Taviz Taviz Nereye Kadar? Ve Hocalı Soykırımı

Yazan  28 Şubat 2009
Türkiye “Dış Politikasız” mı bırakılıyor? Yoksa Türkiye’nin “dış politikası” başkaları tarafından mı belirleniyor?

Türkiye özellikle AB'nin ve ABD'nin komşularıyla iyi geçin baskısı sonucu Ermenistan'dan olumlu hiçbir gelişme olmamasına karşılık Ermenistan ile ilişki kurmak için büyük bir gayret gösteriyor. Doğu Anadolu'yu Batı Ermenistan olarak kabul eden, soykırım yaptığını iddia eden bir anlayışa sahip olan Ermenistan'a karşı. Tabii ki ülkeler arasında iyi niyet, dostluk olsun, ama karşılıklı olsun bu tek taraflı olarsa bunun adı taviz olur ve sonu da gelmez. Üstelik Ermenistan ile ilişkilerimizde Azerbaycan faktörünü asla göz ardı etmemeliyiz. Ülkemizin milli menfaatlerinin yanı sıra Azeri kardeşlerimizin uğradıkları haksızlıkları da unutmamalıyız. Hele hele Hocalı' da yaşananları asla unutmamalıyız.

Daha dün 1992 yılının Şubatında dünyanın gözü önünde yaşanan vahşeti unutmak elbette ki mümkün değil. Hocalı katliamı, kendi yurtlarında özgür yaşamak dışında hiçbir istekleri olmayan çok sayıda sivilin Ermeniler tarafından öldürülmesidir. Bu bir soykırımdır, bilinçli ve planlı bir öldürme söz konusudur. Fotoğrafları, belgeleri olan açık açık görülen bir soykırımdır. Ama üç maymunu oynayan "medeni dünya" bunu görmezden gelmektedir. Diğer tarafta ise 1915 yılındaki "savaş ve politik zorluklar nedeniyle" çıkarılan "Tehcir" yasasını yine aynı "medeni dünya" soykırım kabul edip ısıtıp ısıtıp önümüze koymaktadır.

1992'de Hocalı' da yapılan soykırıma sesiz kalan BM ve Batılı devletler, ancak Ermenilerin nüfusun 60 binden fazla olan Kelbecer' e saldırmasıyla harekete geçti. BMGK 822 Sayılı Kararı ile Ermeni kuvvetlerinin çekilmesini istedi, ancak bu sonuç vermedi. Kararın ardından AGİT bünyesinde arabuluculuk çalışmaları başlatıldı.

1994 yılında iki taraf arasında ateşkes ilan edilmiştir. Savaş sonrası çözüme kavuşturulmayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon civarı Azeri'dir. Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan'da yaşamaktadır. Azerbaycan nüfusunun %10'unundan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hala Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine geri dönmeyi beklemektedirler. Azerbaycan Cumhuriyetinde yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan veya başka ülkelerden Azerbaycan'a gelen Azerbaycan vatandaşları Azerbaycan Hükümeti tarafından "kaçkın" olarak adlandırılmaktadır. Sorunlarına hala kalıcı çözümler bulunamayan "kaçkınlar" ; konut, iş, yiyecek, sağlık, eğitim ve can güvenliği gibi bir çok sorunla karşı karşıyadırlar. Bu kişiler Bakü ve çevresinde, zor koşullar altında çadırlarda, barakalarda, okul ve yurtlarda, pansiyonlarda, dükkanlarda yük vagonlarında, hatta yol kenarlarında yaşam mücadelesi vermektedirler.

Uluslar arası örgütler tarafından bu kardeşlerimizin bir an önce yurtlarına dönmeleri temel hak ve hürriyetlerine kavuşmaları sağlanmalıdır.

Türkiye'ye düşen görev ise hem Hocalı' da yaşananları unutmamak hem de sonrasında "kaçkın" duruma düşenlerin yurtlarına dönmeleri için gereken çabayı harcamaktır. Ayrıca Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgalini, Türkiye ile ilgili iddialarını da hiç unutmamalıdır. Bütün bunlara dikkatle takip etmelidir. Tabii ki uzlaşılmalı ama yozlaşılmamalı.

Sevr Anlaşması'nın 352.maddesine göre Ermenistan'a Trabzon limanından denize çıkma izninin verildiği de unutulmamalıdır.Evet Sevr Anlaşması yürürlüğe girmemiştir ama bu anlaşmayı yürürlüğe koymadıkça Haçlıların gözüne uyku girmeyeceği de unutulmamalıdır. Son yıllarda Trabzon üzerinde oynanan oyunların da bir tesadüf olmadığını unutmayalım.ABD'nin olmadığı deniz Karadeniz orada da olmak istiyor. "Resmi olarak" böyle bir talep olmadığı söylense de ABD'nin Trabzon'dan üs istediği söylentilerinin sonunun nereye varacağı iyi değerlendirilmelidir.Türk milleti büyük millettir, Türkiye Cumhuriyeti güçlü devlettir.Büyüklüğüne ve gücüne yakışır politikalar takip etmelidir.

Doç. Dr. Meşküre Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display