Bu sayfayı yazdır

Nabucco ve Türkiye'nin çıkarı

Yazan  16 Temmuz 2009
Enerji, 21. yüzyılın en kıt kaynağıdır. Günümüzde savaş, barış, dostluk, düşmanlık, kriz, fırsat ama her şey şu veya bu ölçüde enerjiyle ilgilidir. Türkiye yönünden bu anlamda Nabucco projesi, stratejik bir hamledir.

Nabucco Projesi için bu anlamda Ankara'da imzaları atılan hükümetlerarası anlaşma önemlidir. Bu projenin Türkiye'nin hem prestiji, hem enerji, hem de milli güvenliği bakımından stratejik ihtiyaçlarını karşılamaya katkısı olacaktır. Ancak bu durum Nabucco projesine haddinden fazla bir anlam yüklemeyi gerektirmez.

Bu projenin imza törenine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra Gürcistan Cumhurbaşkanı, Romanya Başbakanı, Avusturya Başbakanı, Bulgaristan Başbakanı, Macaristan Başbakanı ve Irak Başbakanı ile AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso katılmıştır.

Rusya karşı, İran ise vetolu!

Törende Başbakan Erdoğan, "şartlar el verdiğinde İran gazı ve Rus gazının da Avrupa piyasalarına sunulmasının mümkün olacağını düşünüyoruz. Katar'ın da ciddi bir rol üstlenmesi mümkündür. Nabucco'yu sadece birkaç ülkenin katıldığı bir proje olarak görmemek gerekir" dedi. Ancak Türkiye Başbakanının bu sözleri üzerine ABD'den İran'a derhal veto geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Bryza, "İran'ın gazına Nabucco'da ihtiyaç olmadığını" söyledi. Bryza "Azerbaycan, Türkmenistan ve Irak'tan gelecek gaz yeterli. İran gazına ihtiyaç yok" diye konuşmuştur. Hâlbuki İran 29.61 trilyon metre küplük gaz rezerviyle hattın en büyük tedarikçisi olabilir. Öyle görünüyor ki, İran'la ABD'nin mevcut sorunları çözülmeden Nabucco'nun, AB'nin enerji güvenliğini sağlaması çok zor. Rusya ise kendisini devre dışı bırakan bu projeye doğal olarak karşıdır. Nitekim Putin daha önce yapmış olduğu bir konuşmada, "eğer birileri toprağı kazıp boru hattı inşa etmek istiyorsa devam etsinler, bizim için sorun değil" sözleriyle, projenin geleceği olmadığını ima etmişti. Putin ayrıca AB ülkeleri Almanya, Fransa, İtalya, Bulgaristan ve Macaristan'ın yanı sıra Sırbistan'ın da Rusya'nın Nabucco'ya alternatif projesi olan Güney Akım'dan gaz alabilmek için Gazprom'la anlaşmalar imzalamasının ardından; "Ortaklarımız çok basit bir şey yapmalı. Hesap makinesini alıp, hangi projenin daha kârlı olduğunu görmeli" demişti. Rusya işi daha da ileriyi taşımış, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan'la petrol ve doğal gaz anlaşmaları yapmıştır. Bu anlaşmalarla söz konusu ülkelerin rezervleri dikkate alındığında hem Rusya'ya hem de Nabucco'ya tatmin edici gaz aktarmalarının çok da kolay olmadığı görülebilir.

Bu bağlamda projenin destekçisi konumunda görünen ABD'nin "Azerbaycan, Türkmenistan ve Irak'tan gelecek gaz yeterli" söylemleri gerçekçi görünmemektedir. Ankara'da güzel sözler ve şık görüntüler altında imzalanmış olan bu anlaşmanın arz kaynaklarının belirsiz olması da ciddi bir risktir.

Türkiye'nin çıkarı nedir?

Türkiye bakımından bu projenin sağlayacağı somut yararlar da belli değildir. Yetkililer, ancak yuvarlak ve genel cümlelerle projenin yararlarından söz etmektedir. Bu proje, Türkiye'nin birincil enerji üretiminin yüzde 75.5, elektrik üretiminde yüzde 55, doğal gazda ise %80 oranında dışa bağımlılığını ne ölçüde azaltacağı belli değildir. Nabucco Projesinin Türkiye'nin değil AB'nin arz güvenliğini sağlamaya yönelik bir proje olduğu açıktır. Projede Türkiye'nin rolü "pasif bir transit ülke" konumuna indirgenmiş gibi görünüyor. Sık sık dile getirilen taşınacak gazın %15'ini alım talebinden Türkiye neden vazgeçmiştir? Bu ve buna benzer sorular henüz cevabını bulmuş değildir. Nabucco projesiyle ilgili olarak cevabı olmayan çok sayıda soru vardır. Türk yetkililer projenin AB'nin enerji istikrar ve güvenliğine nasıl hizmet edeceğini anlatıyor. Yetkililerin asıl vermesi gereken cevap Türkiye'nin bu anlaşmayla sağladığı somut çıkarlarının ne olduğudur?

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.