Bu sayfayı yazdır

21. Yüzyılda Türk Dünyası Uluslararası Sempozyumu Sonuç Deklerasyonu

Yazan  06 Aralık 2010
Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği ve Lefke Avrupa Üniversitesinin işbirliği ile düzenlenen “21. Yüzyılda Türk Dünyası Uluslararası Sempozyumu” KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu’nun katılımıyla 02-05 Aralık 2010 tarihlerinde Üniversitenin Akıllı
Türkiye, KKTC, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Afganistan, Kırım, Doğu Türkistan, Kosova ve Makedonya Türkleri bilim adamlarının katıldığı sempozyumda 60 bildiri sunulmuş ve tartışılmıştır. Pek çok yönüyle ilklerin yaşandığı sempozyumda Türk Dünyası'nın 21. Yüzyıldaki durumu çeşitli yönleriyle ele alınmış, ortaya çıkan tehditler ve fırsatlar değerlendirilmiş, gerçekleştirilebilecek projeler bilimsel yönden irdelenmiştir. Sempozyum sonunda aşağıdaki tespitler üzerinde odaklanılmış ve belirtilen kararlar alınmıştır:

• Sempozyumun KKTC'de yapılması Kıbrıs Türklerine destek şeklinde algılanmış ve Türk dünyasının en güney ucundaki parçası olarak Kuzey Kıbrıs'ın varolma mücadelesinin altı çizilmiştir. Ayrıca sempozyum KKTC'nin böylesine kapsamlı ve uluslararası bir toplantıya ev sahipliğini en iyi şekilde yapabildiğini de bütün dünyaya göstermiştir.

• Katılımcılar, bu organizasyonun her iki yılda bir tekrarlanmasının çok yararlı olacağı konusunda fikir birliğine varmışlardır.

• Bir sonraki toplantının öncelikle başta Nahçivan, Kırım, Kazan veya Almanya olmak üzere Türk Dünyası'nın güzide bir köşesinde ve/veya Türklerin yoğun olarak yaşadığı ülkelerin birinde gerçekleştirilmesi yönünde görüş ve öneriler tartışılmış; bunların en kısa sürede karara bağlanması gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca birincisi KKTC'de yapılan bu toplantının gelenekselleştirilerek her yıl yapılması hususu da konusunda da karara varılmıştır.

• Bundan böyle KKTC'nin Türk devlet ve toplulukları arasında gerçekleşecek her türlü organizasyonda ve ortak kuruluşlarda yer alması sağlanmalıdır.

• Üniversiteler, dolayısıyla bilgi adası olan KKTC, Türk Dünyasının Silikon Vadisi benzeri "Silikon Adası" haline getirilebilir. Bu yönde gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır.

• Sempozyum katılımcıları Azerbaycan Cumhuriyetine ait toprakların Ermenistan tarafından haksız ve hukuksuz biçimde işgal edilmesini şiddetle kınama kararı almışlardır. Bu işgal sebebiyle yurtlarından ayrı bırakılmış, ezilmiş ve örselenmiş Azerbaycan Türklerinin sorunlarının bir an önce çözülmesi için Türk dünyasına mensup ülkelerin her platformda birlik ve beraberlik içerisinde olması gerekliliği ifade edilmiştir. Özellikle Hocalı Soykırımı'nın diaspora çalışmaları çerçevesinde objektif biçimde anlatılması ve dünyanın aydınlatılması sürecinde tüm Türk cumhuriyetlerinin kurum ve kuruluşlarıyla söz konusu süreci desteklemeleri uygun olacaktır. Katılımcılar Azerbaycan'ın işgal edilmiş toprakları ve Karabağ Bölgesi sorununun BM kararlarına uygun bir biçimde çözümlenmesi konusundaki istek ve ısrarlarını belirtmişlerdir.

• Özellikle Türk Cumhuriyetlerinden bu sempozyuma katılanlar, Türklere karşı haksızca yürütülen "Sözde Ermeni Soykırımı" iddialarına karşı kararlı bir şeklide mücadele etmenin gereğine bir kez daha vurgu yapmışlardır.

• Katılımcılar Türk Dünyasının önemli Ülkeleri olan Özbekistan ve Türkmenistan'ın da Türk Dünyasının bu tür faaliyetlerde yer alması konusunda arzu ve isteklerini beyan etmişlerdir.

• Türk dünyasındaki devlet ve topluluklarda ortaya çıkan etnik temelli çatışmalar ya da suni kavim mücadelelerinin hem insanların hayatına zarar verdiği, hem de kardeş halklar arasında derin ayrılık ve kırgınlık yarattığı gerçeğinden hareketle bu tür kardeş kavgalarının sona ermesi için Türk Devlet başkanlarının ve Sivil Toplum Kuruluşları'nın (STK) daha hassas ve dikkatli olmaları kaçınılmazdır.

• Sempozyuma katılanlar, Afganistan'ın kuzey bölgesinde yaşayan Türklerin sorunlarıyla ilgilenilmesi; onların hak ve çıkarlarının korunması bir kardeşlik görevi olarak değerlendirilmiştir.

• Sempozyum katılımcıları Türk Dünyasındaki sorunların çözümünde etkili bir unsur olarak "Türklük bilinci ile ortak dil ve tarih" olduğu konusunda hem fikir olmuşlardır. Bu çerçevede ortak Tarih kitapları yazımı projesinin aciliyeti teyit edilmiştir. Bir an önce böyle bir çalışma yapılıp okullarda okutulmalıdır.

• Katılımcılar, artık Türk dünyasında işbirliğine yönelik daha çok ekonomik ağırlıklı proje ve toplantıların gerekli olduğu konusunda fikir birliğine varmışlardır. Zira bu husustaki veriler ilişkilerin gerçek potansiyelini yansıtmadığını göstermektedir. Özellikle enerji odaklı üretim sisteminin reel sektör açısından ilerleyen dönemlerde soruna yol açabileceğinin unutulmaması gerekmektedir. Bu sebeple "sosyo-ekonomik ve yönetsel ilişkiler" başlıklı proje ve çalışmaların ön plana çıkarılarak bu konuda uzman kişilerin böylesine organizasyonlara yüksek düzeyde katılması son derece faydalı olacaktır. Bu bağlamda, ortak KOBİ işletmeleri işbirliği, insan odaklı çalışmalar ve uzmanlık bankası kurulması fikri sempozyumda tartışılmıştır.

• Katılımcılar Latin alfabesine geçişin ortak dil ve iletişimi daha çok kolaylaştıracağı konusundaki düşünce ve tercihlerini yenilemişlerdir.

• Türk dünyasındaki dernek, vakıf, sendika, meslek odası gibi STK'lar arasındaki işbirliğinin artması ve üst birliklerin oluşturulması, Sivil Toplum Kuruluşları'nın üst düzeye çıkarılmasının toplumlarımızdaki entegrasyon sürecini hızlandıracağı kanaatini paylaşmışlardır.

• Bağımsız bir devlete sahip olmayan Türk Toplumları ve Topluluklarındaki gelişmeler izlenmeli, temel ve evrensel insan hak ve özgürlükleri başta olmak üzere, hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi sağlanmalıdır. Türk Dünyasının bir parçası olan Doğu Türkistan meşru ve yasal bir hak olarak gündeme getirilmeli ve bu bölge Çin ile Türkiye ve hatta Türk dünyasının köprüsü olarak değerlendirilmelidir. Doğu Türkistan meselesinin barışçıl ve uluslararası yaklaşımlarla çözülebilmesi, Çin ile ilişkilerin en yüksek seviyeye çıkarılmasını da sağlayacaktır. Bu sebeple söz konusu bölgedeki gelişmeler Türk Dünyası tarafından da ciddiyetle takip edilmelidir. Özellikle Türkiye'nin dönem başkanlığını yaptığı CICA ve Kazakistan'ın dönem başkanlığını yaptığı AGİT nezdinde girişimlere zemin hazırlanmalıdır.

• Irak'taki Türkmenlerin ülkedeki değişim sürecinde olumsuzluklar yaşamaması, Irak'ın bütünleşme, normalleşme faaliyetlerinden dışlanmaması ve varoluşlarını devam ettirmeleri için etkili lobi ve diplomatik iletişim çabaları sürdürülmelidir.

• Ahıska Türklerinin vatanlarına dönüş süreci akılcı ve gerçekçi bir bakış açısıyla irdelenmelidir. Bu konuda Gürcistan yetkili makamları yeterli bilgi ve belge ile daha da aydınlatılmalı; belirli bölgelerden Gürcistan'a değil de başka ülkelere göç eden Ahıska Türklerinin akıbeti konusunda hassas davranılmalıdır.

Lefke / K.K.T.C 04.12.2010