Mahmud Abbas ve ihanet!

Yazan  13 Temmuz 2009
Türk milleti, Filistin/İsrail sorununun başladığı andan bugüne canla başla Filistin halkının yanında yer almıştır. Filistin halkının uğradığı haksızlıkların, baskı ve zulmün ortadan kaldırılması için Türkiye devleti, halkıyla birlikte elinden her gel

Arap Devletlerinin Filistin konusunda takındığı tavra bakınca Türkiye'nin bu konuda üstüne düşeni fazlasıyla yerine getirdiğini söylemek mümkündür. Son olarak Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres'e "One minute" çıkışı da Filistin halkının Gazze'deki katliamına karşı gösterilen somut Türkiye tepkisiydi.

Türkiye'nin son zamanlarda Filistin-İsrail, Suriye-İsrail arasında barış tesisi için arabuluculuk bağlamında sarf ettiği mesai, kendi Kıbrıs meselesi için sarf ettiği mesaiden daha fazlaydı. Sonuçta Başbakan Erdoğan'ın, Filistinlileri korumak adına koyduğu "One Minute" tavrı, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirmişti. İsrail, Davos'tan sonra açıkça "Türkiye'nin arabuluculuğunu istemiyoruz" demiştir.

Başbakan Erdoğan'ın İsrail'e karşı koyduğu tavrın belleklerde tazeliğini sürdürdüğü bir sırada Filistin'in Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Kıbrıs Rum yönetimini ziyaret ediyor. Mahmud Abbas ile Rum Yönetimi Lideri Dimitris Hristofyas görüşmesi sonucunda yapılan açıklamada iki ülkenin her konuda ortak görüşe sahip oldukları ve birbirlerinin kaygılarına hak verdiklerini açıklıyorlar. İki lider her iki taraf için "işgalin" (Filistin İsrail işgali altında olduğunu belirtiyor. Rumlar ise KKTC'yi işgal toprağı olarak nitelendiriyor) sona erdirilmesi için ortak mücadele edeceklerini söylüyor. Görüşmeden sonra yapılan ortak açıklamada Hristofyas, Filistin'in Rum halkının "mücadelesine" verdiği destekten ötürü minettar olduklarını belirtiyor. Rum tezlerini İslam Konferansı Örgütü'nde savunduğu için Mahmud Abbas'a teşekkür eden Hristofyas, Ramallah'ta Rum temsilciliği açılacağını, Filistin'le ikili anlaşmaların hayata geçirileceğini söylemiştir. Mahmud Abbas da "Kıbrıs sorununda Rum tezlerini destekliyoruz" diyerek kesin olarak tarafını belirtmiş olmaktadır.

Mahmud Abbas'ın yaptığının adı, resmen ihanettir. Abbas'ın bu tavrı her şeyden önce İsrail'in işgali altındaki Filistin halkının çıkarlarına ihanettir. Eğer söylenenler gerçekse Mahmud Abbas, tek boyutlu değil çok boyutlu bir ihanetin altına imza atmıştır. Abbas, Kıbrıs'ta Rumların baskısı altında 1974 yılına kadar inim inim inleyen Kıbrıslı Müslüman Türklere ihanet etmiştir. Dahası gerçekte Filistin halkının çektiği acıyı iliklerine kadar hisseden Türkiye'ye ihanet etmiştir. Nihayetinde Mahmud Abbas, İslam'a ihanet etmiştir.

Bu ihaneti de yadırgamamak gerekiyor. Zira, Türkiye Başbakanı'nın bir süre önce "hapishanelerde tutulan Hamas yetkililerinin serbest bırakılmasına" ilişkin talebini eski İsrail Başbakanı Olmert şöyle cevaplıyor: "İsrail'deki tutuklu Hamas yöneticilerinin bırakılmasını Mahmud Abbas istemiyor".

Türkiye, her platformda Filistin'in çıkarlarını savunuyor: Mahmud Abbas ise eline geçen ilk fırsatta Türkiye'yi arkadan vuruyor. Filistin Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Mahmud Abbas'ın bu tavrı çok da anlaşılmaz değildir. Abbas'ın yaptığı iş, dedelerinin geçmişte yaptığından çok da farklı değil. Abbas'ın bu tavrı bir zamanlar İngiliz Lawrence'lerle işbirliği yaparak Kutsal toprakları ve bu arada Kudüs'ü canı pahasına savunan Osmanlı Türklerini arkadan vuran dedelerini hatırlatıyor.

İşin garibi Filistin'in bugünkü halinin gerçek sorumlusu emperyalist güçlerden daha çok onlarla işbirliği yapan Mahmud Abbas gibilerdir.

İsrail ile birlikte muhalefeti destekleyen Filistinlilere karşı işbirliği yapan Abbas'ın Kıbrıs'ta Müslüman Türklere karşı Hıristiyan Rumların yanında yer alması doğaldır. Bazı kültürler için ihanet, sürekliliği olan bir gelenektir.

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display