“BM KÜRESEL GÖÇ MUTABAKATI” ÜZERİNE DEGERLENDİRME ve ÖNERİLER


“BM KÜRESEL GÖÇ MUTABAKATI” ÜZERİNE DEGERLENDİRME ve ÖNERİLER

Yazan  05 Aralık 2018

Afrika Kıtası’nın en bilinen ülkelerinden olan Fas denilince, Kazablanka’nın ile birlikte akıllara ilk gelen şehirlerden biride Marakeş’tir. Berberi dilinde “Tanrının Ülkesi” anlamına gelen Marakeş, bulunduğumuz ayın ortalarına doğru yüzyılın en önemli problemlerinden biri olan göç konusunda uluslararası bir mutabakata ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.

BM Genel Kurulu'nda BM üyesi ülkelerin 2016 yılının eylül ayından beri "Küresel Göç Mutabakatı[i] olarak bilinen uluslararası bir belgenin 10–11 Aralık 2018 tarihlerinde Marakeş/Fas'ta bakanlar düzeyinde yapılacak toplantıda kabul edilmesi beklenmektedir.

İnsanların büyük bir çoğunluğu doğdukları ülkede yaşamaya devam ederken, dünya nüfusuna bakıldığında hiç de azımsanmayacak bir sayıda insan, yüksek gelirli ülkelere göç ediyor. BM verilerine göre, dünya çapında 258 milyon uluslararası göçmenin (veya dünya nüfusunun % 3,4'ü) bulunduğu tahmin edilmektedir.  Küresel gelir dağılımındaki adaletsizlik ve güvenlik sorunları, insanların göç etmesinin en önemli nedeni olarak ortaya çıkmaktadır. 

Yine Uluslararası Göç Örgütü (IOM) verilerine göre, son 4 yılda dünya genelinde göç esnasında hayatını kaybeden veya kaybolan göçmen/sığınmacı sayısı, 2018 yılı Aralık ayı itibarı ile 22.300 kişiyi bulmuştur. Bunlardan sadece 3.341’i, 2018 yılı içerisinde hayatını kaybetmiştir. Bu açıdan bakıldığında bile küresel göç olayının insan hayatı bakımından büyük bir önem kazandığı ve bu çerçevede uluslararası bir mutabakatın oluşmasının gerekliliği bir kez daha öne çıkmaktadır. Bölgesel açıdan bakıldığında, göç esnasında kaybolan veya hayatını kaybeden göçmenlerin 14.287 kişisi (% 56) bulunduğumuz bölge olan Akdeniz Havzasında hayatını kaybetmiştir.[ii] Bu açıdan bakıldığında ise, göçmenlerle ilgili toplantının neden Akdeniz Havzasında olan bir ülkede yapıldığının anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.

"Küresel Göç Mutabakatının”  amacı, adından da anlaşılacağı üzere küresel çapta güvenli, düzgün ve düzenli bir göç için, uluslararası bir mutabakata varmak olarak hedeflenmektedir. Mutabakat “uluslararası göçün” bütün boyutlarını bütüncül ve kapsamlı bir şekilde ele almak üzere, Birleşmiş Milletlerin himayesinde hazırlanan ilk uluslararası müzakere edilmiş belge olması açısından da önem kazanmaktadır. 

Mutabakatın ilk hazırlık çalışmaları Eylül 2016'da, BM Genel Kurulunun, “Mülteciler ve Göçmenler için New York Deklarasyonu”nun kabul edilmesiyle alınan karara istinaden başlamıştır. Mutabakatın geliştirme süreci ise, Nisan 2017'de başlamış, BM’ye üye 193 ülkenin 192'si 18 aylık müzakere sonucunda, BM Üye Devletleri güvenli, düzgün ve düzenli göç için küresel mutabakat metnine 13 Temmuz 2018 tarihinde yapılan toplantıda onay vermiştir.[iii]

Göçmenlerin güvenliğini sağlamak ve düzensiz göç bağlamında göçmen kaçakçılığını önlemek, küresel çapta düzenli göç hedefiyle hazırlanan mutabakat metnine başlangıçta onay vermeyen tek ülke BM üyesi ülke ABD’dir. Bu konuda alınan karar sonrasında ABD’nin göç mutabakatına katılmamasını değerlendiren BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “ABD’nin de bir göç ülkesi olduğunu ve er ya da geç bu mutabakata imza atmasını umduğunu” ifade etmiştir.

“KÜRESEL GÖÇ MUTABAKATI”NIN GETİRDİKLERİ:

Göç için küresel mutabakat, BM çatısı altında tüm boyutları ile göç için ortak bir yaklaşım sergileyen ve göç konusu üzerine küresel çapta uzlaşılan, ilk uluslararası yazılı belge olması açısından büyük bir öneme haiz olacaktır. Bu noktada mülteci ve göçmen kavramlarının karıştırılmaması gerektiğinin bilinmesi önem kazanmaktadır.[iv] Çünkü uluslararası toplum hâlihazırda “mültecilik” konusunda sözleşme ve protokol yapmışken “göç” üzerine herhangi bir uluslararası anlaşma yapmamıştır.[v] Bundan önceki anlaşma ve metinlerin çoğu, ülkeler arasında göç yönelik olarak esasen geri kabul, geri iade ve kabul anlaşmaları üzerine yapılan ikili düzeyde yapılan uluslararası belgeler olarak ortaya çıkmaktaydı. Küresel çapta göçü düzenlemeyi hedefleyen mutabakatın yasal olarak bağlayıcılığı bulunmuyor ancak prensipte sadece ülkelerin müşterek bir niyet beyanı niteliği bulunmaktadır. Ancak gelecekte mutabakatın uygulanması ile çıkacak ihtiyaca göre bağlayıcılık konusunun gündeme gelip gelmeyeceğinin zamanla ortaya çıkağı değerlendirilmektedir. 

Bu hazırlanan belgenin ise göçmenlerin ve sığınmacıların insan olduğu gerçeğinden hareketle, BM çatısı altında hem göç veren hem de göç alan ülkelerin düşüncelerini kapsayacak şekilde ortak bir yaklaşımla hazırlanmış olduğu görülmektedir. Mutabakat, empatik bir yaklaşımla hem göç eden göçmenlerin güvenliğinin sağlanmasını açısından göç edenleri hem de göç alan ülkeler olarak hedef ülkelerin düzenli bir şekilde göçmen kabulüne olanak sağlamaya çalışmaktadır. Mutabakat devlet egemenliğine, sorumluluk paylaşımına, ayrımcılık yapılmamasına ve insan hakları değerlerine dayanmaktadır. Bu çerçevede göçün genel faydalarını en iyi duruma getirmek için müşterek bir yaklaşımın gerekli olduğunu, menşe, transit ve hedef ülkelerdeki bireyler ve topluluklar için risklerini ve zorluklarını ele almaktadır. Global mutabakat bu çerçevede, yerel, ulusal, bölgesel ve küresel seviyelerde göçün daha iyi yönetilmesi için 23 hedef içermektedir.

Bu hedeflerin içinde en dikkat çeken hususlar:

Güvenli, düzenli ve düzenli göç için uluslararası işbirliğinin ve küresel işbirliğinin güçlendirmesi, göçmenler hakkında doğru ve ayrıştırılmış verilerin toplanması ve kullanılması,

İnsanları menşei ülkelerini terk etmeye zorlayan olumsuz koşulları ve yapısal faktörlerin en aza indirilmesi, düzenli göç için yolların kullanılabilirliğini ve esnekliğinin geliştirilmesi, göç yolları üzerinde hayat kurtarılması ve kayıp göçmenler üzerinde koordineli uluslararası çabalar kurulması,

Göçmen kaçakçılığına karşı uluslararası müdahalenin güçlendirilmesi, uluslararası bağlamda insan ticaretinin önlenmesi, mücadele edilmesi ve ortadan kaldırılması,

Ülkelerin dış sınırlarının entegre, güvenli ve koordineli bir şekilde yönetilmesi, göçmenlere yönelik gözaltı uygulamalarının son çare olarak kullanılması ve bunun yerine başka alternatiflerine yönelik çalışmalar yapılması,

Tüm göçmenlerin yasal kimlik ve yeterli dokümantasyona sahip olduklarından emin olunması, göç süreci boyunca konsolosluk koruması, yardımı ve işbirliğinin geliştirilmesi, göçmenlerin toplumlara tam katılımı ve sosyal uyumlarını gerçekleştirmek için desteklenmesi, her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması,

İnsana yakışır iş imkânı sağlayan adil ve etik işe alım ve koruma koşullarının kolaylaştırılması, göç alanındaki zayıflıkların giderilmesi ve azaltılması, güvenli ve onurlu geri dönüş ve geri kabulü kolaylaştırmak için işbirliği yapılması, göçmenlerin sosyal güvenlik haklarının menşe ülkelerine taşınabilirliği için mekanizmalar oluşturulmasının sağlanması, olarak ortaya çıkmaktadır.

Hâlihazırda dünya üzerinde uluslararası anlamda, göç” için müşterek kuralları belirleyen bu mutabakat dışında kurallar mevcut değildir. Ayrıca göçmenlere yardım, göç ve sınır yönetimi, acil durumlara müdahale ve yeniden yerleştirme gibi üye devletler için bir hizmet ajansı olarak görev yapan Uluslararası Göç Örgütü (IOM)  dışında BM çatısı altında faaliyet gösteren bir göç organizasyonu bulunmamaktadır.[vi] Temel olarak daha önce de belirtildiği üzere 23 hedef içeren mutabakat, göç yönetimi üzerine uluslararası sisteme yönelik kural açığını kapatmaya çalışmaktadır. Mutabakat metninde bahse konu 23 hedefin her biri için ayrı ayrı alt hedefler sıralanarak üye ülkeler tarafından yapılması gereken hususlar detaylandırılmıştır.

Mutabakat metni özellikle göçmenler ile sığınmacıların insan haklarını koruma, onların hakları ile onların ailelerinin yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi konularına odaklanmaktadır. İşgücü, insan ticareti ve ayrımcılığın önlenmesi ile düzenli göç için seçeneklerin genişletilmesi de, mutabakatın temel unsurlarını oluşturmaktadır.  Mutabakat, uluslararası göç süreçlerine ilişkin gelişmiş bir veri yönetimini gerektirmekte, zorunlu göçün ekonomik, çevresel ve politik nedenlerinin üstesinden gelmeyi teşvik etmekte ve “bütünleşmiş, güvenli ve koordineli” sınır yönetimi hedefini vurgulamaktadır.

MUTABAKATYE KARŞI ÇIKANLAR:

Küresel göç konusunda kapsamlı bir yaklaşım içeren Birleşmiş Milletler tarafından ortaya atılan bir girişim için bile, bazı ülkelerde karışıklıklara neden olmuştur. Bu çerçevede başta ABD ve bazı AB ülkeleri olmak üzere BM üyesi birkaç ülke Marakeş imzalanacak olan mutabakata karşı çıkmaktadır. Özellikle AB ülkelerinde, son dönemde ırkçı ve aşırı sağ kaynaklı gruplarca mutabakata iştirak edilmemesi konusunda gösteriler yapılmaktadır.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve mutabakata taraf olan devletler ise mutabakat gerçekten tarihi bir anlaşma olarak nitelendirilmekte, imzalanacak mutabakat ile küresel göçün daha iyi yönetilerek iyi sonuçlar alınabileceği ifade edilmektedir. Bu çerçevede göçmenlerinde insan haklarının korunmasının sağlanabileceğini, düzensiz göçmenlerin yolculukları esnasında meydana gelen kayıp ve ölümlerin önlenebileceği savunulmaktadır.

Hâlihazırda toplantının öncesinde 8 BM üyesi ülke, çeşitli gerekçelerle mutabakatı imzalamayacağını ifade etmişlerdir. Mutabakat, birçok Batılı ülkede, özellikle de ırkçı ve sağcı iktidarların olduğu ülkelerde tartışmalı hale gelmiştir. Mutabakatı eleştirenler, genel olarak bağlayıcılığı olmamasına rağmen mutabakatın, gelecekte insani bir hak olarak ekonomik motivasyonlara dayalı göçü özendireceğini iddia etmekte, bu durumun ise göçün daha fazla artmasına neden olacağını ifade etmektedirler.

Buna karşılık, başta AB’deki aşırı sağcı popülist partiler olmak üzere, aşırı sağcı medya tarafından ise mutabakat, Ortadoğu, Orta Asya ve Afrika'dan, Avrupa'ya milyonlarca göçmen için kapı açan bir araç olarak görülmektedir.

ABD ise, mutabakat metni görüşmelerinin başlangıcında Barack Obama'nın başkan olduğu dönemde çalışmalara onay veren ülkeler arasında olmasına rağmen, Aralık 2017'de Donald Trump yönetimindeki ABD'nin BM misyonu tarafından yapılan yazılı açıklamada, "ABD'nin BM misyonu bugün, BM Genel Sekreterine ABD'nin göçle ilgili Küresel Göç Mutabakatına katılımının sona erdirdiğini” bildirmiştir. ABD Yönetimi bu konuda “New York Bildirgesi, ABD göçmen ve mülteci politikalarıyla ve Trump yönetiminin göçmenlik prensibiyle bağdaşmayan çok sayıda hüküm içeriyor. Sonuç olarak Başkan Trump, 2018 yılında BM'de uluslararası bir mutabakat sağlanana dek, mutabakat sürecine ABD'nin katılımının durdurulmasına karar verdi"[vii] ifadelerine yer verilerek ABD’nin mutabakat çalışmalarından ayrıldığını bildirmiştir. ABD yönetimi ayrıca, ABD’nin dünya genelindeki göçmen ve mültecilere destek verme konusundaki çalışmalarından gurur duyduğunu belirterek, "Göç politikaları konusundaki kararlarımız her zaman Amerikalılar tarafından alınmalı" demektedir. ABD yönetiminin bu konudaki başlıca gerekçesi, BM Mutabakat metninin ABD'nin göç ve iltica politikalarına uymaması olmuştur. Bu çerçevede mutabakatın bağlayıcı olmadığının bilinmesine rağmen ABD’nin bu konudaki en temel endişesinin gelecekte uygulanması esnasında bağlayıcılık kazanmasından endişe etmesine neden olduğu, ayrıca buna ilaveten güney sınırları üzerinden Meksika’dan gelen göçmenler üzerinde halen uyguladığı insan haklarına aykırı uygulamalarının sürdürülebilirliğinin eleştirilmesinden kaynaklandığı bilinmektedir.

ABD’nin bahse konu mutabakatın hazırlıklarından çekilmesini müteakip Temmuz 2018’de imzalamaması sonucunda ABD’nin liderliğini takip eden, Visegrad Dörtlüsü olarak da bilinen Avusturya ve Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti ile İsrail’de mutabakatı imzalamayacaklarını ifade etmişlerdir. Bu konuda BM Genel Kurulu'nda bir konuşma yapan Macaristan Dışişleri Bakanı mutabakatın, devletleri sınırlarını göçmenlere açmak zorunda bırakabileceği endişesini yaşadıklarını belirterek "Biz hiç kimsenin varış ülkesi olarak gitmek istediği ülkeyi seçebilme ve bunu yaparak bir dizi sınırı ihlal edebilme hakkının olduğunu düşünmüyoruz.” demektedir. Yine, göçmen karşıtı bloğuyla ilişkilendirilmeyen, Bulgaristan ve Estonya gibi AB ülkeleri de, mutabakatı imzalayıp imzalamama konusunda çekimser davranmaktadır.

AB içinde hazırlanan göç mutabakatına karşı çıkan bir başka ülke ise İtalya’dır. İtalya İçişleri Bakanı bu konuda, “Daha güvenli, planlı ve düzenli bir göç öngören BM Mutabakatı için müzakereler başladığında Beyaz Saray'da Barack Obama vardı. Trump'lı ABD ise geçtiğimiz yıl mutabakattan ayrılan ilk ülke oldu. Marakeş zirvesi yaklaştıkça fikir değiştirenlerin sayısı artıyor. Listeye şimdi İtalya da eklendi ve düne kadar stratejik partnerleri olmayan ülkeler kulübüne katılmış oldu. Bunlar sadece göçmenlere karşı duvar örmek söz konusu olduğunda ittifak yapan, ancak İtalya gibi Akdeniz'deki göç akınının mağduru olan bir sınır komşusuyla dayanışma söz konusu olduğunda düşman kesilen ülkeler.[viii] diyerek diğer AB ülkelerinin bu konuda almış olduğu tavrı eleştirmektedir.

Göç Mutabakatına katılmayacağını açıklayan bir başka kıta ülkesi ise Avustralya’dır. Bu ülkede mutabakatını reddederek, BM Küresel Göç Mutabakatına katılmayacağını açıklayan ülkelerin yer aldığı listeye dahil olmuştur. Bu konuda Avustralya hükümeti tarafından yapılan açıklamada, gerekçe olarak “Avustralya’ya yasadışı girişi teşvik etme riski” taşıdığı için BM Göç Mutabakatı’nın imzalanmayacağı duyurulmuş, bu çerçevede “Mutabakat, Avustralya’ya yasadışı yollardan giren insanlarla, özellikle refah ve diğer imkânlardan istifade etmek amacıyla doğrudan gelenleri yeterince ayırt edememektedir” şeklinde ifade edilmektedir.

                SONUÇ VE DEĞERLENDİRMELER

Göç için küresel bir mutabakatına yol açan süreçler, küresel insan hareketliliğinin sorunlarının giderek çok yönlü ve karmaşık bir hale geldiğini, kurallar konulmadığı takdirde gelecekte daha da karmaşıklaşacağını göstermektedir. 

Bu çerçevede mutabakatın temelini oluşturan ruhun “göçün yönetilmesi gereken bir gerçek” olduğunun bilinmesidir. Göç bugün her kesim tarafından kabul edilmesi gereken küresel bir gerçekliktir. Mutabakatın ruhunu oluşturan  diğer bir husus ise göçün, gerçekte iyi anlamda ne olabileceğini gösteren “küresel refah ve sürdürülebilir kalkınma kaynağı” olarak gösterilmesi konusudur.

Mutabakatın uygulanmasının başarılı olmasını sağlamak için mutabakatın ruhuna yönelik kurumların güçlendirilmesi veya göç yönetimi üzerine yeni organizasyonların kurulması da büyük bir önem kazanmaktadır. Bahse konu kurulacak bu organizasyonun, uluslararası göç hareketlerini de etkileyebilecek olan kalkınma, iklim ve çevre politikaları ile çok daha yakından bağlantılı olması gerektiğinden bu alanlarla ilgili koordinasyonu da sağlaması gerektiği düşünülmektedir. Bu çerçevede gerek ulusal gerekse bölgesel göç sistemlerini tek elden düzenlemek üzere bölge örgütler ile BM arasında bir köprü kurulmasına olanak sağlayacak “Küresel Göç Mimarisi veya Göç Yönetimi” olarak ta adlandırabileceğimiz yeni bir sisteme/organizasyona ihtiyaç duyulmaktadır.

BM çerçevesinde sadece mültecilik üzerine kurulan BMMYK[ix] gibi sadece göç üzerine görev alacak bir uluslararası organizasyon oluşturulmasının (IOM gibi) ve bu organizasyonun sadece koordinasyon, geri gönderme, acil yardım vb. gibi alanlarla sınırlı kalmayıp, hem “politika oluşturulmasında” hem de “Küresel Göç Mimarisi” yönetiminde kullanılmasının mutabakatın etkinliğinin artırılması açısından önemli olacağı değerlendirilmektedir. Bu çerçevede özellikle Uluslararası Göç Örgütü (IOM)'un görev alanları ile imkân kabiliyetlerinin mutabakat çerçevesinde yeniden düzenlenmesinin, mutabakat hedefleri ile uyumlandırılmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.

Ayrıca göç sürecinin, “mutabakat kapsamı esas alınarak” ulusal düzeydeki siyasetten ayrı olacak şekilde, ayrımcı politikalardan uzak tutulması, konu ile ilgili birçok aktör için, göç bağlamında küresel alanda yeni toplumsal kültürel ve idari yöntemlerin tartışılması ve ortaya çıkarılması açısından önemli fırsatlar yaratacaktır.

Ayrıca bilinmesi gereken bir başka husus ise mutabakatın hedefinin Avrupa'ya ya da ABD’ye veya bir başka ülkeye karşı kontrolsüz kitle göçü için olanak veren bir araç olmadığıdır. Bunun yerine, mutabakat aslında “göçün gerçekte ne olduğunun veya nasıl yönetilmesi gerektiğinin” açık bir ifadesidir. 

Halen süregelen göçün başta ABD ve AB gibi hedef ülkelerin yaptığı gibi sınırlarını kapatarak veya aşırı kolluk tedbirleri uygulayarak ya da göçmenler ve sığınmacılar için yapılan kalkınma projelerine birkaç milyar Euro/Dolar harcayarak basitçe durdurulabilecek bir olgu olmadığının bilinmesi gereklidir.

Dünyanın birçok yerinde popülist göçmen karşıtı duyguların yaygınlığına rağmen, göç konusunda daha büyük bir “uluslararası işbirliğine ve uluslararası göç rejimine” doğru dönüşen bir eğilimin Birleşmiş Milletler çatısı altında ortaya çıkması sorunun çözümü açısından umut verici büyük bir gelişmedir.

Son olarak “KÜRESEL GÖÇÜN KORKULACAK BİR OLGU DEĞİL, ANCAK YÖNETİLMESİ GEREKEN BİR OLGU” olduğu her zaman akılda tutulması gereken bir husustur.

 

 

[i] Belgenin orijinal adı “Güvenli, Düzgün ve Düzenli Göç için Küresel Mutabakatı” olarak yazılmış olup literatürde kısaca “Küresel Göç Mutabakatı” olarak bilinmektedir.

[ii] https://missingmigrants.iom.int

[iii] https://refugeesmigrants.un.org/migration-compact

[iv] Bu nedenle mültecilik ve göçmen kavramlarının ayrı kavramlar olduğu dikkate alınarak göç üzerine üretilecek politikalarında bu çerçevede geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Mevcut mülteciler üzerine kurulmuş politikalar ile küresel göçe yönelik politik, kalkınma ve ekonomi ile insan güvenliğine yönelik temel sorunlarının çözülmesi beklenmemelidir.

 

[v] Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK/UNHCR), 14 Aralık 1950'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından II. Dünya Savaşı sonrasında evlerinden kaçan veya evlerini kaybetmiş milyonlarca Avrupalıya yardım etmek amacıyla kurulmuştur.  BMMYK, mültecileri korumak amacıyla yapılan uluslararası hareketleri düzenlemek, onlara liderlik etmek ve dünya çapındaki mülteci sorunlarını çözmekle yetkilendirilmiştir. BMMYK görev yetkilerini 1951 BM Mülteci Sözleşmesi ve 1967 Protokolünden almaktadır.

 

[vi] Uluslararası anlaşmalar açısından bakıldığında, zulüm nedeniyle hareket etmek zorunda kalan ve böylece mülteci olarak korunmaya hak kazanan kişiler ile diğer tüm küresel göçmenler arasında bir ayrım vardır.  Literatürde çok sık olarak karıştırılan bu husus göç yönetimi konusunda da sıkıntıların ortaya çıkmasına, sorunların çözümünde yaklaşımların farklı olmasına neden olmaktadır. 

[vii] https://www.theguardian.com/world/2017/dec/03/donald-trump-pulls-us-out-of-un-global-compact-on-migration

[viii] https://www.eurotopics.net/tr/209240/bm-goec-anlasmasi-elestirilerin-hedefinde

[ix] BMMYK görev yetkilerini 1951 BM Mülteci Sözleşmesi ve 1967 Protokolünden almaktadır. Aynı şekilde halen göç ile ilgili bir yazılı uluslararası belgenin olmaması bu konuda boşlukların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

 

Mehmet Zeki Bodur

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Enstitü Başkanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...