Şimdiye değin, onlarca seneden bu yana Saddam zulmü altında ezilen, son dört seneden buyana Barzani ve Talabani'nin uyguladığı alçakça baskılar altında ezilen Türkmen kardeşlerim için, Kerkük için, hiçbir şey yapmadım ve artık yapma zamanı geldi diyen her Türk evladı için bu miting büyük bir fırsattır. Eline Türk bayrağını, Türkmen bayrağını alarak Ankara'ya gel. Sadece gelmekle yetinme, yanında getirebildiğin herkesi de getir. Eşini, çocuğunu, arkadaşlarını ve bayrağını al ve gel. "Nasıl geleceğim" deme, "param yok" deme. Yol da bulunur para da. Yeter ki gelmeyi iste.

Bu mitingde yer alarak, bu mitinge omuz vererek, her gün Türkiye'ye hakaret eden Barzani adlı serseriye, onun desteklediği terör örgütü PKK'ya, onların yurt içindeki destekçilerine, her gün televizyonlarda seyrettiğiniz Barzani ve PKK temsilcilerine, onların lobicilerine gereken dersi vereceksiniz. Sen bu miting yer aldığında canlı yayında Kerkük'te, Erbil'de, Telafer'de, Tuzhurmatı ve Mendeli'de Türkmelitv'nin başında seni seyredecek olan Türkmen soydaşların "demek ki, Barzani ve Talabani karşısında yalnız değilim" diyecek. Şu anda hâlâ Erbil'de Barzani'nin zindanında ömür boyu hapis cezasına çarptırılarak işkence görmekte olan Türkmen lider Emir İzzettin "demek ki yalnız değilim" diyecek. Senin Ankara'da on binlerle duruşun, Türkmene umut, Barzani ve peşmergelerine korku, Habur sınır kapısından Barzani'yi beslemeye devam eden Erdoğan ve partisine büyük bir uyarı olacak.
Her gün politikacıları şunu veya bunu yapmadıkları için eleştiriyoruz. Oysa bazı şeyler var ki, bunları yapmak için politikacılara ihtiyaç yok. Üstelik, bazı şeyleri de eğer sen yaparsan politikacı yapmak üzere harekete geçmek zorunda kalıyor. Bak, Ankara'da toplanan büyük bir kitle Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığının önünü kesti. Demek ki, olay çıkmadan, kan dökülmeden, milli demokratik tavır ortaya konulabiliyor, sokağa çıkılabiliyormuş. 28 Nisan'da Ankara'da, Tandoğan'da Türkmen mitinginde olman için hiçbir politikacıya ihtiyaç yok. Bugün burada olmaz isen, yarın Kerkük konusunda kimseyi eleştirmeye hakkın olmaz.

Son üç aydan buyana Kerkük ve Tuzhurmatı'da sokaklarda gezen peşmerge-PKK çeteleri sabah tespit ettikleri Türkmen evlerine giriyor, insanlara saldırıyor, paralarına el koyuyor ve tecavüz ediyorlar. Zannetme ki, Kerkük çok uzak. Kerkük aslında senin evinin kapının önü. Kerkük'te referandum diye ısrar edenler, "bugün Kerkük yarın Diyarbakır refe- randumu" diyorlar. Kerkük'te sağlam duruş, milli sınırlarımızda sağlam duruş anlamına gelir. Bir çok ülküdaşım 1970'lerden hatırlayacaktır, bir marşımızın bir mısrasında şöyle derdi: "Şamil'i bilmeyen, Ata'sını ne bilir?" Evet Şeyh Şamil'i bilmeyenlerin Atatürk'ü doğru anlamadığını ne kadar çok görmedik mi?

Şimdi soruyorum size, "Kerkük için içi titremeyen, demokratik tepki vermeyen, Türkmen'in acısını paylaşmayanlar ne kadar milli sınırlarımız için savaşır?" Bundan dolayı, 28 Nisan'da Ankara'da olmak, hepimizin karşı karşıya olduğu milli bir görevdir. Bu milli görevi yerine getirenler, hayatlarının bir gününü Kerkük'e ve Türkmenlere ayıranlar, kendilerine, çocuklarına ve ülkelerine karşı küçük de olsa bir borç ödemiş olacaklardır. Haydi on binler, yüz binler Ankara'ya. Haydi Tandoğan'a, Haydi Kerkük'e...