Bu sayfayı yazdır

Patrikhane ile Devam Edelim

Yunanistan Dış İşleri Bankalığı Müsteşarı İstanbul’da toplanan Rumların düzenlediği bir toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye’nin Fener Rum Patrikhanesin’den korkmaması gerektiğini söylemiştir.

Hatta Patrikhane'nin Türkiye için bir nimet olduğunu ileri sürmüştür. Bu her Türk'ü bu "nimetin" tarihini hatırlamaya sevk etmelidir. Bugün kısaca Fener Rum Patrikhanesinin tarihine değineceğim.

IV. Murat zamanın da Fener Rum Patriği Avrupa Devletleri ile gizli ilişkiler kurmuş, imparatorluk sınırları içinde geliştirdiği yaygın casusluk ağı ile hristiyan toplulukları Osmanlı devletine karşı isyana teşvik etmiştir. IV. Murat, bunun üzerine Fener Rum Patriğini astırmıştır. Devletin sert tepkisi üzerine bir süre için sinen Fener Rum Patrikhanesi casusluk faaliyetlerine yeni bir hız ile başlamıştır.

18. yüzyılda deniz casusluğu yoğunluk kazanmıştır. Fener Rum Patrikhanesi bu görevde ada Rumlarını kullanmış ve Rus gemileri ile ilişkiler oluşturmuştur. Patrikhanenin çalışmaları birinci Abdülhamit, Birinci Mahmud ve Üçüncü Selim dönemlerinde de devam etmiştir.Fener Rum Patrikhanesi, Yunan bağımsızlık hareketinin fikri merkezi ve istihbarat karargahına dönüşmüştür. Devlet aleyhine her türlü entrikanın içine girmiştir.

Bunun üzerine İkinci Mahmud patrik Grigorius'u patrikhanenin önünde astırmıştır. Patrikhane bunun üzerine Orta Kapısını kapatmış ve kapının arkasına asılan patriğin bir resmini asmıştır. O günden bugüne kadar patrikhane Orta Kapıyı Türk milletine düşmanlığı ve kini ayakta tutan bir sembol olarak kapalı tutmuştur.

Fener Rum Patrikhanesi Birinci Dünya Savaşına kadar geçen dönemde ve İstiklal Harbi yıllarında Türkiye'nin aleyhine çalışmalarını sürdürmüştür. Bizans İmparatorluğu'nu yeniden kurmayı hedefleyen Patrikhane 1908'de gizlice İstanbul'a gelen ve patriğe talimatlar veren Venizeleos'un denetimine girmiştir. Venizelos, Patriğe büyük bir mali yardım yaparak çalışmalarını kolaylaştırmıştır.

Osmanlı Devletinin Birinci Dünya Savaşı'nı kaybetmesi üzerine PatrikhaneOsmanlı devleti ile ilişkilerini koparmaya başlamıştır.Öncelikle, Yunan devletinin emirlerine harfiyen uymayacak Karamanlı patrik uzaklaştırılmış, Atina'nın görevlendirdiği bir din adamı patrik vekili olarak atanmıştır. Osmanlı Hükümetinin ikazları dikkate alınmamıştır. Yunan ordusunun Edirne'yi işgali üzerine Patrik vekili Edirne metropolüne Yunan birlikleri takdis etmesi emrini vermiştir. Bununlayetinmeyen metropolit Atina'ya giderek Venizelos'a "Edirne'yi kurtardığı için" şükranlarını iletmiştir.

Patrikhane 1919'da bağımsızlığını ilan ederek Patrikhane'nin üzerine Bizans bayrağını asmıştır. Artık ilişkileri Osmanlı hükümeti ile değil, Yunan ve müttefik işgalcilerle görüşmeye başlamıştır.Patrikhane Rum çetelerinin örgütlenmesine ön ayak olmuştur. Patrik vekili 3 Temmuz 1919'da müttefik güçlere baş vurarak Türklerin " milli savunma bahanesiyle Hristiyanlara saldıracaklarından, Anadolu'da teşkilatlanmakta olan millicileri hükümetin desteklediğinden" bahseden bir dilekçe ile müttefiklerin tedbir almasını istemişlerdir.

Patrikhane'nin Yunanistan lehine yaptığı faaliyetleri Yunan parlamentosunda da söz konusu olmuş, 5 Mart 1921'de Dış İşleri Bakanı Baltacis, "Yunan milleti bugün Fener Patrikhanesine şükran borçludur. Onun geçmişteki mücadeleleri, Yunan milletini bu fütuhata nail ettirdi" demiştir.

Milli Mücadelenin önderi Mustafa Kemal Atatürk savaştan sonra Patrikhaneyi şöyle değerlendirmiştir: "Bir fesat ve ihanet ocağı olan, ülkede ayrılık ve uyuşmazlık tohumları saçan Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluk ve felaket simgesi olan Rum Patrikhanesini artık topraklarımızda barındıramayız. Bu tehlikeli örgütü ülkemizde tutmamız için ne gibi vesile ve nedenler ileri sürülebilir? Türkiye'nin Rum patrikhanesi için topraklarında bir sığınak göstermeye ne zorunluluğu vardır? Bu fesat yuvasının gerçek yeri Yunanistan değil midir?"

Mustafa Kemal Atatürk Lozan görüşmeleri sırasında Patrikhane'nin İstanbul'dan çıkarılmasını istenmiş ise de ne yazık ki, bu pazarlıklarda mümkün olmamıştır. Ancak Patrikhane İstanbul'da Eminönü kaymakamına bağlanarak, yeni yeri kendisine gösterilmiş, Türkiye aleyhine en ufak bir faaliyet içindebulunmasına izin verilmemiştir.

Ancak 2. Dünya Savaşı'dan sonra Patrikhane'de iki kutuplu savaşın bir parçası haline gelmiştir.Amerikalılar, 1946'da patrik olan V. Maksimos'un Rus ajanı olduğunu düşündükleri için onun görevden istifası sağlanır. Yeni patrik ise 18 seneden beri ABD'de yaşayan Athenegoras'dır. Athenegoras, Türkiye'ye Başkan Truman'ın İnönü'ye yolladığı özel bir mesaj ile gelir ve derhal Türk vatandaşlığına kabul edilir.

Bu Türkiye'nin Fener Rum Patriği meselesinde attığı ilk geri adımdır. Bunu 1950'de Heybeliada Ruhban okulunun yüksek okul haline getirilmesi ve yabancı öğrenci kabul etmesi izler. 1964'de yabancı öğrenci alınması yasaklanmıştır. 1971'de ise özel okullar yasaklanır ikenHeybeli ada Ruhba okulu Rumlar tarafından herhangi bir Türk Üniversitesine bağlanmak istemediği için kapatılır.

Sovyetlerin yıkılmasından hemen sonra Patrikhane Avrupa ve ABD'de ekumeniklik statüsünün kabulü için lobicilik faaliyetlerine başladı. Bir yandan Heybeliada Ruhban okulunun açılması öte yandan Ayasofya'nın tekrar kilise olması konusu 1990'ların başında tekrar tartışmaya açıldı. Ancak Türkiye bu saldırılara karşı kendisini belirli ölçüler içinde korudu. Mesela 1998'de Heybeliada Ruhban okulu yönetim kurulu Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından "Türk devleti aleyhinde propaganda ve yolsuzluk" yaptığı için kapatıldı.

Ne zaman ki Türkiye'nin sanal AB tam üyelik süreci başlamış ve ülkemizin üzerine dört bir yandan çullanılmış, işte o zaman Fener Rum Patrikhanesi de sözde patrikhanenin evrenselliği yani bütün dünya ortadoks kiliseleri üzerinde ruhani hakimiyeti anlamına gelen ekümeniklik statüsü gündeme gelmiştir.

Fener Rum Patrikhanesi uymak zorunda olduğu Türk yasalarını çiğneyerek, Türk devleti ile ilişkilerde Eminönü kaymakamlığı veya İç İşleri Bakanlığını değil, Türk Dış İşleri Bakanlığını aracı olarak görmeye cüret edecek noktaya taşımıştır işi. Yurtdışında kendisine devlet başkanı protokolu uygulanmasını kabul etmiştir. İşte Fener Rum Patrikhanesi budur.

(Not: Yunan Rum meselesini tarihten günümüze anlamak isteyen bütün okuyuculara Dr. Ali Güler'in "Sorun Olan Yunanlılar ve Rumlar, berikan yayınları, Ankara 1995, tel. 0312,232,62,18; adlı kitabını özellikle tavsiye ederim)

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü