Bu sayfayı yazdır

ABD’nin Yunanistan’a Yatırımlarının Validasyonu: Kuzey Makedonya Cumhuriyeti

Yazan  25 Ocak 2019

Balkanlar için 2018 donmuş pek çok soruna hızlıca çözüm üretilen bir yıl oldu.

O kadar hızlı oldu ki yıllarca bu sorunlar hakkında yine siyasetçiler, ruhbanlar ve basın tarafından milli duygularına seslenerek bilenen halkların yeni durum ve çözüme alıştırılmasına, yumuşatılmasına fırsat olmadı. Hükümetler arası görüşmelerde sağlanan ilerlemelerin ayrıntıları son dakikalara kadar kamuoyundan saklandı; parlamento görüşmelerinde teamüller çiğnendi, muhtemelen aslında her zaman olan ama bahanesi de üretilen son dakika oy kaydırmaları pervasızca yapıldı.[1]

Makedonya-Arnavutluk, Makedonya-Bulgaristan, Makedonya-Yunanistan, Yunanistan-Arnavutluk arasındaki sorunlar masaya yatırıldı, AB üyeliği ve ekonomiye destek motivasyonlarıyla çözüm perspektifi oluşturuldu. Sırada Kosova-Sırbistan anlaşmazlığı var. Bosna-Hersek’te istikrarın sağlanması ise gündeme alınmıyor.  

Yabancı istihbarat ajanları afişe edildi, anlaşıldı ki Balkanlar aslında unutulmamış, aksine arka planda çok derin bir savaş yaşanıyormuş ve bu coğrafya düşünüldüğünden daha “çok uluslu”ymuş. Rusya’nın illegal para transferi yaparak basın, kiliseler ve kimi örgütlenmeler üzerinden Rus yanlısı ve özellikle Yunanistan-Makedonya anlaşması hilafına gruplar oluşturduğu iddia edildi. Ama aynı zamanda Yunanistan Savunma Bakanı da, Dışişleri Bakanı’nı milyarder spekülatör Soros’tan aynı anlaşmayı ilerletmek için para almakla, paranın bir kısmını planı desteklemesi için basına ve plana karşı çıkmaması için kiliseye vermekle suçladı. Soruşturma açılmayı hak eden açıklamalar görmezden gelindi.

Bu anlaşmanın her iki ülkenin de beklentilerini karşılamadığı hususu ise ayrı bir konu. Süreç boyunca iki ülkede de sokaklarda anlaşmayı protesto eden halkın bu oldu-bittiye tepkisinin ne kadar daha süreceği ve nasıl alışacağı da şimdilik meçhul. Uygulama aşamasında çıkacak yeni sorunların nasıl çözüleceği de…

ABD Hükümeti’nin ismi açıklanmayan üst düzey bir yetkilisine dayandırılan bir açıklamada, Prespa Anlaşmasının asıl öneminin ABD’nin Batı Balkanlar’a yönelik iddialı vizyonunu ortaya çıkarmak olduğunu vurguluyor. Yetkili, Washington’un Prespa Anlaşmasını Yunanistan ile ilişkilerinde yaptığı “yatırımın” bir validasyonu olarak gördüğünü söylüyor.[2]  Bu ne demek? Bu, Balkanlar hala daha bir laboratuvar olarak kullanılıyor demek.  Bu, Orta Doğu’nun ve kendi doğularında gördükleri her yerin elbisesi Balkanlar’da kesiliyor demek. Yani bu bir denemeydi ve kullanılan yöntemin doğru ve kesin olarak bekleneni gerçekleştirdiğini kanıtlaması için yapılmıştı. Denemeye tabi tutulan olay neydi? Uluslararası hukukun ve BM arabuluculuğunun çözüme katkı sağlayamayacağı denli kritik ve tarafların asla yakınlaşamayacağı denli zorlu bir anlaşmazlıkta “olmazlar”ın devlet liderlerinin ikna edilerek olur hale getirilmesi.

Devlet liderlerinin bir kısmı iktidarları için borçlandırılıyor, bir kısmı hakkında elde tutulan soruşturma dosyaları oluyor, bir kısmı ekonomik batışla korkutuluyor… Şunu da anlıyoruz ki küreselleşme karşısında ulus devlet üstünlüğü dünyanın sadece belli bazı devletlerinde geçerli olabildi. Geri kalanında ulusal çıkarların üstünde başka çıkarların hükmü sürüyor. Yine küreseleşmenin getirdiği bireyselleşmenin de devlet adamlığı düsturuna galip geldiği çıkarımını yapabiliriz.

Balkanlarda çözülemez görünen sorunlara çözüm getirme sürecinde tarafların ikisinin de alternatif/rakip güç olan Rusya’dan uzaklaştırılması, Rusya’nın ve diğer bölge güçlerinin devre dışı bırakılması için ciddi uğraş verildi. Mali destek, iktidar, ülkelerinin diğer ülkelerle olan sorunlarının paket kapsamında çözülmesi ve dolayısıyla bir yerdeki tavizin diğer tarafta avantaj sağlaması gibi vaatler de gelişmelerden anlayabildiğimiz motivasyon araçları oluyor. Basın, anlaşmaya dönük olumlu algı yaratımında kullanıldı. Bunun için basına para dağıtıldığı konusunda hiçbir kesimde şüphe bulunmuyor. Kalıcı ve sürdürülebilir barış ve istikrarın sağlanması ise anlaşmanın ardından sağlanması gereken pek çok koşula bağlı. Burada yükün büyük kısmı AB’ye bırakılmış.

Kısmen 2004 Annan Planı dönemindeki koşulları anımsatıyor. Orada BM Güvenlik Konseyi’nden uygulama güvencesi istenmesi gerekmiş ve Rusya veto ederek dünyanın tek kutuplu olmadığının altını çizmişti. Uygulanamayacağı zaten belli olan planı Rumlar reddetmişti. Kosova’nın Ahtisaari Planı’na sadık kalma vaadiyle 2008’de tek taraflı bağımsızlığını ilan etmesi de benzer şekilde gerçekleşmişti. Bu kez BM Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı kararına rağmen hareket edilmiş ve Rusya’ya veto kullanma imkanı tanınmamıştı. Şimdi bu şablonun uyduğu yani müzakerelerle sonuç alınması imkansız uzlaşmazlıklarda aynı yöntem yani kimsenin istediğini alamadığı ama iki tarafın da taviz verdiği planlar demokrasi ihmal edilerek, halka rağmen ve oldu bittiyle uygulamaya konulabilir. Rusya’nın doğrudan etkisi altında olmayan bölgelerde daha kolay ama Rusya’ya sığınabilecek yönetimlerin bulunduğu yerlerde de yönetim değişikliği sağlayarak yapılabilir. Ukrayna ve Gürcistan’da olduğu gibi…

Gerçi Soros fikirleri anlaşılmadığı ve tasarımları başarıya ulaşmadığı için Açık Toplum Vakıfları’nın tamamını kapatacağını açıkladı. Ama Yunanistan parlamentosunda Makedonya İsim Anlaşması’nın görüşüldüğü 24 Ocak gecesi Makedonya Başbakanı Zoran Zaev’le görüşüp, bir fotoğraf yayınlamakla süreçteki imzasını da vurguladı.

Sonuçta yöntem budur. Bu yöntemle çözülen sorunlar, ABD’yi de orada baki kılar. Rusya’nın ya da diğer bir gücün giremeyeceği set çekilmiş olur.

 

 

________________________________

[1] Makedonya’da Zoran Zaev’in iktidara gelmeden önce George Soros’la görüşmesi, kendisinin desteğini aldığını açıklaması, o sırada iktidarda olan Nikola Gruevski’nin yolsuzluk ve rüşvet kasetlerinin Zaev’e yabancı istihbaratlarca sunulması, isim anlaşmasında da hüküm altına alındığı gibi anlaşma referanduma götürüleceği zaman Zaev’in bunun istişari bir referandum olacağını açıklaması, referanduma katılım yüzde 36’da kalınca Anayasa gereği geçersiz kabul edilmesi gerekirken Zaev’in sonuca odaklanmaya çağırması, Makedonya Parlamentosu’nda anlaşmanın oylanması sırasında eksik kalan 8 oy için muhalif vekillerin soruşturma dosyaları ile korkutulması; nihayetinde ülke isminin değiştirilmesi için yapılan meclis oylamasında eksik kalan son iki oy için Arnavut BESA partisi ile anlaşma yapılarak “Arnavutlar, Makedon kökenli değildir” yasasının ve ardından da Arnavutça’nın resmi dil ilanı yasasının çıkarılması süreçteki normal görünmeyen hususlara örnektir. Yunanistan’ın ise Prespa Anlaşması’nın imzalanması sonrasında Avro Alanı’nın temel yönetişim forumu konumunda olan Avro Grubu (Eurogroup) tarafından 15 Milyar Avroluk bir kredi ile ödüllendirilmesi de diğer tarafta yaşanan ilginç gelişmelerdendir. DIşişleri Bakanlığı görevini yürüten Nikos Kotzias'ın anlaşma için Soros'tan para aldığı iddiasının, iddiayı Bakanlar Kurulu'nda gündeme getiren de Savunma Bakanı Kommenos olmasına rağmen soruşturmaya tabi tutulmaması da ilginç bir noktadır. 

[2] https://www.euractiv.com/section/global-europe/news/greece-and-russia-exchange-furious-statements-over-macedonia/, 15 Ocak 2019

 

Gözde Kılıç Yaşın

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Balkanlar ve Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Başkanı