GKRY AB'ne KKTC Nereye?

Yazan  17 Mayıs 2007
24 Nisan 2004’te eş zamanlı olarak yapılan referandumda Rum tarafından %75 Hayır, Türk tarafından %65 Evet oyu çıktı.

25 Nisanda AB Komisyonu KKTC'nin izolâsyonunu masaya yatırdı. Limanların ve hava alanlarının uluslararası trafiğe açılması, yeşil hattın belirlenmesi. Vizesiz iki tarafın birbirine geçişi, KKTC'lilerin serbest dolanımı, 259 milyon Euroluk yardım ve Türk askerinin Adadaki konumuna ilişkin durumların gerçekleştirilmesi öngörülüyordu.

KKTC'ne uygulanan izolasyonların kaldırılıp kaldırılmayacağı tartışılırken 1 Mayıs 2004'de Annan Plânına hayır diyen Rumlar AB'ne alındı.

KKTC'ne karşı uygulanan izolasyonların kaldırılması için temaslarda bulundular. Ancak sonuç alınamadı.

23 Ağustos 2004 itibariyle yürürlüğe giren AB'nin hazırladığı Yeşil Hat Tüzüğü ile Kuzey'in malları Güneye oradan da başka ülkelere satılabilecekti. Bu tüzük uyarınca Güney Kıbrıs'a ilk sevkıyat olarak gönderilen donmuş balık "Tüzük Kullanımına" uymadığı gerekçesiyle geri çevrilirken diğer tarafa geçebilen ilk ticari ürün karpuz oldu.

Devam eden bu olumsuzluklara rağmen KKTC Bakanlar Kurulu Türkiye Cumhuriyetine örnek olması gereken bir karar aldı. Yabancılara mal satışını yasaklayan yasayı onayladı.

Ortadoğu'da yaşanan krizler Kıbrıs Adası'nın önemini bir kez daha ortaya çıkartmıştır. Özellikle GKRY'nin AB'ne alınmasıyla birçok ülke Doğu Akdeniz'deki gelişmelerde önemli roller almak amacıyla girişimlerde bulunmaktadırlar. Ortadoğu'da ABD ve İngilizlere karşısında prestij kaybına uğrayan Fransa bu ülkelerin başında gelmektedir.

Ada Özellikle İsrail'in Lübnan'a saldırısı üzerine buradan ayrılanların ilk uğrak yeri oldu. Lübnan'daki vatandaşlarının tahliyesi için Baf'taki Anderas Papandreu Havaalanı'nı kullanan ülkelerden biri olan Fransa, Rum Yönetimi'ne her türlü askerî destek karşılığındaaskerî işbirliği anlaşması teklif etti. İki ülke arasında anlaşma sağlandığı takdirde Fransa askerî bir üs elde etmeyi umuyor. Bu anlaşma imzalanırsa GKRY'nin Yunanistan dışında bir ülke ile imzalayacağı ilk anlaşma olacak. Türkiye bu konu ile ilgili Fransa'ya sözlü bir nota verdi. Ancak hem Fransa hem de GKRY bu anlaşmanın önünde bir engel olmadığı konunsa da hem fikirler. Bu anlaşma imzalandığı takdirde Fransa Ortadoğu'da kendisine önemli bir rol kapacak, GKRY ise, Türkiye'ye Ada'da meşru bir statü sağlayan Garanti ve ittifak Anlaşmaları'nı bir kere daha delmiş olacak. Türkiye bu anlaşmayı önleyemezse GKRY, AB'ne üye diğer ülkelerle de benzer anlaşmalar yapabilir.

Bu arada Rum lider Papadopulos'un, Doğu Akdeniz'de kıyıdaş ülkeler (Suriye, Lübnan, Türkiye, KKTC, İsrail, Filistin, GKRY, Mısır) arasında kıta sahanlığının paylaşılması konusunda anlaşma yapılmamış olmasına karşın Mısır ve Lübnan'la "Kıbrıs'ın münhasır ekonomik bölgesinde" gizli petrol arama anlaşması yapması Rumların Türkiye'yi bu konuda da bir oldu bitti ile karşı karşıya bırakma çabası içinde olduğunu ortaya koydu.

Rum yönetimi 2001'de Norveç ile yaptığı anlaşmayla bir gemiye, Doğu Akdeniz'de kıta sahanlığı araştırması yapması için yetki vermişti. Gelişme üzerine Türkiye, sorunun "sıcak çatışmaya kadar uzayabileceğine" işaret eden bir tepki göstermiş ve bölgeye savaş gemisi göndererek Norveç gemisini uzaklaştırmıştı. Olay Türk-Yunan yakınlaşmasına zarar vermemek için kamuoyundan saklanmıştı[1]. Tabii ki dostluk, iyi ilişkiler bozulmasın. Ancak politika yalnızca iyi ilişkileri bozmamak üzerine kurarsanız kazanan taraf olamazsınız. Türkiye bu konuda ayakları üzerinde duran stratejiler geliştirmeli ve istikrarlı bir şekilde bunu uygulamalıdır. Aksi takdirde kaybeden taraf olmaya devam eder.

Türkiye (ve tabii KKTC) bir duruş göstermezse benzer durumlar yaşanacaktır. AB sevdalarının, verilen tavizlerle ülkenin güvenlik ve itibarımızı nasıl sarsıldığını artık görmeleri gerekir.

GKRY'nin bu tutumları karşısında KKTC yönetimi de hâlâ tavizkâr davranmaktadır. Türkiye Genel Kurmayının net "kaldırmayın" kararına rağmen Lefkoşa'daki stratejik nokta Lokmacı Barikatı'nın yıkımında direndi ve yıktı. İşin ilginç tarafı Türk tarafı sürekli taviz vermesine rağmen GKRY'ni mutlu etmek bir türlü mümkün olmuyor. Bu nedenle "ülkelerin dostları düşmanları yoktur, menfaatleri vardır" sözünü hatırlatarak bitirelim. Belki kıssadan hisse olur.



[1] Cumhuriyet 29 Ocak 2007.

Doç. Dr. Meşküre Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...