Türkiye'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e oranla daha sert ifadelerle tepkisini dile getirirken, Gül, diplomatik ifadeleri tercih ediyor. Ancak gül'ün 29 Aralık Pazartesi günü, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile görüşmesi, İsrail ve ABD'ye önemli bir mesaj olarak algılanabilir. Ayrıca Ahmedinejad görüşmesi ve Gül'ün Obama ile görüşen tek Türk yetkili olması da, kamuoyunda estirilmeye çalışılan, "İsrail'in saldırılarının, Obama ve ekibi tarafından benimsenmediği" yönündeki görüşlere de ek argüman olarak yansıtılabilir.

Ancak Obama, saldırının üzerinden yaklaşık 10 gün geçmesine rağmen hala çıkıp İsrail'e yönelik bir eleştiride bulunmadı. Hatta son gelen bilgilere göre Barack Obama, katliam devam ederken Hawai'de golf oynuyordu. Özellikle seçimleri kazanmasından sonra Arap dünyasında esen olumlu rüzgarlara rağmen İsrail'e yönelik eleştirel bir çıkışı olmaması aslında bizleri şaşırtmadı. Hatta Obama'nın bu saldırılara destek verdiği yönünde iddiamızı bile açık açık dile getirebiliriz. Türkiye'deki bazı Obama'cı yazarları şaşırtabilir bu iddiamız ama sadece hafızaları zorlarsak bu sonucu birçok kişi bulabilir.

Çok değil, 7-8 aylık bir zaman dilimini geriye katedersek, Obama'nın İsrail ile ilişkilerinin gayet sıcak olduğunu görmüş oluruz. Hatta Amerikan kamuoyunda "Obama'nın Yahudi olduğuna" yönelik iddialar[1] yüksek sesle dile getirilirken, Amerikalıların yeni liderinin İsrail'i eleştirmesini beklemek çok zor.

Hatırlanacak olursa, Obama seçim kampanyası boyunca, İsrail'e hep sıcak mesajlar gönderdi. 25 Şubat Salı günü Demokrat Parti'nin diğer adayı Hillary Clinton ile canlı yayında tartışan Barack Obama, Yahudi karşıtı Siyahi Lider Louis Farrakhan'ın kendisini desteklediği belirtilerek, bu desteğin kendisinin İsrail politikasını nasıl etkileyeceği ve Farrakahan'in desteğini ret edip etmeyeceği yönündeki soruya, Farrakhan'in Yahudi karşıtı yorumlarını daha önce de kınadığını ve bu konudaki düşüncelerini kesinlikle paylaşmadığı, Yahudi karşıtı ve İsrail karşıtı bu yorumları "kabul edilemez ve menfur" olarak değerlendirdiği şeklinde yanıt verdi. Obama ayrıca, aynı programda İsrail'in, ABD'nin Ortadoğu'daki en önemli müttefiklerinden biri olduğunu kaydetti.

Obama ayrıca, Temmuz 2008'de gerçekleştirdiği İsrail ziyaretinde, ABD ile İsrail arasındaki özel tarihi ilişkiyi güçlendirme isteğini de dile getirerek, bu ilişkinin, bozulamayacağını kaydetti.

Likud Genel Başkanı Binyamin Netanyahu da, Obama ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada, ABD'nin Demokrat partili başkan adayının, İsrail'in güvenliğine hiçbir zaman zarar vermeyeceği sözünü verdiğini ve İran'ın nükleer bir güç haline gelmesinin önlenmesinin "önceliği" konusunda mutabık olduklarını kaydetti.

İsrail'in Haaretz Gazetesi, ABD'li liderin Şimon Peres'e "İsrail için ne yapabilirim" dediğini de yazmıştı.[2]

Obama'nın kurduğu dış politika ve savunma kadrosu da İsrail ile sıcak ilişkiler içinde. Örneğin Obama'nın Demokrat Parti içindeki rakibi, seçim sonrasında da Dışişleri Bakanı olarak belirlediği Hillary Clinton, Nisan 2008'de, seçim kampanyası sırasında Pensilvanya'da katıldığı bir programda "Siz başkanken İran İsrail'e saldırırsa ne yapardınız?" sorusu sorulmuş Clinton'un yanıtı şu olmuştu:

"İran'a saldırırdık. İran'ı tamamen ortadan kaldırabilirdik."

Clinton, İsrail'in Kudüs yakınında inşa ettiği güvenlik duvarına da verdiği destekle biliniyor.[3]

Burada bizim liberallerin görmediği, daha doğrusu görmek istemediği şey, Obama ile ABD derin devletinin neyi hesapladığıdır. ABD'nin Ortadoğu'ya yönelik politikalarında görünürde bir değişiklik olacağı kesin. İsrail'in Gazze saldırısını, bu çerçevede değerlendirecek olursak, önümüzdeki dönemde İran-Irak-Suriye-Türkiye hattına yönelik ABD-İsrail cephesinde neler hesaplandığı sorusuna yanıt aramak sanırım "İsrail Obama'nın elini mi zayıflattı" önermesinden daha büyük öncelik teşkil etmektedir.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1] http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=102236
[2] Haaretz Gazetesi, 17 Kasım 2008
[3] www.haber7.com, 3 Kasım 2005