AB İÇİN TEHDİT VE FIRSAT ALANI OLARAK LİBYA


AB İÇİN TEHDİT VE FIRSAT ALANI OLARAK LİBYA

Yazan  08 Nisan 2020

Ortadoğu’da dikta rejimlerine karşı 2011 senesinde başlayan Arap Baharı olarak adlandırılan süreçte, Libya önce iç savaşla, daha sonra da dış müdahalelerle karşı karşıya kalmıştır.

Önce BM, akabinde de NATO ülkeye müdahale etmiş, neticesinde 1969 senesinde darbe ile iktidara gelen Muammer Kaddafi’nin muhaliflerce öldürülmesi ile 42 yıl süren bir rejim sona ermiştir. Fakat Kaddafi sonrası dönemde, ümit edilenin aksine, geçiş hükümeti sonrası gerçekleşen seçimler tartışmalara sebep olmuş ve General Hafter’in ordusunun desteğini arkasına alan Temsilciler Meclisi, ülkenin doğusundaki Tobruk kentine çekilerek bugün ki mevcut siyasi durumu oluşturmuştur.

BM önderliğinde yürütülen siyasi diyalog süreci sonucunda ise 17 Aralık 2015 tarihinde Libya Siyasi Antlaşması[1] imzalanmış ve anlaşmaya göre Trablus‘da ki Ulusal Mutabakat Hükümeti ülkenin tek meşru hükümeti ve Fayiz Mustafa Serrac Başkanlık Konseyi Başkanı olarak tanınmıştır. Lakin 4 Nisan 2019’dan bu yana Libya’nın doğusunda General Halife Hafter’in emrindeki kendini “Libya Ulusal Ordusu” olarak adlandıran silahlı gruplar, hem Trablus şehrini, hem de Ulusal Mutabakat Hükümetini hedef almaktadır. Libya’da yaşanan bu çatışmalı durum, Libya ile ikili ilişkisi olan ülkeleri ilgilendirdiği kadar, Avrupa Birliğini de ilgilendirmektedir.

Libya’daki mevcut iç çatışma gerek üye ülkelerin çıkarları doğrultusunda farklı çatışan tarafları tutması, gerekse düzensiz göçmenlerin Avrupa’ya geçiş yaptığı rotalardan biri olan Libya’da oluşacak otorite boşluğu bölgenin tekrar düzensiz göçmenler için geçiş noktası haline gelmesine yol açacaktır. Dolayısıyla, bu durum AB açısından hem birliğin ortak dış politika oluşturmasında sorunlara yol açabilecek, hem de Avrupa’yı doğrudan hedef alabilecek yeni bir sığınmacı akınına kapı aralayabilecektir. Libya’da derinleşecek güç boşluğu ve iç çatışma Suriye‘de olduğu gibi daha çok insanın sığınmacı konumuna düşmesine sebebiyet verebilir. Dahası, Türkiye ile 2016 yılında imzalanan Göçmen Anlaşmasının bir benzeri olan 2017 yılında Libya’da UMH ile imzalanmış anlaşma da tehlikeye girebilir ve Trablus kıyıları düzensiz göçmenler için tekrar popüler rotalardan biri haline gelebilir. Daha çok düzensiz göçmenin geçiş denemeleri ise, Akdeniz’de daha çok göçmen ölümü anlamına gelecektir. Makale bu doğrultuda son gelişmeler eşliğinde, AB’nin Libya konusunda ortak dış politika oluşturup oluşturamayacağını değerlendirecek ve AB için önem arz etmesi gereken sığınmacı sorununa değinecektir.  

AB Ortak Dış Politikası Kapsamında Libya

BM’nin, Libya’daki sorunun çözümüne yönelik 14-15 Nisan 2019’da düzenlenmesi planlanan Libya Ulusal Konferansı‘nın 10 gün öncesi, hem de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in bölgede olduğu 4 Nisan 2019‘da başlayan Hafter komutasındaki saldırılar, ülkedeki fiili ikililiği sonlandırmayı ve hukuken olduğu gibi fiilen de tek yönetimin kurulması için siyasi süreç işletilmesini isteyen barış konferansının iptal olmasını sağlamıştır.[2] Devam etmekte olan saldırılar, fiili bölünmüşlüğün devamı ve üçüncü tarafların olaya müdahil olmaları mevcut durumu her geçen gün daha çok içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Her ne kadar Hafter yönetimindeki Tobruk İdaresi kontrolündeki doğu bölgelerinde, alternatif merkez bankası, ordu ve ulusal petrol kuruluşu gibi yapılarla paralel bir devlet oluşturulmaya çalışılsa da Trablus merkezli yasal kurumlar ve Libya Ulusal Petrol Kurumu halen Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin elinde bulunmaktadır.

Libya Ulusal Petrol Kurumunun Libya genelinde petrol çıkarılması, işlenmesi, dağıtımı ve ihracını yönetiyor olması barış görüşmeleri öncesinde Hafter’in Trablus’u hedef alınmasını açıklar niteliktedir. Bu noktada akıllara hemen OPEC verilerine göre, Libya‘nın dünya petrol rezervleri bakımından, Afrika’nın birinci, dünyanın ise dokuzuncu ülkesi olması ve günlük 1,25 milyon varil petrol üretmesi gelmektedir.[3] Bölgede söz sahibi olmak isteyen komşu ülkeler kadar, Avrupalı ülkelerin ve Rusya’nın da bölgede dolaylı da olsa bulunması Trablus’a saldırıların arkasında yatan sebeplerden birinin de petrol rezervlerinin ele geçirilme çabası olarak da yorumlanabilir. Rusya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün tarafından açıkça desteklenen General Hafter’in Avrupa’da da Fransa tarafından desteklendiği bilinmektedir.

Avrupalı liderlerin 2019 yılında açıkladığı Sibiu Deklarasyonu kapsamında hazırladıkları önümüzdeki 5 yılın stratejik planlamasında[4] AB’nin dünyada daha aktif rol oynaması için ortak dış politikaya dair iki prensip belirlemişlerdir. Bu prensipler çoktaraflılık ve kurallara dayalı küresel düzendir. Avrupalı liderler, AB ortak dış politikasının kavramsal ve pratik temelinin bu prensiplerin etrafında şekillenmesi istemektedirler. Bu doğrultuda, Libya için düzenlenen Berlin Konferansında bu iki temel prensip kendini göstermiştir. Fakat Avrupa Birliği’nin ortak dış politika oluşturmasının önündeki en büyük engel üye ülkelerin farklı çıkarlarıyla açıklanabilir ki Fransız enerji şirketi TOTAL ile İtalyan enerji şirketi ENI’nin bölgedeki pazardan pay alma rekabeti bu farklılıklardan yalnızca biridir. Hatta bu farklılıklar, ülkelerin iç savaştaki cephelerini de tayin etmektedir.

Bu noktada, Türkiye’nin bölgeye asker gönderme kararı almasından sonra İtalya, Almanya, Fransa ve İngiltere Dışişleri Bakanları Brüksel'de Libya'daki son gelişmeleri değerlendirmek üzere bir araya gelmeleri önemlidir. Yapılan toplantı sonrası AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borell dış müdahalenin Libya'da istikrarsızlığı azdırdığına, krizi körüklediğine dair açıklamada bulunmuş ve Libya’daki taraflara ateşkes çağrısı yapmışlardır.[5] Görüşme sonrası söz alan İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Mario ise yaptığı açıklamada, "Libya şu anda Avrupa'ya göç ve terörizm anlamında tehdit oluşturuyor. Bu toplantının aslında Libya'da olması gerekiyordu ancak güvenlik durumu buna izin vermedi. Ancak AB yarından itibaren Libya'ya yönelik kendi stratejilerini geliştirecek" ifadelerini kullanmıştır. İtalyan Bakanın bu çağrısı İtalya’nın hem AB’ye ortak dış politika oluşturulacağına dair temennisini, hem de Fransa’ya üstü kapalı olarak Libya’da uzlaşmaya hazır olduğu mesajını taşımaktadır. Dolayısıyla, iç savaşta farklı cepheleri destekleyen iki AB üyesi ülke uzlaşmaya yakındır, bu da Libya konusunda AB’nin ortak dış politika oluşturabileceği anlamını taşımaktadır.

Rusya ve Türkiye’nin Moskova’da Libya’daki tarafları anlaştırmak üzere olduğu bir zamanda, AB ve müttefiki ABD’nin hamlesiz kalacağı düşünülemezdi ki Hafter beklenenin aksine anlaşma metnini imzalamadan Moskova’dan ayrılmıştır.[6] Netice olarak Hafter’in beklenmedik hamlesi ile bir hafta öncesinde İtalyan Bakanın ifade ettiği gibi AB Libya’ya yönelik kendi stratejisini belirlemiş ve kendini tekrar sürece dâhil etmiştir. Bu bağlamda düzenlenen Berlin Konferansı, kimseyi dışarıda bırakmayacak şekilde çok taraflılık prensibiyle Libya’ya komşu ve sorunun gelişiminde etkili olan veya sona ermesinde etkili olacak 12 devlet ile Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği, Arap Birliği ve Avrupa Birliği temsilcilerini de sürece dâhil etmiştir. Berlin Konferansı sonrası oluşan uluslararası konsensüs ve Libya’daki taraflar arasındaki görüşmelerin sonuca ulaşıp ulaşmaması kadar, bölgede kartların yeniden dağıtılması ve AB’nin Libya’daki sürece dahil olabilmesi AB ülkeleri için önem arz etmekteydi. Bunun başarıldığını görülmektedir fakat konferans kararlarının uygulanabilirliği ve tarafların farklı hassasiyetleri ise ileride oluşabilecek sorunların temelini oluşturacağını düşünmekteyim.

Libya ve Sığınmacı Sorunu

AB’nin ortak politika üretemediği hatta Avrupa’da hükümetleri belirleyen krizlerin başında gelen sığınmacı sorunu birliğin temel değerlerine tehdit olduğu kadar, Avrupalı politikacıları da göçmen karşıtı siyaset izlemeye zorlayan bir konudur. Libya’da ve Suriye’de yaşanan vekâlet savaşlarında oluşan sorunlar, bölgede güven ortamını ortadan kaldırmakta ve oluşan mağduriyetler insanların sığınmacı durumuna düşmesine yol açmaktadır. BM yoluyla yapılan sığınma başvurularındaki kısıtlı kota sayısı nedeniyle göçmenler, düzensiz yollarla Avrupa’ya geçişi denemekte ve 2000 yılından bu yana on binlerce göçmen Akdeniz’de ölüme terk edilmektedir. Bu noktada düzensiz göçmenlerin Avrupa kıyılarına ulaşmak için kullandıkları rotalardan biri de Libya’dır.

Bu rotada, İtalya yakınlarındaki Lampedusa adasında 2013 senesinde yaşanan ve 350’nin üzerinde kişinin hayatını kaybettiği trajediden[7] sonra İtalyan hükümetinin başlattığı “Mare Nostrum Operasyonu” ile binlerce göçmen kurtarılmıştır. Fakat ülkesinde göçmen istemeyen üye ülkeler ve AB’nin operasyonlara finansal destek sağlamaması sebebiyle operasyon sonlandırılmıştır. Neticesinde Akdeniz’de göçmen ölümleri devam etmiş, AB ise suçu insan tacirleri ve transit ülkelerde aramıştır. Bu doğrultuda, Türkiye ile yapılan Geri Kabul Anlaşması’nın bir benzeri 2017 yılında Libya’da UMH hükümeti ile imzalanmıştır.

İmzalanan anlaşmaya göre, İtalyan Deniz Kuvvetleri Libya Sahil Güvenlik Güçlerini eğitecek ve Akdeniz’de yakalanan göçmenler ise kayıt altına alınarak Libya’ya geri gönderilecektir. Fakat Libya’daki son durum yalnız İtalya’yı değil, AB’yi de oluşabilecek otorite boşluğundan dolayı kaygılandırmakta ve yapılan anlaşmayı da tehlikeye atmaktadır. AB hangi taraf kazanırsa, o tarafla anlaşma imkânı bulsa dahi yaşanan çatışma sürecinde tekrar Trablus insan kaçakçılığı merkezi haline gelebilir. Hâlihazırda Libya’da yaklaşık 700 bin civarında göçmenin bulunmakta olduğu ve 6.000 civarının sığınmacı kamplarında kalmakta olduğu bilinmektedir. Sığınmacı kampları da Hafter güçlerinin saldırılarında hedef alınmaktadır. Libya'nın başkenti Trablus'un doğusundaki Tajoura'da bulunan göçmen kampını hedef alan son hava saldırısında en az 40 göçmen sığındığı kampta hayatını kaybetmiş, 80’i de yaralanmıştır.[8] Dahası sivil toplum kuruluşlarınca iddia edildiği üzere[9] bu kamplarda iç savaş ve ikili siyasi yapı nedeniyle tecavüzlerin, işkencelerin ve insan onuruna aykırı davranışların yaşandığını da göz önünde bulundurulursa, derinleşen bir çatışma ortamında göçmenler hayatlarını Akdeniz’de kumar etmeye devam edecektir.

Sonuç Yerine

Libya’daki iç çatışmanın devam etmesinde çeşitli ülkelerin payı olduğu gözler önündedir. Siyasi bir uzlaşının çok zor olduğu ve General Hafter’in ateşkes çağrılarına olumsuz yanıtı sonrası gözler daha çok Libya’nın üzerinde olacak, çatışmalar Libya halkının da sığınmacı konumuna düşmesini sağlayacaktır. Bu durum, Libya’nın komşu ülkelerini etkileyeceği kadar, Trablus’un düzensiz göçmenler için Avrupa’ya geçiş rotası olması nedeniyle AB’yi de doğrudan etkileyecektir. Bu doğrultuda UMH Kongre Başkanı Serrac, AB’ye müdahale çağrısında bulunduğu açıklamada göçmen konusuna temas edip, kendisinin göçmenleri ülkesinde tuttuğunu ve AB için bu yaptığının çok önemli olduğunu dile getirmiştir.[10] Her ne kadar AB üye ülkeleri Libya’da vekâlet savaşları istemese de enerji pazarından pay almak isteyen İtalya ve Fransa için Libya’nın geleceği her iki ülkenin de ekonomik çıkarları açısından önem arz etmektedir.

Bu noktada, Brüksel’de yapılan Libya zirvesinde İtalyan Dışişleri Bakanının açıklamaları İtalya‘nın Fransa ile işbirliğine hazır olduğu mesajını taşımaktadır. Libya’da Türkiye ve Rusya’nın girişimleriyle yaklaşılan siyasi çözüm Hafter’in Moskova’yı terk etmesiyle bir kez daha baltalanırken, AB’den gelen Berlin Konferansı çağrısı ile Libya krizi daha fazla uluslararası boyut kazanmıştır. Süreç içerisinde BM destekli Trablus hükümeti, Türkiye ile yaptığı anlaşma sayesinde Türkiye’nin askeri desteğini de sağlamış durumdadır. Dahası, Trablus hükümeti Moskova’da masadan kalkmayarak uzlaşıya açık taraf olduğunu da ispat etmiştir. Dolayısıyla, Türkiye anlaşması, Moskova görüşmesi ve Berlin Konferansı kararlarına bağlılığı ile UMH uluslararası arenada daha avantajlı konuma ulaşmıştır. Siyasal uzlaşı umutlarına rağmen, yaşanan çatışmalar nedeniyle Libya sadece düzensiz göçmenler için değil, kendi halkı için de yaşanmayacak bir yer haline dönüşmeye devam etmektedir. Tam da bu çatışmalı hal içerisinde, AB inisiyatif kullanarak yeni bir krize daha izin vermeyerek Berlin konferansı adımını attığını görmekteyiz. AB attığı bu adımla çatışmaları durdurmayı ve en çok kendisine ve demokrasisine zarar verebilecek olan muhtemel ani bir göç dalgasını önlemeyi hedeflemektedir. Çatışmalar sonlanmadığı takdirde, bölge halkı ve çatışmalı diğer bölgelerden gelen düzensiz göçmenler çareyi tekrar Avrupa kıyılarına demir atmakta bulacak, bu da Trablus‘un tekrar popüler bir rota haline gelmesine, insanların umut tacirlerine muhtaç edilmesine ve en önemlisi insanların hayatlarını Akdeniz‘de kaybetmelerine yol açacaktır. AB için Libya krizinin fırsat mı, tehdit mi oluşturduğu değerlendirilecek olursa, Berlin Konferansının arzulanan ortak dış politika prensipleri çerçevesinde şekillenmesi Avrupa bütünleşmesi açısından fırsat olarak algılanabilir. Fakat konferans sonrası Hafter güçlerinin hala saldırılarda Fransız yapımı envanterleri temin ederek kullanmaya devam etmesi görünenin aksine, Libya konusunda AB’nin ortak dış politika oluşturmaktan uzak olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, Libya sadece ortak dış politika oluşturmada değil, farklı üye ülkelerin çıkarları sebebiyle Avrupa bütünleşmesi açısından da AB için bir tehdit alanına dönüşmeye devam etmektedir.

 

Kaynakça:

‘’AB: Türkiye'nin Libya'ya asker gönderme planını reddediyoruz’’, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, 08 Ocak 2020, https://21yyte.org/tr/fikir-tanki/ab-turkiye-nin-libya-ya-asker-gonderme-planini-reddediyoruz.

AB Konseyi (2019): ‘’EU strategic agenda for 2019-2024’’, https://www.consilium.europa.eu/media/39291/en_leaders-agenda-note-on-strategic-agenda-2019-2024-0519.pdf.

‘’Ateşkes için 1 gün süre isteyen General Hafter metni imzalamadan Moskova'dan ayrıldı.’’, Euronews, 14 Ocak 2020, https://tr.euronews.com/2020/01/14/ateskes-icin-1-gun-sure-isteyen-general-hafter-metni-imzalamadan-moskova-dan-ayrildi.

BM Libya Destek Misyonu Resmi Web Sitesi, ‘‘Libyan Political Agreement’’, https://unsmil.unmissions.org/sites/default/files/Libyan%20Political%20Agreement%20-%20ENG%20.pdf.

‘’Lampedusa boat tragedy is 'slaughter of innocents' says Italian president’’, The Guardian, 03 Ekim 2013, https://www.theguardian.com/world/2013/oct/03/lampedusa-boat-tragedy-italy-migrants.

‘’Libya’da Göçmen Kampına Hava Saldırısı’’, Euronews, 03 Temmuz 2019, https://tr.euronews.com/2019/07/03/libya-da-gocmen-kampina-hava-saldiri-si-en-az-40-olu-80-yarali.

‘’Libya'da Petrol Üretimi 2013'ten Bu Yana En Yüksek Seviyede’’, Hürriyet, 20 Kasım 2019, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/libyada-petrol-uretimi-2013ten-bu-yana-en-yuksek-seviyede-41378662.

‘’Libya'da Serrac'dan AB'ye 'acil müdahale' çağrısı’’, Timeturk, 15 Nisan 2019, https://www.timeturk.com/libya-da-serrac-dan-ab-ye-acil-mudahale-cagrisi/haber-1072751.

Uluslararası Af Örgütü (2018): ‘’Libya 2018 Report’’, https://www.amnesty.org/en/countries/middle-east-and-north-africa/libya/report-libya/.

’’UN postpones Libya national conference amid fighting in Tripoli’’, The Guardian, 09 Nisan 2019, https://www.theguardian.com/world/2019/apr/09/un-postpones-libya-national-conference-amid-fighting-tripoli.

 

[1] BM Libya Destek Misyonu Web Sitesi, ‘’Libyan Political Agreement’’, https://unsmil.unmissions.org/sites/default/files/Libyan%20Political%20Agreement%20-%20ENG%20.pdf

[2]‘’UN postpones Libya national conference amid fighting in Tripoli’’, The Guardian, 09 Nisan 2019, https://www.theguardian.com/world/2019/apr/09/un-postpones-libya-national-conference-amid-fighting-tripoli.

[3]‘’Libya'da Petrol Üretimi 2013'ten Bu Yana En Yüksek Seviyede’’, Hürriyet, 20 Kasım 2019, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/libyada-petrol-uretimi-2013ten-bu-yana-en-yuksek-seviyede-41378662.

[4]AB Konseyi (2019): ‘EU strategic agenda for 2019-2024’, https://www.consilium.europa.eu/media/39291/en_leaders-agenda-note-on-strategic-agenda-2019-2024-0519.pdf.

[5]‘’AB: Türkiye'nin Libya'ya asker gönderme planını reddediyoruz’’, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, 08 Ocak 2020, https://21yyte.org/tr/fikir-tanki/ab-turkiye-nin-libya-ya-asker-gonderme-planini-reddediyoruz.

[6]‘’Ateşkes için 1 gün süre isteyen General Hafter metni imzalamadan Moskova'dan ayrıldı.’’, Euronews, 14 Ocak 2020, https://tr.euronews.com/2020/01/14/ateskes-icin-1-gun-sure-isteyen-general-hafter-metni-imzalamadan-moskova-dan-ayrildi.

[7]‘’Lampedusa boat tragedy is 'slaughter of innocents' says Italian president’’, The Guardian, 03 Ekim 2013, https://www.theguardian.com/world/2013/oct/03/lampedusa-boat-tragedy-italy-migrants.

[8]‘’Libya’da Göçmen Kampına Hava Saldırısı’’, Euronews, 03 Temmuz 2019, https://tr.euronews.com/2019/07/03/libya-da-gocmen-kampina-hava-saldiri-si-en-az-40-olu-80-yarali.

[9]Uluslararası Af Örgütü (2018): ‘’Libya 2018 Report’’. https://www.amnesty.org/en/countries/middle-east-and-north-africa/libya/report-libya/.

[10] ‘’Libya'da Serrac'dan AB'ye 'acil müdahale' çağrısı’’, Timeturk, 15 Nisan 2019, https://www.timeturk.com/libya-da-serrac-dan-ab-ye-acil-mudahale-cagrisi/haber-1072751.

 

Yavuz Selim Yıldız

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display