Bir olan millet nasıl bölünür?

Yazan  30 Haziran 2012
Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve MİT uzmanlarından oluşan komisyonun hazırladığı 26 maddelik kısa döneme ait “Kürt açılımı” raporunun (Star Gazetesi 19.9.2009) bir maddesi daha gerçekleşiyor. Devlet okullarında önce Kürtçe seçmeli dersler, sonra “K

Bu amaçla, MEB, Mardin Artuklu Üniversitesi'ne 1000, Bingöl Üniversitesi'ne 200 Kürtçe öğretmen yetiştirmek üzere görev vermiş. 2012-13 öğretim yılı, Eylül ve Şubat aylarında 500'er tezsiz yüksek lisans öğrencisi alınacak ve bir yılda mezun olacak adaylar Kürtçe öğretmeni olarak atanacakmış. (24.6.2012)

Böylece PKK, çok önemli bir mevzii daha kazanmış oluyor. Aslında Erdoğan konuyu, daha RP İstanbul il başkanıyken, 1991'de Erbakan'a verdiği "Kürt Meselesi" raporuyla gündeme getirmişti. AB de, 1999'da aday yaptıktan sonra, kendi müktesebatına aykırı olduğu halde, etnik dil ve kimlik meselesinde hep dayatmıştır.

Esasen bu iktidar döneminde, AB'ye uyum adı altında istenenlerin büyük kısmı yapılmıştır. Sadece dil konusunda değil, her alanda; etnisiteyi millet bütünlüğünden ayrıştırmak siyasallaştırmak ve grup kimliği kazandırarak egemenliğe ortak yapmak yolunda çok sayıda yasal ve idari düzenleme yapılmıştır. Halen de yapmaktadır. Bu yolun sonunun bölünme olduğu açıktır.

Terörün yenilemeyişinin ana sebebi de buradadır. Terörün amacı olan bölücülükle mücadele edilmemiş, aksine bölücü talepler bir bir karşılanmıştır. Bunun için terör azmış, akan kan artmıştır.

Bu siyaset, bir olan milleti, demokrasi uyuşturucusuyla bölünme noktasına getirmiştir. Bu durumu 8 yıl önceki bir yazımızda şöyle ele almıştık. (Türk Yurdu, Ocak 2004-Zaman 8 Haziran 2004)

Perşembenin gelişi...

"Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin hiçbir maddesinde azınlığın (azlığın) dil hürriyetinden söz edilmemekte ve dil hürriyeti teminat altına alınmamaktadır. Sözleşme'nin "Düşünceyi Açıklama ve Haber Alma Özgürlüğü" ile ilgili 10. Maddesi şöyle: "Sözleşme azınlık dillerini himaye etmediği için bu dillerde yayın, öğretim ve eğitim yapılma mecburiyeti" bulunmamaktadır. Bu husus Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ile Avrupa Adalet Divanı'nın Belçika ve Hollanda ile ilgili aldığı kararla teyit edilmiştir. İçtihat oluşturan bu kararlarda, dil hürriyetinin Sözleşme'nin kapsamı dışında kaldığı, ayrıca "düşünceyi açıklama hürriyetinin, dil hürriyetini içerir şekilde yorumlanamayacağı" açıkça belirtilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Komisyon kararında; "Sözleşme, dilsel özgürlüğü garanti etmez. Özellikle de idari (resmi) konularda isteyenin istediği dili kullanma özgürlüğünü garanti altına almaz" diyerek bir dilin "siyasi-kamusal-resmi" kullanım alanı ile toplumsal-özel-kültürel-günlük kullanım alanını ayırmıştır.

Egemen devletlerce tanınmış ve kabul edilmiş, resmi azınlıklarla (Bizim resmi azınlığımız Lozan'da belirlenen gayrimüslimlerdir) ilgili bir diğer uluslar arası belge de, BM Genel Kurulu'nun 20 Aralık 1993 tarihli ve "Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıklara Mensup Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildiri"dir. Bu Bildiri'de de resmi azınlıklar için alınması istenen tedbirler konusunda dahi, "devletler mümkün veya gerekli gördüğü takdirde" ifadeleri kullanılmıştır.

Hollanda Eğitim Bakanlığı, "asimilasyonu engellediği gerekçesiyle" ilkokullarda seçmeli Türkçe dersini kaldırmıştır.

Fransa nüfusunun %19'unu teşkil eden etnik grupların dillerini (Bu orana, sömürgelerden gelen, çoğunluğu Müslüman olanlar dahil değildir), 100 yıldan fazla bir zaman yasaklayıp unutturduktan sonra, kişisel özgürlükler kapsamında değerlendirilmek üzere serbest bırakmıştır."

Demek ki bugünlere taammüden gelmişiz. Milli/Ulus devletlerde ve uluslararası hukukta devlet, çoğunluğun değerleri üzerine kurulmuştur. Kurucu çoğunluğun kimliği ve dili, devletin de kimliği ve dilidir. Zira devlet; milli kültür, bütünlük, eşitlik, standart ve uyum demektir. Devlet nazarında bireyler eşittir, kökene göre iş yapılamaz. Yerel dil ve kültürler devletin hukukunda yer almaz, ama toplum içinde hür bir şekilde yaşanır.

İsteyen BM Şartına, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne bakabilir.

Dünyanın ve milletimizin bu gerçeği inkar edilerek, etnisite kurucu unsur yapılmak isteniyor.

İşte bir olan millet böyle bölünür. Bu bir felakettir.

Sadi Somuncuoğlu

1940 yılında Aksaray’da doğdu. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden 1962 yılında mezun oldu. 1957-58 yıllarından itibaren Türk Ocakları’nın faaliyetlerine katıldı ve fikri yetişmesi de bu yıllarda başladı. Çeşitli devlet memuriyetlerinde bulundu. 1965 yılında Bab-ı Ali’de Sabah Gazetesi’nin yayımlanmasında görev aldı. Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde Organizasyon ve Metot ile İdarecilik kurs ve eğitimi gördü.

1967 yılında MHP (CKMP) Gençlik Kolları Genel Başkanlığı görevi ile aktif siyasete başladı. 1969 yılında MHP Genel İdare Kurulu’na, arkasından da Genel Sekreter Yardımcılığına seçildi ve 12 Mart 1971’e kadar ülkücü gençliğin eğitim ve teşkilatlanma işlerini yürüttü.

Üniversite öğretim üyelerini bir araya toplayan ve gençliğin meseleleri üzerinde bilimsel çalışmalar yapan “Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi (KÜBİTEM)’nin kurulması ve faaliyet göstermesinde görev aldı. Devlet, Töre ve Bozkurt dergilerinin yayımında, aktif olarak çalıştı. Birçok yazı ve makalesi yayımlandı. Yurt içinde ve dışında konferanslar verdi.

1977 yılında Niğde Milletvekili seçilerek Parlamento’ya girdi. Demirel’in Başbakanlığında kurulan koalisyon hükümetinde Devlet Bakanı oldu. 12 Eylül 1980 darbesine kadar MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu.

12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte tutuklandı. 6 yıl süren “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”nda, 1 Nolu Mamak Askeri Mahkemesi’nde idamla yargılandı.  İki yıl tutuklu kaldıktan sonra, 7 Nisan 1987’de verilen kararla beraat etti.  

1988-1995 yılları arasında siyasetten uzak kaldı ve Türk Ocakları Genel Merkez Heyeti Üyeliği ile Türk Ocakları Genel Başkanlığı görevlerinde bulundu.

1995 yılında ANAP Aksaray Milletvekili seçildi. TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyeliği yaptı.  1,5 yıl sonra ANAP’tan ayrılıp MHP’ye katıldı. MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. 1999 yılında yeniden MHP Aksaray Milletvekili seçildi. 28 Mayıs 1999’da kurulan 57. Hükümette Devlet Bakanlığı görevine getirildi.

Cumhurbaşkanlığına aday olduğu için 8 Mayıs 2000’de Devlet Bakanlığı görevinden azledildi. 2002’den itibaren iç/parti siyasetinden ayrılarak milli siyasetle uğraştı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makaleleri yayımlandı.

Halen, Ankara’da faaliyet gösteren (Temmuz 2008) Milli Düşünce Merkezi Başkanlığı görevini yürütmektedir.

Evli ve üç çocuk sahibidir.

 

Yayımlanmış kitapları:

*   Avrupa Birliği Bitmeyen Yol (Ötüken Yayınları-Mart 2002),

* Gümrük’te Kuşatma (1.Baskı-ATO Yayınları/Temmuz 2002, 2. Baskı Yeni Avrasya Yayınları/Ağustos 2002),

*  Kıbrıs’ta Sirtaki (1.Baskı-Yeni Avrasya Yayınları/Eylül 2002, 2.Baskı-ATO Yayınları/Ekim 2002)

* Sorularla Belgelerle Kıbrıs/Çözüm mü Çözülme mi? (Türkiye Sağlık-İş Sendikası Yayınları/2003)

*  Avrupa Birliği Uyum Paketlerinden FEDERASYON’a / Etnik/Irkçı Siyasallaşma Projesi, (ATO Yayınları-2003),

Annan Planı Gerçeği ve KKTC’nin Kurtuluşu (Yeni Avrasya Yayınları-Haziran 2004)  

İstanbul’da Yeni Roma İmparatorluğu (Akçağ Yayınevi-2004),

Göre Göre KAPANA DÜŞTÜ TÜRKİYE’M (Bilgi Yayınevi-2005)

Son Haçlı Seferi-PKK Açılımı(Milli Düşünce Merkezi )

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display