< < Önemli İtiraf


Önemli İtiraf

Akşam gazetesinden Semih İdiz 12 Temmuz 2004’de yazdığı “Özel Statü” meselesi başlıklı yazısında benim Haber Türk televizyonunda Nilgün Cerrahoğlu ile yaptığım görüşmede ki açıklamaları izah ederken “önemli bir itiraf”da bulunduğumu kaydetmiş.

Sayın İdiz'in önemli itiraf olarak nitelendirdiği açıklamam acaba ne? Semih İdiz, benim Avrupa Birliği tam üyeliğine karşı çıkışımı ve AB ile tam üyelik dışında bir model önermemi "önemli bir itiraf" olarak nitelendirmekle kalmıyor, "Bugün, Türkiye'de, sözde sol olan CHP'den, kesin sağ olan DSP'ye; özü itibarıyla AB karşıtı olmak zorunda olan MHP'den askeri ve sivil bürokrasiye; orta düzey sermayeyi temsil eden ATO'dan, bir çok öğretim üyesine ve köşe yazarına kadar uzanan çok geniş bir kesim var ki, Özdağ'ın söylediklerine inanıyor. Ancak bunu açıkça söyleyemiyor."

Semih İdiz'in bu tespiti doğru. Anılan kesimler AB tam üyeliğine karşı kesin bir tavır almadıkları ve "evet-ama" gibi yaklaşımların arkasına sığındıkları için Türkiye-AB ilişkilerinde sağlıklı politikalar geliştirmeleri mümkün olmadı. Oysa, AB ile tam üyelik sürecine "hayır" diyebilseler idi Türkiye'nin menfaatlerini temsil eden politikalar konusunda görüş geliştirmeleri, farklı ilişki modelleri üzerinde çalışmaları ve AB ile yeni ilişki modelleri geliştirmeleri mümkün olacaktı. Bunu yapmayıp tam üyelik sürecine "evet" diyince yaptıkları tek şey "ayak sürümek" diye nitelendirebileceğimiz ama sonuç almayacak politikaları izlemek oldu ve AB kesin bir üstünlük kazanarak ilişkileri istediği gibi şekillendiren taraf oldu.

Üstelik AB Türkiye'den istediği her şeyi aldığını görünce taleplerinin seviyesini yükseltti ve Türkiye'nin "hayır" diyeceğini umduğu radikal taleplerini gündeme taşıdı. Fakat, Brüksel'in şaşkın bakışları altında Türkiye bunları kabul etti ve etmeye devam ediyor. Ancak, Türkiye'nin AB tam üyesi olması için Türkiye'nin ne yaptığı değil ama AB'nin kendi geleceğini nasıl tasarladığı önemli. Eğer AB bir federasyona dönüşecek adımlar atar ise Türkiye'nin AB üyesi olması söz konusu değil. AB bir konfederasyona dönüşme kararı alır ise Türkiye'nin AB tam üyeliği kolaylaşır. Konfederasyon modeli gerçekleşse de Türkiye AB'ye tam üye yapılamadan önce etnik ve sosyal anlamda iyiden iyiye hırpalanacaktır.

Bundan dolayı Semih İdiz'in "önemli itiraf" diye ifade ettiği yaklaşımım bir itiraf değil yıllardan buyana savunduğum üzerinde çalıştığım, bir çok gazete yazısında ve bilimsel makalede savunduğum, "Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri-Jeopolitik İnceleme" başlıklı ve üç baskı yapan kitabımda incelediğim bir jeopolitik ve jeoekonomik yaklaşımdır. Ben AB-Türkiye ilişkilerinde Semih İdiz'in belirttiği gibi AB'de bazı çevrelerin savunduğu "özel ilişki" modelini savunmuyorum. (Zaten böyle bir modelin adından başka hiçbir şeyi belli olmadığı için savunuyorum demem de zor olur.) Türkiye-AB ilişkilerinde en sağlıklı çerçeve "ileri veya geliştirilmiş serbest ticaret bölgesi" modelidir.

Bu model çerçevesinde Türkiye ve AB arasındaki ilişkiler bugün ki sağlıksız gümrük birliği modelinden uzaklaştırılarak sağlıklı bir ekonomik model üzerinde oturtulmalıdır. Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde sahip olduğu kırk yıllık geçmiş göz önünde tutularak ilişkilerin doğası üzerinde Norveç-AB ilişkilerindeki serbest ticaret bölgesi modelinde olduğundan daha farklı ve Türkiye'ye avantajlar sağlayan bir süreç geliştirilmelidir.

Türk modernleşmesi ve demokratikleşmesi AB dinamikleri ile değil ondan bağımsız başlamıştır ve sadece AB eksenli devam edebileceğini düşünmek çok sağlıksız bir yaklaşımdır. Öte yandan AB'nin Türkiye coğrafyasına dayatmaya çalıştığı etnik merkezli proje ve Türkiye'nin menfaatlerini koruma yeteneğini yitirmiş bir bürokrasi ve muhalefet ile ülkemizi federatif bir yapıya dönüştürmeye çalışan AKP iktidarı bir araya geldiğinde ülkemizin geleceğinin bu süreç devam ettiği ve AB sonuçta Türkiye'ye tam üyelik vermediği takdirde "etnik bir cehenneme" dönüşmesi çok muhtemeldir. Semih İdiz'in yazısında bahsettiği televizyon programının diğer konuğu olan emekli büyükelçi Özden Sanberk AB tam üyeliği yanlısı konumuna rağmen bu tespite katılmaktan kendisini alamamıştır. Ancak, AB tam üyeliğinin gerçekleşmesi de Türkiye'yi uzun vadede etnik bir cehennemden kurtaramayacaktır. Belçika'nın etnik çözülmesinin AB süreci içinde devam ettiği, Britanya Krallığında İskoçya ve Galler çözülmesinin AB süreci içinde devam ettiği Almanya'nın Avrupa'nın etnik parselizasyonunu AB mekanizmaları ile sürdürdüğü, AB'nin Fransa'yı bile federal devlete doğru ittiği görülür ise AB'nin Anadolu coğrafyası için ne anlama geldiği daha iyi anlaşılır.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display