Bu sayfayı yazdır

Kırgızistan’da Ve Diğerlerinde Ne Oldu Ve Ne Olacak?

Yazan  01 Nisan 2005
1945 Şubat’ında Yalta Konferansı sonrasında ABD, İngiltere ve SSCB “Kurtarılmış Avrupa Hakkında Demeç” bildirgesini yayınladılar.

Bu bildirge ile Sovyet işgali altındaki Doğu Avrupa ülkelerindeserbest seçimler yapılana kadar bütün partilerin ortak olacağı koalisyon hükümetlerinin kurulması istendi. Kısa zaman içinde bu ülkelerde koalisyon hükümetleri kuruldu. Komünist partilerinde üye oldukları hükümetlerde İçişleri, Adalet ve Enformasyon bakanlıklarını elde tuttukları görüldü.

10 Şubat 1947'de barış anlaşmasının imzalanmasının arkasından Kızılordu'nun bu ülkelerden geri çekilmesi öngörülüyordu. Moskova, bölgeden ordusunu çekmeden önce iktidarı tamamen komunist partilere devretmeyi hededefleyen bir dizi operasyon düzenlemiştir. Macaristan'da 25 Şubat 1947'de iktidardaki Küçük Emlak Sahipleri Partisi Genel Sekreteri komplo suçlaması ile tutuklanınca, o sırada İsviçre'de buluanan Macaristan Başbakanı F.Nagy ülkesine dönememiş, Macaristan'da komunist rejim kurulmuştur.

Bulgaristan'ın en güçlü partisi olan Çiftçi Partisi lideri 1947 Haziranında tutuklanmış, Eylülde idam edilmiştir. Romanya'da Komünistlerle mücadele eden Köylü Partisi lideri J. Mania Temmuz 1947'de tutuklanmış ve müebbed hapse mahkum edilmiştir. Polonya'da Köylü Partisi lideri S. Mikolajczyk, tutuklanmak üzere iken Londra'ya kaçmıştır. Çekoslavakya'da 1948 Şubatında Kızılordu doğrudan müdahale ederek, hükümeti devirmiştir. Böylece bir yıliçinde Sovyetler Doğu Bloku içinde etkinliklerini tesis etmişlerdir.

Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan'da olanlarla yukarıda olanlar arasında nasıl bir benzerlik vardır? Farklı teknikler kullanılmakla birlikte 1947-48 aralığındaki hükümet darbeleri sürecinin Büyük Orta Doğu ekseninde gerçekleştiğini görmekteyiz. Doğu Avrupa arkasında KGB ve Kızılordu ile Rus işbirlikçisi komunist partilerin yer aldığı sürecin yerine şimdi Büyük Orta Doğu'da arkasında ABD merkezli Sivil Toplum Örgütlerinin yerini aldığı post-modern darbeler süreci geçmektedir.

ABD'nin Afganistan operasyonun başladığı günlerde Ankara'da üst düzey Orta Asya ülkesi diplomatları "artık bizim için geri dönülmez bir süreç başladı" diyorlardı. Kastettikleri ülkelerindeki iktidar yapılarının değişmesi doğrultusundaki Amerikan politikaları idi. Orta Asya'da bazı yöneticiler ABD'nin "demokrasi taleplerini" jeopolitik üs kiralaması yaparak engellemeye çalıştılar. Ancak bu çalışmaların çok başarılı olmadığı Kırgızistan'da gerçekleşen darbeden anlaşılmaktadır.

STO'lar arasında özellikle Soroz tarafından desteklenen vakıf ve onun yerel bağlantıları öne çıkmaktadır. Soroz'un gerçekten bu post-modern darbeler sürecinde motor rolü mü oynadığı yoksabazı gerçek dış dinamikleri mi gizlediği ayrı bir araştırmanın konusudur.

Ancak açık olan şudur: SSCB'nin Alman işgal ordularını önüne katarak çıkardığı ve Doğu Avrupa'ya yerleştiği 1944-45 yılları nasıl 1947-48 yıllarının habercisi ise ABD'nin Afganistan'a yerleşmesi de Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan'ın ve bu ülkeleri izleyecek diğer bölge ülkelerinin habercisiydi.

Irak'da olanlarla, Afganistan ve Kırgizistan'da gerçekleşenler ayni projenin değişik ayaklarını oluşturmaktadır. Büyük Orta Doğu Projesinin entelektüel fikir babası olan Ronald Asmus, Foreign Affairs dergisinde BOP'u ilk kez açıklarken, Ukrayna'nın da BOP ile bağlantısını açık bir şekilde ortaya koymuştur.

Asmus, Ukrayna'nın Batı dünyasına bağlanmasının ABD ile AB'nin ortak hedefi olması gerektiğini belirtmektedir. Çünkü, demektedir Asmus, Ukrayna'nın Batı blokuna bağlanmasının Rusya'nın tekrar süper güç olmasını nihai olarak engelleyecektir. Olanların teorik çerçevesini kurduğumuz zaman anlamamız daha kolay olmaktadır.