< < Husiler ve Müslüman Kardeşler: Bir Taşla İki Kuş


Husiler ve Müslüman Kardeşler: Bir Taşla İki Kuş

Yazan  25 Nisan 2015

25 Mart 2015 tarihinde Suudi Arabistan’ın Yemen’e hava saldırıları ile başlattığı ve Umman hariç Körfez İşbirliği Konseyi üyeleri ile Mısır, Ürdün, Sudan, Fas ve Pakistan tarafından desteklenen Kararlı Fırtına Operasyonu’nun görünen hedefi Yemen’in meşru hükümetini korumak ve desteklemektir. Suudi Arabistan’ın yeni kralı Salman Bin Abdulaziz, bu operasyonun Yemen’in istikrarı ve güvenliği tesis edilinceye kadar sürdürüleceğini belirtmiştir. Peki kralın ifadesinde kullandığı “istikrar” ve “güvenlik” kavramlarından Suudi yetkililerin anladığı ve kastettiği nedir? Bu sorunun cevabının verilmesi, Suudi Arabistan’ın Yemen politikasının tartışılmasını ve bu politikaya özellikle tarihsel bir perspektifle bakılmasını gerektirir.

Suudi Arabistan 1932 yılında kurulduğunda, Suudi yönetimi Yemen ile sınır çatışması içine girmiştir. Bu çatışma sürecinde Suudiler Yemen’in Asir, Najran ve Jizan bölgelerini ele geçirmişler, daha fazla ilerleme kapasiteleri olmadığını anlayınca ilerleyişlerini durdurmuşlar ve nihayetinde 1934 yılında Taif Antlaşması imzalanmıştır. Taif Antlaşması’nın getirdiği huzur ortamı, 1962 yılında Kuzey Yemen’de cumhuriyetin ilan edilmesi ile bozulmuştur. Yemen’de cumhuriyetin ilan edilmesinin iki ülke arasındaki ilişkileri bozmasının görünen gerekçesi cumhuriyet yönetiminin Taif Antlaşması’nı tanımamasıdır.  Suudi Arabistan cumhuriyet karşıtlarına, Mısır cumhuriyetçilere destek verince, Yemen iç savaşa sürüklenmiştir. Oysa mesele Suudi Arabistan açısından sadece Taif Antlaşması’nın tanınıp tanınmaması meselesi değildir, mesele daha büyüktür. Zira cumhuriyetin ilanı bölgedeki saltanatlara karşı başkaldırının fitilini ateşleyerek Suudi monarşisinin güvenliğini tehdit edebilirdi; üstelik o dönemde Nasır’ın tüm Arap monarşilerinin devrildiğini görme isteği de Araplar tarafından biliniyordu. Kısaca ortada Suudi monarşisinin güvenliği meselesi vardı. Neticede Yemen (Kuzey Yemen) dış müdahaleler ile iç savaşa sürüklenmiş iken, 1967’de Yemen Halk Cumhuriyeti (Güney Yemen) kurulmuştur. Kuzey Yemen’deki iç savaş cumhuriyetçilerin zaferi ile sonuçlanınca, Suudi Arabistan 1970 yılında Yemen’i cumhuriyet olarak tanımış; paradoksal bir şekilde mücadele verdiği cumhuriyetçiler ile ilişkilerini geliştirmiş ve Kuzey Yemen hükümetine askeri ve ekonomik yardımlarda bulunmuştur. Bu sefer de Suudi Arabistan’ın hedefinde Körfez’de Marksizmi yayacakları korkusuyla Güney Yemen yer almıştır.  Güney Yemen’i parçalamaya yönelik birkaç girişimin arkasında Suudi Arabistan’ın olduğu iddia edilmektedir.[i]

Aralarındaki gergin ilişkilere ve hatta sınır savaşlarına rağmen Kuzey ve Güney Yemen’in Mayıs 1990’da  birleşme kararı Suudi yönetiminde kaygı oluşturmuş ve üstelik birleşmiş Yemen’in Güvenlik Konseyi’nde Irak’a karşı operasyona meşruiyet sağlayacak karara “hayır” demesi ise Suudi yönetimi tarafından bir meydan okuma, hatta ihanet olarak nitelendirilmiştir. Yemen’in birleşmesi Suudi Arabistan’ı tedirgin etmiştir;  zira birleşmiş Yemen’in cumhuriyet niteliği ve Batı’nın demokrasi ve hukuk devleti gibi değerlerine bağlanma olasılığı Suudi hanedanının güvenliğini sarsma riski taşımaktadır. Yemen’in Batı’nın Irak’a müdahalesine karşı çıkması da bir meydan okumadır; zira burada Irak’a müdahaleyi destekleyen Suudi Arabistan için mesele Yemen’in Irak hükümetinin yanında yer alması değil, kendisine rağmen Irak hükümetinin yanında yer almasıdır. Kısaca Yemen Irak örneğinde Suudi Arabistan’ın etkisi/kontrolü dışına çıkabileceğini göstermiştir. Bu gelişmeler ışığında Suudi Arabistan Yemen’e yönelik yardımlarını kesmiş, Yemen sınırına asker yığmış ve ülkesindeki Yemen vatandaşlarını sınır dışı etmiştir. 

1990’lı yılların başında Yemen tekrar birlik yanlıları ile ayrılıkçıların çatıştığı bir iç savaşa sürüklenmiştir. Kuzey Yemen’e ekonomik ve askeri yardımda bulunan Suudi Arabistan, bu seferde, -yine paradoksal şekilde- Güneyli ayrılıkçıları desteklemiştir.  Bu iç savaş merkezi hükümetin galibiyeti ile sonuçlanmıştır. Yemen’in birleşmesinden hemen sonra iç savaşa sürüklenmesini sadece iç dinamikler ile açıklamak, Suudi Arabistan’ın bölünmüş bir Yemen tercihi ışığında merkezi hükümete karşı isyancıları desteklemiş olması dikkate alınırsa[ii], hiç de inandırıcı bir açıklama olmayacaktır. Neticede tarihsel perspektifin bize sunduğu şudur; Körfez’in en güçlü devleti Suudi Arabistan’ın Yemen’e yönelik politikası  “böl ve yönet” stratejisine dayanmaktadır.

Suudi Arabistan’ın Kararlı Fırtına Operasyonu da, Yemen’e yönelik tarihi “böl ve yönet” stratejisinin bir uzantısıdır. Zira Kararlı Fırtına Operasyonu’nun Yemen’i en az iki parçaya bölebileceği yönündeki yorumların sıklıkla ifade edildiği malumdur. Eğer bu operasyon ile Yemen bölünürse, Suudi Arabistan hedefine ulaşmış olacaktır. Bu operasyon sonucunda Yemen bölünmez ise, Suudi Arabistan’ın Yemen’e yönelik stratejisi “kendisine bağlı Yemen hükümetini korumak, gerekirse yeniden oluşturmak” şeklinde olacaktır. Saleh’in ve sonrasında Hadi’nin Suudi destekli liderler olduğuna yönelik argümanlar da bu kapsamda okunduğunda anlam ifade etmektedir.  

Neden Suudi Arabistan açısından Husilerin Yemen yönetimini ele geçirmesinin önlenmesi askeri operasyon yapacak kadar önemlidir? Sorunun yanıtı kısadır. Zira Husilerin Yemen yönetimini ele geçirmesi kuvvetle muhtemel Suudi Arabistan’a bağlı olmayan bir Yemen yönetimi anlamına gelecektir. Peki Suudi Arabistan ile Husiler arasındaki mevcut çatışmanın nedeni nedir? Bu sorunun cevabı hem Husilerin Suudi yönetimi ile ideolojik mücadelesinde hem de Suudi Arabistan’ın Husilerin bölgede İran’ın maşası olduğu yönündeki görüşünde/savında aranmalıdır. Suudi Arabistan ve Husiler arasındaki ideolojik mücadelenin nedeni Husilerin Yemen nüfusunun % 40’ını oluşturan Şii mezhebinin Zaidi koluna mensup olmaları[iii]  ve Suudi Arabistan’ın etkisiyle Yemen’de yayılan Vahabizm ideolojisini önlem alınması gereken bir tehdit olarak görmeleridir.[iv] Bu ideolojik rekabet nedeniyle, Kararlı Fırtına Operasyonu bazı çevrelerce “Yemen’de Vahabilerin savaşı”[v] olarak da nitelendirilmiştir. Kısaca şu an izlediklerimiz Yemen’deki Şii mezhebinin Zaidi kolu ile Vahabizm ideolojisinin çekişmesinin sıcak çatışmaya dönüşmesidir. Üstelik bu ideolojik mücadele Suudi Arabistan’ın jeopolitik kaygılarıyla da desteklenmektedir. Zira Taif Antlaşması ile Suudi Arabistan’a bağlanan Asir, Najran ve Jizan bölgelerinde Zaidi aşiretler güçlüdür ve Suudi Arabistan bu aşiretlerin sınırdan silah ve militan geçişlerini sağlayarak Suudi yönetimine karşı bir iç tehdit oluşturmalarından endişe etmektedir.[vi] Neticede Yemen’deki iç sorunların Suudi ülkesine ithal edilmesi ihtimali mevcuttur. Bu çerçevede Suudi Arabistan yönetimi, Zaidi etkisini –büyüklüğü tartışmaya açıktır- ülkesine ulaşmadan çevreleme telaşı içindedir. Suudi Arabistan’ın Husilerin bölgede İran’ın piyonu olduğu yönündeki sav ise, Kararlı Fırtına Operasyonu’na yönelik İran’ın sert tepkisi ile zemin kazanmıştır; dini lider Hamaney Suudi Arabistan’ın Yemen’e hava saldırılarını “suç” ve “soykırım” olarak nitelendirirken,[vii] İran dışişleri bakanı Javad Zarif Yemen’e yönelik askeri operasyonun hemen durdurulması çağrısında bulunmuştur.[viii] İran basınında da Kararlı Fırtına Operasyonu’nun İran-Suudi Arabistan arasındaki rekabet kapsamında değerlendirildiği görülmektedir.[ix] Bu noktada “yardım etmek” ve “kontrol etmek” kavramları arasındaki ayrıma dikkat çekmek gerekebilir; zira Kararlı Fırtına Operasyonu esnasında Amerikan yönetiminden gelen ve İran’ı Husilere verdiği destek konusunda uyaran açıklamalar Husilerin arkasında İran olduğunun ilanı niteliğindedir, ancak çoğu diplomat ve bölge uzmanı İran’ın Husilere desteğinin sadece mali nitelikli olduğunu, İran’ın Husiler üzerinde doğrudan bir kontrolü olmadığını ileri sürmektedir.[x] Ancak bu hususa ilişkin olarak, İran’ın kontrol edemediği bir aşirete neden yardım ettiği sorusu akla gelmektedir. Bazı çevrelerce iddia edildiği gibi İran’ın Husilere desteği var, ancak Husilerin üzerinde kontrolü yok ise,  Suudi Arabistan’ın Yemen’deki İran etkisini abarttığını düşünebiliriz. Mevcut tabloda Suudi Arabistan’ın Yemen’e yönelik askeri müdahalesini, Yemen(Husiler)-İran bağlantısını kırmak suretiyle İran’ın Körfez’deki etkinliğini zayıflatmak amacına yönelik bir hamle olarak okumak hatalı bir okuma değildir.

Bu çerçevede, Suudi Arabistan kralı Salman Bin Abdulaziz’in Kararlı Fırtına Operasyonu’nun Yemen’in istikrarı ve güvenliği tesis edilinceye kadar sürdürüleceğine ilişkin ifadesindeki “istikrar” ve “güvenlik” kuvvetle muhtemel Suudi monarşisinin istikrarı ve güvenliği olsa gerektir.

Suudi Arabistan’ın Yemen’e yönelik Kararlı Fırtına Operasyonu’nun Müslüman Kardeşler ile ne ilgisi olabilir? Öncelikli olarak Müslüman Kardeşler ile Husilerin Vahabizm karşıtlığı konusunda aynı safta yer aldıklarını belirtmek gerekir. Ancak Müslüman Kardeşlerin ve Husilerin Vahabizme yönelik ideolojik karşıtlığı Suudi Arabistan’a karşı işbirliği yaptıkları anlamına gelmemektedir. Zira Müslüman Kardeşler içinde İran’a yönelik tutumlarda gözlemlenen farklılık, Husilere yönelik tavırlarına da yansımıştır. Yemen basınında yer alan haberlere göre Kararlı Fırtına Operasyonu  Müslüman Kardeşler içinde görüş ayrılığı yaratmıştır. Mısır’daki Müslüman Kardeşler Husilere yönelik yürütülen savaşın hemen sonlandırılması çağrısında bulunurken,[xi] Müslüman Kardeşlerin Yemen kolu Al-Islah ise Kararlı Fırtına’ya destek verdiklerini açıklamıştır.[xii] Neticede Müslüman Kardeşleri terörist örgüt ilan eden Suudi Arabistan -bu operasyon ile doğrudan böyle bir hedefi bulunmasa bile- Müslüman Kardeşlerin ne ölçüde parçalanabileceğini ya da bütüncül bir yaklaşım sergilemekten uzak olduğunu gösterme fırsatı bulmuştur.

Müslüman Kardeşler ile mücadele ederken Husilere karşı operasyon yürüten, bu açıdan iki cephede birden mücadele eden Suudi Arabistan’ın Kararlı Fırtına Operasyonu’nu Husileri Müslüman Kardeşlere nispetle daha tehlikeli gördüğü şeklinde okuyan yorumcular bulunmaktadır. Bu tür yorumlarda, arkasında İran olan ve askeri kapasiteye sahip Husilerin Müslüman Kardeşlerden daha ciddi bir tehdit oluşturduğunun ve Suudi Arabistan’ın Sünni Müslüman Kardeşleri kontrol etme ihtimali olduğunun, ancak Husileri kontrol etme ihtimali olmadığının altı çizilmektedir.[xiii] Diğer taraftan, tam aksi yönde bir okuma ise,  Suudi Arabistan’ın Husileri Müslüman Kardeşlere nispeten daha “küçük tehdit” gördüğü, “küçük olanı” cezalandırmak suretiyle “büyük olana” mesaj gönderdiği şeklindedir; buradaki mesaj “bulunduğunuz ülkede mevcut yönetimi ele geçirmeye kalkarsanız askeri operasyonunun hedefi olursunuz” olsa gerektir. Zira Husilerin Yemen’deki ulusal aktör, Müslüman Kardeşlerin bölgeye yayılan kolları ile bölgesel aktör olarak nitelendirilmesi mümkündür. Bu tür bir okumayı besleyen ise Müslüman Kardeşleri terörist örgüt ilan eden Mısır hükümetinin Kararlı Fırtına Operasyonu’na siyasi ve askeri olarak canhıraş verdiği ve “tarihi sorumluluk”[xiv] olarak tanımladığı destektir.

Sonuç olarak; Kararlı Fırtına Operasyonu ile hedeflenen Yemen’in istikrarı ve güvenliğinden çok Suudi monarşisinin istikrarı ve güvenliğinin garanti edilmesidir ve Suudi Arabistan’ın tarihsel Yemen politikasının bir uzantısıdır. Bu politika denklemi kısaca “Yemen ne kadar zayıfsa, Suudi Arabistan o kadar güvendedir” şeklindedir. Diğer taraftan Suudi Arabistan Kararlı Fırtına Operasyonu ile Husiler üzerinden Müslüman Kardeşlere dolaylı da olsa mesaj göndermişse ve bu mesaj Müslüman Kardeşler tarafından alınmış ise, Suudi Arabistan bir taşla iki kuş vurmuş demektir. Neticede Suudi Arabistan’ın –desteğini aldığı bölge devletleri dikkate alınırsa- Kararlı Fırtına Operasyonu aracılığıyla verdiği mesaj kendince nettir. “Şii’lerin lideri İran ise Sünni’lerin lideri Suudi Arabistan’dır.”

 


[i]Mark N. Katz, “Yemeni Unity and Saudi Security”, Middle East Policy, 1:1, 1992

[ii]Anthony H. Cordesman,  Saudi Arabia Enters the Twenty-First Century, Greenwood Publishing Group,  ABD, 2003.

[iii]Asher Orkaby, Houthi Who?: A History of Unlikely Alliances in an Uncertain Yemen, www.foreignaffairs.com, 25 Mart 2015

[iv]Asher Orkaby, Saudi Arabia’s War With the Houthis: Old Borders, New Lines, www.washingtoninstitute.org, 9 Nisan 2015

[v]The Wahhabis’ War On Yemen, www.moonofalabama.org, 26 Mart 2015

[vi][vi] Asher Orkaby, Houthi Who?: A History of Unlikely Alliances…

[vii]David D. Kirkpatrick, Tensions Between Iran and Saudi Arabia Deepen Over Conflict in Yemen, The New York Times, 9 Nisan 2015

[viii]Iran's Zarif urges immediate end to Saudi attacks on Yemen, http://www.presstv.ir/Detail/2015/03/26/403426/Riyadh-must-end-Yemen-attack-Iran, 26 Mart 2015

[ix]Behnam Ben Taleblu, Iranian Reaction to Operation Decisive Storm, www.longwarjournal.org, 30 Mart 2015

[x]David D. Kirkpatrick, Tensions Between Iran…

[xi]Nabil Al-Bukairi, Historical Relations Between Muslim Brotherhood and Iran, www.yemenpost.net, 10 Nisan 2010

[xii]Aaron Kliegman, Muslim Brotherhood Involvement Complicates Yemen Conflict, www.centerforsecuritypolicy.org, 7 Nisan 2015

[xiii]Houthi and the Blowback, Saudis Warm to Brotherhood on Yemen, www.demdigest.net, 2 Nisan 2015

Doç. Dr. Dilek Yiğit

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display