Bu sayfayı yazdır

“Yeni Türkiye Modeli” bir Deneme mi?

Yazan  23 Ağustos 2022

Ülkedeki gidiş aklın ve bilimin gösterdiği yoldan çıkalı çok oldu. Geniş halk kitlelerine din kisvesi altında batıl telkin edilirken, “değerlerimiz” diye diye, aç gözlülükle beyt-ül mala nasıl el uzatıldığına, devlet bütçesinin nasıl sorumsuzca ve hesap vermeksizin çarçur edildiğine esefle tanık oluyoruz.

Bu maliye politikasının iflası, mali disiplinin çöküşü demek. Yeni bir model değil. Yolsuzluğun ve sorumsuzluğun daniskası. Mali kurumların işleyişini kişisel kararların keyfiliğine bırakan bir sistemle ülke nereye sürükleniyor? Sınanan akıl, izan ve sabır. Çatlayanar damarı. Şimdilik hala kazanan, gücü elinde tutan veya tutanlar. Kaybeden ise kurumları ve değerleri ile Türkiye. Ama öyle bir uygulama var ki akıllara seza. Bu uygulamayı eski ABD Hazine Bakanlarından Larry H. Summers, “dünyanın ilk pratik, modern para politikası” olarak niteledi. Ancak bu doludizgin üç haneli değerlere koşan enflasyon ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğini çok iyi bilen bir uzmanın,Türkiye ile ilgili alaycı bir yorumuydu. Oysa uzun bir zamandır Türkiye’de yapılanlar, daha doğrusu yapılması gerektiği halde yapılmayanlar, en yetkili ağızdan yapılan gerekçeli açıklamalarla, bana 1990 lı yılların ortasında Rusya Federasyonunda Mihail Gorbaçov ile ilişkilendirilerekanlatılan bir fıkrayı hatırlatıyor.

Bilim Adamı ve Politikacı Farkı

Hatırlanacağı gibi Gorbaçov’un Glasnost (Açılma) ve Perestroyka (Yeniden Yapılanma) diye adlandırılan reformları, hem soğuk savaşın sonunu getirmiş, hem de gücünü tüketen Sovyetler Birliğinin dağılmasına neden olmuştu. Gorbaçov, 1985 yılından itibaren ülkesindeki kördüğüm olmuş ekonomik sorunların çözülmesi ve yolsuzlukların sona erdirilmesi için yürürlüğe koyduğu reform programlarını mitinglerde halka anlatmaya başlamıştı. İşterivayet olur kibu mitinglerden birinin sonunda, yaşlı bir Babuşka Gorbaçov’un yanına yaklaşır ve sorar, “Tavariş (Yoldaş) Gorbaçov, bu Glasnost ve Perestroykayı siz mi icat ettiniz; yoksa bilim adamları mı?” Gururla “elbette ben” diye cevap verir Gorbaçov. “Hiç kuşkum yok”der Babuşka, “Ben de zaten öyle olduğunu düşünmüştüm. Çünkü eğer bilim adamları icat etmiş olsaydı, önce hayvanlar üzerinde denerlerdi”.

Şimdi Türkiye’de artık herhangi bir politika yok. Ülke sürekli değişen kişisel kararlar ve bu kararlarda etkili olan çıkar odakları ile yönetiliyor.Maliye politikası gibi para politika da yok hükmünde. Buna rağmen var olduğu iddia edilen “Yeni Türkiye Modeli”ne baktıkça aklıma yaşlı Babuşka’nın bilim adamı ve politikacı tefriki geliyor. Yeni bir model diye, “önce hayvanlar üzerinde” denenmesi gereken faiz politikası, artık Hikmet-i Harbiye’si kalmayan Merkez Bankası eliyle Türkiye Ekonomisi üzerinde sınanıyor.Mantık “ya tutarsa” mı? Larry Summer’ın istihza ile atıfta bulunduğu “dünyanın ilk pratik, modern para politikası”aslında ilk bakışta ideolojik bir saplantı görünümü veriyordu. Ama ayrıntı ile düşünülünce insanın kanı donuyor. Komplo teorilerine aklımı kaydırmaktan kaçınmama rağmen sanki Türkiye’nin tamamen çökertilmesi için dışarıdan gelen bir talimatlar bütünü imiş geliyor. İşin sınama ve yanılma yönünün asıl can acıtan yanı bu.

Bile Bile Lades

İktisada Giriş derslerinde genel olarak ekonomik dengesizlikleri tanımlar ve enflasyonist dengesizliğin, nedeni nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, özellikle cari açık ile birlikte ise sıkı para ve maliye politikaları ile tedavi edilmesi gereken bir sorun olduğunu anlatırız. Gecikmeden, hastalık ilerlemeden, iş çığırından çıkmadan yapılacak dozunda müdahalelerin, dengesizliği denetim altına alma şansı yüksektir. Özellikle açık ekonomilerde dengesizliğin ulusal basiretsizlikler kadar, dışarıdaki olumsuz gelişmelerden de etkilenme riski yüksektir. Bu nedenle faiz-döviz fiyatı ve enflasyon sarmalına daha da dikkat etmek gerekir. Ulusal paranın uluslararası piyasalarda işlem görmesine olanak sağlayan konvertibilite, para ve sermaye hareketlerinin önündeki engelleri de kaldırdığı için, sorunun üzerine kısa dönemde bilimsel başarıları deneyimlerle kanıtlanmış politikalarla gidilmezse sermaye kaçışları engellenemez. Evet, enflasyon ulusal parayı değersizleştirip ihracatta görece bir rekabet üstünlüğü sağlayabilir. Ama ihracata konu olan mal ve hizmetlerde yurt içi üretim artışı sağlanamazsa, ülke vatandaşları düşen satın alma güçleri ve kademe kademe artan fiyatlar nedeniyle giderek daha fakirleşir. Yüksek fiyat artışları ile ekonomik büyüme yüksek gözükür. Ama bu, enflasyonist büyümedir.Faydası göz boyamadan ibarettir. Zararı ise büyük. Eğer hızla tırmanan enflasyon karşısında para politikası araçları kullanılmaz, özellikle faiz düşürülürse, ulusal paranın dış değerinin düşmesi kaçınılmaz olur. Bunda iki başlı bir şeytanın varlığı olduğunu düşünürüz. Bunlardan biri halkın ulusal paradan kaçışı ve yabancı paraya kayışıdır ki adına para ikamesi deriz. Öte yandan değeri yükselen yabancı para yani döviz fiyatları ülkenin dış borç yükünü arttırır.

“Yağmurdan Kaçarken Doluya Tutulmak”Riski

“Haram faiz” safsatasıyla yola çıkan keyfi uygulamalar yabancı para üzerinden spekülatif karlara göz yumduğu sürece ülkenin ekonomik dengesizliği bugün Türkiye’de olduğu gibi yönetilebilir olmaktan çıkar. Eriyen rezervler, dışarda ülkeye duyulan güveni düşürdüğünde ve geri ödeme zorlukları olabileceği ihtimalini arttırdığında (yüksek Credit Default Swap,yani CDS notu)[1], yüksek faiz ile borç arama kaçınılmaz hale gelir. Alışılmış borçlanma kanalları tıkandığı veya “aman yaptığım işler hiçbir kurum tarafından denetlenmesin” endişesi ile kullanılmadığı zaman,  belirsiz, ama büyük yükümlülüklerle girilen borç ilişkileri ülkenin geleceğini ipotek altına alır. Bu “haram faiz” den daha “büyük bir günah” değil midir? Bu bağlamda şimdi Türkiye’nin Çin, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya ile girdiği SWAP ve SWAP dışı borçlanma ilişkileri, işte ülkenin geleceği açısından endişe yaratan ilişkilerdir. Açıkçası, özellikle enflasyon ile mücadelede, alışılmamış yolları denerken “haramfaiz” den kaçınmak için “büyük günahı” seçmek,“yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” tan beter sonuçlar yaratabilir.

Bilim, enflasyonist bir dengesizlik eğilimi başladığı zaman, “faizin neden, enflasyonun sonuç” olduğunu göstermiyor. Amacı ne olduğu belli olmayan bilim ve akıl dışı bu iddia, Türkiye ekonomisini mutlak bir çöküşe sürüklüyor. Ok yaydan çıkmış durumda. Politika faizi ile enflasyon arasındaki bağ koptu. Bu aynı dışa açılma ve yapısal reform diye yola çıkarak Sovyetlerin çöküşünü tetikleyen Gorbaçov’un Glasnost ve Perestroykası gibi. İnatla veya belli örtülü çıkarlarla Türkiye’nin geleceği ile oynayanlar, eğer hala “inanç sahibi” oldukları iddiasında iseler, bilsinler ki “büyük günah” işliyorlar.

 

 

 

[1] 23 Ağustos 2022 itibarı ile Türkiye’nin CDS notu 768.86 olarak açıklanmaktadır. Bknz “World Government Bonds”, http:// www.worldgovernmentsbonds.com

Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Misafir Yazar