PYD’yi Terör Örgütü Görmemek!!!

Yazan  29 Kasım 2018

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi James Jeffrey “Suriye’de yerel bir ortak olmadan ülkenin kuzeydoğusunda varlığımızı sürdüremezdik ve daha bitmemiş olan DEAŞ ile mücadeleyi devam ettiremezdik.

Bu yerel ortak, 2014’ten bu yana PKK’nın Suriye uzantısı olan ancak PKK gibi terör örgütü olarak tanımadığımız PYD’dir.”[1] şeklinde bir açıklama yaptı.James Jeffrey’nin konuya yönelik ilk açıklaması da bu değildi. Jeffrey, 2018 yılı başında yaptığı bazı açıklamalarda; “PYD ile YPG, PKK’nın Suriye koludur” ve “Hiç şüphe yok ki PYD ve onun askeri kanadı olan YPG, ana örgüt PKK’nın unsurlarıdır”[2]ifadelerini defaten kullanmıştı.

Türkiye açısından bakıldığında “malumun itirafı” olarak nitelendirilebilecek ABD üst düzey yetkilisinin açıklaması, ABD’nin terör örgütüne destek veren ülke statüsü kazanmasına kadar gidebilecek nitelikte…

Yaklaşık bir yılı aşkın bir süre önce benzer bir itirafta bulunan ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas da; “Türkiye’nin, terör örgütü PKKile ilişkili görmesi sebebiyle YPG’ye isim değiştirme tavsiyesinde bulunduklarını, bunun üzerine örgütün, adını Suriye Demokratik Güçleri (SDG) olarak değiştirdiğini”[3] söylemiş, bir terör örgütünü terör örgütü sıfatından nasıl kurtarmaya çalıştıklarını açıklamıştı.

Jeffrey ve Thomas, PYD’nin PKK’nın Suriye kolu olduğunu kabul konusunda yalnız değiller… Örneğin, IŞİD’e Karşı Koalisyon Sözcüsü Albay Dorrian 3 Mayıs 2017’de telekonferansta sorulan bir soru üzerine “SDG’nin bir parçası olan PKK” cümlesini ağzından “kaçırmış”, hemen ardından YPG demek istedim düzeltmesi yapmıştı. 28 Nisan 2016’da dönemin ABD Dışişleri Bakanı Ashton Carter Kongre konuşmasında “PYD’nin PKK ile bağları olduğunu” onaylamış, Orta Doğu Politikalarından sorumlu ABD Savunma Bakan Yardımcısı Andrew Exum, 9 Mayıs 2017’de “YPG yabancı bir terör örgütüdür. YPG ile PKK arasında bir fark yoktur” demişti.[4]

Daha da önemlisi ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Daniel Coats tarafından Şubat 2018’de hazırlanan, “ABD İstihbarat Topluluğunun Dünya Genelinde Tehditler Değerlendirmesi” başlıklı raporda YPG terör örgütü için açıkça “PKK’nın Suriye’deki milisleri” ifadesini kullanıldı. YPG’nin Suriye’de muhtemelen bir çeşit özerklik arayışına gireceği ancak bu girişimin Türkiye, Rusya ve İran’ın direnciyle karşılaşacağının da vurgulandığı rapor[5] dahi, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi James Jeffrey’nin PYD’yi terör örgütü olarak görmesine yetmemişti…

PKK/PYD terör örgütünün bu konudaki söylemlerine bakınca ise komik denebilecek açıklamalara rastlanabiliyor. KCK’nın bir parçası olan, teröristbaşının talimatıyla kurulan, çekirdek kadrosunu binlerce Kandil kökenli PKK teröristinin oluşturduğu PYD, Öcalan’ın görüşlerini benimsediklerini ancak PKK ile bağlarının olmadığını öne sürerek ABD oyununu sürdürüyor. Benzetme yapmak gerekirse bu durum; herhangi bir örgütün Usame bin Ladin’i ve onun görüşlerini esas alan bir yapıda olup ve ancak Kaide terör örgütü ile herhangi bir bağlantısı olmadığını iddia etmesine benzetilebilir.

Kriz ve çatışma hallerinde sorunları devlet dışı aktörlerle ve dahası terör örgütleriyle iş tutarak çözme yöntemini benimseyen, “bana dokunmuyor bin yıl yaşayabilir” gözüyle baktığı terör örgütlerini besleyip, büyütüp kendi menfaatleri doğrultusunda kullanan ABD, açıkça ifade ettiği şekilde İran’ın Suriye’deki varlığını sonlandırmak, Suriye’de siyasi çözümün önünü açmak ve güya IŞİD tehdidini bertaraf ettirmek maksadıyla PKK terör örgütü ile ortalık yapıyor. Açıkça ifade edemediği ise; Türkiye’yi güney sınırlarından itibaren çevreleyecek bir PKK terör devletçiği yaratarak bölgede İsrail devletinin korunmasını sağlayacak yeni yapılar ortaya çıkarmak.

Aslında ABD an itibarıyla sesli olarak dile getirmediği bu üstü kapalı amacını; adını “demokratik” koyarak süsledikleri SDG’nin sözde flamasında açıkça gösteriyor. Sarı renkle boyanmış bir Suriye haritasını tam ortadan Fırat Nehri ile ikiye bölen bu sözde sembol, gelecekte ABD menfaatleri çerçevesinde oluşturulacak muhtemel terör devletçiğinin sınırlarını gösteriyor.

TSK’nın Zor Mağar bölgesine yönelik topçu atışları sonrası Pentagon sözcüsünün Türkiye ve Suriye’deki terör oluşumu SDG’yi aynı seviyede gösteren “Tüm tarafları gerilimi tırmandırmadan kaçınmaya teşvik ediyoruz”[6] şeklindeki kabul edilemez nitelikteki açıklaması; ABD Savunma Bakanı James Mattis’in dile getirdiği ve kimi kimden koruyacağının henüz belli olmadığı gözlem noktaları kurulması kararıvb. son dönemlerde yaşanan gelişmeler, ABD’nin PKK/PYD terör örgütüne her alanda nasıl da kol kanat gerdiğini, sarı zemine işaretlenmiş sembol de görülen PKK devletçiğini kurma girişimlerini destekliyor.

Kendilerini ikna edip etmedikleri, inanarak söyleyip söylemedikleri bilinmez ama Türkiye’yi oyalamak ve biraz da gönlünü almak adına, propaganda tekniklerinden sayılan parlak anlamlı sözlerin kullanılması tekniğini sürekli uygulamaya çalışan ABD’li yetkililer;

            -           “PKK/PYD terör örgütü ile ortaklıklarının taktiksel ve geçici olduğunu”,

            -           “Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarını anladıklarını”,

            -           “PKK terörü ile mücadelede Türkiye ile iş birliğini sürdürdüklerini”,

            ­-           Kurulacağını açıkladıkları gözlem noktalarının “Türkiye’nin DEAŞ’dan korunmasını sağlayacağını”[7] sürekli tekrar ederek Türkiye’yi PKK/PYD terör örgütü ile iş birlikleri konusunda yumuşatmaya, bölgedeki varlıklarını meşru kılmaya, PKK/PYD terör örgütü varlığını Türkiye’ye kabul ettirmeye çalışıyorlar. Bu arada değinmeden geçmeyelim, kullandıkları argümanların içerisinde en yakışıksız olanı belki de Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarını anladıklarını ifade etmeleri. Sanki Türkiye’nin meşru olmayan güvenlik kaygıları da varmış ve ABD’li yetkililer meşru olanları anlayışla karşılıyormuş gibi bir algı yaratma çabaları da gözlerden kaçmasın…

Türkiye’yi beka sorunu ile karşı karşıya bırakanbir strateji izleyen ABD yönetimi, bir yandan terör örgütü ile iş tutarken diğer yandan silah, teçhizat, malzeme ve askeri eğitim desteği ile PKK/PYD terör örgütüne kapasite inşa ediyor. Bu kapasite inşasından; zırhlı araçlarla manevra kabiliyeti kazanan, ABD özel kuvvetlerinden muharebe eğitimi alan, arazide iletişim kabiliyetlerini teknolojik imkânlarla geliştiren, sahada sanki bir düzenli birlikmiş gibi hava kuvvetleri desteğini kullanabilen bir terör yapılanmasının anlaşılması gerekiyor.

Tüm bunları bir arada değerlendirdiğimiz de; Türkiye için güvenlik sorunu halinden çıkan ve beka meselesi haline dönüşen PKK/PYD terör örgütü mevcudiyetini 2015 yılından bugüne kadar PKK/PYD terör örgütüne silah ve malzeme yardımıyla güçlendiren ABD’nin,hukuka uygun hareket etmeyen ve “NATO ortağı” Türkiye’ye karşı hasmane bir tutum takındığını, bütün platformlarda dile getirmek gerekiyor.

ABD her ne kadar “PKK’nın Suriye uzantısı olan ancak PKK gibi terör örgütü olarak tanımadığımız PYD” şeklinde bir tanımla yapsa da, kendi iç hukukuna dahi ters düşen bir şekilde PKK/PYD terör örgütünü desteklemeye devam ettiği açıkça görülüyor. Bilindiği üzere ABD, Suriye’de kendisine ortak olarak seçtiği PKK/PYD terör örgütünü ABD Güvenlik İşbirliği Programının[8] 1209 nolu yetkilendirme yazısında yer alan hususlar çerçevesinde yürütüyor.1209 nolu yetkilendirmede;Suriye’de askeri yardımın, “ABD Savunma Bakanlığının, uygun bir şekilde araştırılarak incelenen, “güvenlik soruşturmasından” geçmiş[9] Suriyeli muhaliflere ve diğer Suriyeli grup ya da kişilere yardım edilmesini kapsadığı” ifade ediliyor.

ABD Güvenlik İşbirliği Programının 1209 nolu yetkilendirme yazısında dikkat çekici olan husus, yardım programının uygulanmasına yönelik “kısıtlamalar” bölümünde karşımıza çıkıyor. Bu bölümde, kurallara sıkı sıkıya bağlı bir şekilde araştırılan ve incelenen, güvenlik soruşturmasından geçmiş olan (vetted), yardım alacak kişi ya da grupların,Suriye rejimi ya da başka bir aşırıcı şiddet örgütü (violent extremist organizations) ile ilişki içerisinde olmaması gerektiği de ifade ediliyor.Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in “Suriye’de yerel bir ortak olmadan ülkenin kuzeydoğusunda varlığımızı sürdüremezdik ve daha bitmemiş olan DEAŞ ile mücadeleyi devam ettiremezdik. Bu yerel ortak, 2014’ten bu yana PKK’nın Suriye uzantısı olan ancak PKK gibi terör örgütü olarak tanımadığımız PYD’dir.” itirafı, söz konusu 1209 nolu yetkilendirme yazısına tamamen ters düşüyor. ABD, kendi iç hukukuna aykırı şekilde, 1997 yılında yabancı terör örgütleri listesine eklediği PKK’nın Suriye uzantısı olarak kabul ettiği PYD’ye, “başka bir aşırıcı şiddet örgütü ile ilişki içerisinde olmasına rağmen silah, teçhizat ve malzeme yardımı yapıyor.

Türkiye’nin beka meselesi haline dönüşen ve zaman geçtikçe de çözümü zorlaşan Suriye’de PKK/PYD terör örgütü varlığı sorunu için ABD ile görüşmelerin ve diplomasinin sonuç vermeyeceği, ABD’nin Münbiç faaliyetleri ile ülkemizin Fırat’ın doğusuyla ilgilenmesini geciktirdiği, ABD’nin yaptığı milyonlarca dolarlık yatırımların karşılığını almadan PYD ile ilişkisini sonlandırmayacağı açıkça görülmektedir.

Suriye sahasında omuz omuza yola aldığı PYD terör örgütü tarafından kullanılan semboller, tüm alana yayılmış ve belki de ABD’den alınan ödeneklerle büyütülerek her yere asılmış teröristbaşı fotoğrafları, Kandil’den gelerek PYD saflarında yerine alan binlerce PKK’lı teröristin varlığı gibi birçok sebep ABD’nin PYD’yi terör örgütü olarak görmesine yetmiyorsa, görüşün netleştirilmesi için bir takım tedbirler alınıp, fotoğrafın ABD gözüne doğru yaklaştırılması gerekiyor.

Sorunun çözümüne zemin hazırlamak maksadıyla;

  • ABD’nin başta kendi iç hukuku olmak üzere hukuk kurallarına aykırı şekilde PKK/PYD terör örgütüyle ortaklık kurduğunu ortaya çıkaracak uzman çalışmalarının yapılması,
  • Yeterli hukuki verilerin toplanmasının ardından, meşhur Nikaragua kararı[10] da esas alınarak, Türkiye’nin Uluslararası Adalet Divanı’na başvuru yapması,
  • Yurt içinde ele geçirilen ABD menşeli silah ve teçhizatın envanterinin tutularak bu malzemelerin seri numaraları ile birlikte ABD makamlarına iletilmesi,
  • Sağ olarak ele geçirilen PKK/PYD terör örgütü mensuplarıyla yapılan mülakatlarda, PKK ve PYD terör örgütleri bağlantısını ortaya koyan ifadelerin bir araya getirilerek yabancı dillere çevrilmesi,
  • Üniversiteler, düşünce kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapılarak PKK/PYD bağlantısı ve ABD’nin bu örgüte yapmış olduğu yardımlara ilişkin yurtdışında seminerler, paneller, konferanslar düzenlenmesinin sağlanması,
  • ABD Senato ve Kongre üyelerinin sistematik bir biçimde konu hakkında bilgilendirilmesi,
  • ABD ulusal ve yerel medyasında konunun yer almasının sağlanması,
  • PKK/PYD terör örgütünün; zorla silahlandırdığı çocuk savaşçılar, demografik yapıyı değiştirmeye yönelik girişimleri, işlediği savaş suçları gibi konularda araştırma yapılmasının yolunu açabilecek desteklerde bulunulması ve sonuçların yabancı dillerde rapor haline getirilerek yayımlanması güç kullanmadan önce değerlendirilebilecek seçenekler gibi duruyor.

 

 

 

[1]              http://www.hurriyet.com.tr/dunya/son-dakika-abdnin-suriye-ozel-temsilcisinden-pkk-itirafi-41020853

[2]              http://www.haber7.com/yazarlar/taha-dagli/2754805-jeffrey-pkk-ugruna-kendi-kendini-yalanladi

[3]              http://www.milliyet.com.tr/abd-istedi-ypg-isim-degistirdi-dunya-2488906/

[4]              https://kyleorton1991.wordpress.com/2018/01/27/american-intelligence-acknowledges-anti-isis-coalitions-kurdish-partner-is-a-terrorist-group/

[5]                      http://www.hurriyet.com.tr/dunya/abdnin-istihbarat-raporunda-ypg-itirafi-40741387

[6]              https://www.sozcu.com.tr/2018/dunya/pentagondan-erdoganin-aciklamalarina-yanit-durumu-yatistirmak-icin-temastayiz-2711203/

[7]              https://www.aksam.com.tr/dunya/abd-onculugundeki-deas-karsiti-koalisyondan-gozlem-noktalari/haber-797654

[8]              Security Cooperation Programs, Fiscal Year 2017, Revision 17.1, 26 May 2017, Sf.4

[9]              Authorized assistance by DoD to appropriately vetted elements of the Syrian opposition and other appropriately vetted Syrian groups and individuals….

[10]             Eren Alper YILMAZ ve Orhan IRK, (2015), Nikaragua Divan Kararları Işığında Kuvvet Kullanma ve Meşru Müdafaa Sorunu, CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi Cilt:13, Sayı:2

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display