JAPONYA’DA PARLAMENTO SEÇİMLERİ VE ANAYASAL REVİZYON TARTIŞMALARI
 Bu sayfayı yazdır

JAPONYA’DA PARLAMENTO SEÇİMLERİ VE ANAYASAL REVİZYON TARTIŞMALARI

Yazan  15 Temmuz 2022

Eski Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin 8 Temmuz 2022 Cuma günü, Japonya’nın Nara eyaletinde 10 Temmuz Pazar günü ülkede gerçekleştirilecek parlamentonun üst kanadı seçimleri için yaptığı konuşma sırasında suikaste uğramasının gölgesinde yapılan seçimlerde, Jaonya’nın iktidardaki partisi Liberal Demokrat Parti (LDP) önemli bir seçim başarısı elde etti.

Suikastın sonuçlarından biri, belki de eski başbakan Abe’nin en büyük hedeflerinden biri olan, ancak bu konuda kayda değer bir başarıya ulaşamadığı anayasal revizyon hususunda, anayasal değişiklik talep eden güçlerin, anayasada değişiklik yapmak için gerekli olan üçte ikilik çoğunluğu korumasına yardımcı olması oldu.

Japonya’da her üç yılda bir parlamentonun üst kanadının koltuklarının yarısı yenilenir. Başbakan Fumio Kishida’nın liderliğindeki LDP 125 sandalyeli üst kanat seçimlerinde 63 sandalyeyi kazandı. Ortağı Komeito ile birlikte toplamda 76 sandalye ile üst kanatta yer alan toplam 248 sandalye için çoğunluğu korumayı başardı. Böylece iki muhalefet partisi ve LDP-Komeito koalisyonundan oluşan anayasal revizyon yanlısı grup parlametonun üst kanatında 179 sandalyeye sahip olmuş oldu. Bu yıl seçime hazır olmayan 84 koltukla birlikte, 1947 Anayasası’nın ilk revizyonunun gerçekleştirmek için gerekli olan 166 sandalye eşiğini geçti. Bu seçim sonucu LDP açısından 2013 yılınden beri en iyi seçim sonucuna işaret etmektedir. Diğer taraftan ülkedeli en büyük mühalefet partisi olan Japonya Anayasal Demokrat Partisi 23 sandalye kazandığı bir önceki seçime nazarann 6 sandalye kaybederek 17 koltuk kazanmış oldu. Bir diğer önemli parti ve anayasal revizyonu savunan Japonya İnovasyon partisi 12 koltuk kazadı.

Başbakan Kishida seçim sonrasında yaptığı bir konuşmada anayasayı değiştirme planları ile ilerleyeceklerini, anayasal revizyon konusundaki parlamento tartışmalarını derinleştireceklerini ve böylece somut bir değişiklik önerisinin derlenebileceğini söyledi. Yapılması planlanan anayasal değişiklik anayasanın 9. maddesini ilgilendirmektedir. Japon anayasasının 9. Maddesi: “Nizam ve adalete müstenit milletlerarası bir sulhu gönülden dileyen Japon milleti, halkın hükümranlık hakkı olarak harpden ve milletlerarası anlaşmazlıkları hal işinde tehdit ve kuvvet kullanmaktan, daimi şekilde feragat eder” demektedir. Kishida liderliğindeki LDP ayrıca ülkenin savunma harcamalarını gari safi yurtiçi hasıla (GSYH) oranın % 2’si düzeyine yükseltme sözü verdi. Buna etkili olan en önemli faktörler olarak Ukrayna’da devam eden savaş, iddialı bir Çin ve Kuzey Kore’nin devam etmekte olan füze ve nükleer silah testlerinin olduğu göze çarpmaktadır. Kishida, Japonya’nın yeni güvenlik stratejisini derlerken, insanların yaşamlarını korumak ve Japonya’nın savunmasını bes yıl içinde “büyük ölçüde desteklemek” için gerekli adımları derinleştirmeye calıştığını ifade etti. Dahası, önceki başbakan Abe’nin mirasını geliştirme sözü verdi. 

Başbakan Kishida’dan Pazar günkü seçimlerin hemen ertesi günü yaptığı bu açıklamalara aynı gün Çin Halk Cumhiriyeti’nden jet hızıyla uyarı niteliğinde bir yanıt geldi. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin düzenlediği bir basın toplantısında “Japonya anayasa değişikliği konusu, tarihsel nedenlerden dolayı uluslararası toplumdan ve Asya komsularından yüksek ilgi gördü. Japonya’nın tarih derslerini ciddiyetle öğreneceğini, barışçıl kalkınma yoluna bağlı kalacağını ve Asya komşularının ve uluslararası topluluğun güvenini kazanacak somut eylemler gerçekleştireceğini umuyoruz” dedi.

Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’nın akabinde yapılan 1947 anayasasına göre mevcut anayasada bir değişiklik yapabilmek için parlamentonun her iki kanadında da üçte iki çoğunluk sağlanması ve bunu takiben ülke genelinde gerçekleştirilecek bir referandumda çoğunluğun sağlanması gerekmektedir. Mevcut koşullar altında anayasada revizyon yapılması gerektiğini savunan kuvvetler şu anda Temsilciler Meclisi’nde üçte iki çoğunluğa sahiptir. Her ne kadar parlamentonun alt ve üst kanadında anayasal revizyon için gerekli olan değişikliğin yapılabilmesi için çoğunluk sağlanmış olsa da, değişikliği savunan partiler arasında değişikliğin nasıl yapılacağı konusunda henüz bir uzlaşma yoktur. Değişiklik yanlısı kuvvetler arasında görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Ancak mevcut bölgesel ve uluslararası konjonktürel gelişmeler değerlendirildiğinde, anayasal revizyon yanlısı kuvvetlerin ortak bir paydada buluşması ve değişiklik konusunda anlaşmaları muhtemel gözükmektedir. Burada karşılaşılabilecek esas sorun halk referandumunda çoğunluğun sağlanıp sağlanamayacağıdır. Zira Japon halkı İkinci Dünya Savaşı öncesi ve savaş sırasındaki acı hatıraları iyi hatırlamakta ve militarist bir Japonya’dan ziyade, barış anayasası olarak nitelendirilen 1947 anayasasının devamı ve pasifist bir Japonya’yı tercih etmektedir. Ancak Abe suikastı sonrası durumun değişip değişmeyeceği görülmeye değer olacaktır.

Ayrıca, bölgesel ve küresel çapta meydana gelen gelişmeler ışığında ki, en önemlileri olarka Ukrayna’da devam eden savaş, Çin’in kendisine ait dönek bir eyalet olarak nitelendirdiği Tayvan’a bir askeri operasyon yapabileceği endişesi ve Kuzey Kore’nin yeniden başlayan silah testleri arasında Japon halkı askeri harcamaların artırılması ve anayasal revizyon konusunda daha olumlu bir seyir izleyebilir. Japonya savunma harcamalarını gelecek yıllık ortalama % 10 düzeyinde artırarak önümüzdeki on yıl içinde GSYH’nin % 2’si düzeyine çıkarmayı hedeflemektedir. Bu düzeyde bir artış Japonya’yı gelecek on yıl içinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Çin’in ardından en fazla askeri harcama yapan üçüncü ülke yapması beklenmektedir. 2021 yılında Stockholm Barıs Araştırma Enstitüsü tarafındna yapılan küresel savunma bütçeleri sıralamasına göre bugün için Çin’in askeri bütçesi Japonya’nın savunma bütçesinin dört katından fazla olduğu belirtilmektedir. Kishida’nın savunma harcamalarını artırması yönünde ülkede çok az sayıda tartışma var. Yani bu konuda bir desteğe sahip olduğu görülmektedir.

Anayasal revizyon konusunda söylenmesi gereken bir husus da, bir önceki başbakan Abe dahil pek çok Japon liderin geçmişte bu yönde çabalamaları ve Japon ordusunun varlığını mesrulaştırmak için gereken yasal ve politik engellerin kaldırıması girişimlerinde başarısız olduklarıdır. Fakat Kishida Pazar günkü seçimlerin hemen ardından yaptığı açıklamasında mümkün olan en kısa sürede yapılan bir teklif almayı ve sonbaharda tartışmayı teşvik edeceğini söyledi. Bu yönde bir çalışmanın önümüzdeki birkaç ay içinde parlamentoya gelmesi mümkün gözükmektedir. 

Burada bir hususun altı çizilmelidir. Japonya’nın bir ordusu olmadığı yönünde ve ordu kurmak için de anayasanın 9. maddesinde değişiklik gerektiği konusunda Abe suikastından sonra bir takım tartışmalar başladı. Ancak bu doğru bir tartışma mıdır? Japonya anayasasında ordu tabiri geçmiyor, meşru öz savunma kuvvetleri geçiyor diye, iki kavram arasındaki farkdan dolayı Japonya'nın ordusu yok demek basit bir söylem. Çünkü bir ordunun bileşenleri olan kara, deniz ve hava kuvvetlerine Japonya sahiptir ve bunlar arasında koordinasyon sağlamak için 2007 yılında Savunma Bakanlığı kurulmusturç Japonya bugün kara öz savunma kuvvetleri, deniz öz savunma kuvvetleri ve hava öz savunma kuvvetleri ile bir orduya sahiptir. 

Anayasa yapıldığında ve ABD ile güvenlik işbirliği antlaşması imzalandığında uluslararası konjonktür bugünden çok farklıydi. O zaman bu anayasa ve güvenlik antlaşması Sovyet tehdidi için tasarlanmıştı ve Yoshida Doktrini Soğuk Savaş dönemi boyunca Japonya'nın güvenlik politikası için yeterliydi. Burada tasarlanan güvenlik ilişkisinde de Japonya'nın sahip olmaması gereken silahlar belirlenmişti. Ancak Soğuk Savaş sona erdiğinde ve Sovyet tehdidi ortadan kalktığında doğal olarak Asya Pasifik güç dengesinde ve uluslararası konjonktürde değişiklikler meydana geldi. Japonya için bu dönemdenden sonra beliren güvenlik tehditleri Çin'in yükselişi ve Kuzey Kore'nin füze ve nükleer tehditleri ile ilgili olsa daö sadece bunlarla sınırlı değildir. Çünkü genel olarak Doğu Asya ülkelerinin ekonomik yükselişinin olduğu bir dönemden geçilmekte, ABD'nin ve Japonya'nın nispi güç kaybettiği bir dönem yaşanmakta ve dahası Japonya’nın nüfusunun azalması gelecek için de bir sorun olmaya başladığı görülmektedir. Çünkü Japonya’nın sadece Endonezya ve Çin ile arasındaki nüfus farkı açılmıyor, aynı zamanda 2025 civarında Filipinler'in, 2030 civarında da Vietnam'ın nüfusu Japonya'nın nüfusunu geçeceği öngürülmektedir. 

Tüm bunlar göz önüne alındığında Japonya Soğuk Savaş sonrası dönemde Yoshida Doktrini paradigmasına yeni bir paradigma eklemeye çalıştı. Buna da “çok katmanlı güvenlik” (multi-tiered security) dediler. Çok katmanlının bir ayağını da Japonya'nın yeninden silahlanması oluşturdu. Bu minvalde anayasanın sınırlayıcı 9. maddesinin yeninden yorumlanması ihtiyacı hasıl oldu.  Madde Japonya'nın meşru müdafaa halleri dışında ve Japonya ve Japon adaları dışında savaşmasını yasaklıyor. Ordu kurmasını yasaklamıyor. Bu önemli bir nüans. Bu minvalde Japonya Birleşmiş Milletler Barışı Koruma Operasyonu misyonları ile Somali, Suriye, Ruanda, Haiti, Mozambik başta olmak üzere dünyanın birçok çatışma bölgesine asker gönderdi. Ancak anayasanın bu 9. maddesinin sınırlayıcı etkisi nedeniyle asker gönderilirken de, Birleşmiş Milletler kararlarında Japon askerlerine bil saldırı veya yakın saldırı tehdidi olmadıkça çatışmaya girmeme durumu yasal olarak sağlandı. Yani mevzu burada ordu kurmak değil, anayasanın Japonya'yı Japon adaları dışında savaşma durumunu kısıtlama yolunu ortadan kaldırmak. 

Japonya bugun hali hazırda bir ordunun sahip olması gereken pek çok nitelik ve nicelige sahiptir. Bu minvalde dünyanın en fazla savunma harcaması yapan ilk on ülkesinden biridir. Eğer Japonya'ya ordusu yok, öz savunma kuvvetleri var diyeceksek, söyler misiniz, 9. madde dururken, Japonya 1996-97 yılında ABD ile revize ettiği güvenlik anlaşmasına Tayvan ve çevresindeki çatışma durumlarını nasıl dahil etti? Söyler misiniz, bu bir ordu değil de öz savuna kuvvetleri ise, geçen yıl Japonya ile Avustralya arasında imzalanan antlaşma neticesinde Japon donanması Pasifikteki Avustralya'ya ait sivil, ticari ve askeri gemilere bir saldırı durumunda koruma sağlamayı nasıl taahhüt edebiliyor? Üstelik bu coğrafya Japon takımadaları dışında. Dahası Japonya bir orduya sahip değil ama bir öz savunma kuvvetlerine sahip ise, nasıl oluyor da geçen yıl ilk kez yıllık savunma incelemesi raporunda Tayvan’ın güvenliği meselesini rapora dahi edebiliyor? Japonya Abe dönemiyle başlayan yeni güvenlik ortakları arama politikası çerçevesinde Vietanam ve Filipinler başta olmak üzere bölgede birkaç ülkeye askeri eğitim, donanım ve silah sağlıyor. Dolayısıyla Japon'yanın ordusu vardır. Ordu bileşenlerine sahiptir. Ordusu nitelik ve nicelik bakımından güçlüdür. Japonya'nın anayasa değişikliği çabası ordu kurmak değildir ki, buna sahiptir zaten. Japonya'nın amacı kendisini Japon adalarına bir saldırı durumunda meşru müdafaa hakkını kullanmakla sınırlayan maddeyi değiştirmek ve daha geniş çevrede yakın saldırı ihtimali durumlarında da kendisini savunmaktır. Ülke, faailiyetleri yasalarla kısıtlanmış olmasına ragmen, yakaşık 250.000 asker, yüzlerce savaş uçağı ve düzinelerce savas gemisine sahiptir. Japonya anaysal değişiklik ile mevcut da sahip olduğu orduya meşru bir zemin kazandırmak istemektedir. Çünkü bölgede değişen uluslararası ortam ve güç dengesi Japonya'yı kendisini güvensiz hissetmesine neden olmaktadır ve anayasasının kısıtlayıcı etkisiyle Japon toprakları vurulduktan sonra savaşmak değil, bir tehdit olduğunda daha Japon toprakları vurulmadan önleyici hamleyi yapabilmeyi zorunlu hissetmesinden dolayı 9. maddede değişiklik yapmak istemektedir. Bu düşüncede de haklıdır.

Oktay Küçükdeğirmenci

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışman