Karabağ`da Statüko Daha Ne Kadar Sürecek?

Yazan  11 Ağustos 2010
Güney Kafkasya`da 20 yıldır herkesin şikayet ettiği tehlikeli bir statüko mevcuttur. Ermenistan Türkiye ile sınırlarının kapanmasından, Azerbaycan topraklarının işgal edilmesinden Türkiye ise Ermenistan taleplerinden şikâyet ediyor.

20 yılda bu üç konuda farklı gelişmeler olsa da sonucu değiştirecek bir gelişme yaşanmadı. Bu statüko bölgesel işbirliği fırsatları önünde bir engeldir ve bu yıllarda taraflar arasında siyasi diyalog kurulamadı. Karşılıklı güvensizlik devam etti ve bu da çatışma riskini beraberinde getiriyor. Karşılıklı siyasi diyalog sürecinden faydalanamayan bölgesel güçler devamlı olarak dış güçlerden yardım beklediler. Onlar ise statükoyu kendi çıkarları için kullanabildikleri kadar kullandılar. Bütün bu olumsuzluklara rağmen günümüzde umutlu olmak için nedenler vardır. Bölgedeki statükonun merkezinde Karabağ meselesi duruyor. Eğer bu meselede bir gelişme olursa Kafkasya`da taşlar yerinden oynayacaktır. Statüko Kime Yaradı? Ermenistan Azerbaycan topraklarını işgal ettiği için bölgesel projelerden izole oldu ve Türkiye ile sınırları kapandı. Ermenistan`ın hareket alanı daraldı, enerji ve ekonomik bağımsızlığını kaybederek, İran ve Rusya`ya bağımlı hale geldi. Ermenistan`ın Güney Kafkasya`da hareket sahası daraldı. Ermenistan`ın bu durumundan en çok Gürcistan faydalandı. Rusya ve İran ise Ermenistan`ı kendi çıkarları için kullanarak, bütün stratejik kurumlarını ele geçirdiler. Ermenistan`ın `müttefikleri` Rusya ve İran onun dünyaya çıkışını engellediler. Rusya, İran-Ermenistan arasında doğalgaz boru hattının hacmini küçülterek İran`ın Ermenistan üzerinden dünyaya açılışını dolayısıyla Ermenistan`ın İran doğalgazı için güzergah ülke olma potansiyelini engellemiş oldu. Rusya-Gürcistan Savaşı`ndan sonra Ermenistan`ın Rusya ile tek karasal bağlantısı olan Gürcistan-Rusya sınır kapıları kapandı bu da Ermenistan için çok büyük zorluklar yarattı. Karabağ meselesi çözülmüş olsaydı Ermenistan`ın Rusya ve İran`a bu kadar ihtiyacı olmadığı gibi bu iki ülke ile ilişkilerini Gürcistan`a alternatif Türkiye ve Azerbaycan üstünden de yürütebilirdi. Öte yandan Ermenistan`ın müttefikleri Rusya ve İran Avrupa`yı Asya`ya bağlayan güney-kuzey koridorunu Ermenistan`a değil rakibi Azerbaycan`a verdiler. Sonuçta Karabağ`ın işgali Ermenistan`ın geleceğine maal olacak gibi görünüyor. Bu da herhalde Ermenistan`ın Karabağlı Ermeniler tarafından yönetilmesinden kaynaklanıyor. Bu durumu Ermenistan`ın eski Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan da ifade etti. Peki bütün bunları Karabağ`daki işgali meşrulaştırmak için yapan Ermenistan amacına ulaştı mı? 1993`de BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen ve Azerbaycan topraklarının işgal altında olduğunu öngören 4 karar dünya gündeminde duruyor. Öte yandan daha 20 Mayıs 2010`da Avrupa Parlamentosu Ermenistan`ı işgalci devlet olarak tanıdı ve işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmeyi talep etti. Ermenistan dahil dünyada hiç bir devlet Karabağ`ın `bağımsızlığını`tanımadı. Dünya devletleri Karabağ`ı Azerbaycan toprağı olarak tanıyor. Üstelik Uluslararası Adalet Divanı`nın (UAD) Kosova hakkında kararı da Ermenistan`ı hayal kırıklığına uğrattı. Ermenistan`ın `rakibi` Azerbaycan Ermenistan`dan farklı olarak ülkenin geleceğini Karabağ`a bağlamadı ve sonuçta Güney Kafkasya`nın lider ülkesi olma iddiasında. Ermenistan`ı bütün bölgesel projelerin dışında tutarak uluslararası arenada işgalci devlet olarak tanıttırmayı başardı. Bir taraftan Ermenistan`ın işgalci devlet olarak tanıttırmaya çalışan Azerbaycan o biri taraftan Ermenistan`ın `müttefikleri` Rusya ve İran`ı kendi yanına çekmeye çalıştı. Rusya ve Azerbaycan ilişkilerinin 90`lı yıllardan daha iyi durumda olduğu bir gerçektir. Fakat Karabağ hala Azerbaycan`ı dış politikada zor durumda bırakıyor. Bazen dış ilişkilerinde daha çok taviz vermeye zorluyor ve Azerbaycan`ı sıkıştırmak isteyen güçler için bundan iyi araç olamaz. Sonuçta bu durum, Azerbaycan`ın güvenliği ve toprak bütünlüyü için ciddi bir tehdittir. Umut Var mı? Karabağ`da ve onun tehdit ettiği Güney Kafkasya güvenliğinde statükonun değişeceğine dair umut daha önceki yıllarda olmayacak kadar çok var. Fakat bu umutların gerçeğe dönüşmesi için siyasi iradeye ihtiyaç var. Bir tarafta onay bekleyen Türkiye-Ermenistan protokolleri var. Diğer tarafta Karabağ meselesinde arabulucu olan AGİT Minsk Grubu eş başkanlarının (Fransa, Rusya ve ABD) 2009`da taraflara sundukları yenilenmiş Madrid Belgesi masada duruyor. G-20 zirvesinin yapıldığı Toronto`da Minsk Grubu eş başkan ülkelerin Başkanları Karabağ meselesinin çözümü için Helsinki Nihai Senedi, halkların kendi kaderini tayin etme hakkı, toprak bütünlüğü ve kuvvet kullanmama ilkelerinin geçerli olmasını savundular. Bu çözüm yolları her iki tarafın taleplerini karşılayan genel ilkelerdir. Yenilenmiş Madrid Belgesinde ise bunun ayrıntıları bulunmaktadır. Azerbaycan tarafı çok memnun olmasa da yenilenmiş Madrid Belgesini kabul etmiş Ermenistan`ın cevabını bekliyor. Ermenistan ise ne `evet` ne de `hayır` diyor fakat ikili görüşmelerde ise yeniden farklı talepler gündeme getirerek görüşmelerin uzamasına neden oluyor. Ermenistan kabul etmiş olsa Madrid Belgesi imzalanacak ve ardından işgal altındaki 5 rayon boşaldıktan sonra 5 yıl sonra da Laçın ve Kelbecer boşaltılacak. Daha sonra ise Karabağ`ın statüsü görüşülecektir. Ermenistan Madrid Belgesi`ni kabul ederse Türkiye-Ermenistan protokolleri onaylanacak ve sınırlar açılacaktır. Hatta Azerbaycan da Ermenistan`la sınırları açacak. Bu da bölgedeki tehlikeli statükonun son bulmasına neden olacaktır. Fakat Ermenistan görüşmeleri uzamasına neden olarak bir sonraki 24 Nisanı bekliyor. Bu tarihte Türkiye üstünde baskıyı artırarak sınırların açılmasını ve Azerbaycan`la anlaşma baskısının üstünden kalkacağını umut ediyor. Burada da yanılıyor. Çünkü ABD yönetimi 1915 olaylarını Türkiye üstünde baskı amaçlı iç politika nedeniyle kullandığı gibi Karabağ `da Türkiye iç politikasını yakından ilgilendiriyor. * Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Stratejik Araştırma Merkezi

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display