“Nas” ile Yönetilen Ekonomi Politikası

Yazan  21 Aralık 2021

Bu ülkede anayasa ve anayasaya saygı mı kaldı da aykırılığı tartışıyoruz? Anayasa üzerine yemin ettikten sonra rafa kaldırıldı bitti. Oysa hakikaten demokratik, laik bir anayasaya göre yönetilen, insan haklarına ve tüm inançlara saygılı bir ülkede yaşamak isterdim.

Aldanmadığım, aldatılmadığım, sürekli olarak öyle veya böyle verilen mesajlara kulak kabartmak ve bunların şifresini çözmek mecburiyetinde olmadığım bir ülkede, doğup büyüdüğüm, gidip geri geldiğim ülkemde bu anlam veremediğim kötü çöküşü yaşamak istemezdim. Ama bugün İstanbul’da güneş yine pırıl pırıl. Vaktiyle bir Rus meslektaşımın söylediği gibi bu öyle bir coğrafya ki güneş asla kendinizi yeise kaptırmanıza izin vermiyor. İki gün bulutların arkasına gizlense, üçüncü gün yine arz-ı endam ediyor. Biz kıymetini bilmiyoruz. Ama nuru ne kadar kararırsa kararsın, ebedi her gecenin bir gündüzü olduğu hep hatırlamamız gerektiğini biz İstiklal Marşı şairimizin dizelerinden biliriz. İşte şeb-i yelda[1] yani en uzun geceye hazırlanırken sizlerle bazı duygu ve düşünceleri paylaşacağım.

“En Uzun Gece” mi En Kötü Yönetim mi?

Şair “ şeb-i yeldayı muvakkit ve müneccim ne bilir! Onu müptela-yı gama sor” demiş. Dert, keder ve endişe insanı pençesine almaya görsün, her gece en uzun gece olur. Ama güneş nasılsa hep doğar. Oysa kötü, keyfi, Tanrıyı, dini ve her manevi değeri kendi çıkarları için kullanabilecek bir yönetimin hüküm sürdüğü bir ülkede, ne zamana düze çıkılacağı, açgözlü insanların, gözlerinin ne zaman doyacağına bağlı olması temel bir belirsizlik.

Biliyor musunuz ben ne zaman dini referansların aşırıya kaçmaya başladığını ve sık sık Allah’ın adının tekrarlandığını duysam hep Feylesof Rıza Tevfik’in dizelerini hatırlarım.Bir şiirinde Rıza Tevfik “zikr-i hak hazm için geviş değildir” derken, tanrının yüce adının her şeye alet edilmemesini öğütler.

Bir başka şiirinde ise, kendisini dini bilmemekle itham edenlere, “Feylesof Rıza’yım dinsiz anlama; Dini ben öğrettim kendi babama”[2]der. Tabii böyle bir iddiam yok. Ama şiirin devamını en sona saklayarak,  birkaç gündür dillere pelesenk olan “Nas”(ve Felak) surelerini, dini öğretisi ile anlayacak kadar bilgili olduğumu, bunu fevkalade laik, modern, Cumhuriyeti kutsamış ve kutlamış, inançlı ama inancı iyi insan olmak için makbul kabul eden bir anneannenin rahle-i tedrisinden geçmeye borçlu olduğumu söyleyebilirim. Üstelik suredeki mesajların, nasıl ekonomik mesajlarla birleştirildiğini görecek kadar da dikkatliyim.

Nas Suresi[3] TÜSİAD ve MÜSİAD Farkı 

Son günlerde Cumhur Başkanı ne zaman nas dese, bu “doğma” olarak algılandı ve doğal olarak laik anayasal düzene aykırılığı tartışıldı. Oysa bence Cumhurbaşkanı Nas diyerek. Kısa olması dolayısı ile pedagojik değeri yüksek bir dini öğreti olduğu için çocuklara öğretilen sureye gönderme yaparak, özellikle kendisine dün bütün gün ve en uzun gece arifesinde destek veren MÜSİAD ile mesajlaşıyordu. Eğer Arapçasını anlayan varsa o son gelişme ve belirsizliklerden dolayı “kalbine korku dolan ve kötü şeylerin olacağını düşünenlere,  paniğe kapılanlara” bu sureyi hatırlatıyordu. Mealen "cinlerden, insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecilerin kötülüğünden” korunmak için, insanların Tanrıya, Melik'ine sığınmasını hatırlatıyordu.

Sürekli “Nas” hatırlatması, bu arada yürütülen hatalı ekonomi politikaları nedeniyle ortaya çıkan şiddetli kur dalgalanmalarına ve bunları körükleyen spekülatif alım satımlara (vesveseciler) tepki gösteren TÜSİAD’a karşı MÜSİAD mesajı, beklendiği gibi çabuk geldi. Sonuç? Bir gün gönce rezervlerden satılan 5 milyar dolar ile durulmayan ulusal para değer kaybına karşı, Ziraat Bankasının sattığı 1 milyar dolar ile değeri 18 liradan birkaç saat içinde 11 liraya kadar gerileyen Dolar kuru oldu. Ziraat Bankasına gece o 1 milyar dolar nereden geldi? Bu nasıl güçlü bir nefesle üflenmiş bir 1 milyar Dolar’dı ki döviz kuru, bir anda yüzde 36-40 aşağı indirdi? Bunlar bir iki bilinmez. Ama “cibilliyetsizliği” nedeni ile yerden yere vurulan TÜSİAD’a karşı, MÜSİAD farkı ayan beyanortaya çıktı.

 İnsanları Ayırmak ve Birbirine Düşürmek Hangi Dinde veya Laik Rejimde Var?

Şimdi bence ekonominin bir gün ve bir uzun gecelik seyri seferinde “insanı tüm kötülüklerden muhafaza eden” iki sure[4], “cibilliyetli”, “koruyan ve kurtaran” MÜSİAD’ın damgası var. “ Esirgeyen- bağışlayan” hatta korkutan Allah kelamı olan iki sureden şimdilik Nas, 2021 in bitmesine bir hafta kala bugünün güneşli atmosferinde yeis ve keder bulutlarını bir nebze dağıttı. İnsanlara, “düşmez kalkmaz bir Allah”. Gördünüz mü Dolar bile düşer” mesajı verdi. Şimdilik bu ne zamana kadar diye kimse sormuyor. “Neden Dolar başına 18.00 TL ödedim de, kur düşünce ben kaybettim?” in hesabını yapıyor. Keşke bu parabolik dönüş para otoritesinin özerk iradesi ve 2001 yılında Derviş kararları açıklanırken yapılan ikna ile yapılabilseydi. Anlayan, anlamayana 202ı in son günlerinde Nas ve/veya Felak sureleri ile mesaj verilmeseydi.

Ancak biz yine sadece elden kaçırdığımız “laik,demokratik anayasal düzeni” tartışıyoruz. Oysa şimdi galiba yeni bir zillullah-ı fil âlemin(Tanrının yeryüzündeki temsilcisi)düşüncesi de var. Bunun tanrı ile arasındaki farka gelince;  Bilirsiniz “ Tanrının sopası yoktur”. Oysa temsilcisinin elinde ise kocaman bir sopa var. Dili ise kamçı gibi. Vurduğunun sırtında derin yaralar açıyor. Üstelik tüm haşereleri o yaralara salıyor. Kamçı bu defa TÜSİAD’ın sırtına değdi.  Ama TÜSİAD mensuplarının sırtlarında patlayan kamçı ve açılan yaralarla gurur duymaları ve yaralara üşüsen haşere ile mücadele etmeleri gerek.

Tabii yönetenlerin yönettikleri halk arasında ayırım yapması, onlara fitne aşılaması hangi dinde var sorusu kafamı meşgul ediyor. Sözü yine Rıza Tevfik’in dizesi ile tamamlamak istiyorum: “ Her ipte oynarım cambazım ama Sırat köprüsünden Geçemem Hocam”

 

[1] En uzun gece

[2]Rıza Tevfik Bölükbaşı “Sorma Hocam”

[3] “ Kul e'ûzü bi rabbin nas;Melikinnâs; İlâhinnâs; Min şerrilvesvâsilhannâs; Ellezi yüvesvisü fi sudûrinnâsi; Minelcinneti vennas”(Nas suresi).

[4] Nas ve Felak

Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Misafir Yazar

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display