Bu sayfayı yazdır

Silivri başka, PKK-KCK-BDP-DTK bambaşka

Yazan  05 Temmuz 2011
PKK-KCK-BDP-DTK’ya mensup terörist ve bölücülerin amaçları birdir: “Bağımsız Birleşik Kürdistan”. BOP böyle diyor, sağır sultan da böyle biliyor.
Silivri tutuklularıyla ilgili iddia belli. Medyaya yansıyan açık bilgilere göre; 2003 yılında bir grup komutan, hükümeti devirmek üzere "darbe" hazırlığı yapmış. Ama teşebbüse geçmemişler veya geçememişler. Buların bugünlere uzanan bazı kolları da var ki, "çete" adıyla anılıyorlar. Dosyalarında ne var ne yok bilmiyoruz, hukukçu da olmadığımız için durumlarını doğrusu anlamış değiliz. Sadece zaman zaman yapılan kazılarda, gazetelere sarılmış silah, mermi ve boş kovanlar çıkıyor. Bunların anlamı nedir, suçlananlarla ilgisi var mı onu da bilmiyoruz.
Yine bir türlü anlayamadığımız, "darbeciler" 2003'de görevdeyken, silah ellerindeyken darbe yapmamışlar, ama yıllar sonra ortaya "çeteciler" çıkmış, olmayan "darbecilere" yardım için kolları sıvamışlar. Belki de "darbeciler" emekli olduktan sonra tekrar bu işe sevdalandılar diyeceğiz. Ama bunu da bilmiyoruz.
Bilinenler ise: "Emekli darbecilerin" ve "çeteci" lerin önemli bir kısmının; gazeteci, yazar, siyasetçi, bilim adamı gibi kişilerin tutuklu olduğudur. Haklarında iddianame hazırlanmasını, genel suçlamanın ötesinde, şahıslarına isnat edilen suçlarla ilgilerinin ne olduğunu öğrenmeyi merakla bekliyorlar. Aralarında, bakan ve milletvekili bulunduğum sırada, (1999-2002), bana basın danışmanlığı yapan, yakından tanıdığım, Oda TV'nin 8-10 makalesine yer verdiği, gazeteci arkadaşı tarafından "Kürt kızı Müyesser" diye tanıtılan Müyesser Yıldız da var. Türk Devletine ve milletine şuurla bağlı, meşruiyeti ilke edinmiş bir kişilik.
Bunlardan milletvekili seçilen 3 kişinin tutukluluğu kaldırılmadı. İsnat edilen suç ise "darbeci" ve "çeteci" olmak. İddia böyle. Henüz ispat edilen bir şey yok. Nokta.

***
PKK-KCK-BDP-DTK'ya mensup terörist ve bölücülere gelince; bunların hepsinin de amaçları birdir. Önce Türk Devletini ve Milletini bölmek, sonra 4 ülkeden koparılacak parçalarla, "Bağımsız Birleşik Kürdistan" ı kurmak. BOP böyle diyor, sağır sultan da böyle biliyor.
Dün akşam bir televizyon kanalında, oldukça objektif düşündüğünü sandığımız Prof. Dr. Nur Vergin'i dinleyince şaşırıp kaldık. Meğer bölücüler; resmi dilin Türkçe, devlet kimliğinin bayrağıyla beraber Türk, yönetimin üniter/merkezi olmasına saygılı imişler. Hiçbir zaman eğitim dilinin "Kürtçe" ve devletin "iki dilli" olmasını ve "özerk yönetim" hakkı istememişler. Yalnızca, ana dillerini konuşmak, okul ve kurslarda geliştirmek, kendi kültürlerini yaşamak gibi masum istekleri varmış. Bu da insani bir hak ve talepmiş.
Hayret, bu hanım bu ülkede bin yıldır, (kısa ve geçici dönemler hariç) böyle olduğunu nasıl bilmez? Bugün de anayasamızın aynen böyle söylediğini, ana dilin devletin hukukuna sokulmamak kaydıyla, toplum hayatında tamamen serbest dediğini nasıl görmez?
Hatta bugün gelinen noktada, verilen tavizlerle dünya hukuku denilen sözleşmeler düzenine aykırı olarak, devlet televizyonu 24 saat Kurmançi lehçesiyle yayın, partiler ana dilde propaganda, malum belediyeler yerel dilde yazışma yapıyor. Devlet okullarında Kürtçe eğitim yapılıyor, asırlık yer adları değiştiriliyor. Açıkça biz özerk Kürdistan'ı kurduk diyorlar. Fiili durum da aynen böyle. Ama terör eylemi daha da azıyor. Çünkü devleti, vatanı, milleti istiyorlar.
Cengiz Çandar'ın TESEV için hazırladığı "Dağdan İniş-PKK Nasıl Silah Bırakır? Kürt Sorunu'nun Şiddetten Arındırılması" raporuna bakalım. (Bilinen yerli yabancı bütün Kürtçülerle yapılan görüşmenin özeti.)
Dağdakiler ve PKK'dan ayrılmış binlerce kaçağa af çıkarılmalı- Serbest siyasetin önü açılmalı-TBMM'de en geniş, adil ve geçekçi temsil sağlanmalı-Yeni bir anayasa hazırlanıp anadilde eğitim ve öğretime çözüm getirilmeli, vatandaşlık tarifi değiştirilmeli (Kimliğin Türk yerine vatandaşlık olması) -PKK silahlı güçlerini muhafaza etmeli, yasalardaki etnik siyaseti engelleyen maddeler kaldırılmalı...
DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk ise iki gün önce diyor ki: "Kürdistan'da önemli kararlar alacağız... Kürt halkı özgürlük savaşı veriyor. Herkes bu halkın gücünü ve savaşını görecek ve tanıyacaktır... Kürdistan Meclisi'ni oluşturacağız.."
Bunun anlamı Türkiye'yi bölmek değil mi? Kendini bilen hiçbir devlet buna müsaade etmez, tek örneği de yoktur.
Silivri'dekilerle, ülkeyi bölmek üzere terör eylemlerini sürdüren bölücüler ve tutukluları bambaşka değil mi?
Sadi Somuncuoğlu

1940 yılında Aksaray’da doğdu. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden 1962 yılında mezun oldu. 1957-58 yıllarından itibaren Türk Ocakları’nın faaliyetlerine katıldı ve fikri yetişmesi de bu yıllarda başladı. Çeşitli devlet memuriyetlerinde bulundu. 1965 yılında Bab-ı Ali’de Sabah Gazetesi’nin yayımlanmasında görev aldı. Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde Organizasyon ve Metot ile İdarecilik kurs ve eğitimi gördü.

1967 yılında MHP (CKMP) Gençlik Kolları Genel Başkanlığı görevi ile aktif siyasete başladı. 1969 yılında MHP Genel İdare Kurulu’na, arkasından da Genel Sekreter Yardımcılığına seçildi ve 12 Mart 1971’e kadar ülkücü gençliğin eğitim ve teşkilatlanma işlerini yürüttü.

Üniversite öğretim üyelerini bir araya toplayan ve gençliğin meseleleri üzerinde bilimsel çalışmalar yapan “Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi (KÜBİTEM)’nin kurulması ve faaliyet göstermesinde görev aldı. Devlet, Töre ve Bozkurt dergilerinin yayımında, aktif olarak çalıştı. Birçok yazı ve makalesi yayımlandı. Yurt içinde ve dışında konferanslar verdi.

1977 yılında Niğde Milletvekili seçilerek Parlamento’ya girdi. Demirel’in Başbakanlığında kurulan koalisyon hükümetinde Devlet Bakanı oldu. 12 Eylül 1980 darbesine kadar MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu.

12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte tutuklandı. 6 yıl süren “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”nda, 1 Nolu Mamak Askeri Mahkemesi’nde idamla yargılandı.  İki yıl tutuklu kaldıktan sonra, 7 Nisan 1987’de verilen kararla beraat etti.  

1988-1995 yılları arasında siyasetten uzak kaldı ve Türk Ocakları Genel Merkez Heyeti Üyeliği ile Türk Ocakları Genel Başkanlığı görevlerinde bulundu.

1995 yılında ANAP Aksaray Milletvekili seçildi. TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyeliği yaptı.  1,5 yıl sonra ANAP’tan ayrılıp MHP’ye katıldı. MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. 1999 yılında yeniden MHP Aksaray Milletvekili seçildi. 28 Mayıs 1999’da kurulan 57. Hükümette Devlet Bakanlığı görevine getirildi.

Cumhurbaşkanlığına aday olduğu için 8 Mayıs 2000’de Devlet Bakanlığı görevinden azledildi. 2002’den itibaren iç/parti siyasetinden ayrılarak milli siyasetle uğraştı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makaleleri yayımlandı.

Halen, Ankara’da faaliyet gösteren (Temmuz 2008) Milli Düşünce Merkezi Başkanlığı görevini yürütmektedir.

Evli ve üç çocuk sahibidir.

 

Yayımlanmış kitapları:

*   Avrupa Birliği Bitmeyen Yol (Ötüken Yayınları-Mart 2002),

* Gümrük’te Kuşatma (1.Baskı-ATO Yayınları/Temmuz 2002, 2. Baskı Yeni Avrasya Yayınları/Ağustos 2002),

*  Kıbrıs’ta Sirtaki (1.Baskı-Yeni Avrasya Yayınları/Eylül 2002, 2.Baskı-ATO Yayınları/Ekim 2002)

* Sorularla Belgelerle Kıbrıs/Çözüm mü Çözülme mi? (Türkiye Sağlık-İş Sendikası Yayınları/2003)

*  Avrupa Birliği Uyum Paketlerinden FEDERASYON’a / Etnik/Irkçı Siyasallaşma Projesi, (ATO Yayınları-2003),

Annan Planı Gerçeği ve KKTC’nin Kurtuluşu (Yeni Avrasya Yayınları-Haziran 2004)  

İstanbul’da Yeni Roma İmparatorluğu (Akçağ Yayınevi-2004),

Göre Göre KAPANA DÜŞTÜ TÜRKİYE’M (Bilgi Yayınevi-2005)

Son Haçlı Seferi-PKK Açılımı(Milli Düşünce Merkezi )