21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Dergisi'nin 3. Sayısı Çıktı

Yazan  04 Haziran 2013

Carl Schmitt’in Siyâset Felsefesinde “Egemenlik” Kavramının Hakkını Vermek

 

Fırat Kargıoğlu*  -  Ziya Kıvanç Kıraç**

Özet

Alman filozof Carl Schmitt’in siyâset felsefesinde, siyâsal egemenlik, âdetâ tanrısal bir egemenliktir. Schmitt; “Siyasî İlâhiyât” adlı risâlesinde, siyâsal egemenliğin bu niteliğini, yâni tanrısallığını, “Egemen olağanüstü hâle karar verendir” yargısıyla özetlemiştir. Schmitt’e göre; siyâsal egemenlik, yalnızca bir “norm bekçiliği”nden (normativizm) ibâret olmayıp, aynı zamanda -olağanüstü hâlleri de kapsayacak genişlikte- bir “karar verme kudreti”dir (dezisyonizm).

Hem olağan hem de olağanüstü hâlleri kapsayacak genişlikteki, tanrısal bir egemenlik anlayışı ise, takipçisini, dirimselcilik (hayatîye) olarak adlandırılan bir yaşam felsefesine götürmekte, dolayısıyla Carl Schmitt’in de -tıpkı Spinoza, Nietzsche ve Bergson misâli- bir yaşam filozofu olup olmadığı sorusuyla karşı karşıya getirmektedir: Çalışmada; Carl Schmitt’in siyâset felsefesi -özellikle- bu soruya yanıt aranarak incelenmiştir.

 

“Ulus-Devlet” Polemiği: İbretlik Bir Panorama

İkbâl Vurucu*

Özet

Sosyal bilimler literatüründe “ulus-devletlerin çöküşü” ekseninde “vatandaşlığın dönüşümü”, “etnik kimliklerin yükselişi”, “farklılıkların tanınması” gibi tartışmalar geniş bir alan tutmaktadır. Hem dünyada hem de Türkiye’de uzunca bir müddettir ulus-devletlerin varlık koşulları ve işlevleri üzerinden tartışmalar yürütülmektedir. Ekonomik gelişmelere bağlı küreselleşme dinamiklerinin ulus-devletlerin egemenlik niteliğini yok ettiğini çünkü sınırların kalktığı ve eski önemini kaybettiği üzerinde durulmaktadır. Bununla birlikte etnik ve kültürel kimliklerin tanınma talepleri de ulus-devletlerin meşruiyet zeminini tartışma alanına sokmuştur. Tartışmalar ulus-devletlerin miadını doldurduğu kabulünden hareketle “Türk ulus devletin”nin de kendini yeniden yapılandırması gerektiğini yani, etnik ve kültürel hakları tanıması ve bu düzlemde devletin yeniden dizayn edilmesi gerektiği üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu çalışmada; “‘Devlet ve ‘Vatandaşlık’ kimliklerden soyutlanabilir mi?” ve “Vatandaşlık-Türk kimliği ilişkisi nasıldır?” gibi sorular ekseninde bir tartışma yürütülmüştür.

 

Ulus İnşası ve İstikrarsızlık İkileminde Federal Yapı Çare/sizlik mi?

Gözde Kılıç Yaşın*

Özet

Federasyon tipi devlet modeli, etnik çatışmaların yaşandığı ya da etnik olarak bölünmüş toplumlar için devletin tamamen parçalanması tehdidine karşı önerilmekte, siyasi birliğin federasyon sistemine geçilmek suretiyle sağlanabileceği iddia edilmektedir. Bu makalede, üniter devlet ve federal devlet modelleri hem teorik hem uygulama çerçevesinde incelenmiş ve federasyon modelinin etnik çatışmaları önleyebilme kapasitesi araştırılmıştır. Öte yandan Yugoslavya sonrası Makedonya’sındaki etnik gerilim ve ayrılık taleplerine çare olması adına oluşturulan devlet modeli de hem üniter-federal devlet denkleminde hem toplumsal barış getirip getirmediği hem de ayrılıkçı eğilimi giderip gidermediği çerçevesinde değerlendirilmiştir. Etnik sorunlara çözüm olması bakımından Yerli Halklar Modeli adıyla tam yüz yıl sonra yeniden gündeme gelen etnik federasyon modeli de incelenmiş, etnik gerilimlere çare oluşturma kabiliyeti incelenmiştir.

 

Ulus Devlet İnşası Bağlamında Post Sovyet Sürece İlişkin Bazı Hususlar: Milli Kimliğin

Oluşumunda  Semboller, Din ve Dil Olgusu

(Gürcistan, Azerbaycan ve Ukrayna)

Ali Asker*

Özet

Ulus devlet, milli devlet, modern, post modern devlet, küreselleşme gibi kavramlar siyaset bilimi, sosyoloji, genel kamu hukuku, uluslararası ilişkiler alanlarında incelenen ve tartışılan kavramlardır. Özellikle Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra başlayan ve bir şekilde hala devam eden ulus devlet inşası süreçleri bu anlamda adeta bir deneme alanı sunmaktadır. Günümüzde sosyal bilimlerin ortaya koyduğu tezler, söylemler, teorik yaklaşımlar ve veriler doğrultusunda süreçlerin yakından izlenmesi değişik alanlarda araştırma yapılması açısından iyi bir fırsat olarak ortaya çıkmaktadır. Örnek olarak ele aldığımız, kendine özgü sorunları, etnik, dil, din, nüfus ve toplum yapılarına sahip Gürcistan, Azerbaycan ve Ukrayna’da ulus inşa sürecinin nasıl bir seyir içinde geliştiği incelenmiştir.

 

Vahhabilikten Selefiliğe : Orta Doğu’da (Ulus) Devletlerin Çözülme Süreci

Hilmi Demir*

Özet

İnsanlık Arap Baharı ile birlikte Ortadoğu’da İslamcı hareketlerin yükselişine tanıklık ediyor.  Totaliter ulusdevlet modeli Ortadoğu’da çözülürken bunun yerine İslamcı hareketler, gruplar ve partiler çok daha etkin rol oynamaya başladılar. Özellike Selefilik bir çok Ortadoğu ülkesindeki İslami hareketin ya içinde ya da yanında yer alıyor. Ortadoğu’da hem ulus devletlerin doğuşunda hem de tutunamamasında etkili olduğunu düşündüğümüz Vahhabi ve Selefi hareketin İslamcı hareketlerdeki etkisini anlamak bu makalenin temel amacını oluşturmaktadır. Elbette Ortadoğu’da iç ve dış konjonktürel çevrim analizi içinde Selefiliğin anlaşılması doğru bir yöntem olacaktır.

 

BM Çözüm Plânlarına Göre Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federasyonun Ekonomik Faaliyet Alanı ve Hukukî Yapısı

Doç. Dr. Soyalp Tamçelik*

Özet

Bu araştırmada, BM çözüm plânlarına göre Kıbrıs’ta kurulmak istenen federasyonun ekonomik durumu, faaliyet alanı ve hukukî yapısı ele alınmıştır. Buradan hareketle araştırmanın temel amacı, Kıbrıs’ta taraflar arasında cereyan eden görüşmelerde federal devletin ekonomik yapısının verimliliği, şeffaflığı ve sürdürülebilir kalkınma modellerinin neler olabileceği gösterilmiştir.

Yapılan araştırma sonucunda görünen odur ki, Kıbrıs’ta oluşturulmak istenen federal devletin ekonomik başarısı, adada ‘iktisadî bütünlüğün’ sağlamasıyla mümkündür. Buna göre Kıbrıs’ta iktisadî bütünlüğün sağlanması demek, federasyonun iki kurucu ortağının, en makul ve akla en uygun ekonomik kamu düzenini kurmaktan geçtiği manasına gelmektedir. Kuşkusuz ki kurucu devletlerden herhangi birinin, bir diğerini sömürmesine dönüşebilecek bir sistemininşa edilmesi, kurulmak istenen federasyonu yok edebilecektir.

Ancak ekonomideki bütünleşme hareketi, iki halk arasında karşılıklı güven ve iyi ilişkilere paralel olarak ve tedricen olması gereken bir husustur. Özellikle bununla ilgili olarak yapılacak ilk iş, her iki taraf arasında yaşanan ekonomik farklılığı gidermekle ve her iki tarafın da yararına olan ekonomik faaliyetleri hayata geçirmekle mümkündür. Bu yüzden federal Kıbrıs’ta yeni bir ‘toplumsal proje’ geliştirmek ve ‘meşruîyet kalıbına’ uygun bir kalkınma modeli ortaya koymak gerekecektir.

Aslında Kıbrıs’ta kurulacak federal devletin sürdürülebilir kalkınma stratejisi; birey-birey, birey-kurucu devlet, birey-federal devlet, kurucu devlet-kurucu devlet, kurucu devlet-federal devlet arasında şekillenecektir. Ancak esas nüve, ‘bireyle’ ‘gelecek’ arasında belirlenecektir. Bundan hareketle federal Kıbrıs’ta sürdürülebilir kalkınmayı temin edebilmek için tehdit altında olmayan bir gelecek, hakkaniyeti ve müşterek çıkarları gözeten bir yapının kurulmasını zorunlu kılacaktır. Aksi takdirde çıkabilecek herhangi bir ekonomik kriz, bütün sistemin yıkılmasına neden olabilecektir. Bu yönüyle Kıbrıs’ta kurulacak federasyon, hukukî olduğu kadar aynı zamanda sosyo-ekonomik de bir yapı olacaktır. Dolayısıyla federal devletin güvenliği, sadece etkin ve fiilî garantilerle değil, ekonomik unsurlarla da korunmalıdır. Bu yüzden Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm için iki toplumun, eşit olarak yararlanacağı bir ekonomik kalkınma programının uygulanması gerekecektir.

Bu gerçekten hareketle araştırma, iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kurulması düşünülen federal Kıbrıs devletinin ekonomik faaliyet alanı ve hukukî yapısı incelenmiştir. İkinci ve son bölümde ise kurulması tasarlanan federal Kıbrıs devletinin ekonomik müesseseleri ve olguları ele alınmıştır. Bununla ilgili olarak merkez bankasına, para politikalarına, federal bütçeye, vergi ve gümrük sistemine değinilmiştir.

 

Suriye'nin Ulusal Güvenlik Politikası ve Türkiye-Suriye İlişkileri

Ali Bilgin Varlık*

Özet

Bu makalede, Suriye'nin ulusal güvenlik stratejileri akılcı bir ulusal güvenlik politikası için genel kabul güren ölçütler çerçevesinde incelenmiş ve Türkiye-Suriye ilişkileri yine aynı yöntemle, değerlendirilmiştir. Bu maksatla, tarihsel verilerden istifadeyle, Suriye'nin ulusal güvenlik anlayışının unsurlarını oluşturan; nihai ulusal hedef, ulusal güvenlik politikası, ulusal çıkar ve hedefleri ile ulusal güvenlik stratejileri ortaya konmuştur. Daha sonra Suriye'nin; iç güvenliğe, komşularına ve Orta Doğu'ya ilişkin ulusal güvenlik stratejileri, belirlenen ölçütler ışığında sınanmıştır. Yapılan incelemede, Suriye'nin benimsediği stratejilerin; ulusal çıkarları ve hedefleriyle uyumsuzluklar içerdiği ve ulusal güvenlik politikalarının başarıyla uygulanması için yeterli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Benzer şekilde, ulaşılan sonuçlar esas alınarak yapılan değerlendirmede, Türkiye'nin Suriye'ye yönelik politikalarının da dönem dönem bazı tutarsızlıklar içerdiği saptanmıştır.

 

Türkiye’deki Politik Psikoloji Çalışmalarına Dair Bir Literatür İncelemesi

Betül Özyılmaz*– Merve Bağcı**

Özet

Politik psikoloji, psikolojik süreçler ve politik süreçler arasındaki karşılıklı etkileşim ile ilgilenen akademik alandır. Disiplinlerarası boyutu esasında psikoloji ve politikanın ötesinde uzanan politik psikoloji, 1920’lerde bir çalışma alanı olarak ortaya çıkmaya başlamış ve 1970’ler sonrasında gelişmiştir. Türkiye’de ise bu alandaki çalışmaların tarihi pek de eski değildir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de politik psikoloji alanında basılan kitapların içeriklerini incelemek ve bu incelemeden yola çıkarak Türkiye’de bu alandaki literatüre dair bir değerlendirme sunabilmektir.

 

Geniş Grup Dinamikleri: Temel Özellikler

Direnç Sakarya*

Özet

Geniş gruplar, karmaşık davranışlar sergileyen insan topluluklarıdır. Grup davranışını belirleyen çok fazla değişken olmasına karşın, gruplar belli durumlarda önceden öngörülebilir şekilde davranabilmektedir. Zaman içinde sosyal ve organizasyonel psikoloji, sosyoloji, evrimsel psikoloji ve psikodinamik psikiyatri alanlarında grubun kimliği, liderlik, grupların gerilemesi, gruplar arasındaki çatışmalar ve bu çatışmaların çözümlenmesine yönelik tutarlı bilgi birikimi oluşmuştur. Bu yazıda, bu başlıklar gözden geçirilmiş ve temel grup dinamikleri irdelenmiştir.

 

Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün Çalışması*

 

Yeni Anayasa Çalışmaları ve Milletimizin Adı Konusunda Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün Görüşlerinin Dayanakları

 

Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, özellikle Türklük ve Türk kültürü konularındaki görüşlerini zaman zaman devlet ve hükümet yetkililerine de yazılı veya sözlü olarak bildirmiştir. Ülkemizin içinde bulunduğu durum dolayısıyla bugün de Enstitümüz, TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in sivil toplum örgütlerine yapmış olduğu çağrıya istinaden, 50 yıllık ilmî bir birikimin verdiği yetkiyle görüşlerini sorumlulara bildirmeyi bir görev kabul etmektedir. Görüşlerimizin dayanaklarının bu çerçevede maddeler hâlinde belirtilmesinin daha açık ve anlaşılır olacağı düşünülmüş ve bunlar aşağıda ifade edilmeye çalışılmıştır

 


*Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler MYO, Öğretim Görevlisi; İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yüksek lisans öğrencisi.  

** Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler MYO, Okutman; Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, doktora öğrencisi. 

* 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Sosyal Bilimler Dergisi’nin yardımcı editörü, Sosyolog.

*21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Balkan ve Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Başkanı

 

* Yrd. Doç. Dr., Karabük Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it..

* Doç. Dr., Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi.

* Gazi Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it..

*Dr., 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Bilimsel Danışmanı

*Arş.Gör., Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

**Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Genel Türk Tarihi yüksek lisans öğrencisi

*Uz. Dr., Psikiyatrist, Ankara Üniversitesi Politik Psikoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (POLPAUM)

* Bu çalışma aynen alıntıdır.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display