< < Murat DURAN- ÖNCE PARA SONRA EMİR
×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116

 Bu sayfayı yazdır

Murat DURAN- ÖNCE PARA SONRA EMİR

Yazan  13 Mayıs 2009

Türkiye'nin Avrupa Birliği macerası devam ederken, 1996 yılında uygulanmaya başlamış olan hibe dağıtım programından günümüze kadar Türkiye'deki çeşitli örgütler (sendikalar, vakıflar, dernekler, odalar, birlikler, üniversiteler), milyarlarca avroyu bulan hibelerden yararlanmış bulunmaktalar.

Bugüne kadar bu hibeden yararlanan örgütlerin sayısı 315 ve alınan hibe miktarı yaklaşık 7 milyar avro. Tabi ki bu paraları AB babasının hayrına dağıtmamakta, Türkiye'deki sivil toplum örgütlerini, üniversiteleri AB destekçisi hatta bağımlısı haline getirmek istemektedirler. Atalarımızın güzel bir sözü var; "Para almaya alışan, emir almaya da alışır". Türkiye'de önemli gördükleri örgütlere aktarılan milyarlarca avronun elbette ki bir amacı var. Şöyle bir listeye göz atarsak hibe programından yararlanan örgütlerden bazıları; DİSK, HAK-İŞ, TESK, HİZMET-İŞ, MESS, DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI, DİYARBAKIR BAROSU, ANTALYA BAROSU, KAYSERİ TİCARET ODASI, KONYA SANAYİ ODASI, TMMOB, İZMİT ZİRAAT ODASI, TÜRK DEMOKRASİ VAKFI, TÜRKİYE KALKINMA VAKFI, TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI, ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ VAKFI, ODTÜ EYMİR KÜLTÜR VAKFI, MİLLİ EĞİTİM SAĞLIK EĞİTİMİ VAKFI, TÜKODER, TÜRK SOSYAL BİLİMLER DERNEĞİ, TÜSİAD, MÜSİAD, MAZLUMDER, ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ, İHD, LİBERAL DÜŞÜNCE DERNEĞİ, TOBB, BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ, ERCİYES ÜNİVERSİTESİ, EGE ÜNİVERSİTESİ, ODTÜ, AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ…

Liste uzayıp gidiyor. Listede yer alan diğer örgütleri öğrenmek isteyenler, internette küçük çaplı bir araştırma yaparak hibeden yararlanan örgütlerin tamamına ulaşabilirler. AB dağıttığı bu hibeler sayesinde, Türkiye'de AB karşıtlığını yıkmayı amaçlamış, nitekim bu amacını da büyük oranda başarmıştır. Bugün AB karşıtı olduğunu söylemek neredeyse imkânsız hale gelmiştir. AB ile başlayan cümleler genellikle hayranlık uyandıran ifadelerle süslenmekte, AB üyeliği, Türkiye'nin vazgeçilmez hedefi olarak gösterilmektedir. Mecliste grubu bulunan partilere baktığımız zaman da tüm partilerin AB üyeliğini desteklediklerini, bazısının koşulsuz, bazısınınsa onurlu üyelik şeklinde desteklediklerini görüyoruz. Tam olarak anlayamadığım nokta, onurlu üyeliğin nasıl olacağıdır. Listeden de görüldüğü üzere, AB günümüze kadar, Türkiye'nin önemli sayabileceğimiz sivil toplum örgütlerine para yoluyla nüfuz etmiş, daha doğrusu parayla bu örgütleri satın almıştır. Dahası, AB'nin Türkiye'den istekleri (Kıbrıs, Ermeni Sınırı, Güney Doğu Sorunu, Ege Sorunu vb.), nasıl bir onurlu davranış sonucu halledilecektir. İşin en vahim noktası ise Avrupa Birliği'nin iki büyük ülkesi olan Fransa ve Almanya'nın, Türkiye'nin AB'de yeri olmadığını her defasında dile getirmeleridir. Daha dün Sarkozy ve Merkel yapmış oldukları açıklamalarla Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olduklarını bir kere daha yinelediler.[1] Sarkozy, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda boş vaatlerde bulunmaktan vazgeçmeleri gerektiğini ifade ederek, tavrını açıkça ortaya koydu. Merkel ise Almanya ve Fransa'nın güçlü bir Avrupa Birliği için birlikte çalıştıklarını ve birliğin sürekli genişleyerek, hareket kabiliyetini yitirmesinin anlamsız olduğunu ifade etti. AB'nin sınırlarının olması gerektiğini belirten Merkel, AB'nin komşularıyla olan ilişkilerini geliştirmesi bakımından Akdeniz Birliği'ni destekliyoruz diyerek, Türkiye karşıtlığını bir kere daha vurguladı. Akdeniz Birliği ile amaçlanan ise, Türkiye'yi AB'ye yanaşma yapmak ve zaten Gümrük Birliği ile AB pazarı haline gelen ülkemizi, daha da pazarlaştırmak. Avrupa sanayisi ile rekabet edemeyen yerli sanayici ve üreticimiz gün geçtikçe zayıflamakta, ithal ikameci hale gelmektedir. Türkiye'de üretim yapan sanayi kuruluşlarının büyük çoğunluğu, montaj sanayi halindedir. Yurt dışından getirilen parçaların montajlanak satılması suretiyle oluşturulan bu sanayi, her bakımdan dışa bağımlıdır ve gün geçtikçe bu bağımlılık artmaktadır. Sanayimizin bu bağımlılığına ilaveten, bir de sivil toplum örgütlerimizin, üniversitelerimizin de AB'den alınan paralara bağımlı hale getirilmek istendiği aşikârdır.

Gün aşırı Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olduklarını haykıran Avrupalıların, Türkiye'de milyarlarca avroyu karşılıksız dağıtması elbette ki rasyonel düşünen bir insana saçma gelecektir. Bu paraların karşılıksız verildiğini düşünmek ahmaklıktır. Bunların karşılığı Türk Milleti'nin onuru, gururu ve haysiyetidir; bu paraların karşılığı; Kıbrıs'tan çekilmemiz, Ermeni sınırını açmamız ve gerekirse toprak vermemiz, Ruhban Okulunu açmamız, Kuzey Irak'taki oluşumu tanımamız gibi Türkiye'nin şerefi, Türk Milleti'nin bağımsızlığıdır. Son olarak ifade edeceğim şey yazımın başındaki veciz söz: "PARA ALMAYA ALIŞAN, EMİR ALMAYA DA ALIŞIR"



[1] http://www.cnnturk.com/2009/dunya/05/10/sarkozy.ve.merkelden.yine.turkiye.cikisi/525977.0/index.html