< < İsrail-Türkiye Boru Hattı 2020’ye Hazır Olacak mı?


İsrail-Türkiye Boru Hattı 2020’ye Hazır Olacak mı?

Yazan  23 Ocak 2015

            Doğu Akdeniz enerji sorununun kalbini teşkil eden Güney Kıbrıs ve İsrail doğalgaz kaynaklarının güvenilir yollardan pazarlara ulaştırılması meselesinde her geçen gün yeni bir gelişme yaşanmaktadır. Bunun en önemli sebeplerinden birisi ise keşfedilmiş olan İsrail’in Leviathan sahası ile Güney Kıbrıs’ın Afrodit sahalarının doğalgaz kaynaklarının üretim tarihlerinin yaklaşmasıdır. 2019 tarihi olarak düşünülen iki sahanın üretim tarihinin birbirine yakınlığı kadar bir başka ortak noktası da ABD merkezli Noble şirketinin her iki sahada da ortaklığının olmasıdır. Bölgedeki enerji denkleminde sıklıkla yeni gelişmeler yaşanmasının bir başka sebebi de bölge ülkeleri arasındaki inişli çıkışlı diplomatik ilişkilerin seyridir.

            Türkiye’nin bölgede Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile ilişkilerinin tarihsel olarak aynı anda soğuk olduğu bir dönemde bir araya gelmeyi başaran bu dört ülke, öncelikle 2019 yılını hedefleyen bir “enerji projeleri ortaklığı” gerçekleştirmeye yakın gözükmektedir. Yunanistan’ın öncülüğünü ve savunuculuğunu yaptığı İsrail’in Leviathan sahasından başlayarak, Güney Kıbrıs gazını da ekleyerek, Kıbrıs adası açıklarından Girit adasında be oradan da Yunanistan’ın güneyinden doğu Akdeniz doğalgaz kaynaklarının Avrupa’ya taşınması için düşünülen boru hattı bir tarafta bulunmaktadır. Ancak bu projenin gerçekleşme oranı bilhassa ekonomik ve ardından da güvenlik problemleri nedeniyle oldukça düşük gözükmektedir. 2019 yılında üretilmesi beklenen yaklaşık 15 bcm miktarındaki doğalgaz için Yunanistan’a ulaşması öngörülen boru hattı oldukça maliyetlidir. Diğer yandan öngörülen doğalgaz boru hattı Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgesinden geçmek durumunda olduğunda proje için Türkiye’den izin alınması gerekmektedir. Ancak izin istemek bir yana, Türkiye’nin iddiasının bulunduğu münhasır ekonomik bölge Yunanistan ve Güney Kıbrıs tarafından tanınmamakta ve bir doğu Akdeniz güvenlik sorunu olarak ortada durmaktadır. 

            Yunanistan’a ulaştırılacak boru hattının zorluğunun farkında olan hem İsrail hem de Güney Kıbrıs, kendi doğalgazlarını satabilmek adına komşuları ile iyi niyet anlaşmaları imzalamaya başlamışlardır. Bu nedenle doğu Akdeniz’in enerji kaynaklarının taşınmasında Türkiye’nin karşısında, ilişkilerinin de tarihsel olarak en düşük seviyede olduğu Mısır ortaya çıkmaktadır. Esasen Mısır’ın hem İsrail’in, hem de Güney Kıbrıs’ın gazını almasındaki zaruret Mısır’ın kendisinin de enerji ihraç eden bir ülke konumundan enerji ithal etmek zorunda olan bir ülke konumuna gelmesindendir. Bu nedenle Kahire hem kendi ihtiyaçlarını garanti altına almaya çalışmakta, hem de kendi limanlarından doğu Akdeniz gazının LNG olarak satılması suretiyle para kazanmaya ve jeostratejik konumu güçlendirmeye çalışmaktadır. Arap Baharı süreci ve Mısır’da yaşanan devrime kadar İsrail’e boru hattı ile doğalgaz ihraç eden Kahire’nin artık kendi kaynakları ihtiyacının tamamını karşılayamamaktadır ve bu nedenle de dışarından doğalgaz ithal etmek zorundadır. Dolayısıyla Mısır, Güney Kıbrıs ve İsrail’den doğalgaz almaya hazırlanmakta ve 2019 yılında başlaması beklenen doğu Akdeniz doğalgaz üretimi için Türkiye’den çok daha aktif çalışmaktadır. Buna ilave olarak İsrail’in Ürdün ve Filistin’e de doğalgaz satmak üzere iyi niyet anlaşmaları imzalanmıştır. Her ne kadar Ürdün ve Filistin siyasilerinden İsrail ile yapılan enerji anlaşmaları ile ilgili itirazlar yükselse de iki ülkenin de ihtiyacı olan enerji arzını temin etmek için pek fazla seçeneği bulunmamaktadır. Tabi aynı zamanda kısa süre sonra başlayacak olan İsrail’in doğalgaz üretimi için de öncelikle İslam dünyasına ait kendi komşularının tedarikçi ülkesi olmaktan başka çaresi de bulunmamaktadır. Bu bağlamda özellikle İsrail ve Mısır arasında yeni bir karşılıklı bağımlılık durumu oluşabilir. Bir yandan Mısır, İsrail’in gazını kendi ihtiyacı için temin edecek, diğer yandan da İsrail, Mısır limanlarını kendi gazını dünya pazarlarına ulaştırabilmek için kullanacaktır.

            2020-21 yılından itibaren Leviathan sahasında ilave olarak ortaya çıkacak olan ikinci faz üretimin 15 bcm miktarını bulması beklenmektedir. Üretilecek ikinci faz gazının 8-10bcm miktarının İsrail’in Leviathan sahasından Türkiye’ye ulaşacak bir boru hattı ile Avrupa pazarlarına ulaştırılabilmesi için rakip boru hattı projeleri bulunmaktadır. İlk defa olarak uluslararası bir boru hattı projesi gerçekleştirmek üzere rekabet halinde olan ve liderliğini Türk şirketlerinin yaptığı iki rakip İsrail-Türkiye boru hattı projesi bulunmaktadır. İlk önerilen proje Türk şirketleri TURCAS ve ENERJİSA ortaklığında sunulan boru hattı projesidir. İkinci proje ise yine bir başka Türk şirketi olan ve İsrail’de enerji alanında yatırımları olan ZORLU şirketine aittir. İsrailli “The Institute For Security Studies” kurumunun Kasım 2014 tarihinde yayınlanan raporuna göre İsrail’den Türkiye’nin Antalya’nın batısında bulunan “Kalkan” sahiline kadar bir boru hattı projesi üzerinde çalışılmaktadır.[1] Ancak bu boru hattı rotası akılcı gözükmemektedir. İki boru hattı projesinin de Türkiye’de bağlanması gereken hattın Mersin olması beklenmektedir çünkü Mersin’de BOTAŞ’ın gelecek doğalgazı karşılayacak altyapısı bulunmaktadır. Oysa ki gerek coğrafi konum gerekse de altyapı eksikliği açısından “Kalkan” bölgesinin, maliyetleri de arttıracağı düşünülecek olursa, pek mantıklı bir seçim olmadığı görülmektedir.

            İsrail-Türkiye doğalgaz boru hattı projelerinin bir başka önemli noktası da öngörülen projelerin de iki yarı rota opsiyonu üzerinde çalışmalarıdır. Birinci rotaya göre Leviathan’dan başlayarak su altından devam edecek olan boru hattı KKTC’nin Karpaz burnunun açıklarından Mersin limanına ulaşmaktadır. İkinci rota ise birinciye göre daha çetrefilli olup Leviathan sahasından önce Güney Kıbrıs topraklarına, oradan KKTC topraklarına ve tekrar deniz altından geçerek Türkiye’nin Mersin limanına ulaşmaktadır. Coğrafi bir haritada cetvelle oldukça kolay çizilebilecek olan bu doğalgaz boru hattı, gerçek dünya da ise adeta “hayal” bir projedir. Kıbrıs adası üzerinde birbirini tanımayan iki devlet, Türkiye ve Güney Kıbrıs arasındaki sorunları ve bir de boru hattı için gerçekleştirilmesi gereken kamulaştırma meseleleri bir araya geldiğinde, bu rota opsiyonunun ne kadar zor olduğu en azından mevcut konjonktürde gözlemlenmektedir. Dolayısıyla görüldüğü üzere İsrail-Türkiye doğalgaz boru hattı projesinin nihai çözmesi gereken konu Türkiye-İsrail ilişkilerinden ziyade Kıbrıs meselesidir.

            Boru hattı projesi için çalışan şirketler aşağı yukarı 2.5 milyar dolar miktarında bir yatırım yapmaya hazırlanmakta ve esasen herkes kendi ülkesindeki muhataplarını ikna etmeye çalışmaktadırlar. Örneğin; TURCAS, ENERJISA ve ZORLU, Türk hükümetindeki muhataplarını ikna etmeye çalışırken, Leviathan’ı işleten ABD’li NOBEL ve İsrailli DELEK de İsrail hükümetindeki muhataplarını ikna etmeye çalışmaktadırlar. Şirketler projenin uygulanabilirliği ve karlılığı esası üzerine stratejilerini geliştirirken, Ankara ve Tel Aviv ise meseleye hem ekonomik hem de siyasi açıdan bakmaktadırlar. Bu bağlamda “Gazze’yi bombalamaya devam eden bir İsrail ile Ankara hükümeti nasıl tarihi bir enerji projesi gerçekleştirebilir?” sorusu akla gelmektedir. Unutulmamalıdır ki İsrail aynı zamanda Esad’ı da bombalamaktadır. Bir başka deyişle İsrail ile Türkiye’nin anlaşmazlık noktaları kadar anlaşabildikleri noktalar da mevcuttur. Meselenin bir de karşılıklı bağımlılık ve doğuracağı işbirliği meselesi de bulunmaktadır. İsrail’in ithal ettiği petrolün –kimi kaynaklara göre %40, kimi kaynaklara göre ise %70- büyük bölümünün Türkiye topraklarından geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattından Azeri petrolünü ithal ettiği bilinmektedir. Buna ilave olarak büyük miktarda Barzani petrolünün yine Türkiye’nin Ceyhan limanından, üstelik İsrail’in Gazze’yi bombaladığı sırada Hayfa limanına gittiği de bilinmektedir. Dolayısıyla Ankara-Tel Aviv ilişkileri ne kadar düşük seviyede olursa olsun, uluslararası ticaret açısından Türkiye, İsrail’e karşı yükümlülüklerini fazlası ile yerine getirmiştir. Fazlası ile yerine getirmiştir çünkü Türkiye, Azerbaycan’ın BTC hattından petrolünü kime sattığına karışamasa da, Barzani petrolünün Ceyhan’dan Hayfa’ya gitmesine pek tabi ki engel olabilirdir. Bu bağlamda Türkiye ve İsrail arasında doğalgaz boru hattı inşası için en büyük engelin iki ülke arasındaki gerginliğin değil ancak Kıbrıs sorunu olduğu düşünüle bilinir. O nedenle Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik soğukluğun ticari rakamlara olumsuz olarak yansımadığını da düşünecek olursak, İsrail-Türkiye boru hattının gerçekleşme ihtimali bulunmaktadır.

            Sonuç olarak Türkiye’nin önüne bir doğalgaz boru hattı projesi ile eğer enerji diplomasisini iyi oynadığı taktirde pek çok bölgesel sorunu lehine çözebilecek bir fırsat çıkmıştır. Birinci olarak Kıbrıs sorunu Türkiye’nin kabulünün olmadığı bir şekilde bugüne kadar çözülememiştir ve bundan sonra da bu durumun değişmesi beklenmemektedir. Dolayısıyla Türkiye, Kıbrıs meselesini de doğalgaz boru hattı projesinin üretim tarihin yaklaşması nedeniyle çözmeye çalışabilir. Diğer yandan Türkiye’nin doğu Akdeniz’deki yeni rakibinin Mısır olduğu gözükmektedir. Leviathan sahasının ikinci fazından çıkması beklenen 15 bcm gazın henüz Türkiye rotasına mı yoksa Mısır rotasına mı yönlendirileceği belli değildir. İsrail’in ve Güney Kıbrıs’ın nihai olarak tüm doğalgaz üretimlerini Mısır üzerinden ihraç etmek yolunu tercih etmesi durumunda, Türkiye, doğu Akdeniz enerji oyununun dışında kalabilir. Oysa ki, Türkiye’ye karşılığı bağımlılığı artmış bir İsrail ve belki gelecekte Güney Kıbrıs da dahil, Türkiye’nin bölgede daha fazla söz sahibi olmasına, belki de Ürdün ve Mısır ile birlikte üçlü bir enerji işbirliği ortaklığı kurarak Gazze’ye atılacak bombaları durdurmasına yol açabilir.

 


[1]Oded Eran, Dan Vardi ve Itamar Cohen, “Political Feasibility of Israeli Natural Gas Exports to Turkey”, INSS, Memorandum 144, s.18.

Dr. Tuğçe Varol

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Amerika Araştırmaları Merkezi Başkanı

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display