< < Ukrayna İle Yeniden Başlayan Finlandiyalılaşma Ve Türkiye


Ukrayna İle Yeniden Başlayan Finlandiyalılaşma Ve Türkiye

Yazan  29 Mart 2014

Giriş

Günümüzdeki Ukrayna toprakları M.Ö. 2. yüzyıldan başlayarak bugüne kadar Ostrogotlar, Hunlar, İskitler, Ön Bulgarlar, Hazarlar, Kiev Knezliği, Bizans imparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Rusya İmparatorluğu, Sovyetler Birliği, Nazi Almanyası ve tekrar Sovyetler Birliği kontrolüne girdi. 8 Aralık 1991 tarihinde Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna ortak bir karar alarak, Sovyetler Birliği'ni resmen ortadan kaldırmaya karar verdiler. Kiev Knezliği günümüzdeki Rus, Beyaz Rus ve Ukraynalıların ortak kökeni olarak kabul edilebilir. Başkenti Kiev'de bulunan bu devlet aslında çok sayıda prenslikten oluşuyordu. 1569 yılında Litvanya ve Lehistan arasında imzalanan Lublin Birliği Antlaşması sonucunda Lehistan-Litvanya birliği doğdu. Ukrayna topraklarının büyük bir bölümü Lehlerin yönetimine geçti. Ukraynalı soylular Katolik dinini kabul ederek, Leh kültürünü benimsediler. Ukraynalılık bilinci daha ziyade köylü halk arasında şekillendi. Ukrayna’nın bugünkü sınırları yapay ve tesadüfidir. Sivastopol, meşhur Katerina tarafından Rus donanmasına üs olması için inşa edildi. Kruşçev, 1954’de sembolik bir jest olarak Kırım’ı Ukrayna’ya verdi. Doğu Ukrayna, 300 yıldır Rus İmparatorluğu’nun parçası idi. 1994’de yılında Kırım’da Rus Partisi seçimleri kazandığında başkan olan Yuri Meshkov, Rusya’ya ilhak olmayı istemiş ama Rusya bunu reddetmişti[1]. Ukrayna nüfusunun %27’si ülkenin daha çok doğusunda yaşayan etnik olarak Rus kökenlidir.  1993 yılında ABD’ye atılmak üzere 2.000 stratejik nükleer başlıklı ICBM’ye sahip olan Ukrayna’da bugün nükleer silah ve malzeme bulunmamaktadır.

Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra NATO’nun genişlemesi ile Batılı güçler için St.Petersburg’a olan mesafe 1.600 km.den 160 km.e indi. Arada tampon olarak sadece Beyaz Rusya ve Ukrayna kalmıştı. Rusya için “Soğuk Savaş Sonrası” dönem 2004-2005 yıllarında Batının örtülü demokrasi ağı, Ukrayna’daki rejimi Turuncu Devrim ile değiştirmeye kalkınca bitti. Ruslara göre Amerika, Ukrayna’yı da NATO’ya alıp Rusları en yakın halkasından kuşatmak istiyorlardı. ABD, son 20 yılda Ukrayna’da demokrasi geliştirme işlerine 5 milyar dolar harcadı. Ruslar, Ukrayna’da büyük bir çekilme yaşarken stratejilerini tekrar eski bölgelerde Rus etkisini kurmak şeklinde değiştirdiler. Rusya, tarihsel olarak Napolyon ve Hitler örneğinde olduğu gibi kendini stratejik derinliği ile korudu. Ukrayna’nın NATO’ya girmesi ile bu derinlik iyice azalacaktır. Ukrayna’nın en yakın noktasından Moskova’ya olan mesafe 480 km.dir. Sovyetler Birliği’nin Ukrayna’ya devrettiği Kırım ve Sivastopol, Rusya Federasyonu’nun 84 ve 85’inci bölgeleri olacak. Rusya, Ukrayna’sız imparatorluk olamaz. Kırım meselesinin Putin’in uzun vadeli oyununun başlangıcı olarak görenler azımsanmayacak ölçüdedir. Sırada Rusya’nın hemen dibinde 100 bin kişi ile tatbikat yaptığı Ukrayna’nın doğusu ile diğer bir Rus tatbikatının devam ettiği Moldova’nın Transdinyester bölgesi bulunmaktadır. Uluslararası ilişkiler böyledir, büyük güçler kendi çıkarları için iç dinamiklerinizle oynarken, başka biri gelir kolunuzu-bacağınızı koparır. Bu makalede, Ukrayna üzerindeki oyunların Türkiye’ye olası yansımaları üzerinde duracağız.

Ukrayna’da neler oluyor?

Aralık 1994’de Ukrayna’nın Sovyet dönemi nükleer silahları teslim etmesine karşılık, ABD, Rusya ve İngiltere, Budapeşte Memorandumu’nu imzalayarak Ukrayna’nın sınırlarına saygı gösterileceğini ve güç kullanmaktan ve tehditten uzak durulacağını imza altına aldılar Diğer nükleer güçler Fransa ve Çin de tek taraflı olarak güvenlik garantisi verdiler. 2009 yılında Obama ve Medvedev, Budapeşte taahhütnamesini teyid ettiler. 2007 yılında Estonya’ya siber saldırı düzenleyen, 2008’de Gürcistan’a saldıran Rusya, 2010 yılında kabul ettiği yeni stratejik doktrini ile en büyük tehdit olarak NATO’nun genişlemesini belirledi ve NATO füze savunma sistemini kendi nükleer güçlerine karşı bir tehdit olarak gördü. Putin, Ukrayna’da; Rus vatandaşların güvenliğinin sağlanması, Ukrayna’daki Rus kültürü ve tarihi bağlarının tanınması, Rus diline saygı, aşırı anti-Rus eğilimli siyasi partilerin çekilmesi, ülkeye sızan Batı uzantılarının çıkarılması, ABD’nin eski Sovyet devletlerine siyasi ve ekonomik müdahalesine son verilmesi amacı ile müdahale ettiğini savunmaktadır. Putin’in bu derece kararlı ve hızlı davranmasının arkasındaki nedenler araştırılıyor. Bulunan ilk neden Obama’nın başkanlığı aldıktan sonra Rusya ile ilişkilerde “yeniden ayar (reset)” politikası izlemesinin Rusya tarafından ABD’nin zayıf olduğu şeklinde algılanmasıdır. Öte yandan geçtiğimiz yıllarda AB ve IMF tarafından Ukrayna’ya dayatılan reçeteler acı idi. Ukrayna milliyetçiliği, Rusya kadar Brüksel’i de sevmiyordu[2]. Almanlar, Ukrayna’nın AB üyeliğine her zaman soğuk baktılar.

Rusya ile kriz yönetiminde Avrupa’nın en büyük sorunu Alman dış politikasının Rusya konusunda çok fazla ileri gidemeyecek olmasıdır. Her ne kadar Almanya, Ukrayna’daki ayaklanmayı desteklemiş ve Rusya’nın işgaline karşı gelmiş olsa da bu çok sert bir tutum değildi. Almanya’nın çelişkisi eğer Rusya’yı gözmezden gelirse başta Polonya ve Baltık bölgesi olmak üzere NATO üyelerinin güvenini kaybedecektir. Öte yandan Avrupa’yı bir birlik olmak için çaba sarf eden Almanya, kendi eliyle bölmüş olacaktır. Almanlar ve Doğu Avrupa’daki eski Sovyet devletleri Rus doğal gazına bağımlı hale geldiler. Ukrayna, %60’dan daha fazla oranda gaz ve %50 kadar hammadde ihtiyacını Rusya’dan karşılamakta ve bu AB’nin karşılayabileceği bir miktar değildir. Ukrayna’nın Batıya 13 milyar dolar borcu var ve Rusya işgalden önce 15 milyar dolar vaat etmişti. Almanya, IMF yolu ile çözüm önerdi ama IMF’nin yöntemleri anastezi yapmadan ameliyat olduğu için hasta genelde acıdan ölmekte ya da iyileşse bile acı devam etmektedir. 25 milyar dolar yardım beklenirken ABD, 1 milyar dolar verdi. Kısaca Ukrayna’da Batı yanlısı bir rejim kalsa bile acı ve çalkantı devam edecektir. Borç, doğal gaz ve gümrük üçgeninde sıkışan Ukrayna, bağımlı olmaya devam edeceği Rusya’ya yüzünü dönecektir. Ukrayna için artık devrim değil, kurtuluş zamanıdır. Batı ise kurtuluş değil, savuşma derdindedir. Bu amaçla herkesin kazanacağı bir çözüm yaftası kullanılmaktadır. Zbigniew Brezinski tarafından yapılan Finlandiyalılaştırma önerisine göre; Ukrayna’ya Rusya ve ABD ile ekonomik ilişkilere müsaade edilecek ama herhangi bir askeri ittifaka giremeyecektir. Henry Kissinger ise Belçika’ya 16-19. yüzyıllar arasında uygulandığı gibi Ukrayna’nın da uluslararası olarak garanti edilmiş tarafsızlık statüsü verilmesini teklif etti[3].

Putin, modern dünyada bir Neo Çar olarak yavaş yavaş Rusya’nın sınırlarını genişletmekte, komşu ülkelerin zayıflıklarını ve bu ülkelerdeki etnik farklılıkları kullanmaktadır. Ruslara göre Batı, Sırbistan’ın toprak bütünlüğünü göz ardı ederek Kosova’yı tanıdı şimdi aynısını kendileri yapıyor. Putin, önceki Çarlar gibi minimum güç kullanarak maksimum sonuç almaya çalışıyor. Çok büyük bir risk görmedikçe komşu diğer bölgelerde de bunu yapmaya devam edecektir. Bundan sonrası için Rusya’nın bir kaçını birleştirerek uygulayabileceği beş seçeneği bulunmaktadır. İlk seçenek Ukrayna’ya örtülü yollarla etki ederek en azından nötr kalmaya zorlamaktır. İkinci seçenekte Doğu Ukrayna’yı işgal etmeyi seçebilir ki, bu ülkede hiç bitmeyecek ayaklanmaları ve Rus düşmanlığını besler. Üçüncü seçenek Rusya’nın Batılıların doğrudan destek olamayacağı Kafkasya, Moldova ve Baltık ülkelerindeki Rus azınlıkları üzerinden yeni güç girişimlerinde bulunmasıdır. Dördüncü olarak Doğu ve Orta Avrupa’da Polonya’dan Bulgaristan’a ekonomik baskı ile bu ülkeleri nötralize etme yolunu seçebilir. Batılıların ekonomik yaptırımlarına karşı petrol ve doğal gazı kesebilir. İran, Suriye, Venezülla gibi pek çok sorunlu ülke ile ilgili politikalarını geliştirerek ABD’yi zor durumda bırakabilir. İran nükleer programı ile ilgili Viyana görüşmelerinde tavır değiştirebilir, en azından ekonomik yaptırımlara uymayarak  anlaşmayı uygulanamaz hale getirebilir[4]. Ama asıl tehlike Rusya’nın toprak bütünlüğü ilkesini Azerbaycan, Gürcistan ve Moldova’da da uygulayarak referandum ile yeni bölünmeler yaratmasıdır.

Ukrayna’dan sonra savaş olasılıkları

ABD, 6 Mart 2014’de iki önemli hedef ortaya koymuştu; Rusya’nın askeri güçlerini çekmesi ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün sağlanması. Ancak, çok güçlü askeri girişimler olmadıkça bu hedeflere ulaşamaz. ABD’nin Rusya’yı Kırım’da bulunan 20.000’den fazla askerini çekmeye ikna etmesi zor gözüküyor. En şahin Amerikalı siyasiler; Putin’in etrafındaki Rus oligarşisine ağır ekonomik yaptırımlar uygulamayı, Polonya ve Baltık ülkeleri gibi NATO üyelerine askeri desteği artırmayı, ABD savaş gemisi USS Truxton’ı Karadeniz’e tatbikata göndermeyi, Rusya’ya dünya genelinde diplomatik izolasyon uygulamayı öneriyor. Nitekim bunların bir kısmı yapılmaya başkandı bile. Ukrayna’daki demokratik süreci ve kurumları tehdit ettiği belirlenen Rusların mal varlıklarını dondurma ve vize sınırlamaları 6 Mart’ta başladı. Kongre ve Senato, Ukrayna’ya 1 milyar dolarlık yardım paketini kabul etti. ABD  Almanya’daki Ramstein hava üssünden 12 adet F-16 savaş uçağını Polonya’ya gönderdi. İngiltere’deki Lakenheat üssünden ise 6 adet F-15C, Baltık bölgesine devriye görevi için gitti[5]. Polonya ile askeri eğitim ortaklığı genişletildi[6]. Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya alınması ile ilgili çalışmalar ise beklemededir. Bu arada akla BM geldi ve Rusya’nın BM Şartnamesi’nin temel maddesi olan; “Bütün taraflar uluslararası ilişkilerinde bir ülkenin toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığıan karşı tehdit ya da kuvvet kullanmaktan kaçınmalıdır” sözü hatırlandı. ABD, son 20 yıldır bunu unutmuştu. Şimdi bir yandan caydırma diğer yanda güvence arasında bir denge arıyor.

Rusya’nın satranç oyununun Kırım’da bitmeyeceği açıkça görülmektedir. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Varşova’ya giderek eğer Polonya ve Baltık ülkelerine bir Rus müdahalesi olursa NATO müttefiklerinin desteğini alacaklarını açıkladı[7]. Ancak, ABD savaşa girer mi ya da NATO ne yapabilir sorusu gündeme geldi. Ukrayna ittifak üyesi olmadığı için NATO zaten kolektif savunmayı öngören Madde 5’i dikkate almadı. Ukrayna’nın işgali Hillary Clinton tarafından 1938 yılında Hitler tarafından Çekoslavakya’nın işgal edilerek, Almanya’ya ilhakına benzetildi. Biden, Estonya devlet başkanı Thomas İlves’e de ittifakın kolektif savunma yükümlülüğü olan Madde 5’i uygulayacağı garantisini teyit etti. Bundan hemen sonra Rusya, Estonya’nın bu ülkedeki Ruslara davranışlarından endişe ettiğini ifade etti. Estonya nüfusunun %25’i etnik Ruslardan oluşuyor. Kırım’da ‘Rusların bütünlüğü’ ilkesini uygulamıştı. Eğer Estonya’da bir ayaklanma çıkarsa Moskova, R2P[8] çerçevesinde Estonya’ya girebilir mi? Obama, böyle küçük bir ülke için Moskova ile savaşı göze alır mı? Madde 5, “Üye ülkelerin silahlı kuvvet kullanımı da dâhil gerekli tedbirleri almasını” öngörmektedir. Yani ABD, Madde 5 kapsamında kuvvet kullanmayı gerekli görmediği tezi ile durumu geçiştirebilir. Tıpkı Suriye’de olduğu gibi bir kırmızı hatta gelince durabilir. Böyle bir durumda Estonya da toprak kaybeder ama NATO’nun varlığı tartışılır hale gelir ve böylece Putin asıl amacına ulaşmış olur.

Resim: 6 Mart 2014 günü İstanbul Boğazı’ndan geçen USS Truxtun Destroyeri

Diplomatik baskı, G-8 ve OECD’den çıkarılması ya da diğer yaptırımlar ne Rusya’yı yolundan döndürebilir ne de Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü sağlayabilir. ABD ve NATO’nun yapabileceği şeyler bazı ülkelere şimdiden sembolik birlik göndermek, Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO üyeliğine devam etmek gibi bazı seçenekler ile sınırlıdır. Ancak, bunlar Rusya’yı daha da tahrik edebilir. Rusya’nın Ukrayna’nın doğusundaki Rusça konuşan nüfusun korunmasına yönelik bir askeri harekât girişimi yanında, Rusya’nın bu tür oldu-bittileri eski Sovyet Cumhuriyetlerinde de uygulamaya koyması, Rusya’nın kendine yaptırım uygulayan ülkelere daha ağırlarını uygulama ihtimali vardır. Rusya, Doğu Avrupa ve Baltıklar yanında Ortadoğu ve Orta Asya’da da yeni maceralara girişebilir. Özellikle İran, Suriye ve Afganistan konusunda Batının karşısına yeni politikalar ile gelebilir. Rusya’ya karşı kullanmak için iki ülkenin adı geçmektedir; Çin ve Türkiye. İki ülkenin de Orta Asya’da Rusya’nın hegemonyasını önlemek için bir stratejik dialog başlatması hatta bir güvenlik yapısı oluşturması konuşulmaktadır[9]. Öte yandan, Rusya’nın ilişkilerini geliştirdiği Çin’in Orta Asya stratejisi henüz belirsizdir. Rusya’nın Kırım bölgesinde oturanların ayrılmak için yasal haklarının olduğu iddiası Kaliningrad bölgesindeki 1 milyon kişinin de AB’ye katılma hakkı konusunu gündeme getirdi[10]. Ukrayna bağımsız bir ülke ama Kaliningrad’ın statüsü tartışmalıdır. Batı burayı bir referandum ile Rusya’dan kurtarma seçeneği üzerinde çalışmaktadır.

Türkiye’yi bekleyen tehlikeler

II. Dünya Savaşı esnasında Nazilerle işbirliği yaptıkları gerekçesi ile sürgüne gönderilen Kırım Tatarlarının bir kısmı ancak Stalin’in ölümünden sonra geri dönebildiler. Dışişleri Bakanlığı’na göre Kırım nüfusunun %12’si Türkçe konuşan, Sünni Müslüman Tatarlardan oluşuyor. Kırım’da 300.000 kadar Tatar yaşamaktadır. Kırım’daki gelişmeler Türkiye için ne görmemezlikten gelebileceği, ne de çok üzerine gidebileceği bir konudur. Bunun nedenleri arasında Rusya ile olan ilişkilerin getirebileceği ağır fatura yanında, ABD’nin son 20 yılda Karadeniz’de Türkiye’nin dengelerini sarsmaya yönelik girişimlerinin verdiği duyarlılık da bulunmaktadır. Bununla beraber Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Kırım’da emri vaki şeklinde ve meşruiyeti olmayan bir referandum yapıldığını beyan ederek Batı ile uyumlu bir çizgi ortaya koydu. Davutoğlu, 16 Mart 2014’deki referandumu boykot ettikleri için Kırım Tatarlarına teşekkür etti. 1853-1856 Kırım Savaşı ve II. Dünya Savaşı esnasında yaşanan sürgünler ve acı hatıralar nedeni ile Kırım Tatarları, Rusya yerine Ukrayna içinde yaşamayı daha çok tercih edeceklerdir. Kırım, Türkiye için iki açıdan önemli; biri, Kırım Tatarları’ndan geriye kalanların uğrayacağı yeni bir asimilasyon tehlikesi, diğeri ise Karadeniz’de suların ısınıyor olması. Kırım’daki Rus yanlısı yetkililer Tatarlara temsil hakkı ve toprak sahibi olma ve finansal yardım garantisinden bahsetmektedirler[11]. Türkiye, Irak’ın kuzeyi yerine Kırım’ın gelişmesi için Rusya ile ekonomik projeler konusunda anlaşmalar yapabilir. Rusya’ya AB’nin ihracatı 100 milyar dolar civarındadır. Yıllık 35 milyar dolar ticaret yaptığımız Rusya’nın gazı ve turisti Türkiye için çok önemlidir. Ancak, Batının yeni yaptırımları Türkiye’yi de buna katılmaya zorlayabilir.

Referandum sonuçlarını kabul etmeyeceğini açıklayan Ankara’nın bundan sonra izleyeceği politikanın NATO’nun kanatları altında gelişeceğini tahmin etmek zor değildir. Türkiye, Ukrayna ve Rusya ile komşu olan tek NATO ülkesi ve Kırım ile doğrudan deniz hattı bulunduğundan izleyeceği stratejinin NATO’nun ötesinde çok daha dikkatli ve akıllıca olması gereklidir. Ortadoğu’da bölgesel güç olacağım diye terör bataklığına düşen Türkiye, şimdi Rusya karşısında çok zor askeri seçeneklerle karşı karşıya kalabilir. Türkiye’nin başının Rusya ile belaya girmesi en çok Esat’ın hayali olacaktır. Rusya ile ilişkilerini geliştirmek isteyen Mısır da bu sevince katılacaktır. Bu etme-bulma dünyasına uluslararası ilişkiler literatüründe “coğrafyanın öcü” adı verilmektedir. ABD ve NATO, Karadeniz’in etrafındaki müttefiklerini takviye etmeyi düşürken, Karadeniz’e komşu olmayan NATO ülkelerinin denizde rotasyonlu savaş gemisi bulundurmasını değerlendiriyor. Türkiye’nin Montreux hassasiyeti bilindiğinden Karadeniz ile ilgili sınırlamalar yeniden ele alınacaktır. Rusya’nın bir saldırısına karşılık NATO’nun savaş gemileri ile bir karşılık vermesi konuşulmaktadır[12]. Rus savaş uçaklarının Türkiye’ya yakın uçma ihtimaline karşılık Karadeniz sahillerinde hava devriyeleri kullanılması, bu müşterek devriye faaliyetlerinin Türkiye’nin liderliğinde Romanya, Bulgaristan ve Gürcistan’ın katılımı ile yapılması düşünülmektedir. Türkiye, Batılı güçlere ve NATO’ya doğrudan bağımlı politikalar yerine kendi gerçeklerine uygun politikalar geliştirmelidir. Türkiye’nin Güneydoğu Avrupa, Karadeniz, Kafkasya ve Orta Asya’daki statüsü ve çıkarları Batı yaklaşımları ile önemli farklılıklara sahiptir.

Önümüzdeki en az 5-10 yılda Rusya’nın etrafındaki yakın coğrafyada yeni tampon ülkeler oluşturmaya çalışacağını söyleyebiliriz. Ukrayna’yı Beyaz Rusya ile olan ittifakına çekmek ilk önceliği olacaktır. Sonra sıra Moldova ve Gürcistan’a gelecektir. Müteakiben Rusya’nın rolünü azalttığı için doğal gazının Batıya gitmesinden memnun olmadığı Azerbaycan’a sıra gelecektir. Ermenistan zaten tamamen Rusya’nın kontrolündedir. Orta Asya’da da Rusya’ya problem çıkaracak bir ülke yoktur. Rusya’nın bu kadar sınırsızca büyümesi Türkiye’nin çıkarına değildir. İşin aslı Türkiye, son on yıldır Türk dünyasını Ruslara teslim etmiştir. Türkiye, bulunduğu coğrafyada yalnız ve pasif bir duruma mahkûm edilmiştir. Türk dış poliikasının dibe vurduğu, Suriye’ye gönderilecek dört adama kaldığı bir dönemde, milli düşünen bir hükümetle yeni bir vizyon oluşturmanın tam zamanıdır. Bu politika yumuşak ve akıllı gücü temel alan bir güç projeksiyonu içinde kendine uzun vadeli hedefler seçmelidir. Bu hedeflerin başında kan kardeşliğimiz olan Ukraynalılar ile mevcut dostluk ilişkilerimizi daha da üst düzeye taşımamız gelmektedir. Türkiye’de Ukrayna uzmanı olmaması büyük bir eksikliktir. Türkiye-Ukrayna-Azerbaycan-Pakistan arasında dostluk halkası oluşturulmalı ve şartlar uygun olduğunda bu oluşuma Gürcistan da katılmalıdır. Diğer bir yaklaşım sadece Kırım değil, 2 milyon Kazan Tatarı ve Sibirya’daki Tatarları da sahiplenen bir dış politika izlememizdir. Rusya Federasyonu, Kırım’ı işgal etmekle içindekilerden sonra dış tarafına da bir mayınlı bölge kurmuştur. Ekonomisi çöktükçe bu mayınlar birer birer patlayacaktır.

Sonuç

Amerikalıların Putin ile ilgili şikâyetlerinin başında hala 19. yüzyıl politikaları ile bir ülkeyi işgal etmesi ve milliyetçiliğin dünyanın pek çok yerinde ölmemiş olması gelmektedir. Polonya, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Türkiye, Balkanlar, İsrail, İran, Arap ülkelerinin çoğu, Pakistan ve Doğu Asya milliyetçiliğin orta ve yüksek şiddette olduğu coğrafya olarak tanımlanmaktadır[13]. Milliyetçiliği yok ederek dünyayı kaosa sürükleyeceğini ve ulus-devlet yapılarının yok olduğu bir gölde suların çekilmesi ile balıkları daha rahat avlayacağını düşünen Batının demokrasi ve insan hakları söylemli rejim değiştirme oyunu Ukrayna’da nakavt oldu. Türkiye’de ise bu oyun çok önemli ve tehlikeli bir viraja geldi. Batının Kırım’ı verip, Ukrayna’nın geri kalanını kurtarması en iyi çözüm gibi gözükse de Rus enerjisine bağımlılığı, borçlarını ödetecek olması gibi nedenlerle tamamen Rusya’nın kontrol etmesine bile göz yumulabilir. ABD, Asya-Pasifik bölgesinde Çin ile rekabete giderken, yanına çekmeyi ve hatta füze savunma sistemine ortak etmeyi düşündüğü Rusya ile ilişkileri ne kadar riske atabilir? ABD, 1939’dan beri böyle durumlarda uyguladığı politikayı uygulayacaktır; maksimum askeri ve ekonomik yardım, minimum askeri varlık[14]. Karadeniz’in kuzeyinde güç dengesinin korunması Rusya için hayati ama ABD için o kadar önemli değildir. Bu yüzden ABD, sıfır toplamlı bir rekabete girmeyi gerekli görmemektedir[15]. Finlandiyalılaştırma konsepti bu anlamda hem Rusya hem de ABD’nin çıkarlarına hizmet eden bir Soğuk Savaş yaklaşımı olarak gündemdedir. Dikkat edelim, biz de en azından bazı bölgelerimizde Finlandiyalılaşmayalım…

 


[1]Andranik Migranyan: Moscow Doesn’t Want to Intervene, But… (February 28, 2014).

[2]David C. Hendrickson: The West's Illusions About Ukraine, (March 11, 2014).

[3]Graham Allison: A “Belgian Solution” for Ukraine?, (March 15, 2014).

[4]Paul Pillar: Russia, Sanctions, and Politics in Iran, National Interest, (March 22, 2014).

[5]Jennifer H. Svan and John Vandiver:US F-16s, Troops to Poland Over Ukraine Crisis, Stars and Stripes, (Mar 11, 2014).

[6]Daniel R. DePetris, Erik French: The Ugly, Pointless Domestic Fight Over Ukraine, New York Times, (March 19, 2014).

[7] James S. Robbins: Would America Go to War with Russia? National Interest, (March 22, 2014).

[8]Responsibility to Protect (Koruma Sorumluluğu)

[9]Zalmay Khalilzad: A Playbook for Denying Putin Strategic Victory, (March 21, 2014).

[10]Dick Krickus: Kaliningrad: Russia's Own Breakaway Region? (March 21, 2014).

[11]Semih İdiz: Turkey faces 'geography’s revenge' in Crimea, Al Monitor, (March 21, 2014).

[12]Job C. Henning, William Courtney: Don't Just Sanction Russia, Deter It, The National Interest, (March 18, 2014).

[13]Dov S. Zakheim: Wishes Won't Stop Bullies Like Putin, (March 21, 2014).

[14]George Friedman. Russia Examines Its Options for Responding to Ukraine, Geopolitical Weekly, (March 18, 2014).

[15]Paul R. Pillar: Ukraine and the Zero-Sum Impulse, The National Interest, (March 16, 2014).

Sait Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display