Bu sayfayı yazdır

Lozan’ ın Yıl Dönümünde Batı Trakya Türkleri’ nin Durumu

Yazan  28 Temmuz 2009
AB Türkiye’den olmayan azınlıklar için talepte bulunurken birliğe üye Yunanistan da yaşayan Batı Trakya Türklerinin durumuna bakmakta fayda var.

Batı Trakya da yaşayan Türkler; İfade özgürlüğünde sınırlamalar, vatandaşlıktan ıskat, kamu görevine girerken ayrımcılık, eğitim sorunu, toprak ve taşınmazlar sorunu gibi birçok konuda sorunlar yaşamaya devam ediyorlar.

Yunan yetkililer, bölgedeki Türklerin ifade özgürlüğünü resmi ya da gayri resmi yollarla birçok olayla engellemeye çalışmaktadırlar. Önde gelen isimler polis denetimi altında bulundurulmaktadırlar.

Yunan hükümetinin ifade özgürlüğünü kısıtlamak için uyguladığı bir diğer yöntemde; özellikle Türk azınlığa ait medya kuruluşlarını devamlı rahatsız edilerek bir bahaneyle kovuşturulması ve keyfi yargılamalar yoluyla bu hürriyetin kullanılmasının mümkün olduğunca sınırlandırılmasıdır. Yunanistan' da Türkçe yayınlar değişik bahanelerle engellenmektedir.

İfade özgürlüğünü devamlı kısıtlamaya yönelik çalışmalar yapan Yunan yönetimi, kişinin en doğal hakkı olan ve yasalarla korunan seçme ve seçilme hakkına yönelik ihlallere de devam etmektedir. Batı Trakya bölgesindeki Türk azınlık, nüfus çoğunluğuna rağmen siyasi alanda çok aktif bir çizgi izleyememektedir. Azınlığın yönetime katılmasını engellemek isteyen Yunanistan, bağımsız azınlık adayların seçilmemesi için birçok düzenlemeler yapmıştır. Bu kapsamda, 1993 yılında getirilen düzenleme ile milletvekili seçilebilmek için bağımsız adaylar dahil olmak üzere tüm adayların, ülke genelinde geçerli oyların %3'ünü alması öngörülmüştür. Yaklaşık 200.000 rakamına denk gelen bu %3'lük baraj uygulaması, nüfusu 150.000 civarında olan Türk azınlığın siyasi iradesini engellemeye yönelik bir uygulamadır. Ayrıca azınlığın siyasi etkinliğinin azaltılması amacıyla uygulamaya konulan bir diğer yöntem Kapodistrios Planı adı verilen yasa ile köy ve nahiyeler birleştirilerek yeni nahiyeler oluşturulmuştur. Özellikle azınlığın yaşadığı bazı köy ve nahiyeler idari açıdan, Yunan nüfusunun ağırlıklı olduğu köy ve nahiyelerle birleştirilerek, azınlığın seçilme şansı bir kez daha aza indirgenmektedir.

Yunanistan, Batı Trakya bölgesindeki demografik yapıyı kendi lehine değiştirmek istemiş ve bu amaçla, bölgedeki Türk azınlığı baskı politikası ile göçe zorlarken, diğer bölgelerden buraya göçü teşvik etmektedir. Eski SSCB'de yaşayan Yunan kökenliler çeşitli sözlerle getirilmiş ve Batı Trakya bölgesine yerleştirilmişlerdir. Bu kişilere Batı Trakya azınlığına ait bir kısım araziler kamulaştırılarak dağıtılmıştır. Batı Trakya'da Rodop ilinde "Romanıa", İskeçe'de "Eketenepol" adlı göçmen yerleşim birimleri kurulmuştur.

Yunan Hükümeti'nin Batı Trakya Türk azınlığına yönelik asimilasyon politikasının bir örneği de "Yasak Bölge" uygulamasıdır. Yunanistan'ın "Yasak Bölge" uygulaması 1995 yılında kaldırılmış olmakla birlikte, Yunan politikalarının sınırlarını göstermesi bakımından önemli bir örnek oluşturmaktadır. Yasak Bölge, Batı Trakya'da güneyden kuzeye giderken Bulgaristan sınırına 8 km kala başlar ve sınır boyunca Türkiye'ye doğru uzanır. Bölge 1953'de "Kuzeyden komünist sızmasını önlemek" gerekçesiyle kurulmuştur. Oysa uygulandığı dönemdeki asıl işlevi, dağlık Balkan kolunda yaşayan Pomak Türklerini, Yaka ve Ova'da yaşayan azınlıktan ayırmak, daha doğrusu Pomak Türklerini göç ettirilmek istenen Türklerden soyutlayarak asimile etmektir.1995 yılında "Yasak Bölge" uygulamasının kaldırıldığı belirtilmekle birlikte, Yunan makamları bu bölgeye girişleri kontrol altında bulundurarak, yerli yabancı şahısların girişlerini sınırlandırabilmektedir. Bu bölgede iş imkanları çok sınırlı işlenecek toprağın verimsiz olduğu bölgedeki Türk okulları, Türkiye'den gelen kontenjan öğretmenleriyle Batı Trakyalı formasyon öğretmenlerine izin verilmediğinden ve Türkiye' den gelen kitaplarda sokulmadığından eğitim son derece yetersizdir. Buna karşılık, 1980' lerde burada Yunanca eğitim veren 3 ortaokul açılmış, ancak azınlık mensupları çocuklarını bu okullara göndermeyi reddetmiştir.

Azınlık Türklerinin bir diğer sorunu da toprak ve taşınmazlık haklarına yapılan saldırılar ve haksız uygulamalardır. Lozan Anlaşması' nın resmi verilerine göre, Batı Trakya Türk azınlığının 1920' lerde toprağın %84 ne sahipti ancak bu oran günümüzde % 25' e düşmüştür. Bunun nedeni, Yunan hükümetlerinin, Yunan vatandaşlarının bölgeden toprak alması için gösterdiği kolaylıklar ve ayrılan kotalar, Türk topraklarının kamulaştırılması, arazilerin birleştirilmesi uygulamaları, Osmanlı toprak dağılımı ve mülkiyetlerinin tanınmaması ve Sovyetler Birliğin' den getirilen Yunan göçmenlerin yöreye yerleştirilmesidir. Oranlara bakılarak kamulaştırmanın adil olmayan bir şekilde yapıldığı anlaşılabilir, kamulaştırılan arazilerin %80–90' ı Türklere ait iken Yunanlılara ati kamulaştırılan toprak %10–20 civarındadır. Yunan hükümetinin arazileri birleştirilmesine yönelik uygulaması, Türkler için ayrı bir problemdir. Anadasmos, verimli toprakların değerini arttırmak ve kullanılmayan arazinin de ekilmesini sağlamak amacıyla zaman içinde miras ya da başka nedenlerle bölünerek küçülmüş ve ekonomik verimliliğini kaybetmiş topraklarının kendi aralarında ya da başka toprak parçalarıyla birleştirilerek yeniden dağıtım uygulamasına verilen addır. Türkler genelde topraklarının en verimli parçasını anadasmosa katmaya zorlanmış ve kendilerine karşılığında daha büyük ancak çok daha verimsiz toprak parçaları verilmiştir.

Batı Trakya Azınlık Türkleri' nin karşılaştığı sorunlarının büyük bir kısmı da ekonomik sorunlardır. Yaşam şartları günden güne ağırlaşan bölgede, azınlıkların çalışma şartları ve ortamları kanunlarla sınırlandırılmıştır. Yunan yönetimi toprağa bağımlı Türk azınlığın ekonomik açıdan güçlü bir duruma gelmesini engellemek amacıyla, zamana ve koşullara göre değişiklik gösteren baskılar uygulamaktadırlar.

Görüldüğü gibi AB ye üye bir ülkede Batı Trakya Türkleri ağır şartlar altında yaşam mücadelesi vermektedirler. Yunanistan'ın Lozan anlaşması ile Batı Trakya Türk azınlığının kazandığı haklarla, insan hakları bildirileri ve diğer uluslar arası sözleşmelerden doğan haklarının hiçbir ayrıcalık gözetilmeden bütün bireylere uygulanması en büyük dileğimizdir. AB'ye üye bir ülke olan Yunanistan'ın bu konularda üzerine düşen görevi hassasiyetle değerlendirip yerine getireceğine inanıyoruz. Dileğimiz dostluğun Ege'de kalmaması.24 Temmuz 1995'de elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden Batı Trakya Türkleri' nin efsanevi ismi Dr. Sadık Ahmet'i de ölüm yıldönümünde bir kere daha şükranla, minnetle ve rahmetle anıyoruz.

Doç. Dr. Meşküre Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı