Bu sayfayı yazdır

Kahramanlık, Saldırıp Bir Daha Dönmemektir; Şehit Tabip Üsteğmen Halil Akçiçek

Yazan  18 Mayıs 2017

“Ecdadını yâd et ki, sen de yâd edilesin

Tarihini bilmeyenin sonu hüsran, bilesin!”  (1)

*

Tarih, kahramanları olmayan toplumların millet olma şerefine eriştiğini kaydetmemiştir.Dağlar yeryüzü için nasıl bir özelliğe sahipse kahramanlar da bir millet için o özelliğe haizdir. Milletler için kahramanlar, yeryüzünün dağları, gökyüzünün yıldızları gibidir.

“Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,

Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.

Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;

Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.

Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından

Koşar adım gitmeli onların arkasından..

Kahramanlık; içerek acı ölüm tasından

İleriye atılmak ve sonra dönmemektir.”

H.Nihal Atsız (2)

*

Tarih 5 Ekim 1945. Bulgaristan’ın Ruscuk, Bisertsi Köyü.  Akçiçek ailesi bir erkek çocuğunu dünyaya getirmenin buruk sevincini yaşamaktadır. Çünkü Osmanlının Balkanlardaki hakimiyetini yitirmesinden sonra Rumeli Türkleri, mütemadiyen Bulgar, Sırp, Moskof çetelerinin imha hareketine, insanlık dışı işkencelerine maruz kalmış ve büyük göçlere zorlanmıştır. Bu zulüm 20.yy’da da devam ettirilmiştir.    

Yıl 1950... Dönemin Bulgar yönetimi, “tek bir ulusun yaratılması” siyasetini cehennemleştirir. Amaç içlerindeki büyük azınlık olan Türkleri, dayanılmaz baskı, şiddet, zulüm ve işkenceyle göçe zorlamaktır. Neticede Bulgar mezalimi altında inleyen, hafızaları asimilasyon törpüsüyle kazınmak istenen 200 bin Türk insanı asırlarca yaşadığı topraklarından sökülür, atılır. Akçiçek ailesi de bunlardan biridir; artık bu baskılara dayanamaz, neticede toprağını, evini barkını, bağını, bahçesini, akrabalarını, hatıralarını bırakarak 1950’de İzmir’e göç etmek zorunda kalır. (3,4,5)

Her şeyini Bulgaristan topraklarında bırakan Akçiçek ailesini İzmir’de işsizlik, sefalet, yoksulluk beklemektedir. Üstelik aile uğradığı zulmün travmasını hala üzerinden atamamıştır. Bir müddet İzmir’de kaldıktan sonra 1959’da Bursa’ya göç eder. Ailenin tek geçim kaynağı küçük bir baharat dükkanı olur. Zor şartlarda geçimini sürdürmeye çalışan Akçiçek ailesi tek umutları Halil’i en güzel şekilde yetiştirmenin gayret ve çabası içindedir. Her Türk evladı gibi Halil de, Türklük şuuru ve vatan sevgisiyle dolu yetiştirilmeli, vatana ve millete en hayırlı insan olması için her zorluğa göğüs gerilmeliydi. Ve öyle de olur. Halil her gittiği okulda yüksek başarı elde eder.

Yıl 1963. Orta öğrenimini Tophane Erkek Lisesi'nde yüksek başarıyla tamamlayan Halil, askeri öğrenci olarak Ankara Tıp Fakültesi'ne girer.

1963 yılı aynı zamanda, kahpe Yunan’ın, Türk milletini Kıbrıs’tan silmek için kurduğu katliam timi EOKA’nın yarattığı vahşetle bütün dünyanın çalkalandığı zamandır. 4 Aralık 1963’te Kıbrıs Lefkoşa’daki bir Yunan EOKA eylemcisi tarafından, kendileri için çok kutsal olan Markos Dragos’un heykeline bomba konularak Kıbrıs Türklerinin katledilmesine zemin hazırlanır. (6).  Bu bahaneyle derhal masum iki Türk evladı vahşice öldürülür. Artık ok yaydan çıkmış ve “Kanlı Noel”in fitili ateşlenmiştir. 23 Aralık 1963’te Kıbrıs Türk Alayı doktoru Tabip Binbaşı Nihat İLHAN’ın eşi ve 3 çocuğu saklandıkları banyoda, EOKA’lı katil Rumlar tarafından vahşice katledilince başta üniversite gençliği olmak üzere Türkiye ayağa kalkar (7).  Kıbrıs’ta ardı arkası kesilmeyen katliamlar bütün Türk dünyasını sarstığı gibi vatan aşkıyla kavrulan askeri tıbbiyeli öğrencilerin yüreklerini de derinden sızlatmaktadır. Üniversite öğrencileri nümayişte, nutuklar atılıyor, anavatan soykırıma marşlarla isyan bayrağı açıyor. Bu da gösteriyor ki Kıbrıs Türk’ünün ana vatandan yardım elini beklediği günler daha yoğun olarak gönüllerde hissedilmektedir.(8)

 Askeri tıbbiyeli Halil Akçiçek; uzun boylu, atletik vücutlu, sarışın, yeşil gözlü, yakışıklı fidan gibi delikanlı olmuştur. Bu fiziksel özellikleri ile diğer askeri tıbbiyelileri kıskandıran Halil, askeri tıbbiye deontolojisine uygun olarak da kendinden büyük ağabeylerine saygı ve hürmetini eksik etmeyen bir kardeş, kardeşlerini koruyan bir ağabeydir. Askeri tıbbiye günleri yoğun ders programları yanında lisanslı voleybolcu olarak oynadığı Ankara Tıp Fakültesi ve Harita Gücü Voleybol Takımlarında aldığı kupalar ile de hayatı taçlanmaktadır. Tiyatro ile de ilgilenmektedir. Askeri tıbbiyedeki son yıllarda beraber oyun sergiledikleri ve daha sonra eşi olacak Nesrin Hanımefendi ile tanışır. Prof. Dr. Yücel PAK, Halil’in yeşil gözlerindeki mutluluğu ve kalbindeki sevgiyi ‘’Bundan sonra göreceksiniz daha başarılı olacağım, yengenize söz verdim!’’ sözleriyle yâd edecektir. (9) 1969 yılında Ankara Tıp’tan mezun olduktan sonra Gülhane Askeri Tıp Akademisinde genel cerrahi ihtisası yapma hakkı kazanır. 4 Eylül 1969’da da Nesrin hanımla evlenir. 1970 yılında kızları Aslıgül ve 1972 yılında oğlu Alp dünyaya gelir.

30 Ağustos 1970. Tabip Üsteğmen olan Halil Akçiçek, Ankara Mamak’ta 28. Mekanize Piyade Tümeni Sıhhiye Taburu Ayırma Bölük Komutanıdır. Aynı zamanda stajyer tabip teğmenlerin ilk kıta eğitimlerini almaya başladıkları 28.Tümenin de bir eğitmenidir. Üsteğmen Halil, bölük ilk yardım yeri, yaralı toplama yerleri, mekik sistemi, sahrada tıbbi müdahale kursları ve seyyar cerrahi hastaneye yaralı tahliye eğitimleri genç teğmenlere kendisi tarafından anlatılacaktır.

Kıbrıs’a müdahale amacıyla en kapsamlı plan olan Yıldız Atma-4’e göre 28.Mekanize Piyade Tümeni Kıbrıs’a çıkartma yapacak birliklerin başındadır ve tümen hazırlıklarını bütün bağlı birlik ve unsurları ile buna yönelik yapmaktadır. (10) Askeri sağlık sistemi Metehan’dan beri Türk ordusunun ayrılmaz bir parçası olmuştur, olmaya da devam edecektir. 15 Mayıs 1919’da kahpe Yunan’ın İzmir’i işgali sırasında ‘Kato (kahrolsun) Venizelos’ diye haykırdıktan sonra şehit edilen Tabip Yarbay Şükrü Bey’den ve her türlü manda ve himayeyi reddeden Tıbbiyeli Hikmet’ten (11)  aldıkları Kürşat ruhu (12) ile Kore, Kıbrıs ve iç güvenlik harekatında kahraman tıbbiyelilerin yararlılıkları bunun en güzel örneğidir ki, Tabip Üsteğmen Halil ERDOĞAN Kore’de, Tabib Üsteğmen Doğan GÖKBULUT iç güvenlik harekatında şehit olmuşlardır.(13)

 Kıbrıs Türk’ü yıllardır acı ve özlemle anavatandan yardım beklerken kahraman Türk ordusu da müdahale için hasretle yanıp tutuşmaktadır:

‘’Sabır ver Allah’ım!

Sabrım kalmadı

Vatanım Kıbrıs’a çıkmak isterim!

Vatan ellerini yad (yabancı) edenlerin

Dünyayı başına yıkmak isterim!’’

 Bu marş 28.Mekanize Piyade Tümeni Sıhhiye Taburu sabah koşusunda Halil Üsteğmen’in gür sesiyle yankılanmaktadır. Asil Türk milletinin kahraman evlatlarının hasret türküleri bütün birliklerde, Beşparmak dağlarını inletsin diye sevda marşlarına karışmaktadır.

Tarihi ve siyasi hiçbir hakkı olmadığı halde 1571 yılından beri Türk toprağı olan Kıbrıs’ta yaşayan bütün Türkleri yok etmek isteyen Yunan EOKA’cıların “Kanlı Noel” olarak tarihe geçen vahşetiyle başlayan ve Akritas Planı’yla devam eden nice katliamlar ve cinayetler ne ilkti ne de son olacaktı. Nitekim 1963 yılında başlatılan bu kıyım ve adada ENOSİS’i gerçekleştirme gayretleri; Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanmasına karar verdiği ve bu haktan aldığı güçle başlattığı 1974 Kıbrıs Barış Harekâtına kadar devam edecekti.(14)

 Anadolu insanı, Kıbrıs’taki kardeşlerinin geleceğinden emin olmaları, onların hür ve bağımsız bir biçimde yaşamaları için gerekirse canını vermeye her zaman hazır olduğunu her vesileyle göstermiştir. Çünkü Kıbrıs Türkleri bizim kardeşlerimizdir, Kıbrıs da Türkiye’nin millî bir davasıdır. Kıbrıs Türk’ü de, Türkiye’den kopartıldığından bu yana Türkiye’yi anavatan olarak görmüş, sürekli maruz kaldığı Rum tehdidine ve baskısına karşı umudunu Türkiye’ye bağlamıştır. Türkiye de yavru vatan olarak gördüğü Kıbrıs’a hep sahip çıkmış, devleti ve milletiyle her zaman ve her durumda Kıbrıs Türkü’nün yanında yer almıştır.

15 Temmuz’da Yunanistan’ın desteklediği Rum Milli Muhafız Ordusu tarafından gerçekleştirilen darbeyle Kıbrıs’ta Makarios yönetimine el konulur. Makarios ülke dışına kaçar. Bu darbeyle Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması ve Türklerin yok edilmesi amaçlanmaktadır. Ancak bu darbe, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale sebebinin argümanı olacaktır. Artık rahmetli Denktaş’ın rüyasında Atatürk’ten ‘’Aman bizi kurtar, artık dayanamıyoruz!’’ ve Atatürk’ün ‘’Konjonktüre dikkat et Denktaş! Konjonktür çok önemlidir!’’ dediği ortam doğmuştur.(15)

 Ayrıca Türk’ün büyük ATA'sı Mustafa Kemal’in: ‘’Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece Akdeniz bölgesinin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir.’’ stratejik uyarısının idrakiyle Kıbrıs’a müdahale şart olmuştur.

 Bunun üzerine 28.inci Piyade Tümeninin Sıhhiye Taburu ve bağlı bütün unsurlarına sefer görev emri verilmiştir. Aylardır teyakkuzda bekleyen 12  bin kişilik tümen yükleriyle intikale hazırlanmaya başlamıştır. Bu esnada izinde olan Halil Üsteğmen de emir beklemeden derhal birliğine katılmıştır. Eş zamanlı olarak 28’inci ve 39’uncu tümen emrindeki seyyar cerrahi hastaneler doktor, hemşire ve personel ile teşkilat malzeme kadro oranlarını aşan oranlarda desteklenmiştir.(16)

 Kahpe Rumlara cehennem olacak 1600 araç, binlerce asker, 40 kilometrelik konvoyuyla kahraman Türk ordusu kükremektedir. Gazan mübarek olsun şanlı tümen!

 20 Temmuz 1974 sabahı Kıbrıs’ta havadan ve denizden harp çiçekleri açmaya başlamıştır. Mehmetçik yavru vatana, Kıbrıs Mehmet’ine kavuşmuştur artık. 28’inci tümen ağırlıkları Mersin Taşucu bölgesinde hazır kıta beklemektedir. 29 Temmuz 1974, saat 15:30’da 28’inci tümen komutanı Tümgeneral Osman Fazıl Polat, sağlık şube müdürü Tabip Üsteğmen Ersoy IŞIK’ (Em. Prof. Tbp. Tuğg.,Kardiyolog)’ın da (17)  aralarında bulunduğu Tümen karargahı ile birlikte Ovacık’taki 72 adet UH-1 helikopterden oluşan kara havacılık alayına bağlı unsurlarla hareket ederek Kıbrıs’ın Kırnı bölgesine 16:15 itibari ile inerler. 30 Temmuz ve 2 Ağustos arasında da tümen sıhhiye taburu dahil bütün ağırlıkları ile vatan topraklarına ayak basar.(18,19)

 Tümen Sıhhiye Taburu ayırma bölük komutanı Halil Üsteğmen muharebe hizmet destek unsuru olarak bir kaç kez gemilere yükleme yapılıp tekrar indirilen sıhhiye taburunun bir an önce adaya ayak basması için çıkarma birlikleri komutanına ve kendisini oğlu gibi seven tümen komutanına ‘Komutanım biz bir an önce gitmek istiyoruz, birliklerimizin sıhhiye desteği yanlarında olmalıdır.’ diyerek durumu arz etmiştir. 39’uncu tümen sıhhiye taburu ve seyyar cerrahi hastane Kıbrıs’ta görevinin başındadır, ancak kahraman Halil beklemek istememektedir. H.Nihal Atsız’ın tabiriyle: Tabip Üsteğmen Halil de “koşar adım gitmeliydi onların arkasından”, nitekim öyle olur.

28’inci Piyade Tümeni Komutanının emriyle Lapta-Karava istikametinde yapılan harekatla stratejik bir öneme sahip 1023 rakımlı tepe 2 Ağustos saat 18:00’da 61’inci Piyade Alayı tarafından ele geçirilir.

6 Ağustos’ta , 28’inci Piyade Tümen Komutanlığının sorumluluğunda 61’inci piyade Alayı 2 ve 3’üncü komando taburları ile Deniz Piyade Alayı Lapta ve Karava’ya taarruz eder ve 7 Ağustos’ta Lapta-Karava kahpe Rum’dan temizlenir.(19)

8 Ağustos 1974. Hava puslu, düşman kalleş, yer gök kan kusuyor. Piyade Binbaşı Bünyamin Kasap(1931-Niğde), Tabip Üsteğmen Halil Akçiçek (1945-Bursa), Sağlık Başçavuş İ.Hakkı Gedik (1930-Ankara); sınırdaki yaralıların ve hastaların durumunu yerinde görmek için cip ile yola çıkarlar. Ne yazık ki, bu yola çıkış onlar için uçmağ olacaktır. “Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.” Yolda mayına basan cipin havaya uçmasıyla orada üç vatan yiğidini şehit veririz. Ve onlar şimdi Kıbrıs’taki Boğaz Şehitliğinde 79-80-81 numaralı cennet kapısında koyun koyuna yatmaktadırlar.

 Tarihin en köklü milleti olan Türkler böyle kahramanları sayesinde bugüne kadar var olmuştur ve kıyamete kadar da var olacaktır!

 Yaralılara ilk müdahaleyi yapan 39.Tümen 60 yataklı seyyar cerrahi hastanede genel cerrah olarak çalışan Tabip Üsteğmen Lütfi Baş (Prof.Dr. ve Plastik Cerrah) kollarında şehit olan kahraman Halil üsteğmen için gözleri dolu dolu, boğazı düğümlenirken yıllar sonra bile unutamadığı anısını “Vücudunda herhangi bir parçalanma, kan yoktu. Yeşil gözleriyle gülümseyen yüzü ile şaka yaptığını zannettim» sözleriyle anlatacaktır.(20)

 Kahraman Şehit Tabip Üsteğmenin şehit olduğu Siskilip bölgesine Akçiçek adı verilmiştir. İlk önceleri Lefkoşa’da bir hastaneye verilen adı şimdi Girne Dr. Akçiçek Hastanesi olarak yaşatılmaktadır. Lefkoşa’da Şehit Tabip Üsteğmen Halil Akçiçek kışlasına ve GATA Tıp Fakültesi içinde bin kişilik amfiye adı nakşedilmiştir.

Tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun...

Vatanım Kıbrıs’a selam olsun!

TANRI TÜRK’Ü KORUSUN ve YÜCELTSİN!

1)      Osman Karababa, Bilgiyurdu Gençlik Dergisi Yıl:10 Sayı:60 Mart/Nisan 2017 .s. 22

2)      Hüseyin Nihal Atsız, Yolların Sonu, Kahramanlık. S.25

3)      Oral Sander, Balkan Gelişmeleri…,s.71 ; Prof. Dr. Yılmaz Altuğ, Balkanlardan Anayurda

4)     Yapılan Göçler, s.111. 20 İbrahim Kamil, Bulgaristan’daki Türklerin Statüsü, İstanbul, basım yılı yok, s.46-47.

5)      Prof. Dr. Bilal Şimşir, “Bulgaristan Türkleri”, Türk Kültürü, sayı:263

6)      (H. Scott Gibbons, Peace Without Honour, Ankara, 1969, s. 31,76

7)      Dr. Emete Gözügüzelli,   Vurun “Kahpe”Kıbrıs’a, s.71

8)      Dr. Fazıl Küçük, Mücadelemizin Görkemli Günleri, Tanıtma Dairesi Yayınları, Mart 1998, s.205

9)      Prof. Dr. Yücel Pak ,Emekli Tabip Kıdemli Albay (1969-27), (Radyolog, Radyasyon Onkolojisi)  

10)   M,Şükrü Tandoğan , Kıbrıs Barış Harekatı Birlikler ve Muharebeleri . s.18,75

11)   Metin Özata , Atatürk ve Hekimler ,2015, s.315 , s.406

12)   Hüseyin Nihal ATSIZ,  Bozkurtların Ölümü

13)   Prof. Dr. Adnan ATAÇ , 20. Yüzyılda Şehit Olan Türk Sağlık Subayları

14)   İbrahim Artuç , Kıbrıs’ta Savaş ve Barış s.55

15)   Yılmaz POLAT ,Barış İçin Oradaydılar Parola:Kıbrıs s.3,4

16)   Fatma Aynur Gökçek ,Emekli Ordu Hemşiresi, Kıbrıs Gazisi

17)   Prof.Dr. Ersoy IŞIK, Emekli Tabip Tuğgeneral (1972-2), Kardiyolog

18)   Yılmaz POLAT ,Barış İçin Oradaydılar Parola:Kıbrıs s.79

19)   M,Şükrü Tandoğan , Kıbrıs Barış Harekatı Birlikler ve Muharebeleri . s.52

20)   Prof.Dr. Lütfi Baş, Emekli Tabip Kıdemli Albay(1968-6), Plastik Cerrah

RESİMLER

1) Aslıgül AKÇİÇEK KURUL, Kızı, Aile Arşivi

2) Uzm.Dr.Mehmet  KOÇER , Psikiyatrist, Girne Asker Hastanesi

Op. Dr. Tayfun Özdem

1979 Elazığ Doğumlu

Orta öğrenim: Seydişehir Anadolu ve Ankara Atatürk Anadolu Lisesi

1997 Kuleli Askeri lisesi mezunu

2003 Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA)

2003-4 Samsun Sahra Sıhhıye Okulu ve GATA

2004-2008 34.İç Güvenlik Tugayı Patnos/Ağrı, Doğanköy/ Pervari , Namazdağ/Şırnak

( sıhhıye takım komutanı , müfreze komutanı, revir baştabibi )

2009-10 48. Piyade Alayı /Tokat - tabur tabibi

2010-15 Kalp Damar Cerrahisi, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi