, https://www.cia.gov/library/center-for-the-study-of-intelligence/csi-publications/csi-studies/studies/vol50no2/html_files/Holistic_Vision_5.htm

[45] Lee Hudson Teslik, New Media Tools and Public Diplomacy, CFR.org, (May 11, 2009).

[46] William Blum, Haydut Devlet, Yeni Hayat Kütüphanesi 2. Baskı, (İstanbul, Ağustos 2003), s.78-79.

[47] Brzezinski Age, (2004), s.167.

Sait Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı