Bu sayfayı yazdır

Ukrayna-Rusya Savaşı’nın Yansımaları ve Bitmeyen Hesaplar

Yazan  04 Nisan 2022

Yazan: Duhan Alptürk İNCE

Dünyanın yakından izlediği ve bölgesel çapta yaşanmasına rağmen küresel çapta etkileri olan Rusya-Ukrayna Savaşı 6.haftasına girdi. Geçen zamanda savaşın şiddeti ülkenin her bölgesinde kendini gösterirken Rus birlikleri başkent Kiev’e kadar ulaştı. Kiev’de yaşanan yoğun çatışmalardan sonra dün Ukrayna Kiev’in kontrolünü tekrar ele geçirdiğini açıkladı. Ancak elbette bu Putin’i vazgeçirmeyecek ve yeni saldırılar gerçekleşecektir. Savaşın başından beri en ağır saldırıların gerçekleştiği Mariupol’da ise halen aktif olarak çatışmalar devam ediyor. Bu süreçte Rusya tarafından yoğun hava harekatları ve binden fazla füze saldırısı gerçekleştirildi. Birçok kaynak Rusya’nın sivil asker ayırt etmeksizin saldırdığını ve binlerce masum sivilin öldüğünü bildirmektedir. Ölenler arasında kadınların ve çocukların sayıca çok olması Rusya’nın savaş uzadıkça ne denli vahşileştiğini gözler önüne sermektedir.  Savaş sürecinde Rusya tarafından saldırı gerçekleştirilen santraller, fabrikalar, havalimanları, gaz dağıtım merkezleri ve altyapı tesisleri ise savaş sonrasıoluşacak sosyal ve ekonomik yıkımın temel sebepleri olacaktır. Ayrıca savaş sonucunda büyük şehirlerde yaşanan yıkım, savaşın getirdiği varlık kayıpları ile yaşanan ekonomik çöküş ve savaş yüzünden ölen binlerce insan ile göç etmek zorunda kalan 10 milyondan fazla insan ile Ukrayna için gelecek hiçte umut verici görünmemektedir. Ayrıca bu savaş taraf olmamasına rağmen ülkemiz içinde birçok önemli sonuç doğurmakta ve özellikle ekonomik olarak ülkemizi zorlamaktadır.

Yüzyıllardır bitmeyen hesap ve modern sömürgecilik…

Aslında Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan bu savaş dünyada yüzlerce yıldır var olan sömürge mücadelesinin günümüzdeki yansımasıdır. Dünya tarihinde yaşanan savaşların temel amacı büyük ülkeler arasındaki güç mücadelesi ve sömürge paylaşımı çatışmalarıdır.Yaşanan savaşlar hem askeri hem de ekonomik temelde gerçekleşmiş ve dünyanın kontrolünü sağlamak amaçlanmıştır. Dönemsel olarak yaşanan bölgesel savaşlar ile küresel savaşlar için bazen petrol savaş konusu olurken bazen jeostratejik konum bazen de ekonomik kazanımlar olmuştur. İlerleyen dönemlerde ise savaş konularının gıda, su veya teknoloji olacağı aşikardır. Yaşanan bu savaş ise hem eski hem de yeni kazanım beklentilerini karşılayan bir savaş olmaktadır.

Bu sebeple Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş sadece iki ülke arasındaki bir savaş olarak görülmemelidir. Rusya için Ukrayna’nın işgali NATO’nun (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) genişlemesine karşı bir direnç politikası iken başta ABD (Amerika Birleşik Devletleri) olmak üzer batılı ülkelerin Rusya’yı köşeye sıkıştırma fırsatıdır. Çünkü Rusya’nın son zamanlarda artan karbon kapasitesi ile başta enerji ve gıda kalemleri olmak üzere birçok kalemde Avrupa’yı kendine bağlaması, ABD’yi bir müdahaleye mecbur bırakmaktadır. Bu sebeple savaşı sebep göstererek Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar batılı ülkeler için bir fırsat oluşturmaktadır.Diğer taraftan ise Rusya içinde bu savaş birçok kazanım barındırmaktadır. Bu kazanımlardan en önemlisi Ukrayna ile yapılacak olan olası bir barış anlaşması ile Rusya hem daha önce askeri güçle ilhak ettiği Kırım’ın uluslararası alanda tanınmasını sağlamış olacak hem de Luhansk ve Donetsk gibi özerk bölgelerin ilhakını meşrulaştırmış olacaktır. Ayrıca Odessa Limanında kurduğu hakimiyet ile Karadeniz hakimiyetini sağlamış olacaktır. Ayrıca Ukrayna’nın savaştan sonra yaşayacağı yıkım sonrası toparlanma döneminde hem gıda kalemlerinde hem de enerji kalemlerinde Ukrayna’nın Pazar payı Rusya’ya kayacaktır.

Tüm bunlar yazının başında belirttiğimiz gibi yüzyıllardır var olan sömürgecilik temelli bakış açısının yansımasıdır. Günümüzde sömürgeciliğin devam etmesinde ve etkili olmasının en önemli sebebi kapitalizmdir. Eski dönemlerde olduğu gibi günümüzde de sömürgeciliğin temel sebebi gelişmiş ülkelerin ihtiyacı olan ham madde ve enerjinin gelişmemiş ülkelerde bulunmasıdır. Sömürgecilik faaliyetleri eskiden olduğu gibi doğrudan değil dolaylı yollardan yapılmaya başlanmıştır. Kurulan yeni dünya düzeninde uluslararası sistemi oluşturan kuruluşlar ülke piyasaları üzerinde finansal varlıklarını her düzeyde göstermektedirler. Uluslararası sistemde var olan; Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi kuruluşlar az gelişmiş ülkelere veya finansal darboğaz yaşayan ülkelere yaptıkları finansal destek karşılığında ülkelere bazı koşullar sunmaktadır. Sunulan bu koşullar ile kurumlar ülkelerin ekonomi politikalarına müdahale etmekte ve verecekleri kararlara karışmaktadır. Ülkelerin yapacakları anlaşmalara, yapacakları yatırımlara ve vergi politikalarına düzenleme getiren bu koşullar ile yardım eden kuruluşlar bir nevi sömürge mekanizması oluşturmuş olmaktadır.Bu kuruluşlar her ne kadar dünya kamuoyunda bağımsız ve iyi niyetli kurumlar gibi gözükseler de aslında büyük ülkelerin güdümünde hareket eden organizasyonlardır. Bu kuruluşlar tarafından yapılan yardımlar ile yardım alan ülkelerin piyasaları gelişmiş ülkelere açılmakta ve gelişmiş ülkeler için yeni pazarlar oluşturulmaktadır. Eskiden değerli emtiaların gelişmemiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru aktarılması şeklinde gerçekleşen sömürge faaliyetleri, daha sonraki dönemlerde enerjinin gelişmiş ülkelere onların kontrolündeki uydu devletler vasıtasıyla taşınması olarak evirilmiştir. Günümüzde ise bu sömürge faaliyetleri gelişmiş ülkelerin sahip olduğu uluslararası örgüt ve şirketlerin gelişmemiş ülke pazarlarında baskınlık kurması şeklindegerçekleşmektedir.

Yeni düzenin önemli olaylarından olan Ukrayna-Rusya Savaşı

Yaklaşık 40 gündür süregelen bu savaş yeni dünya düzeninde yeni bir oluşum için büyük güçlerin verdiği mücadelenin yansımasıdır. Rusya’nın Ukrayna üzerinden elde etmek istediği kazanımlar aslında Rusya’nın dünya siyasetinde söz sahibi olmak için verdiği mücadeledir. Son yıllarda Rusya enerji ve gıda kalemlerinde sahip olduğu güçlü üretim ile başta Avrupa olmak üzere birçok ülkede etkinlik sağlamıştır. Bu etkinlik sayesinde ekonomik olarak güçlenen Rusya yaptığı son Ukrayna hamlesi ile hem NATO’nun etkinlik alanını kısıtlamak hem de Avrupa’ya varlığını daha net hissettirmek istemektedir. Ayrıca Ukrayna’nın enerji üretiminde ve taşınmasında önemli bir geçiş noktası olması bu bölgedeki hakimiyeti daha önemli hale getirmektedir. Enerjinin yanında Ukrayna gıda konusunda da önemli bir rakiptir. Özellikle buğday ve mısır iki ülke için önemli ihraç kalemleridir.

Yaşanan bu savaşa batının tepkisi

Ukrayna-Rusya Savaşı’na gelen tepkiler ağırlıklı olarak ekonomi odaklı olmuştur. Büyük güçler ekonomik olarak yaptırım seçeneğin de sınırları zorlasalar da askeri harekatlardan kaçınmaktadır. Bunun en önemli sebebi küresel bir güç olan ve nükleer yeterliliği belirsiz olan Rusya’nın yaratacağı zararın öngörülememesidir. Rusya bu gücünü Belarus’ta yaptığı tatbikatta açıkça göstermiş ve dünyaya net şekilde önemli bir tehdit olacağını göstermiştir. Nükleer gücünün yanı sıra Rus ordusu mevcut büyüklüğü ile dünya çapında bir askeri güç oluşturmaktadır.Ayrıca Kremlin yaptığı açıklamalarda vereceği kararlarda muhatabının ABD olacağını açıkça vurgulamıştır. Bu muhataplık hamlesinin altında yatan ana neden ise Avrupa Birliği’nin (AB) İngiltere’nin BREXIT hamlesinden sonra yeni lideri olmaya çalışanAlmanya ile Fransa’yı saf dışı bırakmak istemesidir. Bu sayede Avrupa’da yeni model bir hakimiyet alanı kurmak isteyen Rusya Ukrayna hamlesi ile Avrupa ile olan konumsal yakınlığını arttırmaktadır.

Başta ABD olmak üzere batılı devletler bu savaştan birden çok fayda sağlamaya çalışmaktadır.Batının bu savaştan elde etmeyi beklediği en büyük çıkarım Rusya’nın güç kaybetmesidir. Rusya uygulanan ekonomik yaptırımlar ve Ukrayna’da karşılaştığı yoğun direniş ile önemli kayıplar yaşamaktadır. Bu durum batı için Rusya’nın gücünün kırılması anlamına gelmektedir. Ayrıca dünya çapında uygulanan ekonomik yaptırımlar özellikle de SWIFT hamlesi ile Rusya’nın müttefiklerine başta dünyanın yeni gücü olan Çin’e karşı da bir mesaj verilmektedir.Bu sayede yeni dünya düzeninde dengeler korunmaya çalışılmakta ve Rusya’nın önemli ölçüde güç kazanması engellenmeye çalışılmaktadır.

Savaşın bütün etkilerini yaşayan Türkiye

Türkiye bu savaşa taraf olmamasına rağmen taraflardan sonra en çok etkilenen ülke olmuştur. Bunun sebeplerinin arasında iki ülkenin bizim için önemli ticaret partnerleri olması, ülkemizin konumu gereği bu ülkelerde yaşanacak gelişmelerden etkilenmesi ve iki ülkenin Karadeniz’de önemli taraflar olmasıdır. Tüm bunların yanında Rusya’nın Suriye’deki varlığı ve ülke sınırlarımızın güvenliği için Rusya ile olan ilişkilerimizin kontrol altında tutulması gerekmektedir. Çünkü Rusya ile yaşanacak olası bir gerginlik ülkemize Suriye’de bir tepki olarak dönebilecek ve bu durum ülkemizi zora sokabilecektir.Ayrıca son zamanlarda Ukrayna ile yakınlaşan ülkemiz hem askeri hem de ticari birçok konuda ortaklık kurmuştur. Türkiye bu iki ülkeyle sahip olduğu bu karmaşık ilişki yumağı nedeniyle bu savaşta net şekilde bir taraf olamamaktadır.Türkiye dünya kamuoyunu tepki vermeye çağırsa da ne Türkiye ne de dünya Rusya’ya karşı geniş çaplı bir tepki verecek durumda değildir. Ancak verilecek tepkiler ekonomik yaptırımlar ve ambargolar şeklinde gerçekleşebilecektir.

Ülkemiz bu savaştan birçok farklı alanda etkilenmiştir. Yaşanan savaşın ülkemiz için en önemli etkisi ekonomik alanda gerçekleşmektedir. Özellikle iki önemli kalemde enerji ve gıda da yaşanan önemli fiyat artışlarıhem ülke ekonomimiz hem de vatandaşlarımız için önemli ekonomik yük oluşturmaktadır. İlk kalem olan enerji, Rusya’nın hakimiyet alanının yüksek olduğu bir alandır. Özellikle petrol, doğalgaz ve diğer emtialarda Rusya’nın sahip olduğu hakimiyet yaşanan kriz ortamında fiyat artışlarına sebep olmakta ve bu durum küresel çapta petrol ve doğalgaz fiyatlarını arttırmaktadır.Enerji konusunda genel tüketiminin yüzde 70’i dışa bağımlı olan ülkemiz artan bu küresel fiyat artışlarından ciddi oranda etkilenmiştir. Her gün artan enerji fiyatları hem sanayi de hem de bireysel tüketimde etkisini göstermiştir. Artan maliyetler ile genel piyasada fiyatlar genel seviyesi artmış ve vatandaşımız için önemli yükler oluşturmuştur. Ülkemizde art arda yaşanan enerji ve yakıt zamları bu durumun en net göstergesidir.

Bir diğer önemli konu ülkemizde yaşanan gıda sıkıntısıdır. Ülkemiz için önemli ihracat ortağı olan Rusya ve Ukrayna’nın savaşması ülkemiz için önemli sorunlar yaratmaktadır. Özellikle dünyanın önemli buğday, tahıl, ayçiçeği ve mısır üreticilerinden olan bu ülkenin savaşması dünya genelinde gıda arzında kısılmaya sebep olmakta ve ülkemizde gıda sorunu yaşatmaktadır. Ukrayna yüzyıllardır Avrupa’nın tahıl ambarı olarak isimlendirilen bir ülke. Türkiye buğday ithalatının yüzde 85’ini, Lübnan yüzde 50’sini, Libya yüzde 43’ünü, Tunus ise yüzde 32’sini Ukrayna’dan gerçekleştirmektedir. Dünya genelinde ise buğday ihtiyacının en az yüzde 10’u Ukrayna’ya bağlı 14 tane ülke bulunmaktadır. Yaşanan savaş ile beraber Ukrayna’nın buğday üretimi ciddi zarar görmektedir. Bu sebeple dünya genelinde buğday fiyatları hızla artmaktadır ve daha da artması beklenmektedir. Öte yandan dünya genelinde son yıllardaki atağıyla dünya çapında önemli bir üretici haline gelen Rusya ile beraber Ukrayna dünya buğday ihtiyacının dörtte birini üretmektedir. Buğdaydan sonra en çok etkilenecek gıdalar ise Ayçiçek ve mısırdır. Ukrayna dünyanın en büyük Ayçiçek yağı üreticilerinden biridir. Ayrıca küresel çaptaki mısır ihtiyacının ise yüzde 16’sını Ukrayna üretmektedir. Ülkemiz ise kendi ihtiyacı olan ayçiçeğinin sadece yüzde 64’ünü üretebilmektedir. Geri kalan yüzde 36’sını ise ithal etmek zorundadır. Bu ihtiyacın ise yüzde 70’lik bölümü Ukrayna ve Rusya’dan sağlanmaktadır.

Ülkemiz için en önemli etkilerden biri ise ülkemizin en önemli taraf olduğu Karadeniz ve boğazlar konusudur. Daha önce Kırım’ı işgal eden Rusya’nın Ukrayna’nın Odessa Limanı’nı ele geçirmesi ile Karadeniz’de Rus etkisi önemli ölçüde artmıştır. Batılı ülkelerin Rusya’ya karşı hamle yapması ve savaş gemilerini Karadeniz’e göndererek Karadeniz’i Doğu Akdeniz gibi yeni bir donanmalar durağı olmasını engelleyen en önemli silahımız Montrö Anlaşması’dır. Kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk çağının ötesinde dehasını yeniden göstermiş ve yüzyıl ötesini gören öngörüsü ile ülkemizi bir kez daha önemli bir sorundan korumayı başarmıştır. Yaşanan bu savaş ile yakın zamanda tartışma konusu olan Montrö’nün ülkemiz adına ne denli önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu sebeple yapılması planlanan Kanal İstanbul projesinin statüsü ve politik zemini iyi incelenerek oluşturulmalıdır. Bu projenin hukuki zemini iyi düşünülmeli ve Kanal İstanbul projesi Montrö Anlaşması’nın alternatifi ya da kaçış rotası olmamalıdır. Bu coğrafyada ülkemizin sahip olduğu potansiyel tehditler altında elimizi güçlendiren önemli bir kozun bu proje ile kaybedilmeyeceğinden emin olunmalıdır. Karadeniz’in güvenliği ülkemizin güvenliği için vazgeçilmez bir unsurdur.