Nükleer Müzakereleri Kim Kazanır? Suriye’de Kim Kaybeder?

Yazan  30 Nisan 2012
İran ile P5+1 üyeleri arasında İran’ın nükleer enerji geliştirme faaliyetleriyle ilgili müzakereler 14 Nisan 2012’de yeniden başlamıştır.

İstanbul'da yapılan görüşmelerde taraflar, müzakerelerin olumlu ve yapıcı geçtiği vurgusunda bulunmuştur. Taraf ülkelerden resmi bir açıklama gelmemesine rağmen uzmanlar arasında yapılan müzakerelerde İran'a sınırlı düzeyde bir nükleer zenginleştirme hakkının tanınabileceği yorumları yapılmaktadır. Debka ise nükleer müzakereler başlamadan önce 11 Nisan 2012'de İranlı kaynaklarına dayanarak, Tahran'ın müzakerelerde üç maddelik bir öneri getirebileceğini yazmıştır. Buna göre İran, %20 oranında uranyum zenginleştirme hakkının kendisine tanınması karşılığında elde ettiği zenginleştirilmiş uranyumu tıbbı araştırmalarda kullanacak ve bu araştırmalarda kullanılacak miktarın fazlası durumundaki zenginleştirilmiş uranyumu ise yurtdışına ihraç edecektir. Bu şartları yerine getirmeme durumunda ise İran, sadece %3,5'lik düşük düzeyli bir uranyum zenginleştirme programına razı olacaktır.[1] Diğer taraftan uzmanlar tarafından tartışılan bir başka tez ise İran'ın nükleer gücünü belli seviyede tutması karşılığında Suriye'ye yönelik kuşatmanın yumuşatılması pazarlığının yapılmakta olduğudur. Bu anlamda yorumlar "İran'ın, Suriye üzerinde baskının kalkması sonrasında nükleer güç konusunda gereken bilgi donanımına sahip olduğu için bir başka zaman diliminde tekrar nükleer silah üretimine odaklanabileceği"[2]ihtimali üzerinde yoğunlaşmaktadır.

 

Uzmanlar, İran'ın 100 kg. kadar %20 zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğunu değerlendirmektedir. Belirtilen miktar bir nükleer silah yapımı için yeterli değildir. Bu nedenle P5+1 üyeleri, İran'ın nükleer silah elde etmesine birkaç adım kala faaliyetleri durdurarak, mevcut stokların ülke dışına çıkmasını sağlamayı hedeflemektedir.[3] İran ile ABD arasında süren siyasi çekişmenin temelinde ise Washington'ın 11 Eylül saldırılarının ardından Orta Doğu'ya yönelik olarak geliştirdiği politik hedefleri bulunmaktadır.

 

Nükleer Müzakerelerde Tarihi Süreç Nasıl İşledi?

 

ABD'nin, 11 Eylül saldırılarının ardından kitle imha silahlarının bulunduğu iddia edilen Ortadoğu ülkelerini kendisi için tehdit olarak ilan etmiştir. Bölge ülkeleri ABD'nin bu yeni savaşına uyum sağlamaya çalışırken, Libya tüm nükleer tesislerini kapatmayı ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na devretmeyi kabul etmiştir. İran ise ABD'nin kendisine yönelttiği nükleer silah yapma suçlamalarını reddederek geliştirdiği nükleer programın barışçıl amaçlarla yürütüldüğünü iddia etmiştir.

 

İran'ın bu paralelde taktik bir manevrayla Fransa, Almanya ve İngiltere'nin oluşturduğu AB üçlüsü ile İran arasında 24 Kasım 2004'te imzalananParis Anlaşmasını imzalamıştır. Bu anlaşmayla İran'ın nükleer faaliyetlerini askıya alındığı, bu tutumunun dageçici ve gönüllübiriyi niyet adımıolduğunu kabul edilmiştir. Böylece İran'ın nükleer programı, İran'la Uluslar arası Atom Enerjisi Ajansı arasında yürütülen bir mesele olmaktan çıkarak İran'la Batı arasında bir siyasi pazarlıkhaline dönüşmüştür.[4]

 

AB üçlüsü, İran'ın "objektif garantiler" çerçevesindeki geçici iyi niyet adımlarınıkalıcıhale getirme politikaları izleyince, İran nükleer faaliyetlerine yeniden başlamıştır. Böylece İran'ın nükleer programı,BM Güvenlik Konseyi'nin önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Bu süreçte Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin de sürece dâhil olmasıyla 2006 yılından bu yana İran'ın nükleer programı konusundaki muhatabı artık P5+1 grubu olmuştur.

 

2006 yılında başlayan İran ile P5+1 ülkelerinin görüşmeleri "iki ayaklı strateji" üzerine kurulmuştur. Bu bağlamda İran'a yönelik uygulanan stratejinin birinci ayağını yaptırımlar, ikinci ayağını ise diplomasi yöntemi oluşturmuştur. P5+1 ülkeleri Haziran 2006'daki İran'la ilk görüşmelerinde uranyum zenginleştirme ile ilgili bütün faaliyetleri durdurması ve Ek Protokolü uygulaması istenmiş bunun karşılığında ise ihtiyacı olan nükleer yakıtın temin edilmesi garantisi verilmiştir. Ancak İran bu öneriye yanaşmamıştır.

 

Haziran 2009'da İran, UAEK'ye Tahran Araştırma Reaktörü için yakıt ikmali isteğini ilettiğinde ABD, 120 kilo yakıt için İran'ın eşit miktarda %4 zenginleştirilmiş uranyumu ülke dışına göndermesini istemiştir. Taraflar takas için prensipte anlaşmış, fakat İran'ın anlaşmada değişiklik yapmak istemesi, taraflar arasında güvensizliği artırmıştır. Bir başka takas önerisi de 17 Mayıs 2010'da İran, Türkiye ve Brezilya arasında imzalanan Tahran Anlaşmasıyla gündeme gelmiştir. Buna göre İran'ın bir ay içerisinde 1200 kilo düşük oranda zenginleştirilmiş uranyumu Türkiye'ye transfer edeceği ve bunun karşılığında UAEK, Fransa, Rusya ve ABD'den bir yıl içinde 120 kilo %20 zenginleştirilmiş uranyum yakıtı sağlaması istenmiştir. Fakat bu anlaşma Fransa, Rusya ve ABD'nin anlaşmayı İran'ın uranyum zenginleştirmesini sınırlamadığını belirterek reddetmeleri nedeniyle anlaşma uygulanamamıştır.[5]

 

P5+1 Ülkeleriyle Yeniden Başlayan Müzakereler

 

P5+1 üyeleriyle 2006'dan beri yürütülen nükleer müzakereler, İran'ın 2010 itibariyle uranyumu %20 zenginleştirme kapasitesine ulaşmasıyla farklı bir boyuta ulaşmıştır.Bu paralelde de İran'ın takas anlaşması yapmasına neden olan uranyum ihtiyacı da ortadan kalkmıştır. İran'ın sabırlı bir şekilde P5+1 üyelerini oyalayarak zaman kazandığı görülmüştür. Başlangıçta İran'dan kayıtsız ve şartsız uranyum zenginleştirme faaliyetlerine son vermesi ve tesisleri kapatması isteyen P5+1 üyelerinin[6], 14 Nisan 2012'de yapılan müzakerelerde İran'ın kısmi zenginleştirme yapmasına olumlu yaklaşarak, 1000 kg kadar zenginleştirilmiş malzemeyi stoklayabileceği bunun karşılığında ise bazı tesisleri kapatması ve orta derecede zenginleştirilmiş uranyum stoklarının başka ülkelere ihraç edilmesi önerilerinin müzakere edildiği iddiaları gündeme gelmiştir.[7]

 

ABD medyasında tartışılan bu iddialar, MOSSAD'a yakınlığıyla bilinen Debka'da yayınlanan "Obama ready to yield on Iran's nuclear transparency. Israel:Tehran will cheat" başlıklı makalede de tartışılmıştır. Makalede, Obama'nın İran'a imtiyazlı bir yol sunmasına rağmen Tahran'ın henüz bu önerileri kaleme almaya hazır olmadığı ve yalnızca müzakerelerin önyargısız olarak ilerlemesi konusunda anlaşmaya varıldığı yazılmıştır.[8] Sonuçta Obama'nın İran'la anlaşmak konusunda ABD halkının ve dünyanın geri kalanının istekleriyle İsrail'in istekleri arasında denge kurmaya çalışmasının gerekliliğine vurgu yapan Debka,İsrail Başbakan Yardımcısı Moşe Ya'alon "Bizim artık Amerikalılarla İran konusunda aynı gemide olduğumuza inanmıyorum" şeklindeki sözlerine dikkat çekmiştir.[9] Tel Aviv'in, Tahran'a yönelik tavrı acil tedbirlerin alınması gerektiği vurgusu taşırken, Beyaz Saray orta ve uzun vadeli planlardan yana tavır sergilemektedir.

 

Sonuç

 

Görüşmelerin yeniden başlamasında yaptırımların İran ekonomisi üzerindeki olumsuz etkisinin payı olduğu ortadadır. Bu bağlamda İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi'nin 23 Mayıs 2012'de Bağdat'ta yapılacak ikinci toplantıda karşı tarafın bir iyi niyet gösterisi olarak ülkesine uygulanan müeyyideleri hafifletmesi halinde sorunu çözmeye hazır olduğunu vurgulaması[10], ABD yaptırımlarının etkilerini göstermektedir. İran ekonomisini hedef alan ABD yaptırımların etkili olması Tahran'ın nükleer faaliyetlerini durdurmamıştır fakat yavaşlatmıştır.[11] 2006 yılında başlayan nükleer müzakerelerinden Nisan 2012 görüşmelerine kadar geçen sürece İran'ın belirli oranda uranyum zenginleştirme hakkı elde ettiği görülmektedir. Buna karşılık ise Obama yönetiminin İran'ın daha büyük bir nükleer güç olmasının önüne geçmek için yaptırımları belli seviyede tutması beklenmektedir.

 

İran'ı müzakere masasına oturmaya iten önemli gerekçelerden bir diğeri ise Suriye'deki etkinliği kaybetmek istememesidir. Bu bağlamda Suriye-İran ekseninin kırılması, İran'ın Hizbullah ile olan ilişkilerine de ağır darbe vuracak ve İsrail'e yönelik hareket kabiliyetinin kısıtlanmasına neden olacaktır. Suriye'de Esad rejiminin devrilmesi, İran için geri dönüşü olmayan stratejik bir kapıyla sonuçlanacağından Tahran, orta vadede nükleer faaliyetlerini düşük seviyede tutarak, Suriye'yi pazarlık konusu olarak gündeme getirebilir. Bu duruma paralel olarak, Suriye'de yaşanan krizin aşılması ve Esad'ın iktidardaki konumunu sağlama alması durumunda İran, tekrar nükleer güç olmak için bugüne kadar elde ettiği bilgi birikimini uzun vadeye yayarak nihai hedefini gerçekleştirecektir.

 


 


 

[1] Exclusive: Iran's "new initiatives" place Israel at center of nuclear talks, DEBKAfile, April 11, 2012, Çevrimiçi: http://www.debka.com/article/21911/

[2] Ümit Özdağ, Suriye, Türkiye ve diplomatik Dedikodular, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, 21.04.2012, Çevrimiçi: http://www.21yyte.org/tr/yazi6576-Suriye_Turkiye_ve_Diplomatik_Dedikodular.html

[3] Serdar Erdurmaz, İran-5+1 Müzakereleri ve Geleceği - Rusya, Çin ve İran Bloklaşması Görünüyor, TÜRKSAM, 11.04.2012, Çevrimiçi: http://www.turksam.org/tr/a2641.html

[4] Alptekin Dursunoğlu, İran'ın nükleer programı ve Batı'nın şark kurnazlığı, Yakın Doğu Haber, 08.12.2010, Çevrimiçi: http://ydh.com.tr/YD304_iranin-nukleer-programi-ve-batinin-sark-kurnazligi.html

[5] Pınar Arıkan Sinkaya, İran ile P5+1 Ülkeleri Arasında Yeniden Başlayan Nükleer Müzakereler, 16.04.2011, ORSAM, Çevrimiçi: http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3418

[6] Serdar Erdurmaz, İran-5+1 Müzakereleri ve Geleceği - Rusya, Çin ve İran Bloklaşması Görünüyor

[7] Muhsin Asgari / James Reynolds, "İran'la nükleer müzakereler başlıyor" BBC News 13.04.2012, Çevrimiçi. http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2012/04/120413_iran_nuclear_talks.shtml

[8] Obama ready to yield on Iran's nuclear transparency. Israel:Tehran will cheat,DEBKAfile, 18.04.2012, Çevrimiçi: http://www.debka.com/article/21924/

[9] Obama ready to yield on Iran's nuclear transparency. Israel:Tehran will cheat,DEBKAfile

[10] Fikret Ertan, İran, müzakereler ve müeyyideler, Zaman, 19.04.2012, Çevrimiçi: http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1275743&title=iran-muzakereler-ve-mueyyideler

[11] Salehi: If sanctions are removed we can quickly resolve all outstanding issues, İran Politik, April 16, 2012, Çevrimiçi: http://www.iranpolitik.com/2012/04/16/news/salehi-sanctions-removed-quickly-resolve-outstanding-issues/

 

 

Hakan Boz

bozhakanboz@hotmail.com

Uzmanlık Alanları

Azerbaycan, İran, Pakistan

Biyografi

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde Araştırmacısı olarak görev yapan Hakan BOZ, Güney Kafkasya-İran-Pakistan Araştırmaları Merkezi'nde çalışmaktadır.

Bununla birlikte hakemli bir dergi olan 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Dergisi ile 21. Yüzyıl Dergi’lerinin sorumlu yazı işleri müdürüdür. Boz, enstitü çalışmalarının Radyo Karedeniz ve Pusula Gazete’siyle koordine edilmesi sürecini de yönetmektedir.

İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da tamamlamıştır. Üniversite eğitimi için 2005 yılında Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne girdi. İlk senesinde gösterdiği başarı ile fakültesinde dereceye girerek, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne geçiş yaptı. Lisans eğitimini Gazetecilik Bölümü’nde “Türk Basını’nda Güneydoğu Sorunu” isimli bitirme projesiyle tamamlamıştır.Atılım Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Yüksek Lisans eğitimine devam etmektedir.

Hakan Boz, Enstitü’deki görevine Eylül 2011’de başlamıştır.

Yabancı Diller

İngilizce

Eserleri

  • Suriye’nin Arkasındaki Cephe: İran, Küçük Orta Doğu: Suriye, Ümit Özdağ (Ed.), Kripto Yayınları, Ankara, 2012; Suriye’nin Arkasındaki Cephe: İran

Makaleleri

  • Hakan BOZ, Şii Hilalinden Direniş Eksenine İran Dış Politikasında Şiilik, , 21. Yüzyıl Dergisi, Aralık 2012
  • Hakan BOZ, Turan Soylu Kavimlerin Kadim Yurdu: İran, 21. Yüzyıl Dergisi, Kasım 2012
  • Hakan BOZ, Karabağ Sorununda Masadaki Seçenek Askeri Müdahale mi?, 21. Yüzyıl Dergisi, Ağustos 2012
  • Hakan BOZ, Ahmet Turan Esen-Turgay Düğen-Alper Özcan21. Yüzyıl Dergisi, Türkiye-Azerbaycan-KKTC Birleşik Devleri, Temmuz 2012
  • Hakan BOZ, Şeytan Üçgeninde Dans: İsrail-Azerbaycan-İran, 21. Yüzyıl Dergisi, Haziran 2012
  • Hakan BOZ, ABD’nin Nükleer Kriz Sendromu: Pakistan, İran Olur mu? , 21. Yüzyıl Dergisi, Mayıs 2012
  • Hakan BOZ, Suriye’nin Arkasındaki Cephe: İran, , 21. Yüzyıl Dergisi, Nisan 2012
  • Hakan BOZ, 2012, İran İçin Savaş Yılı mı?  21. Yüzyıl Dergisi, Mart 2012
  • Hakan BOZ, İran’ın Kuzey Irak Politikaları, 21. Yüzyıl Dergisi, Ocak 2012
  • Hakan BOZ, Belucistan, Orta Asya’nın Kürdistanı mı?, 21. Yüzyıl Dergisi, aralık 2011
  • Hakan BOZ, Azerbaycan Dış Politikasının Manevra Sahaları,2023 Dergisi, Mart 2012, Sayı: 131
  • Hakan BOZ, İran’ın Azerbaycan’daki Asimetrik Savaşı,Ekoavrasya, Kış 2012.        

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display