Bu sayfayı yazdır

Tahran Esad’ı Desteklemeye Devam Ediyor

Yazan  22 Haziran 2015

Suriye’de hükümet karşıtı gösteriler başladığı zaman Tahran, Suriye ile stratejik ilişkilerine dayanarak Suriye rejimine kayıtsız şartsız destek vermiştir. Bu desteğin en önemli nedenlerden birisi isyanın, yabancı güçler tarafından İran-Suriye eksenine karşı düzenlenen bir komplo olarak görülmesi olmuştur. Esad rejiminin düşmesi durumunda İran sadece bölgedeki en önemli müttefikini kaybetmeyecek, aynı zamanda dış politika ve savunma stratejisinde kritik öneme sahip Hizbullah ile bağlantısı noktasından mahrum kalacaktır. Bu nedenle İran, Arap Baharı sürecinin etkili olduğu Tunus, Libya ve Mısır’ın aksine Suriye’deki muhalif harekete karşı ilgisiz kalmış ve bütün gayretini Suriye’de istikrarın sağlanması üzerine yoğunlaştırmıştır.   

İran'ın mutlak hakimi Dini Lider Hamaney İran’ın tutumunu şu sözlerle net bir şekilde ifade etmiştir: “Her nerede İslami, halkçı ve ABD karşıtı bir hareket varsa onu destekleriz. Eğer bir yerde bir hareket ABD ve İsrail tarafından kışkırtılmışsa onu desteklemeyiz. Her nerede ABD ve İsrail bir ülkeyi işgal etmek ve bir rejimi devirmek üzere sahneye çıkarsa biz karşı tarafta yer alırız.” Suriye’ye verilen kayıtsız desteğe karşı İran’da önceleri cılız bir muhalefet oluşmuştur. Eski diplomat ve uluslararası ilişkiler uzmanlarından oluşan bir grup Suriye’ye verilen kayıtsız desteğin, Esad rejiminin düşmesi durumunda İran’ı zor durumda bırakacağını savunmuştur. Ayrıca, Esad rejimine verilen desteğin, İran’ın “yeni” Arap dünyasında halk hareketlerini destekleyen imajını zedeleyeceği ileri sürülmüştür. Esad’ın ciddi ve kapsamlı reform yapmasının gerekli olduğuna işaret eden bu çevreler, İran yönetiminin daha kompleks bir siyaset izleyerek Suriye muhalefeti ile de ilişki kurmasının gerekli olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu eleştirilere karşılık İran yönetimi Esad rejiminin iktidarının süreceğine inanarak destek vermeye devam etmiştir. Buna göre Esad rejimi birçok krizde ayakta kalma başarısı göstermiştir. İranlı yetkililere göre Suriye’yi direniş cephesinde tutan sadece Esad yönetimi değil, Suriye halkının kendisidir. Dolayısıyla Esad yönetiminin İsrail'e karşı durması ve Filistin davasına sahip çıkması, aynı düşünceleri paylaşan Suriye halkıyla arasında güçlü bağlar oluşmasına neden olmuştur. İran, bu bağlar sayesinde Esad yönetiminin ayakta kalacağına inanmıştır. Rejim karşıtı muhalefetin zayıf, örgütsüz ve iddiaya göre dış destekli olması da İranlı yetkililerin, Beşar Esad’ın bu badireyi atlatacağına dair inancını güçlendirmiştir.

İran’ın bakış açısına göre Suriye muhalefeti üç farklı kesimden oluşmaktadır. Birincisi, gerçekten reform, özgürlük ve demokrasi isteyen bir halk hareketidir. Suriye halkının adalet, özgürlük, serbest seçim gibi reform talepleri meşrudur ve yönetimden karşılık bulmalıdır. Bu nedenle İran, Esad’ın reform programını memnuniyetle karşılamıştır. İran’a göre Suriye muhalefetinin içerisinde meşru halk hareketinin yanı sıra dış destekli Selefi gruplar vardır. İddiaya göre, yıllardır Esad yönetimine karşı mücadele veren ve İhvan-ı  Müslümin ile iç içe olan Selefiler, gerçekten demokrasi ve reform talebiyle ortaya çıkan halk hareketinin arasına sızarak Beşar Esad yönetimini devirmeyi amaçlamıştır. Suudi Arabistan’dan finansal ve lojistik destek alan Selefiler silahlanarak ölüm timleri kurmuş ve güvenlik birimlerine karşı terör faaliyetleri başlatmıştır. Üçüncü grup ise, dışarıdan destek alarak Esad yönetimine karşı mücadele eden rejim karşıtı muhalefettir. Diğer Arap devrimlerinde protesto gösteriler neredeyse eşzamanlı olarak Ocak ayında başladığı halde Suriye’deki gösterilerin üç ay sonra başlamış olması, İranlı yetkililere göre, bu gösterilerin dışarıdan yürütülen bir proje olduğunu göstermektedir. İran açısından bakıldığında, İran’ın uluslar arası rakipleri, Suriye’deki krizden istifade ederek yalnızca Esad yönetimini baskı altına almayı değil, aynı zamanda İran’ın Suriye’deki çıkarlarını sonlandırmayı hedeflemiştir. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile Batılı ülkeler, isyana yardımcı olarak Suriye’yi İran’ın öncülük ettiği direniş cephesinden çıkarmayı ve Suriye’de kendilerine yakın bir rejim kurmayı hedeflemiştir. Dolayısıyla, İranlı yetkililere göre Suriye’de dışarıdan desteklenen muhalif hareket direniş cephesine karşı yeni bir saldırıdan farklı bir şey değildir. Bu nedenle Esad yönetimine sahip çıkmak, İran için direniş cephesini ayakta tutmanın en önemli unsurudur. Ayrıca, Esad rejiminin devrilmesi sonrasında İran üzerinde uluslararası baskının artacağı kaygısı, İran yönetimini Suriye’ye destek vermeye yönlendirmektedir. Nitekim İran angajman stratejisini ve Suriye-İsrail barış görüşmelerini de benzer şekilde değerlendirmiş, bu nedenle Suriye ile stratejik ortaklığını sürdürmek için gayretlerini yoğunlaştırmıştır.

Suriye’de muhalefetin Esad rejimine karşı yeni ve kapsamlı bir saldırıya geçtiği son aylarda, Rusya ve İran’ın Esad rejiminden desteğini çektiği değişik basın-yayın organlarından ileri sürülmektedir. Durumun gerçekten böyle olup olmadığını aşağıda uzun alıntılar yapacağımız haberler ışığında Türk okurun değerlendirmesine sunuyoruz.

 

Suriye Savunma Bakanı’nın İran Ziyareti

28 NİSAN 2015

 

Suriye Savunma Bakanı Fahad Casim El Freyc başkanlığındaki askeri delegasyon ikili temaslarda bulunmak maksadıyla İran’a gittiği ifade edildi. Ziyarete Suriye Silahlı Kuvvetleri’nden bir çok üst düzey yetkilinin de eşlik ettiği  belirtilen haberin devamında, İran ve Suriye heyetler arası yapılacak görüşmelerde özellikle Suriye’nin askeri ihtiyaçları ile İran’ın yapabileceği askeri yardımların ele alınacağı belirtilerek, Suriye Savunma Bakanı’nın Tahran ziyaretinde bir çok İranlı yetkili ile de bir görüşme yapacağı kaydedildi. Haberde ayrıca Suriye’nin İdlib kentinin El kaideye bağlı El Nusra Cehpesi tarafından ele geçirilmesinin, söz konusu ziyarette önemli rol oynadığı vurgulanmıştır. [1]

 

 

Suriye; İsyancılar Lazkiye’ye Saldırırsa, Rusya ve İran Çatışmalara Dahil Olabilir

02 MAYIS 2015

 

İdlib, Suriye’nin ticari başkenti olarak bilinen ve yoğun çatışmaların yaşandığı Halep ile Akdeniz kıyısındaki Lazkiye’yi bir karayoluyla birbirine bağlıyor. Suriye’nin kuzeyinden Şam’a, oradan da Ürdün sınıra uzanan bir otoyol da İdlib’ten geçiyor. İdlib, Lazkiye’nin güneyindeki Hama kentinin de komşusu. Kuzeyde ise İdlib Hayat kentinin sınırında. Dolayısıyla İdlib merkezi ve Cisr eş-Şugur ilçesi stratejik bir önemde. Ancak grupların hedefinin yalnızca hükümet güçleri arasındaki ikmal yollarını ele geçirmek olmadığı anlaşılıyor. Bu çerçevede muhaliflerin asıl hedefinin Lazkiye kenti olduğu belirtiliyor. Fetih Ordusu, İdlib’te faaliyet gösteren farklı gruplar ile El Kaide’ye bağlı grupların bir ittifakı olarak tanımlanıyor. Nitekim Suriye’de IŞİD dışındaki muhalif gruplar arasında iç savaşın başından bu yana çeşitli ittifaklar kuruldu. Ancak yeni kurulan bir ittifakın bu kez önemli bir kentin merkezini ele geçirmesi dikkat çekiyor. Çatı örgütünün içinde El Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi, Ahrar’uş Şam, Liva el Hak, İslam ordusu gibi gruplar yer alıyor. Ancak en büyük grup Nusra Cephesi. Bazı Türkmen gruplar da ittifakın içinde. Fetih Ordusu içindeki gruplar arasında çeşitli gerilimler bulunuyor. İdlib kent merkezinin nasıl yönetileceğinin gruplar arasında önemli bir tartışma konusu olduğu bildiriliyor.

Lazkiye stratejik olarak muhalifler açısından kritik öneme sahip. Öncelikle Lazkiye, Nusayrilerin tarihsel başkenti. Kent nüfusunun önemli bölümü Alevi Suriyelilerden oluşmaktadır. Esad ailesi de Lazkiyeli ve Suriye ordusunda Lazkiye kökenli birçok komutan bulunuyor. Bunun yanında Lazkiye konum olarak da çok önemli, zira Akdeniz kıyısında ve kentte büyük bir limanı ile Rusya’nın önemli bir deniz üssü bulunmaktadır. Bir havaalanı da bulunan kent kuzeyden Türkiye’nin de sınır komşusudur. Lazkiye’den ulaşan haberlerde, Lazkiye halkı arasında belirli bir tedirginlik olduğunu ancak bunun çok üst düzeyde olmadığı ifade edilmektedir. Gündelik hayatın normal akışında sürdüğü belirtilen Lazkiye çevresindeki yerleşim yerlerinde bu tedirginliğin daha yüksek olduğunu bildirilmektedir. Bazı kaynaklar tarafından silahlı grupların hedefinde Lazkiye’nin olduğunu kabul etmekle birlikte çok kısa vadede böyle bir saldırının muhtemel görülmediği ancak, Lazkiye’ye düzenlenecek muhtemel bir saldırının da çok yoğun çarpışmalara neden olacağı vurgulanmaktadır. Lazkiye’nin çevresinde Suriye ordusu güçleri yanında, yönetim yanlısı Lazkiye sakinlerinin oluşturduğu milis grupları da yer alıyor. Öte yandan Suriye yönetiminin Lazkiye’yi korumak için büyük askeri operasyonlara hazır olduğu biliniyor. Bunun yanında milis grupların, böyle bir savaşı ülkedeki Alevi azınlık açısından ‘varlık yokluk’ savaşı olarak algılayarak çatışmalara kapsamlı olarak katılacakları düşünülüyor. Son dönemdeki saldırılara ve isyancıların çeşitli açıklamalarına bakıldığında silahlı grupların hedefinin Lazkiye’yi almak ve Akdeniz’e ulaşmak olduğu da anlaşılıyor. Öte yandan isyancıların Lazkiye’ye saldırmaları halinde Rusya ve İran’ın yanı sıra Hizbullah’ın da çatışmalara dahil olabileceği belirtiliyor.[2]

 

Suriye Savunma Bakanı’nın İran Ziyareti ve Alınan Kararlar

05 MAYIS 2015

 

İsrail istihbarat kaynaklarına yakınlığı ile bilinen Debka sitesi, İsrail askeri  kaynaklara dayanarak verdiği haberde; Suriye Savunma Bakanı General Fahad Casim el-Freyc’in İran’a gerçekleştirdiği resmi ziyarette alınan kararlara dikkat çekti. Suriye heyetinin Tahran ziyaretine eş zamanlı olarak Lübnan Hizbullah hareketine mensup bir heyetin de İran’da olduğu ve toplantılara katıldığı belirtildi. Haberde Suriye Savunma Bakanı General Freyc’in İran ziyaretinin ana gündem maddesinin Golan’da Mayıs 2013 itibariyle kuruluş hazırlıklarına başlanan direniş birliklerinin İsrail ordusuna yönelik operasyonlara resmen başlatılması talebi olduğu ve bu konuda İran makamlarından onay alındığı vurgulanan haberin devamında, İsrail ordusunun Suriye’den yapılacak operasyonlara karşılık vermesi durumunda ise İran’ın Suriye’ye özel askeri eğitim almış Şii Afgan milisleri ve İran İslam Devrimi Muhafızları Ordusu’na bağlı birliklerini göndereceği iddiası yer aldı. Haber sitesi ayrıca son dönemde Golan’da özellikle açık alan diye tabir edilen bir bölgede İsrail’e saldırı düzenlemek isteyen grupların yoğun varlık sergilediğini aktardı ve bu bölgenin Şam’dan Golan’a kadar olan 60 km’lik yol güzergahına genişletilerek Hermon dağı kırsalı ve Şeba çiftliklerine kadar uzatılacağını iddia etti. Ayrıca Suriye ve Hizbullah’ın istihbarat servislerinin bu bölgeden İsrail’e yönelik düzenlenecek operasyonların taktiksel ve askeri sorumluluğunu üstleneceğini ileri sürdü. Haberde Tahran’da alınan kararlar doğrultusunda Golan’daki mevcut birliklere ilaveten yeni milis güçler kurulmasının da gündeme geldiği iddiası yer alıyor. Bu plan çerçevesinde 26 Nisan tarihinde Suriye-İsrail sınırında İsrail ordusuna bombalı operasyon planlayan Suriyeli Dürzilerden oluşan bir birliğin faaliyete geçtiği fakat İsrail ordusu tarafından operasyonun engellendiği ifade ediliyor. Yaşanan olayda İsrail hava bombardımanına maruz kalan 4 kişi hayatını kaybetmiş ve bundan iki gün sonra ise İsrail ordusunun Golan’daki en büyük istihbarat toplama merkezi, Suriye’deki birlikler tarafından havan topları ile hedef alınmıştı. Suriyeli Dürzilerden oluşturulan bu yeni birliğin başına ise 36 yıl İsrail hapishanelerinde kalmış olan ve Hizbullah’ın esir takası ile özgürlüğüne kavuşan meşhur Hizbullah savaşçısı Samir Kuntar’ın getirildiği ifade ediliyor. Debka kaynakları, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın 1967’de işgal ve daha sonrasında ilhak edilen Golan’ın İsrail işgalinden kurtarılması için özel bir Suriyeli-Filistinli direniş hareketi kurulmasını gündeme getirdiğini; fakat bugüne kadar Golan’dan İsrail’e yönelik düzenlenen saldırıların tamamına yakının özellikle de Ahmed Cibril liderliğindeki Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Genel Komutanlığı’nın başını çektiği Filistinli gruplar tarafından gerçekleştirildiğini aktarıyor. Bugün ise Suriye ordusu ve Hizbullah’ın farklı taktikler kullanarak İsrail’e yönelik ciddi bir operasyonun hazırlığı içinde olduğunun istihbarat raporlarına yansıdığı ileri sürülüyor. Buna göre Güney Lübnan ve Golan bölgesindeki yerel halktan oluşturulmuş milis kuvvetlerin özel olarak eğitildiği ve stratejik noktalarda mevzilendiği belirtiliyor.[3]

 

İran Kudüs Özel Kuvvetler Komutanı Süleymani Gizlice Suriye'ye Gitti

3 HAZİRAN 2015

 

Al Qods Al Arabi gazetesi Londra baskısında, İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Özel Kuvvetler Komutanı Kasım Süleymani'nin, geçtiğimiz hafta sonu gizlice Suriye'nin Lazkiye kentine giderek, burada cephe hatlarını denetlediğini bildirdi. Gazeteye göre Kasım Süleymani, Lazkiye'nin 40 Km. doğusunda yer alan ve Suriye muhalifi Fetih ordusu ile temas noktası olan Jourin bölgesinde yaptığı açıklamada; "Tüm dünya bizim ve Suriye önderliğinin önümüzdeki günler için hazırladığımız şeylere çok şaşıracak" şeklinde beyanat verdi. Konu ile ilgili olarak Suriye yönetimine ve Hizbullah'a yakın bazı kaynaklar, Kasım Süleymani'nin bu gizli ziyaretinde, Suriye Ordusunun önde gelen komuta kademesi, cephe komutanları ve Hizbullah örgütünden bazı üst düzey yetkililer ile bir araya gelerek, cephede yansıtılacak  taktikler ile ilgili bir anlaşma üzerinde görüş birliğine vardığını belirttiler. Diğer taraftan Devrim Muhafızları Ordusu'na yakınlığı ile bilinen Yalasarat İnternet Sitesi'nde İran'ın kuşatma altında olan Şam'ı rahatlatmak için 50 bin kişilik motorize olmayan bir piyade gücünü en kısa zamanda Suriye'ye sokmasının gerekli olduğuna dair vurguda bulunan bir analizin yayınlanması dikkat çekti. Söz konusu analiz bazı kaynaklar tarafından, İran'ın Suriye stratejisini değiştirdiğine dair işaret olarak algılandı.[4]

 

İran On Beş Bin Milisi Suriye'ye Gönderdi

4 HAZİRAN 2015

 

İran devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani'nin, Suriye'nin Lazkiye kentine gelmesi ve burada Suriye Ordusu ile hazırladığımız ve önümüzdeki günlerde yaşanacak sürprizlere tüm dünya şaşıracak yöndeki açıklaması sonrasında, İran'ın 15 bin milisi Suriye'ye gönderdiği ifade edildi. Lübnan'da yayınlanan The Daily Star'a demeç veren ve adı açıklanmayan üst düzey bir Lübnanlı siyasetçi; "İran, Afganistan ve Irak milislerinden topladığı 15 bin civarındaki militanı Şam ve Lazkiye bölgesine gönderdi. Milislerin İdlib kentinde El Kaide'nin Suriye kolu olan El Nusra cephesi önderliğindeki Fetih Ordusu'nun ele geçirdiği bölgelerin yeniden kazanılması için başlatılacak operasyonlarda yer alacağı ifade ediliyor" dedi. Suriye Ordusu son dönemlerde İdlib ve Palmira gibi merkezlerdeki daha fazla askeri kayıpları önlemek için hızla çekilmiş ve bunun İran'ın bir tavsiyesi olduğu iddia edilmişti. Bununla birlikte Kasım Süleymani'nin planladığı ve Beşar Esad tarafından tereddütlü bir şekilde kabul edilen planın amacı, savaş sırasında yenilgiler alan Suriye Ordusunun ve hükümet taraftarlarının moralini yükseltmek ve Haziran ayı sonuna kadar İdlip'te kaybedilen bölgeleri yeniden ele geçirmektir.  İran da, ayrıca müttefiki Suriye'de elde edeceği başarı ile, Batı ülkeleri nezdinde sürdürdüğü ve bu ay sonuna karar uzatılan nükleer müzakerelerde elini güçlendirmeyi hedeflemektedir. [5]

 

İran Cumhurbaşkanı; Irak ve Suriye'nin Bölünmemesi İçin Tüm Gücümüzü Kullanacağız

14 HAZİRAN 2015

 

Tahran'da yerli ve yabancı basın mensuplarının katıldığı basın toplantısında konuşan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran'ın terörizmle mücadele için Irak'a daha fazla yardım yapmaya hazır olduğunu söyledi. Ruhani, "Irak'ta terörizmin önüne geçen ve yayılmasını önleyen Irak halkı ve ordusu oldu. İran olarak bizim de bunda katkımız olmuştur. Fakat nedense terörizme karşı koalisyon oluşturan ülkeleri orada göremiyoruz. Hani bunlar terörizmle savaşacaktı?" dedi. ABD'nin Irak'ta IŞİD'e karşı mücadele etmek için yeni askeri üsler kuracağına değinen Ruhani, "ABD'nin başta Irak olmak üzere bölgedeki terörizmle mücadele ettiği, gerçeklikten uzak içi boş iddiadan başka bir şey değildir" değerlendirmesinde bulundu. İran'ın, Irak ve Suriye'de askeri varlığının olup olmadığı sorusuna Ruhani: "Irak ve Suriye'de askeri birim veya üssümüz yoktur, sadece müsteşarlık düzeyinde bu ülkelerde bulunuyoruz. Amacımız bu ülkelerde istikrar ve güvenliğinin sağlanması için terörizmle mücadele etmektir" yanıtını verdi.  İran Cumhurbaşkanı, Irak ve Suriye'nin bölünmesine karşı olduklarını belirterek bunun gerçekleşmemesi için İran'ın tüm gücünü kullanacağını kaydetti. Ruhani, "Bölgenin siyasi coğrafyasının değişmesi herkesin zararına olacak. Bu, bölgenin güvenliği ve istikrarı için tehlikelidir" dedi. İran Devlet Başkanı , "Bu konuda iki iş yapmalıyız. Birincisi başta komşu ülkeler olmak üzere bölge ülkeleri diyalogları artırarak fikirlerimizi yakınlaştırmalıyız. İkincisi, Irak ve Suriye'deki merkezi yönetimleri terörizmle savaşmaları için güçlendirmeliyiz" diye konuştu.[6]

 

İran Suriye'ye Yıllık On Beş Milyar ABD Doları Tutarında Yardım Yapıyor

17 HAZİRAN 2015

 

İran tarafından strateji ortağı konumunda bulunan Esad Yönetimine 2013 yılı içinde 14 milyar, 2014 yılında 16 milyar ve 2015 yılı başından Mayıs ayı sonuna kadar ise, 6 milyar dolar tutarında yardım yaptı. Tahran'ın Esad rejimine verdiği söz konusu yardımların, bir kısmının nakdi, diğer kısmının ise petrol ve petrol ürünleri, askeri teçhizat ile bazı lojistik malzemelerinden oluştuğu ifade edildi. [7]

 

SONUÇ

Suriye’den önce gerçekleşen Arap Baharı devrimleri dalgası genellikle İran için olumlu olmuştur. Amerika’nın bölgedeki nüfuzunun kırılması ve bölge ülkelerinde İslamcıların karar alma mekanizmasında olması İran dış siyasetindeki en önemli iki unsurdur. Dolayısıyla, Mısır ve Tunus’ta olduğu gibi Arap devrimleri ile Batı ile iyi ilişkileri olan rejimlerin devrilmesi ve buralarda siyasal İslamcıların da dâhil olduğu “demokratikleşme” sürecinin başlaması İran için önemli kazanımlar olmuştur. Ancak Suriye’deki halk isyanı İran’ın pozisyonunu tehdit etmektedir. İsyan bastırılır ve Esad iktidarda kalmayı başarırsa Suriye, işte o zaman tamamen, bu kritik dönemde kendisine tek ve en büyük desteği veren İran’ın etki sahasına girecektir. Fakat Suriye’de istikrarsızlık devam ederse İran, Lübnan ve Filistin’deki çıkarlarını korumak için alternatif yollar arayabilir. İran ile Suriye arasındaki ilişki pragmatik esaslar üzerinden seyretmektedir. Bu nedenle Esad yönetimi geri dönülmez şekilde düşmeye başladığı anda İran hem Suriye’deki çıkarlarının korunması, hem de Suriye’de kurulması muhtemel rejimi kendisine düşman etmemek için Esad’dan desteğini çekebilir.  Ancak Suriye muhalefeti hakkındaki olumsuz görüşleri, muhalefetle hiçbir şekilde bu zamana kadar iletişim kurmaması ve uzun süre boyunca Esad’a destek vermiş olması nedeniyle İran’ın muhtemel yeni Suriye rejimi ile ilişkilerini düzeltmesi kolay olmayacaktır. Suriye’de Esad’dan sonra istikrarlı bir rejimin kurulması durumunda bu yeni rejimin İsrail’e bakışı, İran-Suriye ilişkilerinin geleceğini etkileyecektir. İsrail ile barış arayan bir rejim kurulursa İran bu rejimi sabote etmenin yollarını arayabilir. Ancak, kurulması muhtemel yeni rejimin İsrail karşıtlığının devam etmesi halinde, İran bu rejimin en büyük destekçisi olacaktır. Dolayısıyla İsrail ile Suriye arasındaki düşmanlığın sürmesi durumunda direniş cephesi yeni bir formda ortaya çıkabilir. Esad rejiminin isyanlar ve dış baskı neticesinde düşmesinden sonra Suriye’nin iç savaşa sürüklenmesi ihtimal dahilindedir.

Suriye muhalefetinin radikal kanadı ve Selefiler, Esad yönetiminin devrilmesi durumunda intikam amacıyla Alevi ve Şiilere saldırabilir. Nitekim Selefilerin şimdiden Alevi ve Şiilere saldırdığı ileri sürülmektedir. Böyle bir durumda Suriye’de mezhepler arası çatışma baş gösterebilir. Muhtemel çatışmaların mahiyeti mezhep çatışma olmasa bile, iç savaşın patlak vermesi durumunda çatışan gruplardan bazıları İran’ın desteğini arayacaktır. Nitekim İran, Lübnan ve Irak iç savaşları sırasında bu konuda oldukça tecrübe kazanmıştır ve iktidar için yarışan grupların bir kısmını desteklemekte tereddüt etmeyecektir. Bu durumda Esad’ın iktidarı son bulsa dahi İran’ın Suriye’ye yapmış olduğu desteğin etkili bir şekilde devam edeceği kıymetlendirilmektedir.



[1] www.tabnak.ir.

[2] www.alalam.ir

[3] www.mojahedin.org.

[4] http://farsi.alarabiya.net

[5] http://farsi.alarabiya.net/fa/middle-eeast/2015/06/04

[6] www.farsnews.com.

[7] www.iranpressnews.com

Yücel Tünel

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı