< < İstihbaratta Açık Kaynakların Önemi
 Bu sayfayı yazdır

İstihbaratta Açık Kaynakların Önemi

Yazan  20 Temmuz 2011
Bir CIA analizcisi, kaynaklarının yüzde 60’ının bilimsel dergiler, veri tabanları, televizyon ve gazete yayınları, yüzde 25’inin diplomat raporları ve sadece yüzde 15’inin teknik ve insani istihbarat olduğunu belirtmiştir

İngilizce ve Fransızcada "intelligence" kelimesi ile ifade edilen ve anlamı "akıl, zekâ" olan istihbarat kelimesinin Türkçede sözlük anlamı "haber almadır". Ancak istihbarat terminolojisinde haber, sadece ham bilgiyi ifade eder. İstihbarat ise, devlet tarafından belirlenen ihtiyaçlara karşılık olarak açık veya kapalı kaynaklardan derlenen haber, bilgi ve dokümanların sürekli bir şekilde işleme tabi tutulması sonucu elde edilen üründür.[1]

İstihbaratın farklı tanımları olmakla birlikte devlet istihbaratının tanımı konusunda şu cümle yeterli olabilir: "İstihbarat, hasım veya hasım olması muhtemel devletlerin niyetleri, planları ve bu planları gerçekleştirme kapasiteleri hakkında her şekilde haber toplama veya bilgi sahibi olmadır."[2] İstihbarat faaliyetleri kesintisiz süren bir çalışmalar bütünüdür ve tüm dünyada istihbarat kuruluşları bu faaliyetleri bir çarka benzetirler.

İstihbaratta açık kaynaklar ise elde edilen bilgilerin büyük bölümünü kapsamaktadır. İnternet, veri tabanları, gazeteler, dergiler, kitaplar, videolar, ikili görüşmelerde sağlanan bilgiler olmak üzere sayılabilecek bu kaynaklar kamuya açıktır ve herkes tarafından takip edilebilmektedir. Başka bir deyişle sıradan vatandaş da bir istihbarat analistinin yararlandığı açık kaynaklara sahiptir. Üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve düşünce kuruluşları (Think Tank'ler) ise bu açık kaynakların önemli olanlarının ayıklandığı ve devşirildiği merkezlerdir. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki düşünce kuruluşları açık kaynakları kullanarak istihbarat analizi için çok önemli olan stratejik bilgiyi üretmektedirler. Açık istihbaratın önemini anlamak konusunda Sherlock Holmes örneğini vermek basit ve anlaşılır olabilir. Gerçek istihbarat kahramanının James Bond değil Holmes olduğu şu gerekçeyle açıklanabilir: Holmes, Bond'un aksine şiddete ve kuvvete başvurmadan, özel bir takım fiziksel yeteneklerini kullanmadan, gizli belge ve bilgilere ulaşmadan herkesin gözünün önünde olan ama dikkate alınmayan verileri kullanarak gerçeğe ulaşır. Ayrıca açık kaynaklar maliyet açısından ucuzdur ve bunlara ulaşmak kolaydır. Kaynak bakımından da zenginlik vardır.[3] Açık kaynakların ne kadar önemli olduğunu CIA'nin bilgi toplama tekniklerinden de anlayabiliriz. Bir CIA analizcisi,kaynaklarının yüzde 60'ının bilimsel dergiler, veri tabanları, televizyon ve gazete yayınları, yüzde 25'inin diplomat raporları ve sadece yüzde 15'inin teknik ve insani istihbarat olduğunu belirtmiştir.[4]

Açık kaynakların bu avantajlarına rağmen çok ciddi bir dezavantajı da vardır. Bu da yanıltma amaçlı bilgi ve verilerin de analizciye kolaylıkla ulaşmasıdır. O kadar çok bilgi birikir ki bu bilgi bombardımanı içinde doğru ile yanlışı ayırt etmek zorlaşır. Açık kaynak bilgilerin istihbarat analizlerinde kullanılan bilgilerin büyük bölümünü oluşturduğunu düşündüğümüzde herhangi bir yanıltıcı bilginin peşinden gitmek geri dönülemez hatalara neden olabilir. Özellikle televizyon haberlerinin yanıltıcı açık kaynak sağlama noktasında çok etkili olduğu unutulmamalıdır. Örneğin, Irak'ın işgali sırasında CNN International'in yayınladığı görüntüler, yorumlar ve haberlerden yola çıkan bir analizci sadece Amerikan hükümetinin politik hedefinin paralelinde sonuçlara varabilir. Irak işgalinin Türkiye ve bölge ülkelerine olası politik etkilerini ölçmek isteyen analizci ulaşabildiği tüm açık kaynakları tarafsız bir şekilde değerlendirmeli ve ondan sonra belli bir sonuca ulaşmalıdır. Aksi takdirde analizci farkına varmadan yönlendirilmiş olur ve bunun sonucunda ulaştığı sonuçlara göre yürütülebilecek bir devlet politikası da ulusal çıkar merkezinden uzaklaşarak kısa, orta ve uzun vadeli ciddi politik, hatta ekonomik kayıplarla sonuçlanır.

Açık kaynaklar bu kadar önemli olduğundan devletlerin uluslararası politikalarını oluşturma aşamasında açık kaynakların yönlendirilmesi stratejik bir hedef olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle büyük güçler açık kaynakları bizzat kendileri oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bunun en başarılı uygulayıcısı hiç kuşkusuz ABD'dir. Soğuk Savaş yıllarında yürütülen psikolojik savaşın en önemli aracı açık kaynaklar olmuştur. Bu kaynaklar hem Batı bloğunda hem de Sovyet bloğunda istenen siyasi sonuçları da beraberinde getirmiştir. Amerikan düşünce kuruluşları hem açık kaynakları devşirmede hem de Washington'ın ürettiği bilgileri dünya kamuoyuna sunmada çok kritik bir pozisyona sahiptirler.Brookings Institute, German Marshall Fund, Washington Institute bu kuruluşların önde gelenleridir. Sadece açık kaynakların değerlendirilmesi için uzmanlar yetiştirilmesi ve her türlü teknolojik desteğin sağlanması için Amerikan bütçesinden ayrılan milyar dolarlar bile bu kaynakların ne kadar önemli olduğunu kanıtlamaktadır. Sonuçta istihbarat birimlerinin temel dayanağı olan açık kaynaklar için devlet eliyle akıllı bir mekanizma kurulması neresinden bakılırsa bakılsın elzemdir.


[1] Milli İstihbarat Teşkilatı Resmi İnternet Sitesi, http://www.mit.gov.tr/isth-olusum.html, (20.07.2011)

[2] Muazzez Şenel ve Turhan Şenel, "İstihbarat ve Genel Güvenlik Konularımız", Emniyet Genel Müdürlüğü Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 1997, s. 32

[3] Prof. Dr. Ümit Özdağ, "İstihbarat Teorisi", Kripto Kitaplar Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2010, s. 337-338

[4] Özdağ; a.g.e., s. 340