Bu sayfayı yazdır

Türkiye ve KKTC için Tarihi Fırsat: Win+Win+Win

Yazan  23 Mart 2013

 

Yıllardır devam eden Kıbrıs sorununda hem Türkiye hem KKTC hatta GKRK içinde önemli bir fırsat doğmuştur. GKRK’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve acilen beklediği yardım paketi ve bunun yanı sıra devam ettirdiği uluslar arası enerji ihalelerindeki belirsizlik nedeniyle Ankara, Lefkoşa ve Larnaka bir araya gelip tarihi bir sorunu herkesin kazanabileceği bir şekilde bitirebilir.

Öncelikle GKRK’nin enerji hamlelerine bakılacak olursa enerji ihale haritasının adeta “Güney Kıbrıs” olarak bir devlet varmış gibi uygulandığı ve burumu adeta kabul ettiği görülebilir. Böyle bir noktada Türkiye ve Lefkoşa’nın adanın tamamı bir devletmiş gibi hareket etmesinde ve Güney’in elde edeceği enerji ihalelerinden beklenti içine girmesine ve bunun için baskı yapmasına gerek bulunmamaktadır. Keza GKRK kesimi adayı ikiye bölünmüş olarak kabul ederken bunun tersini iddia etmenin KKTC için bir faydası bulunmamaktadır. Unutulmamalıdır ki içinde bulunduğu kriz nedeniyle bugün KKTC, Güney Kıbrıs’a hediye olarak dahi sunulsa, büyük ihtimal reddedilecektir çünkü bir öğretmenin maaşını verecek parası dahi bulunmamaktadır. Dolayısıyla büyük bir ekonomik krizin eşiğine gelen Güney kesimi ile masaya oturup iki devletin adada kabulü ve bu bağlamda karasularının da tespiti için pazarlık masasına oturulabilir. Bu politika çok kısa sürede karar verilmesi ve bekletilmemesi gerek tarihi bir fırsat olarak gözükmektedir.

Geçtiğimiz haftalarda AB’nden acil olarak mali yardım talep eden GKRK’ne cevap olarak öncelikle enerji rezervlerinin miktarının tespiti sorulmuştur. Buradan da anlaşılmaktadır ki AB, özellikle Almanya, GKRK’nin AB’nden borç aldığı taktir de bunları çıkarılacak enerji rezervleriyle ödemesinin garantilenmesini istemektedir. Böylesi bir durumda ise verdiği borcu geri alabilmek ve bir Euro ülkesini kurtarabilmek adına Türkiye’nin karşısında AB tekrar belirecektir. Buna karşılık ise ne Güney’in enerji rezervlerinde net bir tespit yapılabilmektedir ne de üretimin ne zaman ve ne miktarda başlayacağı bilinmektedir. Bilinen tek olgu, GKRK’nin İsrail ile birlikte hareket ederek “Doğu Akdeniz enerji politikaları” adı altına sıkıştıkları bölgeden kendi enerji rezervleri için çıkış noktası aramalarıdır. Son olarak AB’nin 10 milyar dolar Euro’luk yardım paketi için şart koştuğu mevduat vergisinin (Türkiye’de Varlık Vergisi olarak algılanmıştır) Güney Kıbrıs parlamentosunda çoğunluk tarafından reddedilmesi bütün ibreleri “Kuzey”e çevirmiştir. GKRK bankalarında Rusya’nın 25-30 milyar Euro civarında parasının bulunduğu bilinmektedir. Dolayısıyla AB tarafından 100 bin doların üzerindeki hesaplara getirilmek istenen bu yüksek vergi Rusya’nın “paramızı çekeriz” tehdidine neden olmuştur.

GKRK Maliye Bakanı Sarris’in istifa haberlerinin basında çıktığı bir anda istifası reddedilen bakanın Rusya’ya hareket ettiği ortaya çıkmıştır. Bu da Güney Kıbrıs’ın AB’yi değil Rusya’yı kurtarıcı olarak seçtiği anlamına gelmektedir. Bununla birlikte Güney Kıbrıs’ın AB-IMF yardım şartlarını kabul etmediği için temerrüde düşme ihtimali ve bu durumda borçlarını ödeyememe ihtimali bulunmaktadır. Uzmanlara göre bu durumda Güney Kıbrıs’ın Euro bölgesinden çıkması anlamına gelmektedir. Larnaka’nın içinde bulunduğu bütün kaotik durum Türkiye ve KKTC tarafından da değerlendirilmelidir. Dünya tarihinde yaşadığı ekonomik krizler sırasında kendisinden tavizler istenen ne ilk ne de son devlet GKRK olmayacaktır. Türkiye’nin siyasi tarihine bakılırsa da bu tarz tavizlerin Türkiye’den defalarca talep edildiği ve Türkiye’nin de taviz vermek zorunda kaldığı görülecektir. Şimdi taviz verme sırası Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ndedir.

Bu durumda KKTC’nin bağımsızlığını ve tanınırlığını kazanabilmek için Türkiye ve Lefkoşe, Larnaka’yı masaya pazarlık yapmaya çağırmalıdır. Gerekirse Rusya ile birlikte Türkiye’de GKRK’nin ekonomisine destek amacıyla kredi vermeyi bile düşünmelidir. Bu durumda IMF’nin bizden talep ettiği söylenen 5 milyar dolarlık kredi çok daha etkili bir yere gitmiş olacaktır. Normalleşmesinin başlaması ile birlikte KKTC devleti kurulur, GKRK ekonomisi kurtulur ve enerji politikasında serbest kalır, Türkiye ise Güney’in enerji kaynaklarına yatırım yapabilen bir ülke haline gelir. Sonuç: Win+Win+Win.

 

 

Dr. Tuğçe Varol

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Amerika Araştırmaları Merkezi Başkanı