Haçlı Projesinde Türkmenler

Yazan  30 Haziran 2014

Tarihimizin son döneminde, bin yıldır kesintisiz olarak egemen olduğumuz ve yüksek bir medeniyeti gerçekleştirdiğimiz bu topraklardan, Türk’ü ve İslâm’ı çıkarmanın adına,  “Haçlı Seferleri”  denildiği malumdur. Haçlıların emelleri bugün de devam etmektedir. Ancak adı,  “Büyük Ortadoğu ve Genişletilmiş Afrika Projesi/BOP” olarak değiştirilmiştir. Bu defa hedefte, bütün Türk- İslâm dünyası vardır. Bu projenin eş başkanlarından birinin de, kendi ifadelerine göre Başbakan Erdoğan olduğu hatırlardadır.

AKP, 2002’den başlayarak günümüze kadar, AB sürecinde  “Türkiye’yi dönüştürmek”  veya  “Sessiz devrim”  dediği siyasetini,  “Millî birliği güçlendiriyor, Türkiye’yi büyütüyoruz”  yalanıyla ısrarla sürdürmüştür. Bu siyaset; Türk Milletini  “demokratikleştirme” ve “özgürleştirme”  gibi bireye ait kavramlarla aldatıp, etnik kimliğe dayalı  “devlet”  ve “toprak” talebine çevirmeyi başarmıştır. Böylece bütün olan ülkemizi bölünmenin eşiğine getirmiştir. TBMM’ye sunulan  “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı” na verilen ilginç ad ve gerekçesindeki  “Türkiye 2002 yılından itibaren, tarihinin en kapsamlı demokratik değişim, dönüşüm ve normalleşme süreçlerini yaşamaktadır”  ifşaatı, yukarıdaki tespitlerimizi doğrulamaktadır. Bu iki alıntıya göre; ülke bütünlüğünün parçalanmasına “Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesi”  ve  “İmralı Mutabakatı”  ile terör örgütünün bölgede fiili olarak  “paralel devlet”  kurmasına “...tarihinin en kapsamlı demokratik değişim, dönüşüm ve normalleşme süreci”  adını vermektedir! 

Türkiye, böylece, BOP çerçevesinde Batı’dan alınan tam destekle, uçurumun kenarına getirilirken; 2003’te emperyalistlerin işgaline uğrayan Irak’ta ve 2011’de rejime baş kaldıran eylemlerle karıştırılan Suriye’de Türkmenler, bu defa tam tersine bir siyasetle karşı karşıya kalmışlardır. Bu durum bazen görmezden gelinmiş, bazen avutucu ve uyutucu vaatlerle oyalanarak, hem Türkiye kamuoyu, hem de Türkmenler yalnızlığa terk edilmiştir. Irak ve Suriye, ABD-İngiltere-İsrail üçlüsünün siyasetine uygun olarak pay edilirken,  “ikinci İsrail görevi yüklenen” , eli pek çok Türk’ün ve kardeş Türkmen’in kanına bulaşmış Barzani-Talabani ikilisi, Türkiye’nin himayesine alınmıştır. Ortadan kaldırılan  “Irak Arap Cumhuriyeti” nin yerine, Arap ve Kürtlere ait, iki ortaklı, iki dilli ve iki bölgeli,  “Irak Federal Cumhuriyeti” kurulmuştur. Buna göre, Irak’ın kuzeyinde Erbil-Süleymaniye bölgesi  “Yerel Yönetim”  Kürtlere; Bağdat’ta kurulan ve resmi dili Arapça ve Kürtçe olan Federal Devlet ise, Arap-Kürt unsuruna ait oluyordu. İşgalciler Federal Anayasa’yı böyle yapmıştı. Buna göre nüfusun % 15’ini teşkil eden Kürtler adına Talabani  “Federal Devletin Cumhurbaşkanı”  Barzani  “Yerel Yönetimin Başkanı” yapılmıştır. Nüfusça bu aşiretlere denk sayılabilecek olan Türkmenler, Türkiye’nin hemen kabul ettiği Federal Anayasa’ya göre kurucu unsur sayılmadığı için, saf dışı edilmişler, felaketler de böylece başlamıştır.

Egemenliğin, BOP’a göre yapay bir şekilde bölüştürülmesiyle Irak’ta, iç çatışmalar da başlamış, ABD askerlerinin 2009’da tamamen çekilmesi üzerine katliamlar artmıştır. Otorite boşluğunun doğurduğu kaos ortamında yeşeren IŞİD gibi, vahşi terör örgütleri ülkenin baş belası olmuştur. IŞİD işgali hızla devam etmektedir. Katliamlar; özellikle silahsız, teşkilatsız ve desteksiz bırakılan Türkmen katliamı sürmektedir. 100 binlerce Türkmen çöllere düşmüş, tam bir insanlık faciası yaşanmaktadır. Bütün bunlar, Türkiye’ye rağmen olmaktadır. Zira Türkiye, bir Türkmen politikası olmadığı gibi, bütün böbürlenmelere rağmen caydırıcılığını da kaybetmiş durumdadır. Meşru ve güçlü olan Türkiye’nin bu duruma düşmesinde, BOP çerçevesinde Barzani yönetimine odaklanmanın yanında, içeride ve dışarıda terör örgütleriyle iş birliğine dayanan bir siyaseti benimsediğine dair medyada çıkan yoğun haberlerin etkisi büyüktür. Mesela, dünya IŞİD’e terör örgütü derken, iktidar sahiplerinin sessiz kalması, algılamaları güçlendirmektedir. Yine, Türk toprağı olan Konsolosluğumuzun fütursuzca basılması ve tutuklanan resmi görevliler ile Türk vatandaşı şoförlerin hâlâ serbest bırakılmaması, nasıl izah edilebilir?

Türkmenlerin Feryadı   

Anlatılan bu vahim durumu en açık şekilde dile getiren Türkmeneli Dernekler Federasyonu Başkanı Kemal Beyatlı’nın feryadına bakalım:  “Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütü Irak’ı, bilhassa Türkmen bölgelerini kasıp kavurmaktadır. Şu ana kadar Tuzhurmatu, Bayat köyleri (Biravcılı, Çardağlı, Karanaz, ve Şah Sivan) Tazehurmatu, Beşir, Musul’un doğusundaki Türkmen köyleri, Telafer’in güneyi ve etrafındaki köyler hayalet kentler haline geldi. Tuzhurmatu’ya bağlı Emirli Kasabası ise tamamen kuşatılmıştır. Kürt peşmergeleri için fırsat doğmuştur. Türkmen bölgelerini, ağır silahlı peşmergeler istila etmiştir.

Gıda ve insani yardım çok önemlidir. Ancak Türkiye’den, ‘Üzüntü duyuyoruz’ ‘Kınıyoruz’ ‘Türkmenlerin yanındayız’ ‘Türkiye üzerine düşeni yapmaya hazırdır’ gibi sözlerin ötesine geçilmeli ve fiili adımlar atılmalıdır.”

Gerçeği anlayabilmek için, Türkmen siyasetinin, Türkiye siyasetinin bir parçası olduğu görülmelidir.

Sadi Somuncuoğlu

1940 yılında Aksaray’da doğdu. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden 1962 yılında mezun oldu. 1957-58 yıllarından itibaren Türk Ocakları’nın faaliyetlerine katıldı ve fikri yetişmesi de bu yıllarda başladı. Çeşitli devlet memuriyetlerinde bulundu. 1965 yılında Bab-ı Ali’de Sabah Gazetesi’nin yayımlanmasında görev aldı. Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde Organizasyon ve Metot ile İdarecilik kurs ve eğitimi gördü.

1967 yılında MHP (CKMP) Gençlik Kolları Genel Başkanlığı görevi ile aktif siyasete başladı. 1969 yılında MHP Genel İdare Kurulu’na, arkasından da Genel Sekreter Yardımcılığına seçildi ve 12 Mart 1971’e kadar ülkücü gençliğin eğitim ve teşkilatlanma işlerini yürüttü.

Üniversite öğretim üyelerini bir araya toplayan ve gençliğin meseleleri üzerinde bilimsel çalışmalar yapan “Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi (KÜBİTEM)’nin kurulması ve faaliyet göstermesinde görev aldı. Devlet, Töre ve Bozkurt dergilerinin yayımında, aktif olarak çalıştı. Birçok yazı ve makalesi yayımlandı. Yurt içinde ve dışında konferanslar verdi.

1977 yılında Niğde Milletvekili seçilerek Parlamento’ya girdi. Demirel’in Başbakanlığında kurulan koalisyon hükümetinde Devlet Bakanı oldu. 12 Eylül 1980 darbesine kadar MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu.

12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte tutuklandı. 6 yıl süren “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”nda, 1 Nolu Mamak Askeri Mahkemesi’nde idamla yargılandı.  İki yıl tutuklu kaldıktan sonra, 7 Nisan 1987’de verilen kararla beraat etti.  

1988-1995 yılları arasında siyasetten uzak kaldı ve Türk Ocakları Genel Merkez Heyeti Üyeliği ile Türk Ocakları Genel Başkanlığı görevlerinde bulundu.

1995 yılında ANAP Aksaray Milletvekili seçildi. TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyeliği yaptı.  1,5 yıl sonra ANAP’tan ayrılıp MHP’ye katıldı. MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. 1999 yılında yeniden MHP Aksaray Milletvekili seçildi. 28 Mayıs 1999’da kurulan 57. Hükümette Devlet Bakanlığı görevine getirildi.

Cumhurbaşkanlığına aday olduğu için 8 Mayıs 2000’de Devlet Bakanlığı görevinden azledildi. 2002’den itibaren iç/parti siyasetinden ayrılarak milli siyasetle uğraştı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makaleleri yayımlandı.

Halen, Ankara’da faaliyet gösteren (Temmuz 2008) Milli Düşünce Merkezi Başkanlığı görevini yürütmektedir.

Evli ve üç çocuk sahibidir.

 

Yayımlanmış kitapları:

*   Avrupa Birliği Bitmeyen Yol (Ötüken Yayınları-Mart 2002),

* Gümrük’te Kuşatma (1.Baskı-ATO Yayınları/Temmuz 2002, 2. Baskı Yeni Avrasya Yayınları/Ağustos 2002),

*  Kıbrıs’ta Sirtaki (1.Baskı-Yeni Avrasya Yayınları/Eylül 2002, 2.Baskı-ATO Yayınları/Ekim 2002)

* Sorularla Belgelerle Kıbrıs/Çözüm mü Çözülme mi? (Türkiye Sağlık-İş Sendikası Yayınları/2003)

*  Avrupa Birliği Uyum Paketlerinden FEDERASYON’a / Etnik/Irkçı Siyasallaşma Projesi, (ATO Yayınları-2003),

Annan Planı Gerçeği ve KKTC’nin Kurtuluşu (Yeni Avrasya Yayınları-Haziran 2004)  

İstanbul’da Yeni Roma İmparatorluğu (Akçağ Yayınevi-2004),

Göre Göre KAPANA DÜŞTÜ TÜRKİYE’M (Bilgi Yayınevi-2005)

Son Haçlı Seferi-PKK Açılımı(Milli Düşünce Merkezi )

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display