< < 21. Yüzyılda Yükselen Çin'e Karşı ABD-Japonya İttifakı
 Bu sayfayı yazdır

21. Yüzyılda Yükselen Çin'e Karşı ABD-Japonya İttifakı

Giriş

Siyasi ve ekonomik gelişmeler, değişen güç dengeleri göz önüne alındığında 21. Yüzyılın temel eğilimi olarak, Orta Doğu bölgesinden Asya Pasifik’e stratejik güç kayması görülmektedir. 5 Ocak 2012’de Pentagon’dan açıklanan strateji belgesi de, Amerika Birleşik Devletleri’nin 21. Yüzyıldaki temel odak noktasının Asya Pasifik bölgesi olacağına işaret etmektedir.[1] ABD eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın da Kasım 2011’de “Foreign Policy” dergisine verdiği makalede, 21. Yüzyılı Amerika’nın Pasifik yüzyılı olarak değerlendirmiştir. ABD’nin Irak’ta yürüttüğü savaş sona ererken ve Afganistan’dan geri çekilirken stratejik gücünü Orta Doğu bölgesinden Asya Pasifik bölgesine kaydıracağını belirtilmiştir.[2] Bu strateji değişimine dayanak olarak, 2007 yılındaki finansal krizle beraber kötüye giden Amerikan ekonomisine karşılık Çin’in son yıllardaki ekonomik ve askeri yükselişi, Amerika’nın zayıflayan hegemon gücü karşısında Çin’in Asya Pasifik bölgesinde artan hakim gücü gibi etmenler öne sürülebilir. Güçler dengesini sağlayabilmek ve egemen gücün korunabilmesi adına ABD 21. Yüzyıl politikalarının odağına Asya Pasifik bölgesini yerleştirmiştir. Ancak son gelişmeler göstermektedir ki Orta Doğu, Amerikan dış siyasetinde önemini sürdürmeye devam etmektedir. Bu makalede Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ittifak ilişkileri, tarihsel süreç özetlenerek incelenecek ve 21. Yüzyılda Asya Pasifik bölgesindeki güç ilişkileri açısından ikili ittifakın stratejik önemi analiz edilecektir.

Amerika’nın Asya Pasifik’teki İttifak İlişkilerinde Japonya

ABD’nin Asya Pasifik’teki güvenlik yapılanmasında bölge devletleriyle oluşturduğu ikili güvenlik ortaklıkları ve ittifak ilişkileri önemli bir yer tutmaktadır. ABD’nin savunma stratejisinde de bölge devletleriyle olan ilişkilerin, Asya’daki güven ve denge politikaları açısından hayati bir öneme sahip olduğu, derinleştirilerek ve güçlendirilerek sürdürülmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir.[3] Bu bağlamda Japonya, II. Dünya Savaşından sonra ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiki haline gelmiştir. Amerika ve Japonya arasında 8 Eylül 1951 tarihinde San Fransisko’da,  karşılıklı askeri işbirliğine dayanan ikili güvenlik anlaşması imzalanmıştır. II. Dünya Savaşından yenik çıkan ve Hiroşima ve Nagazaki kentleri ABD tarafından nükleer bombalarla haritadan silinmiş olan Japonya’nın, savaşın kaybedeni olarak herhangi bir savunma ya da saldırma stratejisi uygulaması müttefik devletler tarafından engellenmiştir.[4] Bu sebeple Amerika ile Japonya arasında yapılan anlaşmanın iki ülke açısından eşit olmayan hükümlere dayandığı ileri sürülmektedir[5].

1951 San Francisco anlaşması Japonya ve ABD’nin stratejik çıkarları açısından hayati öneme sahiptir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Japonya’nın çoklu savunma sistemini kullanamıyor olması göz önüne alındığında, ABD’nin askeri korumasına ihtiyaç duymaktadır. ABD açısından ise soğuk savaş stratejisinin gereği olarak Japonya’da askeri varlığının bulunması önemlidir. Anlaşmayla birlikte, Amerika’nın Japonya’nın güvenliğini korumasına karşılık, Japonya ise Amerika’nın ülkedeki askeri varlığını devam ettirmiştir. 1950’li yıllar Japonya’nın ekonomik olarak yükselişine, Birleşmiş Milletlere üyeliğine ve Sovyetler Birliği ile diplomatik ilişkilerini yenilemesine tanıklık etmiştir. 19 Ekim 1956 tarihinde Japonya ve Sovyetler Birliği savaş durumunun sona ermesi ve iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yenilenmesi adına ortak bir bildiri imzalamışlardır. Taraflar barış anlaşması için müzakerelerin devam etmesi konusunda anlaşmışlar ve bu ortak bildiri iki ülke arasında ticari ilişkilerin geliştirilmesi protokolüyle pekiştirilmiştir. Aynı yıllar Amerika açısından ise, politikaların soğuk savaş stratejisine göre belirlendiği dönemlerdir. Bu gelişmeler, Amerika açısından Sovyet tehdidi göz önüne alındığında, Japonya ile ilişkilerini daha dengeli ve eşit şartlara getirmesinin gerekçesini hazırlamıştır. Bu sebeple, iki ülke resmi olarak Ekim 1958 tarihinde güvenlik anlaşmasını yenilemek için müzakerelere başlamıştır. Ocak 1960 tarihinde Vaşington’da Birleşik Devletler ve Japonya arasında ikili işbirliği ve güvenlik anlaşması imzalanmıştır.

Soğuk Savaş Sonrası Dönemde ABD Japonya İlişkileri

Soğuk savaş sonrasında iki ülke ilişkilerini ve ittifak bağlarını gözden geçirme gereği duymuştur. Savaş döneminde, ABD-Japonya ilişkilerinin temel belirleyici noktası Sovyet rejimi olurken, Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle beraber yeni bir yol haritasının ihtiyacı hissedilmiştir. Japonya ve ABD ilişkilerinin şekillenmesi bağlamında küresel bir motivasyon olan Sovyet rejiminin yerini, bölgesel bir motivasyon olan Asya Pasifik coğrafyasında dengelerin ve barışın korunması hedefi almıştır. Bu düşünceye bağlı olarak, 1996 Nisan güvenlik bildirisinde Başbakan Ryutaro Hashimoto ve Başkan Bill Clinton, “ABD ve Japonya ittifakının, ortak güvenlik hedefleri açısından, dengeli ve başarılı bir Asya Pasifik bölgesi için bir köşe taşı oluşturduğunu” ilan etmişlerdir.[6] Böylelikle Vaşington ve Tokyo arasında 1997 yılında ikili dengeleri gözden geçiren yeni bir savunma anlaşması imzalanmıştır.

8 Eylül 2001 tarihinde Japonya ve ABD ittifakının 50. yıl dönümü kutlanmıştır. Kutlamaların üç gün sonrasında ise Amerika’da 11 Eylül saldırıları yaşanmıştır. Saldırılar sonrasında Tokyo hükümetinin tutumunun, iki ülke arasındaki ittifak ilişkilerinin test edilmesi açısından önemli bir dönüm noktasını oluşturduğu söylenebilir. 11 Eylül saldırıları sonrasında Japonya Amerika’nın teröre karşı küresel savaş doktrinini desteklemiştir. 19 Eylül tarihinde, Başbakan Koizumi Amerikan güçlerine lojistik desteği de içeren yedi maddelik bir programı açıklamıştır.[7] Böylelikle, Japonya’nın Amerikan ittifakının gerekliliklerini yerine getirdiği öne sürülebilir. Bu durum aynı zamanda 19 Şubat 2002 tarihli ABD başkanı Bush’un konuşmasına da, “Japonya’nın terörist saldırılara tepkisi, ittifakımızın gücünü göstermektedir” şeklinde yansımıştır.[8] Aynı şekilde, Japonya ABD’nin Irak’ı işgalini desteklemiş, ve ikinci dünya savaşı sonrası dönemden itibaren ilk defa askeri güçlerini göndermiştir.[9] Bu bağlamda iki ülke arasındaki ilişkilerin, Japonya’nın Amerika’nın teröre karşı küresel savaş doktrinini desteklemesiyle daha da güçlendiğini söylemek mümkündür. 2006 yılında “Yeni Yüzyılda Japonya ABD İttifakı” isimli yeni bir güvenlik anlaşması imzalanmıştır. Anlaşmaya göre iki ülkenin ortak güvenlik alanları göz önünde bulundurularak stratejik ortaklıkları yeniden yapılandırılmıştır.[10]

 

Çin’in Yükselen Gücü ve Amerika Japonya İttifakı

İkinci dünya savaşından bu yana Amerika’nın Japonya’da bulunan askeri varlığı Japon savunmasına önemli bir katkı sağlamıştır. 2000’li yıllarla beraber iki ülke ilişkileri güçlenerek devam etmiştir. Tabii bu duruma son yıllarda Asya Pasifik bölgesinin dinamiklerinde yaşanan temel değişimlerin etkisinin olduğu ileri sürülebilir. Özellikle Çin’in son yıllardaki ekonomik ve askeri yükselişi, bölgesel talepleri ve agresif politikaları, Amerika’nın olduğu kadar bölgedeki diğer bazı devletlerin de stratejik çıkarlarını tehdit etmektedir. Çin’in Güney Çin Denizi’ni ve kaynakları kontrol etme girişimleri bu politikaların başında gelmektedir.  Temmuz 2010’da düzenlenen 17. ASEAN bölgesel forumunda ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Güney Çin Denizinde seyrüsefer serbestliğinin Amerika açısından önemini vurgulayarak, Çin’in agresif politikalarına işaret etmiştir. Bu durum aynı şekilde bölgede Filipinler, Endonezya gibi diğer ülkelerin de stratejik çıkarlarına ters düşmektedir.[11] Aynı zamanda anılan ülkeler, ABD’nin Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ve Asya Pasifik Ekonomik Ortaklığı (APEC) bünyesinde ticaret ortaklarıdır. Amerika’nın stratejik çıkarlarını tehdit ettiği kadar, bölgedeki dengeleri ve bölge ülkelerini etkileyen diğer bir unsur da Kuzey Kore’nin nükleer silahlanmasıdır.

Asya Pasifik bölgesinin son yirmi yılda soğuk savaş sonrası tek kutuplu dünya düzeninin değimine şahitlik ettiğini söylemek mümkündür. Japonya’nın bölgedeki varlığı ABD ve Çin ilişkileri açısından stratejik bir önem kazanmıştır. Asya Pasifik politikalarında önemli araştırmacılardan Evelyn Goh, Asya Pasifik’teki dönüşümde bölge devletlerinin, Çin’in artan gücü tarafından hâkimiyet altına alınmak istemediklerini belirtmiştir. Bu bağlamda Goh, bölge devletlerinin Amerika’nın Asya Pasifik’teki askeri varlığını sürdürmesi taraftarı olduğu çıkarımını yapmıştır.[12] Amerika’nın bölgedeki 64.500 alayının, 47.000 tanesinin Japonya konuşlu olduğu düşünülürse, Japonya’nın Amerika’nın bölgedeki askeri varlığı açısından önemi açıktır.[13] Japonya’nın ABD’nin bölgedeki varlığına meşruiyet zemini yarattığını söylemek mümkündür. İlk olarak, Amerika’nın varlığı ikinci dünya savaşından sonra Japonya’nın askeri olarak yeniden canlanması ihtimalini engeller durumdadır. Sonrasında, iki ülke arasında yapılan güvenlik anlaşmalarıyla beraber, Amerika’nın Japonya’daki varlığı, savaş sonrasında askeri gücü kısıtlanan Japon savunmasının önemli bir parçası olmuştur.

Sonuç

Japonya’nın 2010 Aralık ayında açıkladığı savunma programında, Japonya’nın Amerika ile olan ittifak ilişkisinin önemine değinilmiş, bu ortaklığın Japon savunmasının vazgeçilmez bir parçası olduğu ve Amerika’nın bölgedeki askeri gücünün, Asya Pasifik ülkeleri açısından bir güvenlik teminatı olduğu belirtilmiştir.[14] Aynı şekilde Amerika, Ocak 2012’de açıkladığı savunma stratejisinde bölgedeki ortaklık ve ittifak ilişkilerinin önemine değinmiştir. Belgede, uzun vadede Çin’in bölgesel güç olarak ortaya çıkmasının Amerikan ekonomisini ve güvenliğini çeşitli şekilde etkileyeceği belirtilmiştir.[15] Amerika’nın bölgede geliştirdiği ittifak ve ortaklık ilişkilerinin bölgedeki dengelerin korunması ve yeni güçlerin barışçıl yükselişi açısından hayati öneme sahip olduğu vurgulanmıştır.[16] Çin’in bölgede artan gücünün ve Kuzey Kore’nin nükleer silahlanma programının ABD ve Japonya’nın bölgedeki stratejik çıkarlarını tehdit ettiği düşünülürse, iki ülkenin ellerindeki etkili koz olarak müttefiklik ilişkileri olduğunu söylenebilir.

Japonya’da uzun süredir devam eden siyasi istikrarsızlıkların ardından, Shinzo Abe Başbakan olarak seçilmiştir. Abe’nin görev başına gelmesinin sonrasında yurt dışı gezilerinin önceliğine Amerika’yı koyması anlamlıdır. Şubat ayında Abe Vaşington’ı ziyaret ederek Başkan Obama ile görüşme yapmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, küresel çıkarları bağlamında yükselen ve Amerika’nın egemen gücü tehdit eden Çin’i dengeleme politikasına gitmektedir. Bu sebeple Amerika’nın Asya Pasifik de geliştirdiği ekonomik ortaklıklar Çin’in bölgede ekonomik olarak çevrelenmesi politikası açısından önemlidir. 15 Mart tarihinde Shinzo Abe, Trans-Pasifik Ortaklığı müzakerelerine katılma kararını açıklamıştır. Bu ortaklık kapsamında, iki ülkenin ekonomilerinin yeniden canlanması ve Asya Pasifik bölgesindeki ekonomik dengelerin korunması amacı hedeflenmektedir. Aynı zamanda, Trans Pasifik ortaklığı Amerika Japonya ittifakına ekonomik bir temel de oluşturmaktadır. Bu gelişmeler kapsamında Amerika ve Japonya ilişkilerinin önümüzdeki dönemde, bölgede değişen ekonomik güç dengeleri ve iki ülkenin ortak stratejik çıkarları göz önüne alındığında, güçlenerek devam ettirileceğini söylemek mümkündür.



[2]Hillary Clinton, America’s Pacific Century, Foreign Policy, 11.10.2011  http://www.foreignpolicy.com/articles/2011/10/11/americas_pacific_century, erişim:20.01.2012

[4] Security treaty between the United States and Japan

[5] “Doing more and expecting less: the future of US alliances in the Asia Pacific”, http://csis.org/publication/issues-insights-vol-13-no-1-doing-more-and-expecting-less-future-us-alliances-asia-pacif erişim: 20.02.2013

[6] “The Japan-US Joint Declaration on Security Alliance for 21.st Century- Alliance for the 21st Century.” April17,1996.

[7] Dışişleri Bakanlığı, http://www.mofa.go.jp/announce/press/2001/10/1005.html#2, erişim: 21.02.2013

[8] “Remarks by the President to the Diet”, http://2001-2009.state.gov/p/eap/rls/rm/2002/8616.htm , erişim:18.02.2013

[9] Kamiya, Matake, “Doing more and expecting less: The Future of US Alliances in the Asia Pacific”, http://csis.org/publication/issues-insights-vol-13-no-1-doing-more-and-expecting-less-future-us-alliances-asia-pacif erişim: 20.02.2013

[10] “The Japan-US Alliance of the New Century,” June 29, 2006, http://www.mofa.go.jp/region/n-america/us/summit0606.html erişim: 18.02.2013

 

[11] “Doing more and expecting less: the future of US alliances in the Asia Pacific”, http://csis.org/publication/issues-insights-vol-13-no-1-doing-more-and-expecting-less-future-us-alliances-asia-pacif erişim: 20.02.2013

[12] Evelyn,Goh, “How Japan matters in the evolving East Asian security order”, International Affairs, 87, 2011.

[13] Evelyn,Goh, “How Japan matters in the evolving East Asian security order”, International Affairs, 87, 2011.

[14] “National Defense Program Guidelines for FY 2011 and beyond,”  http://www.mod.go.jp/e/d_act/d_policy/pdf/guidelinesFY2011.pdf erişim: 2.03.2013

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü