Bu sayfayı yazdır

Korona Salgının Ortaya Çıkardığı Ekonomik ve Sosyolojik Gerçekler!

Yazan  29 Haziran 2020

Profesyonel ekonomistler bir tarafa, ekonomi okuyucusu olan herkesin de bilebileceği gibi Türk Ekonomisi, bilhassa 2018 Ağustosunda oluşan kur atağı sonrası kırılganlıkları artmış bir ekonomidir.

Biz bu yazımızda 2020 yılı başından başlayarak 11 Mart 2020 tarihinde ilk covid 19 virüsü vaka tespitiyle birlikte, zaten çok kırılgan hale gelmiş bulunan ve genel dengeleri pamuk ipliğine bağlı bir ekonominin Korona salgını sebebiyle ancak alabildiği tedbirlerin daha net bir şekilde ortaya çıkardığı sosyal meselelere dikkat çekmeye çalışacağız.

Bilindiği üzere 11 Mart 2020 tarihini takiben ilk ekonomik ve idari tedbirler 16 Mart tarihinden itibaren alınmaya başlandı. Maske ve kolonya dağıtımı ile başlayan tedbirlerin hafifliğini bir tarafa bırakırsak, adına “gevşek karantina” diyebileceğimiz tedbirler kapsamında alınan ekonomik tedbirleri 4 başlık altında toplayabiliriz.

1- Doğrudan Bütçe kaynaklarıyla sağlanan gelir destekleri,

2- İşsizlik Sigorta Fonu kaynaklarıyla sağlanan ve çalışanlara verilen ücret destekleri,

3- Vergi ve SGK primi ertelemeleri şeklindeki destekler ve

4- Kredi teşviki yoluyla işletmelere ve tüketicilere verilen destekler.

1-Doğrudan Bütçe kaynaklarıyla sağlanan sosyal yardım veya gelir destekleri:

Türkiye Cumhuriyetinin yıllık bütçe rakamlarını veya sosyal yardımlar konusunda kamuoyundaki tartışmaları takip eden herkesin de bilebileceği gibi, doğrudan bütçe harcamaları faslında bulunan ve 48 başlık altında ihtiyaç sahiplerine dağıtılan sosyal yardımlar için bütçede 69,5 milyar TL kaynak ayrılmaktadır.

Senelerdir dağılan bu yardımların GSYH’ya oranı %1,6 veya Bütçe harcamalarına oranı ise %6,8 civarındadır. Mukayese olsun diye 2020 yılı yatırımların harcama bütçesindeki payının %6,5 olduğunu bu vesileyle bildirelim.

Sosyal yardımlara dair bu genel bilgimiz dışında, aşağıda detaylarını vereceğimiz üzere, Korona Salgını sebebiyle ortaya çıkan rakamlar hakkında kimsenin yeterli bilgi sahibi olduğunu zannetmiyoruz. Bu konuda en fazla bildiğimiz husus; 2 milyon 111 bin 254 haneye, sosyal yardım altında devamlı aylık gelir desteği sağlandığıdır.

Ancak T.C Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 18.05.2020 tarihli açıklamasından anladık ki, FAZ 2 kategorisiyle 2 milyon 316 bin  hanenin ve FAZ 3 kategorisiyle açıklanan 1 milyon 689 bin 500 hanenin de aşağıdaki koşulları taşımaları sebebiyle sosyal yardım almayı hak kazanan hanelerden oluştuğu öğrenmiş olduk. Özetle; korona salgını sebebiyle “Sosyal Koruma Kalkanı” adı verilen ve bir defalık olmak üzere hane başına verilen 1.000 TL’lık gelir desteğinden 6 Milyon 116 bin 764 hanenin yararlandığını öğrenmiş olduk.

TÜİK hesaplarına göre ortalama bir hane 3,6 kişiden oluştuğu için nüfusun 22 milyon 20 bin kişilik bölümü, yani toplam nüfusun %26,5’u aşağıdaki şartları taşıdığı için 1.000 TL’lik gelir desteği veya sosyal yardım alacak duruma düşmüş…

NİTEKİM SOSYAL YARDIM YARDIM TALEBİNDE BULUNAMAYACAK HANELER İÇİN AŞAĞIDAKİ KRİTERLER BELİRLENMİŞTİR :

1-Pandemi Sosyal Destek Programı Faz 1 ve Faz 2, Faz 3 kapsamında verilen 1000 TL'lik nakdi destekten faydalanmış olan haneler,

2- 5510 sayılı Kanunun 4/a maddesi kapsamındaki kamu işçileri,

3- 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi kapsamındaki memurlar,

4- Sosyal Güvenlik Kurumundan gelir veya aylık alanlar (emekliler),

5-İŞKUR İşsizlik Ödeneğinden faydalananlar (aylık ortalama 1560 TL),

6-İŞKUR Kısa Çalışma Ödeneğinden faydalananlar (ortalama 1620 TL),

Gördüğünüz üzere o haneye aylık en az (39TL x30gün) yani 1.170 TL giriyorsa, o hanede yaşayan başka kimse sosyal yardım talebinde bulunamaz...

Daha önce yapılmış gelir testlerine göre bu kriterlerden anlamamız gereken, 6 Milyon 116 bin 764 hanenin yukarıdaki kategorilere göre, yıllardır zaten açlık sınırının bile altında yaşamaya mahkûm edilmiş olduklarıdır.

SONUÇ; Korona salgını sebebiyle 6 milyon 116 bin haneye veya nüfusun %26,5’luk kısmına bir defalık olmak üzere toplam 6 Milyar 116 milyon TL gelir desteği sağlanmıştır. Bu yardım miktarının GSYH’ya oranı binde 1,41’dir.

2-İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarından sağlanarak ve çalışanlara verilen ücret destekleri: 

Bu fasıldan yapılan desteklerin detaylarını vermeden önce "Korona Salgını" sebebiyle daha çok gündemimize giren İŞSİZLİK SİGORTASI FONU'na ait özet bilgilerin kamuoyuyla paylaşılmasında fayda var...

Bilindiği üzere bu FON AKP öncesi kurulmuş olup, mevzuatı gereği işsizlik ödeneğinden faydalanmak sıkı şartlara tabi kılındığından, fon gelirleri dâima giderlerinden fazla olmuş ve bu sebeple de bu FON'da biriken paralar daha çok Hazine'nin iç borçlanma ihtiyacı için kullanılmıştır.

Fonun gelirleri esas itibariyle; işçi ve işverenden toplanan primler ve devlet katkılarından oluşmuştur. Primlerin %25'i işçiden, %50'si işverenden ve %25'i de devlet katkısından oluşmaktadır.

Aynı şekilde FON'da toplanan paralar artmaya başlayınca, ağırlıklı Hazine Bonoları ve Banka mevduatlarından gelen faiz gelirleri, yıllar itibariyle prim gelirlerini geçmiştir.

Bu yazının konusu olacak şekilde, resmi kayıtlardan aldığım rakamlara göre;

1- 2018 yılında toplam FON gelirleri 34,629 milyar TL olurken, bu gelirlerin 15,108 milyar TL'sı faiz gelirlerinden elde edilmiştir. Yıl sonu fon varlığı 127,644 milyar TL'dır.

2018 yılında FONUN toplam giderleri 23,705 milyar TL olmuş, bu miktardan işsizlik ödeneği olarak çalışanlara sadece 5,866 milyar TL ödenmiştir. Geri kalan miktar ise; hükümetin istihdamı teşvik programları adı altında ve çeşitli kalemlere harcanmıştır.

2- 2019 yılında toplam gelirler 40,365 milyar TL, faiz gelirleri ise 16,832 milyar TL olmuş, yıl sonu fon varlığı 131,542 milyar TL'ye ulaşmıştır. 2019 yılında toplam Fon giderleri 40,365 milyar TL olarak gerçekleşmiş, bu miktarın 10,006 milyar TL'si işsizlik ödeneği olarak çalışanlara ödenmiş ve bakiye 30,359 milyar TL'sı ise; yine değişik adlar altında teşvik programlarına aktarılmıştır.

3- 2020 yılının korona salgını öncesi ilk üç ayında FON'un toplam gelirleri 10,606 milyar TL olmuş, bu gelirlerin 4,252 milyar TL'si faiz gelirlerinden oluşmuştur. Aynı şekilde fonun ilk üç aylık giderleri de; 2,641 milyar TL'si çalışanlara ödenen işsizlik ödeneği olmak üzere, giderler toplamı 10,175 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 2020 Mart ayı sonu itibariyle fon varlığı toplam 131,973 milyar TL'dir.

Bütün bu bilgileri niye verdik diye soracak olursanız, onu da anlatalım:

Korona salgını ortaya çıkıncaya ve iktidarın aldığı önlemler kapsamında "işsizlik ödeneği" dışında, "kısa çalışma ödeneği" ve "ücretli izin" adı altında yapılan uygulama ve ödemelerin miktarını göstermek ve dahi TBMM'ne sevk edilen ve FON gelirlerini 2 kat artıracak düzenlemenin sebebini anlatmak için, yukarıdaki bilgileri vermek gerekmektedir...

Şimdi 2020 yılı NİSAN-MAYIS aylarında FONUN nakit durumu ve korona salgını sebebiyle yapılan ödemelere geçebiliriz.

Nisan ayında FON gelirlerinin 3,384 milyar TL'si faiz olmak üzere toplam 5,459 milyar TL'dir. Nisan ayı toplam giderleri ise; 1,598 milyar TL'si işsizlik ödeneği, 723 milyon TL "kısa çalışma ödeneği" olmak üzere çeşitli adlar altında ödemeler toplamı 4,209 milyar TL'dir.

Mayıs ayında ise giderler Nisan ayına göre mutad ödemeler dışında ve salgın kapsamında sadece 1,4 milyar TL artmış ve toplam giderler ise; 7,512 milyar TL olmuştur.

Özet olarak anlatmak gerekirse; ilgili bakanlığın yapmış olduğu açıklamalarda korona salgını sebebiyle İŞSİZLİK SİGORTASI FONUNDAN 10 Haziran itibariyle toplam 4.979.792 kişiye toplam 13 milyar 631 milyon TL ödeme yapıldığını beyan ederken, mevzuata göre önceki aylarda zaten fondan işsizlik ödeneği alan çalışanları bile salgın kapsamında gelir desteği veya yardım yapılan çalışan sayısına dahil etmiş ve yine bildiğimiz yöntemlerle kamuoyunu yanlış bilgilendirmiştir.

Sonuçta bütçe veya hazineden çıkmayan bu miktarın GSYH’ya oranı da binde 3,1 oranındadır.

Şimdi ise kamu çalışanlarından zaten kesilmediği için sayıları sadece 12 milyon 684 bin olan işçi ve bu işçileri çalıştıran işverenden alınan "işsizlik sigortası" prim miktarını 2 katına çıkararak, salgın sırasında fazladan ödenen paraları kat be kat geri almak ve fon kaynaklarını daha fazla bir biçimde Hazine fonlamasında kullanmak üzere yasal çerçeveyi değiştirmeye çalışmaktadırlar.

Farkındaysanız bu ülkede kamu çalışanları dışında, gerçek anlamda kayıtlı çalışan miktarının da 12 milyon 684 bin kişi olduğu bilgisini de bu şekilde öğrenmiş oluyoruz.

Bu durumda sözde istihdamı destekliyoruz adı altında, kendilerinin bir şey yapmasını bir tarafa bırakalım, ayakta kalmaya çalışan işletmeleri de ilave yüklerle batırmak niyetinde olmalılar.

Bilmeyenler için bu vesileyle ilave bir bilgi verelim; FON kaynakları halen 127 milyar TL olup, bu kaynakların %79,5'u Hazine Kağıtlarında ve %20,5'u da kamu bankalarının mevduatında bulunmaktadır.

3-Vergi ve SGK primi ertelemeleri şeklindeki destekler:

Sayın Cumhurbaşkanı ve Maliye Bakanı’nın çeşitli beyanlarına göre yüzbinlerce işletmenin toplam 66 milyar TL’lık vergi ve SGK primleri 2020 yılı Ekim ayına kadar ertelenmiş olup, KOBİ veya diğer işletmelere doğrudan herhangi bir doğrudan gelir desteği verilmemiştir. Bu miktarın doğruluğunu ise başkaca bir teyit kaynağımız olmadan aynen kabul etmek zorundayız. Vergi ve prim ertelemeler toplamının GSYH’ya oranı ise %1,51’dir.

4-Kredi teşviki yoluyla işletmelere ve tüketicilere verilen destekler:

Merkez Bankası ve BDDK verilerini incelediğimizde kolayca görüleceği üzere; Türk ekonomisi arz ve talep dengesinin bozulma eğilimine girdiği durumlarda, kamu destekli kredi mekanizması derhal devreye sokulur ve iç talep canlandırılmaya, finansman ve tedarik zinciri korunmaya çalışılır. Bu duruma en iyi örnek 2017 yılında KGF kredileri vasıtasıyla piyasaya 295 milyar TL verilmek suretiyle o yıl %7,4’lük büyüme oranına ulaşılmış olmasıdır.

Korona salgını sebebiyle Bütçe ve Hazine imkanlarıyla, “Sosyal Koruma Kalkanı” ve “Ekonomik Koruma Kalkanı” oluşturamayan mevcut yönetim, yaklaşık 155 milyar TL’lik ve ağırlıklı olarak Kamu Bankaları vasıtasıyla kredi dağıtma yoluna gittiler. Yazımızın konusu olmamakla birlikte, maliyetinin ve enflasyonun altında sayılabilecek düşük faiz oranları sebebiyle hem ticari hem de bireysel kredilerle piyasalar ayakta tutulmaya ve ekonomik küçülme oranları da düşük tutulmaya çalışılıyor. Normal dönemlerde kamu bankalarının toplam kredilerdeki payı %30’lar civarında iken, son haftalarda kamu bankalarının kredilerdeki payı %50’li oranların üzerine çıktı.

MB verilerine baktığımızda Haziran ayının son haftası itibariyle, yaklaşık bireysel kredilerin toplamı GSYH’nın yaklaşık %18’ine denk gelen 760 milyar TL’ye, toplam kredilerin miktarı ise; 3,22 Trilyon TL civarına çıkmış oldu…

BDDK verilerine göre 760 milyar TL’lik toplam bireysel kredi kullanan 32 milyon 510 bin kişiden, toplam miktarın %58’ine denk gelecek şekilde, 28 milyon 500 bin kredi borçlusunun aylık geliri 5.000 TL ve daha altındaki kişilerden oluşuyor.

Yani 4 milyon kişinin ortalama kişi başına borcu 80.000 TL iken, 28 milyon tüketicinin kişi başına ortalama 15.700 TL civarında kredi borcu bulunmaktadır. Nitekim toplam kredilerin %51’i ihtiyaç kredilerinden oluşmaktadır.

Kayıtlara daha intikal etmemekle birlikte Maliye ve Hazine Bakanı’nın beyanlarına göre son hafta konut kredisi için 110 bin kişinin yaklaşık 25 milyar TL’lik konut kredisi talebinin kabul edildiği bilgisini de vermeliyiz.

Mukayese olsun diye 2002 yılında hane halklarının bireysel kredileri toplam 5,8 milyar TL ve GSYH’ya oranı ise %1,6 civarındaydı.

SONUÇ İTİBARİYLE; Korona salgını sebebiyle yönetimin doğrudan gelir destekleri GSYH’nın sadece binde 1,41 oranında olup, GSYH’nın binde 3,1’i kadar İşsizlik Sigorta Fonu vasıtasıyla destek verilmiş olup, Vergi ve prim ertelemeleri GSYH’nın %1,5’u kadar, faizli kredi destekleri ise GSYH’nın %3,5’u nisbetinde olmuştur. Dolayısıyla korona salgını sebebiyle halkına en az destek veren ülkelerden biri Türkiye olmuştur.

Elde ettiğimiz veriler doğrultusunda yazımıza konu diğer bir başlık olan sosyolojik tespitlere gelecek olursak;

BİR ÜLKE DÜŞÜNÜN Kİ;

Son 18 yılda sadece BÜTÇE’den 522,2 milyar $ faiz ödemiş olsun,

Kendi beyanlarına göre 50 milyar $ Suriyeli sığınmacılara harcamış olsun. Buna karşın;

  • 6 Milyon 116 bin 764 hanenin (TÜİK hesaplarına göre ortalama bir hane 3,6 kişiden oluştuğu için nüfusun 22 milyon 20 bin kişilik bölümü veya toplam nüfusun %26,5’u) 1.000 TL'lik ve tek seferlik sosyal yardıma muhtaç olduğunu öğrenmiş olduk.
  • 525 TL'lik aylık gelir testini geçemediği için 7 milyon 950 bin kişinin GSS primini devlet ödüyor olsun,
  • 1,5 milyon hanenin elektrik parasını devlet ödüyor olsun.
  • 695.000 emeklinin ortalama 1.200 TL emekli maaşı aldığını,
  • İşgücünü oluşturan nüfusun ancak %42'sinin işi var olsun ve bu çalışanların %33'ü kayıtsız ve %52'si de asgari ücretli olsun,
  • 32 milyon 510 bin kişi bireysel kredi olarak bankalara 760 milyar TL borçlu olsun,
  • Dar anlamda işsizlik tanımına göre, daha geçen yılın işgücüne katılma oranı olan %54,3’le hesapladığımızda 7 milyon 650 bin 288 kişi işsiz ve işsizlik oranı ise %22,48 olsun,
  • Nüfusun %83'ü elde ettiği gelirle zorunlu ve insani ihtiyaçlarını karşılayamıyor ve sadece nüfusun %17’si bu salgından etkilenmemiş olsun ve O ÜLKEDE BU EKONOMİK VE SOSYAL VERİLER DE SİYASETE YANSIMIYOR OLSUN !
Rubil Gökdemir

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü 
Bilimsel Danışmanı