Bu sayfayı yazdır

COVID-19 Pandemisi Tabuları Yıkıyor mu?

Yazan  20 Mayıs 2020

Koronavirüs pandemisi Çin'den Avrupa'ya ve ülkemize, daha sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne ve dünyanın geri kalanına yayılırken, dünyada tüm hükümetler sağlık hizmetlerinin bazı yerlerde olduğu gibi tıkanmasını önlemek için salgını kontrol altına almaya ya da en azından yavaşlatmaya çalışmaktadırlar.

Peki bu pandemi dünyamızda neleri değiştirebilir? Ekonomik krizler zaman zaman hükümetleri ve uyguladıkları liberal ekonomik tedbirleri sorgulatırken, salgın doğru kabul edilen doğmaların üzerinde de soru işaretleri oluşturmuştur. Peki salgın krizi dünyayı değiştirebilir mi? Tabii ki, hemen değil.  Savaşlar veya devrimler bile herşeyi bir gecede değiştirmezken, pandemi bilmecesi mevcut durumu tamamen farklı ve tanınmaz hale getirmiş durumdadır. Sadece bir süre sonra geçmiş günlere baktığımızda, bir şeylerin değişmeye başladığını fark etmeye başladık. Böyle zamanlar daha yeni başlıyor.Makale virüsün politikada ve ekonomide neden olduğu değişiklikleri yansıtmayı planlamaktadır. Fakat hala bu değişimleri anlamak için yolun başındayız. Ama muhtemelen ilk özetin zamanı geldi, bu da etrafımızdaki bir şeyin dönmeye başladığını fark etmemizi sağlayacak kanısındayım.

Ekonomide öğretilen dogmalardan biri paranın kısıtlı bir kaynak olduğu ve hükümetlerin gelir ve gider dengesini gözetmesi gerektiğidir. Ekonomiye konvansiyonel yaklaşımla baktığımızda para sınırlı bir kaynaktır. Ayrıca bu öğretiye göre, devlet sahip oldukları kadar vardır. Ve daha fazlası değildir ve daha doğrusu, olabilir, ama olmamalıdır. Ekonomi politikasının yürütülmesinde, devlet piyasa için hizmetçi gibi davranmalıdır.Devleti yöneten hükümet kamu kalemlerinden birine harcama yaparsa, diğeri için yeterli olmayacaktır. Bu nedenle, liberal yaklaşımlar tüm sosyal politikaları son yıllarda daha fazla eleştirir olmuştur. Hükümetin parasının  tükenebileceği ile ilgili böyle dogmatik bir inanç, temel olarak liberal olmayan bir ekonomik politika oluşturmayı engellemiştir. Liberallere göre devlet sosyal politikalar yüzünden kamu borcunu arttıracak ve bu borç ödenmek zorundadır. Yani ya borç sorumluluğu gelecek nesillere aktarılacak ya da şimdi kriz çıkacak ve sistem iflas edecek.Bu öğretiyi adeta yıkarcasına salgının başlangıcından bu yana, dünyadaki hemen hemen tüm hükümetler milyarlarca kamu harcamalarını vatandaşlarına sunarak ya da vaat ederek kriz korkusuyla mücadele ediyorlar. Bu kamu harcamalarının nereden karşılanacağına gelirsek, sosyal yardımların ve ekonomik tedbirler kapsamında vatandaşlara sunulan kredilerin vatandaş tarafından değil, merkez bankaları tarafından ödenmesi gerektiği ABD'de bile dillendirilir hale gelmiştir. Pandemi krizi sebebiyle başta AB ülkeleri olmak üzere tüm devletler kendi borçlarına odaklanacaklar ve sonuç olarak harcamaları ya gizlice iptal edecekler ya da sonsuza dek bilançolarında bırakacaklar. Avrupa'daki en liberal hükümetler bile vatandaşlarını yeni bütçe tasarrufları ile karşı karşıya bırakmayı göze alamayacaktır. Milli ekonominin ve üretimin sosyal politikalar için temel oluşturduğunun keşfi basit maskeler neticesiyle ortaya çıksa da bu durum COVID-19'dan sonra bizim için tamamen yeni ufuklar açmaktadır. Ülkelerdeki hükümetler‚ ‘bizde sosyal politikalar uygulamak isteriz ama karşılayamayız‘ deseler dahi bunu gerçekten uygulayamayacakları anlamına gelmez, dolayısıyla bu söylem tamamen siyasi nitelik taşır. Hükümetlerin ekonomik bağımsızlıklarına dair bu keşif ile gelecek, herkesin düşündüğünden daha güzel olabileceği kadar, sadece küçük ayrıcalıklı bir grubun yararına göre değil, toplumun tümünün yararına göre şekil alabilecektir.

İkinci dogma olarak bize sunulan bir diğer fenomen ise küreselleşmedir. Bize tüm kıtaları küresel tedarik zincirleriyle birleştirmenin iyi olduğu, çünkü bu şekilde kaynakların daha rasyonel bir şekilde tahsis edileceği söylendi. Asya ülkelerinden daha ucuza alarak ihtiyacınızı giderebilirsiniz, neden ürün maliyetleri, vergiler ve işçi maaşları ile uğraşacaksınız? Neden verginin ve işçi maliyetinin sıfır olduğu yerlerde üretim yapabiliyorken,ülkenizde üretmeyi seçeceksiniz? Birileri de bu küreselleşme biçiminin yerel üretimi öldürdüğünü ya da doğayı yok ettiğini söylediğinde dinazor ya da komünist damgası yemiştir. Pandemi, küresel tedarik zincirlerinin gerçek bir sorun olduğunu göstermiştir.[1] Aniden gelen bir salgın dalgası, sermayesi ve know-how  bakımından zengin ülkelerde de salgınla savaşmak için gerekli maskelerin ve tıbbi ekipmanların tedariğinin hiç de kolay olmadığını ortaya çıkardı. Neden? Çünkü üretim ya düşüncesizce terk edilmiş ya da yer değiştirmiştir, her ne pahasına olursa olsun kazanç mantığı izlenmiştir. Dahası daha önce sözünü ettiğim keşif ile sermayenin milliyeti olmadığına dair inanç 2008'den sonra bugün tekrar sarsılmıştır.Dolayısıyla pandemi bize üretimin de milliyetinin var olduğunu ortaya çıkarmıştır. Küreselleşmenin bizi şuan ki duruma nasıl getirdiğini görmek için illa gıda veya su üzerinden yeni uluslararası çatışmaları da mı yaşamalıyız?

Üçüncü olarak bir diğer öğreti ise, özel sektör ve hizmetin devletten daha iyi ve kaliteli olduğuna olan inançtır. Özellikle eski Sovyet ülkeleri içgüdüsel olarak özel sektör ürünlerini devlet muadillerine tercih etmişlerdir. Ayrıca, çoğu ülkede zamanla devlet alternatifleri de verimsiz olarak görüldüğü için basitçe yok olmuştur. Pandemi sırasında ise, tüm gözlerin devlete döndüğünü gözlemlemekteyiz. Devletin gerekli ve vazgeçilmez olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.Devletler  virüs korkusuna mantıklı bir şekilde nasıl cevap verilebileceği aynı zamanda ekonominin sekteye uğraması sebebiyle oluşan mağduriyetlerin telafisinde gözlerin çevrildiği nokta olmuşlardır. Özel tıp artan sağlık hizmetleri talebine nasıl cevap verilir? Farklı ülkeler bu tip zorluklara ellerindeki kaynakları kullanarak farklı tepki göstermişlerdir. Fakat prensip olarak, hiçbir yerde devletin çöküşü olmadı. Genel olarak üzerlerine düşenleri yerine getirdiler. Hatta birçoğu pandemi sayesinde daha önce farkında olmadığı birçok planlama ve yanıt verme yeteneğini de keşfetmiş oldu. Pandemi, 21. yüzyılda ortaya atılan devletin işe yaramazlığı söylentilerinin kesinlikle erken olduğunu kanıtlamıştır.

 

 

 

[1] ‘Salgında “maske savaşları”‘, Deutsche Welle, 03.04.2020. https://www.dw.com/tr/salg%C4%B1nda-maske-sava%C5%9Flar%C4%B1/a-53010311

Yavuz Selim Yıldız

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı