Bu sayfayı yazdır

EURO’NUN TAHTI SALLANIYOR

Yazan  05 Mart 2010
Yazıya, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Alman devlet televizyonu ARD’de yayınlanan konuşmasıyla başlayalım: “Euro ortaya çıktığından bu yana kesinlikle en zor dönemini yaşıyor.
Bu yüzden öncelikle Euro'nun ortak paramız olduğunu idrak etmemiz gerekiyor. Ancak diğer taraftan sorunun kökenine inmemiz gerektiğinin farkına varmalıyız." Bu cümleden anlaşılan, en yetkili ağızdan ifade edilen ve büyük umutlarla 1992 yılında Maastricht antlaşmasıyla yürürlüğe giren Euro para biriminin ne hale geldiği henüz idrak edilememiş, buna ilaveten sorunun ne kadar büyük olduğunun farkına varılamamıştır. Geçtiğimiz Aralık ayında Euro/Dolar paritesinin 1.50'leri aştığını ve bir çok analistin 1.55 – 1.60 aralığını hedef gösterdiği günlerden, aradan 2 ay gibi kısa bir süre geçmesine rağmen 1.35 seviyelerine geldiği günlere geldik. Paritenin bu seviyede tutunmasının da kolay olmayacağını düşünüyorum. Kriz faizlerde de etkisini gösteriyor. 10 yıllık Alman ve Fransız devlet tahvillerini almak için yüzde 3 – 3.5 arası faize rıza gösterilirken Yunan ve İrlanda tahvillerini almak için yüzde 5 – 5.5 faiz talep ediliyor. Euro adı verilen parasal birlik kurulurken kamu borcu milli gelir oranının yüksekliği nedeniyle 4 ülkeye ayrıcalık tanındı. Ancak bu tolerans gösterilirken yüksek oranları en kısa sürede indirmeleri istendi. Ancak bu ülkelerden sadece İrlanda bunu başarabildi. Bunun sebebi de, İrlanda'nın yüksek bir büyüme hızı yakalayabilmesiydi. Ancak Yunanistan'ın bırakın bu oranı indirebilmek için çaba harcamayı enflasyon ve bütçe açığı rakamlarını düşük gösterebilmek için sahtekarlık yaptığı bile ortaya çıktı. Dolaşımdaki para biriminin istikrarını korumak ve sürdürebilmek için mali bir disiplin zincirinin uygulanması gerekirken böyle bir sonuçla karşılaşılması Euru'nun geleceğini oldukça riskli bir hale getiriyor. Yunanistan'ın kamu borçlarının 300 milyar dolara ulaştığının ortaya çıkmasıyla başlayan krizin diğer AB üyesi ülkelere sıçrayacağı endişesi Euro'dan kaçışı hızlandırıyor. Euro para biriminin tarihinde görülen, en yüksek "short" (kısa) pozisyonların bu dönemde açıldığını görüyoruz. Yatırımcılar mevcut krizin bir sonraki aşamasını düşünerek Euro satmaya devam ediyorlar. Bu da Euro'yu kısa-orta vadede 1.30 seviyelerine kadar indirecektir. Türkiye'nin ticareti açısından Avrupa Birliği'ne baktığımızda ise bu ülkelerle yapılan ithalat ve ihracat rakamları birliğe ne kadar bağlı olduğumuzu ortaya koyuyor. 2008 yılında toplam 132 milyar dolarlık ihracatın 64 milyar dolarlık bölümü, yani yarıya yakınını bu ülkelere yapmışız. 200 milyar dolarlık ithalatımızın yaklaşık 75 milyar dolarlık bölümü yine bu ülkelerden. Avrupa'daki bankaların durumu da gittikçe kötüleşmekte. Gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek riskli firmalara açılan 4.6 trilyon dolarlık kredinin yaklaşık %80'i Avrupa bankaları tarafından açılmış. Önümüzdeki aylarda yaşanması muhtemel geri ödeme problemleri bu bankaların durumunu çok daha riskli duruma getirecektir. ABD kaynaklı krizin başlarında Euro bölgesinin bu krizden çok az etkileneceği söyleniyordu. Hatta bazı ünlü iktisatçılar Euro'nun 10-15 sene içerisinde Amerikan Dolarının yerini alacağını söylüyorlardı. Ancak bu görüşlerin doğru olmadığı Yunanistan'la başlayan son krizle birlikte anlaşılmış oldu. Nobel ödüllü iktisatçı ve neo-liberalizmin babası olarak kabul edilen Milton Friedman, Euro bölgesinin başarısızlığa mahkum olduğunu yazmıştı. 1992 yılında Maastricht kriterleriyle kabul edilen tek para sisteminin geldiği nokta Milton Friedman'ı haklı çıkartmıştır. Bu kriterlerle birlikte, bütçe açıklarının %3, kamu borç stoklarının da %60 tavanında kalması gerektiğini öngörülmüştü. Bu koşullar, birçok AB ülkesi tarafından yüksek oranda aşılmış durumdadır. Euro sisteminin geleceği çok karanlık görülmektedir. Mevcut ulus-devlet yapılanması ve karar süreçlerinin birbirine uymaması bu sonu kaçınılmaz hale getirmektedir. AB'yi oluşturan devletler AB bütçesi hakkında kendi ölçülerine göre karar vermeye devam etmektedirler. Bu yapı içerisinde, mali bir federalizm olmadığı sürece beklenen son yaklaşmaktadır.
Aykut AZGUR

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Dünya Ekonomisi Araştırmaları Bilimsel Danışmanı

1967 yılında Ankara'da doğdu. Lise eğitimini Ankara çankaya Lisesi'nde tamamladıktan sonra Anadolu üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun oldu. 1997 yılından beri finans aracı kurumlarında yatırım uzmanlığı, portföy yöneticiliği ve yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Halen bu sektörde çalışmalarına devam etmektedir.