Almanya'nın FETÖ Darbesi Karşısındaki Tutumu

Yazan  28 Temmuz 2016

FETÖ silahlı terör örgütü mensubu hainlerin gerçekleştirdiği 15.Temmuz darbe teşebbüsü ardından T.C. Hükümeti tarafından alınan haklı ve yerinde kararlar, çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerin ardından özellikle Alman Yazılı ve Görsel Basını, Sivil Toplum Örgütleri ve başta Federal Hükümetin Koalisyon Ortakları CDU/CSU ile SPD olmak üzere Yeşiller ve Sol Partinin de katıldığı kervan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümetini hedefe koyan inanılmaz bir karalama kampanyası başlatmış bulunmaktadır. Şöyle ki;

1-) Öncelikle yaşanan alçak darbe girişimi, Şehit olan onca insan, demokrasinin karşı karşıya kaldığı tehdit ve saldırı yok sayılarak, demokrasiye karşı yapılan darbe girişimi zerre kadar kınanmayarak adeta bu senaryo imişcesine hareket edilerek FETÖ silahlı terör örgütü mensupları ile çete başı Gülen masumlaştırılmakta ve mağdur gösterilmeye çalışılmaktadır.

2-) Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın  "masum muhalifleri" olarak nitelendirilen bu terör örgütü ile kavganın Almanya'ya taşındığı ve DITIB Mensubu İmamların vaazlarında Almanya'da yaşayan Türkleri kışkırtarak Gülen cemaatinin okullarına, kültür merkezlerine saldırılar organize ettiği iddia edilmektedir. Bu kara propaganda da başı başta Stern Dergisi olmak üzere yazılı basın ile organik bağı bulunan N-tv ve N24 haber kanalları (televizyon kanalları) çekmektedir. Mikrofon uzatılan sözde Türk kökenli milletvekilleri ve bakanlar, ki burada en ön plana çıkanları CDU/CSU'dan Cemile Yusuf,  SPD'den uyum bakanı Arzu Oğuz, Yeşiller Partisinden Cem Özdemir ve Sol Partiden (PKK'lı) Sevim Dağdelen'dir, DITIB'in Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümeti'nin Almanya'daki bir kara propaganda uzantısı olduğunu, halkı kışkırtan imamların Türkiye'den geldiği, buna Federal Hükümetin artık bir son vermesi gerektiği, Almanya'ya Türkiye'den Diyanet'ten imam getirilmesinin önlenmesinin zorunlu olduğu söylemekte, haber kanalları da bu röportajlara bağlı haberleri sürekli yayınlamaktadırlar. Hatta haber esnasında arka fonda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinde ipli kukla şeklinde Almanya üzerinde salladığı DITIB kuklası ile gösteren karikatürler yayınlanmaktadır.

3-) Aynı şekilde bu darbe girişiminin aslında bir muhalif tasfiye operasyonu olduğu, sorgusuz sualsiz on binlerce muhalif insanın, devlet memurunun işten atıldığı, hakim ve savcıların haksız yere tutuklandığı, askerlerin tasfiye edildiği, binlerce eğitim kurumuna ve kuruluşa hukuksuz bir şekilde el konduğu, öğretmenlerinin ve akademisyenlerinin uzaklaştırıldığı ima edilerek Türkiye'de ki rejimin adının artık demokrasi olamayacağı, insan haklarının askıya alındığı haberleri yapılmaktadır.

4-) Kapatılan gazete ve yayın kuruluşları ile haberi de gene bahse konu N-tv ve N24 haber kanalları ile yazılı medya bunların FETÖ terör örgütü ile bağlantısına hiç değinmeyerek "Ankara KHK kararname ile muhalif 45 gazete, 3 haber ajansı, 16 televizyon, 23 radyo, , 15 dergi, 29 yayınevi ve dağıtım kanalını kapattı, sayısız muhalif gazeteci gözaltına aldırdı" şeklinde vermişler, olayı adeta Türkiye'de muhalif ve özgür basın susturuluyor şeklinde yansıtmışlardır.

5-) FETÖ terör örgütü mensupları ile özellikle 1980 darbesinden sonra bu ülkeye kaçarak yerleşen ve daha sonra Alman toplumunda etkin konumlara gelen Türk kökenli Marksist-Leninist unsurlar ile bölücü hainler ve bunlara ait kuruluşlar adeta el ele vererek Türkiye aleyhine yürütülen bu karalama kampanyasını organize etmekte ve Alman Hükümeti ile siyasilerde karşılık bulmaktadırlar. Sözde Türk kökenli Alman parlamenterler de burada başrole soyunmaktadırlar.

6-) Bu kara propagandanın aynı zamanda Almanların ülkemize gelmesini engelleyerek Türk Turizmini ve ekonomisini hedefe koyduğu açıktır.

7-) Ülkemizde Alman basını tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümet Yetkilileri ile yapılan röportajlarda demokrasimize karşı yapılan hain darbe girişimi perdelenerek idam tartışması ile ilgili sözler cımbızlanmakta, sanki başkaca konu kalmamış gibi tartışma tamamen bu noktaya odaklanarak idam cezası tartışılan, demokrasiyi askıya almış bu ülkenin Avrupa'da yeri olmadığı, derhal AB müzakerelerinin durdurulması gerektiği tezleri dillendirilmektedir.

8-) Önemli bir başka konu ise İncirlik'te bulunan Alman silahlı kuvvetlerine ait unsurlar ile ilgilidir. Özellikle sözde Türk kökenli parlamenterler üzerinden sanki Alman silahlı kuvvetlerini Türkiye davet etmiş, Almanya'dan yardım istemiş de onun üzerine bu uçaklar ve askerler gelmiş gibi algı oluşturularak Federal Hükümetten Alman Silahlı Kuvvetlerini derhal Türkiye'den İncirlik'ten çekmesi talep edilmekte, ülkemizin saygınlığı sorgulanmaktadır.

Öneriler;

1-) Gerek Dışişleri Bakanlığı'nın Almanya'da bulunan basın ataşelerinin gerekse Sivil Toplum Örgütlerimiz ile kanaat önderlerimizin Alman basını ve kanaat önderleri ile sağlıklı ilişkiler kuramadığı, onlar ile yeterince temasa geçemediği, ikna faaliyetlerinde bulunamadığı anlaşılmaktadır. İşin en vahim tarafı ise 3,5 milyonu aşkın Türkün yaşadığı bir ülkede lobi faaliyetlerimizin sınıfta kalmış olması, sözde Türk kökenli parlamenterlerin ülkemiz aleyhine alenen çalışmalarına göz yumularak bunlara karşı Türk Toplumunda kamuoyu oluşturulamaması, bunların demokratik baskı altına alınamamasıdır. Bu konularda acilen tedbir alınmalıdır.

2-) Alman toplumunu, diğer yazılı ve görsel basını etkileyen, kapsamlı algı ve kanaat oluşturan iki haber kanalı N24 ve N-tv, ki bunların İstanbul'da sürekli muhabirleri vardır, her gün bunlara bağlanarak ülkemizden canlı yayın yapmaktadırlar, ülkemiz aleyhine yürütülen kara propagandanın adeta üssü olmuşlardır. Bu kanallar ile etkili ve yapıcı ilişkiler kurulmalı, gerekirse Almanların belki demokrasiden daha fazla önem verdikleri diğer duygusallığa başvurularak Alman Turistlerin Türk Turizmi için önemi de göz önünde bulundurularak bu kanallarda ve diğer Alman Basın Organlarında THY ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yoğun bir reklam kampanyası başlatılmalı, gerekirse TÜRSAB ve turizm sektöründeki diğer Sivil Toplum Kuruluşlarının da bu reklam kampanyasına katılması sağlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, AB'nin lokomotif ülkesi Almanya'nın Basını diğer Avrupa Ülkelerini de etkilemekte, buralarda da Türkiye aleyhine kanaat ve algı oluşmasına sebep olmaktadır.

3-) FETÖ silahlı terör örgütünün Almanya'da Federal Hükümetten izin alınarak kurulmuş Alman müfredatına göre eğitim veren üç okulu ve sayısız kültür merkezi bulunmaktadır. Her şeyden önce Alman toplumuna bu terör örgütünün çok tehlikeli olduğu, okullarda beyinleri yıkanarak, sahte bir mehdiye inandırılarak yetiştirilenlerin aslında Almanya'da son günlerde yaşanan acı olaylarda kendini patlatarak, sivil halka ateş açarak, balta ve bıçak ile saldırarak katliam yapan DAEŞ teröristlerinden en ufak bir farklarının olmadığı, bunun en çarpıcı örneğinin 15 Temmuz gecesi Türkiye'de sivil halkın, polislerin, darbeye karşı gelen askerlerin, silahsız insanların helikopterlerden taranarak, tanklardan ve zırhlı araçlardan ateş altına alınarak, savaş uçaklarından bombalanarak  şehit edilmeleri ile yaşandığı anlatılmalıdır. Böyle sayısız saatli bombanın, yani FETÖ terör örgütü mensubunun Almanya'da, Avrupa'da elini kolunu sallayarak gezindiği özellikle vurgulanmalıdır.

4-) Almanya'nın, Şansölye Merkel ile Federal Hükümetin en zayıf noktası göçmen politikası ve geri kabul antlaşması sayesinde Türkiye'den gelen mülteci akımının kesilmiş olmasıdır. Bu konuda derhal sert mesajlar verilmeli, geri kabul antlaşması gereğinde askıya alınarak Avrupa'ya iltica etmek isteyen mültecilere bundan böyle engel olunmayacağı mesajı verilmelidir.

5-) İncirlik üssünde bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri unsurlarını Türkiye'nin davet etmediği, hükümetin bu konuda Almanya'dan yardım istemediği bilakis Almanya'nın Türkiye'den konuşlandırma için izin istediği özellikle Alman Basınına açıklanmalı, olayların bu şekilde devam etmesi halinde Federal Hükümetten Alman Silahlı Kuvvetlerini ülkemizden çekmesinin isteneceği vurgulanmalıdır.

6-) Meydanlardan yansıyan idam cezası talebinin istismarı üzerinden yapılan FETÖ terör örgütü darbe girişimini karartma operasyonuna karşı gerekli tedbirler alınmalı, yabancı basının bu konuyu sürekli gündemde tutarak sözde mağdur yaratma algısı oluşturma çabaları engellenmelidir.

7-) Alman Devleti Türkiye üzerinden gerçekleştirdiği hava operasyonları ile Kuzey Irak'ta lojistik merkezler oluşturmasını Erbil'de üs kurmasını, Peşmergeyi eğitmesini, silahlandırmasını, bazı Peşmergeleri Erfurt üssünde kapsamlı eğitime tabi tutmasını DAEŞ'e karşı yapılan mücadeleye yoğun katkı vermesi olarak yansıtmakta ve bu konuda özellikle Federal Savunma Bakanlığı kaynakları yoğun propaganda yapmaktadır. Diğer yandan buralardan birçok silah ve cephanenin PKK'ya gittiği, eğitilen Peşmergeler arasında PKK'lı teröristlerin de olduğu iddia edilmektedir. Bu faaliyetlerin de durdurulacağı Almanlara çok net ifadelerle bildirilmelidir. 

Son ekleyen Osman Cem Kazmaz

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display