Bu sayfayı yazdır

2014 Yılında Irak’taki 10 Önemli Gelişme

Yazan  30 Aralık 2014

2014 yılı boyunca Ortadoğu’da pek çok önemli gelişme yaşandı. Suriye, Filistin, Mısır ve Irak’taki gelişmelerin her biri ayrı bir incelemeyi hak ediyor. Bunlar arasında Irak’ın farkı yeni bir sürece girmiş olmasıdır. Yukarıda sayılan üç ülkedeki gelişmeler önceki yıllarda başlayan gelişmelerin bir devamı olarak ortaya çıkarken 2014 Irak için önemli değişimlerin ve dönüşümlerin yılı oldu. Bu kısa yazıyı yazarken en önemli 10 gelişmeyi sıralamak gerçekten zor oldu. Çünkü ilk ona giremeyen olayların herhangi birisi bir başka ülkede meydana gelse yılın gelişmesi olabilirdi. Elbette bu bir sıralama olduğundan salt bir objektiviteye dayanmıyor. Ancak olayların seçilmesinin kendi içinde belirleyicileri bulunmaktadır. En önemli on olay seçilirken dikkat edilen temel noktalar yarattıkları kalıcı etkiye, stratejik bir faktör olmasına, diğer gelişmeleri tetiklemesine ve gelecek yıllarda yaratabilecekleri yeni durumlara bağlı olarak seçilmiştir. Bu çerçevede Irak’ta 2014’te yılında gelişen en önemli olaylar olarak şunlar sıralanabilir:

1. IŞİD’in Irak İçinde Yeni Bir Devlete Dönüşmesi

IŞİD, Irak topraklarında farklı adlarla 10 yıldan fazla bir süredir faaliyet gösteren bir örgüt olmasına rağmen 2012 yılından itibaren bir dönüşüm yaşamıştır. Suriye’deki iç savaşın ve Irak’taki siyasi ve güvenlik ortamının etkisiyle büyük bir güce dönüşen örgüt 2014 yılı içinde bölgenin en önemli fenomeni haline gelmiştir. Yaklaşık 2.5 yıldır Suriye’de savaşan taraflardan birisi olan IŞİD’i bölgenin ve dünyanın gündemine taşıyan asıl olgu Musul’u ele geçirmesiyle başlayan yeni bir devlet kurma girişimdir. 2013 yılının Temmuz aylarından itibaren Irak’taki saldırılarını yoğunlaştıran IŞİD’in Irak’taki asıl büyük darbesi 6 Haziran 2014’te başlayan ve 10 Haziran’da Musul’un düşmesine neden olan operasyonudur. Bunu izleyen kısa bir süre içinde IŞİD, Irak’ta Musul, Selahaddin, Diyala, ve Anbar vilayetlerinin büyük bir kısmı ile Kerkük’ün bir kısmını ele geçirmiştir. Yaklaşık 1.5 ay içinde Irak’ın üçte birine yakın bir alanını ele geçiren örgüt bu süre zarfında Irak ordusu, Şii milisler, peşmergeler ve Sünni aşiretlerle çatışmaya girmiş ve başlangıçta her birini yenmeyi başarmıştır.

IŞİD, sadece Irak içinde değil Suriye’nin doğusu ve kuzeyinde de yeni ve kritik yerleşim bölgeleri ele geçirmiştir. Sonunda bu alanları birleştirerek Halep’in doğusundan Diyala’ya kadar uzanan bir coğrafyada İslam Devleti adını verdiği bir devlet kurmuştur. Bu gelişme sadece Irak ve Suriye’deki güvenlik atmosferini değiştirmemiştir. IŞİD’in Irak ve Suriye topraklarını ele geçirmesi ve bir devlet kurduğunu ilan etmesi 2014 yılını ve yakın geleceği etkileyecek şu faktörleri harekete geçirmiştir:

a. Irak'ın tekrar Ortadoğu’nun en önemli sorunlarından birisi haline gelmesi

b. 8 yıldır konuşulan parçalanma senaryosunun ülkenin orta bölgesinden başlamak üzere hayata geçmesi

c. Irak’ta 8 yıldır başbakan olan Nuri Maliki’nin yeni hükümeti kuramaması

d. Iraklı Kürtlerin bağımsızlık iddiaları

e. ABD başta olmak üzere batı ülkelerinin askeri güçlerinin Irak’a geri dönmesi

 

2. Nuri Maliki’nin Devrilmesi ve Yeni Irak Hükümeti'nin Kurulması

8 yıldır başbakan olan ve Irak’ta işgal sonrası siyasal yaşamın en güçlü aktörü haline gelen Nuri Maliki seçimdeki başarısına rağmen koltuğunu kaybetmiştir. Maliki’nin başbakanlığı kaybetmesi basit bir seçim sonucu ya da görev değişimi olarak yorumlanamaz. Irak’ta merkeziyetçiliğin en önemli savunucusu ve sembolü olan; güvenlik kurumları ve bürokrasi içine yerleştirdiği adamlarıyla devlet içinde devlet haline gelen; tek adam haline dönüşmesi nedeniyle kendi partisi içinde bile hedef haline gelen Nuri Maliki’nin liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu seçimi birincilikle tamamlamıştır. En yakın rakibiyle arasında açık bir fark bulunan Maliki yine de hükümeti kuramamıştır. Bunun nedeni, ülkedeki tüm gruplar tarafından bir tehdit olarak kabul edilmeye başlamasıdır. Her ne kadar Maliki’nin başbakanlığına en büyük ve açık direnç Mesut Barzani’den gelse de Maliki’nin başbakanlığını asıl olarak engelleyen Şii Araplar arasındaki iç dinamikler olmuştur. Muktada Sadr’ın ve Ammar Hekim’in güçlü direnişi, KDP’nin ısrarcı tutumu ve İran ile ABD’nin Maliki’den desteğini çekmesi Irak’ta başbakanın değişmesine neden olmuştur. Ancak tüm bu gelişmeler içinde IŞİD’in Musul operasyonu Maliki’nin görevini etkileyen en önemli gelişmedir. Aksi takdirde tüm ısrarlara rağmen Maliki’nin yine bir şansı olabilirdi. Şiiler arasındaki pazarlıklar sonrası ortaya çıkan formül KDK’dan bir başkasının başbakan olması olmuştur. Buna karşılık Maliki Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı görevine seçilmiştir. Yeni başbakan Haydar Ibadi, partisi içindeki gücü nedeniyle değil denge gözeten tutumu, göreli zayıf konumu, yumuşak kişiliği ve İran ile Batı tarafından ılımlı bir kişi olarak kabul edilebilir görülmesi nedeniyle bu konumu elde edebilmiştir. Özetle, 2010’daki hükümet Maliki’nin kişiliği ve yürüttüğü pazarlıklar üzerine kurulurken, Ibadi hükümeti bir denge hükümetidir.

Maliki’nin koltuğunu kaybetmesi, Irak’ta  bir dizi önemli gelişmeyi beraberinde getirmiştir:

a. İç politikada önemli gruplar arasındaki makas kapanmış, yeni bir diyalog süreci başlamıştır.

b. Güvenlik güçleri içinde büyük bir revizyona gidilmeye başlanmış, Maliki’nin oluşturduğu kişisel güç tabanı büyük darbe almıştır.

c. Ademi merkeziyetçi eğilimler güçlenmiştir. Böylece güçlü bir merkezi hükümet fikri yerini ülkenin dağılmasını engelleyecek kadar güçlü bir merkezi hükümete bırakmıştır.

d. Petrol yasası başta olmak üzere Bağdat-Erbil arasındaki sorunların çözümünde yol alınmıştır.

e. Yeni hükümet “yeni” ve “ılımlı” imajıyla dış politikasında diyalog temelli bir süreç başlatmıştır.

 

3. Iraklı Kürtlerin Kerkük Üzerinde Tam Kontrolü Sağlaması

Kerkük uzun süreden beri “küçük Irak”, “Irak’ın bir modeli” vb. isimlerle anılıyor ve Kerkük’teki dengenin Irak’ın tamamını etkileyeceği söyleniyordu. Bir bakıma bu söylenenler doğru çıktı. Irak’ta merkeziyetçilik güçlüyken Kerkük Bağdat’ın kontrolünde kaldı. Merkeziyetçilik zayıflayınca Kerkük’te dengeler değişti. Musul’un IŞİD eline geçmesinden sonra Irak ordusunun geri kalanı Kerkük’teki 12. Tümeni boşalttı. Böylece buradaki ağır silahlar dahil olmak üzere tüm ekipman peşmergelerin denetimine geçti. Ayrıca şehri IŞİD işgalinden korumak için peşmergeler şehir merkezi ile ilçelerin bir kısmını kontrol altına aldı. Bugün Kerkük’ün büyük kısmı KYB’ye bağlı peşmergelerin denetimindedir. Siyasi olarak da Kürtlerin açık bir üstünlüğü tesis edilmiştir. Dolayısıyla Kerkük’teki siyasi dengenin ve şehrin geleceğinin bir çatışma olmaksızın kalıcı değişikliğe uğramayacağını söyleyenler yanılmıştır. IŞİD kontrolündeki Havice ile Şii milislerin varlık gösterdiği Tavuk kırsalı ve Tuzhurmatu yolundaki bazı kırsal alanlar dışında şehir Iraklı Kürtlerin denetimine geçmiştir. Bu fiili denetim yasal bir statü kazanmamıştır. Ancak meyvelerini vermeye başlamıştır. Bu hamle ile Kürtler şu ana kadar sahip olduklarını iddia ettikleri kanıtlanmış petrol rezervinin (potansiyel değil kanıtlanmış) yaklaşık 2.5 katı kadarını Kerkük’ü kontrol ederek elde etmişlerdir. Irak hükümetiyle yaptığı son petrol anlaşmasında da Kerkük petrolünü Kuzey Irak’ta kendi inşa ettikleri “güvenli” petrol hattı üzerinden uluslararası pazarlara satma hakkını elde eden Iraklı Kürtler Kerkük’ün petrolünü fiili olarak kontrol altına almıştır.

4. Iraklı Kürtlerin Uluslararası Piyasalara Bağımsız Olarak Petrol Satışı

2014 içinde en tartışmalı konulardan birisi Türk basınında “Kürt petrolü” ya da “Kuzey Irak petrolü” olarak adlandırılan petrolün uluslararası piyasalara Irak merkezi hükümetinin kontrolü ve isteği dışında satılması oldu. Yıllardır Bağdat ile petrol satışı konusunda sorun yaşayan ve bütçeden kendileri için ayrılan payı alamadığını savunan Kürtler sonunda bu açıklarını kapatmak için IKBY sınırları ve tartışmalı bölgelerden çıkardıkları petrolü uluslararası piyasalara Türkiye üzerinden satma girişiminde bulundular. Bu satış sadece Bağdat’ın para göndermemesi nedeniyle artan finansal sıkıntıların çözümü açısından değil aynı zamanda gelecekte Iraklı Kürtlerin petrol piyasalarında bağımsız bir oyuncu olabilmesi açısından son derece önemliydi. Başlangıçta petrol satılamadı. Daha sonra ise bilindiği kadarıyla Türkiye’den toplam 26 tanker petrol yüklendi ve bunun 25’i satıldı. Fakat bu satış süreci çok sancılı geçti. Özellikle ABD petrolün satışına karşı çıktı ve alıcıların kararlarını etkiledi. Bu nedenle petrol ancak ikinci/üçüncü el üzerinden satılabildi. Bu satış sürecinde çok az ülke doğrudan Kürtlere siyasi anlamlar yüklenebilecek bir destek verdi. Bu süreç şu sonuçları ortaya koydu:

a. Kürtler kısa vadeli finansal sorunlarını söz konusu petrolü satarak karşılayamadı.

b. ABD’nin baskısı kısa vadede ABD’nin Kürtlerin Irak’tan ayrılmasına sıcak bakmadığını gösterdi.

c. Kürtler uluslararası piyasalarda oyuncu olmanın kolay olmadığını anlasalar da oyuncu olabilmek için yapılması gereken lobi faaliyetleri, anlaşmalar, ikna edilmesi gereken çevreler, OPEC kotaları, uluslararası petrol borsaları vb. gibi konularda çok önemli bir deneyim kazandılar.

d. Irak hükümeti kendi başına Kürtlerin petrol satışını engelleyemeyeceğini anladı, pazarlıklarda geri adım attı.

e. Kısa vadede Kürtlerin petrol satışı bağımsızlık taleplerini desteklemedi ama uzun bir yolun çok önemli bir dönemecini dönmelerini sağladı. Bu nedenle 2014 yılı petrol-bağımsızlık denkleminde çok özel bir yer tutacaktır.

 

5. Şii Milislerin Dönüşü

2014 Irak’ta Şii milislerin tekrar sahaya dönmesi açısından hayati bir yıl oldu. 2000'li yılların ortalarında Irak’ta iç savaşın olanca hızıyla yaşandığı bir dönemde Şii milisler de çatışmanın en önemli parçalarından birisiydi. Hatta pek çok kaynak çatışmanın bu denli büyümesinin arkasında en az işgal karşıtı direniş kadar Şii milislerin uyguladığı şiddetin de olduğunu dile getiriyordu. Bedir Tugayları, Irak Hizbullahı, Mehdi Ordusu gibi birimler zaman içinde isim ve biçim değiştirdi. Kendi içlerinde kırılmalar ve kopuşlar yaşadılar. Hatta, Irak hükümeti bir dönem bu güçlere yönelik büyük askeri operasyonlar düzenledi. Üst düzey isimlerini tutukladı. Fakat IŞİD karşısında Irak ordusunun varlık gösterememesi ve Ayetullah Ali Sistani’nin Iraklılara yaptığı silahlanın çağrısına temelde Şii Arapların yanıt vermesi Şii milislerin siyasal alana ve sahaya geri dönüşüne neden oldu. Bugün Irak ordusunun IŞİD karşıtı operasyonlarında başarı gösteremediğini hemen hemen tüm çevreler kabul etmektedir. Hükümetin geri aldığı yerlerin tamamı farklı Şii milis grupların gayretleriyle olmaktadır. Ancak sahada anlatılan hikayeler bu grupların da IŞİD’in kontrol ettiği yerleri ele geçirdikten sonra örgüt destekçilerine, IŞİD'in yaptıklarına benzer muamele ettiklerini işaret etmektedir. Daha da önemlisi Şii milis gruplar önce Halk Yığıntısı adı altında toplanmış gönüllü birlikler olsa da sonradan Savunma Bakanlığı’na bağlı Ulusal Muhafızlar olarak resmileştirilmiştir. Böylece bu milis teşkilatları devlet kadrolarına dahil olmuştur. Hepsinden önemlisi bu milis teşkilatlarının önde gelen isimleri siyaseten de yükselmeye başlamıştır. Bakanlar Kurulu’na bir göz atılması bunu anlamaya yetmektedir. Şii Milislerin tekrar sahaya dönmesi hangi dinamikleri harekete geçirdi:

a. Sünni Araplar arasında bir grubun savaşı mezhep ekseninde görmesine ve IŞİD’e verdiği desteği artırmasına neden oldu,

b. İran’ın etkisinin çok daha artmasına neden oldu,

c. Siyasi alanda Şii milislerin güç kazanmaya başladığı görüldü,

d. Irak silahlı kuvvetlerinin resmi olarak yerini almasalar bile özellikle Şii Araplar arasında asli güvenlik sağlayıcı unsurlar olarak kabul edilmeye başladılar,

e. Muhtemelen 2018’de yapılacak seçimde bu milis gruplarından önemli figürlerin siyasi yükselişine de şahit olunması.

 

6. İran’ın Irak’taki Etkinliğinin Daha Fazla Artması

İran’ın Irak’ta ne kadar önemli bir güç olduğu zaten bilinir bir gerçektir. Ancak 2014 yılında İran’ın Irak’taki etkinliği doruğa çıktı. Hükümet kurulması sürecinden bakanlıkların dağıtımına, milis grupların teşkilatlanmasından IŞİD’le mücadeleye her alanda İran’ın önemli kazanımlar elde ettiği görülmektedir. Dahası İran geleneksel olarak daha az etkileyebildiği KDP ve bazı Sünni Arap aşiretler üzerinde de büyük etkinlik kurmayı başarmıştır. Nitekim, Sünni Arap siyasetçilerin bir kısmı İran’ı ziyaret ederek yeni konumlarını sergilerken Mesut Barzani IŞİD’le mücadelede verdiği destek nedeniyle önce İran’a teşekkür etmiştir. İran’ın etkinliğindeki bu artışın Bağdat ve Erbil üzerinde uzun süreli bir etkisi olacağı söylenebilir.

 

7. PKK'nın, Kandil ve Mahmur’dan Çıkması, Irak’ta Rol Üstlenir Hale Gelmesi, Uluslararası Alanda Meşruiyet Sağlamada Önemli Adımlar Atması

PKK’nın 1980'li yılların sonundan beri Irak’ta varlık gösterdiği bilinmektedir. Özellikle 1990'lı yıllarda Kuzey Irak’ta güvenli bölge oluşturulduktan sonra siyasi otorite boşluğu nedeniyle bölgeyi lojistik ve eğitim üssüne çevirdiği ve aynı zamanda bazı bölgeleri tamamen kontrol ettiği de hatırlanmalıdır. Ancak 1990lı yılların sonuna gelindiğinde PKK’nın Kuzey Irak’taki etkinlik sahası daralmış, 2003’te Irak’ın işgalinden sonra ise belli alanlarda toplanmıştır. Türkiye sınırına yakın bölgelerdeki kampları, Mahmur’daki mülteci kampı ve Kandil’deki üssünde toplanan PKK varlığı 2014’te her açıdan sahaya indi. Aslında PKK’nın PÇDK aracılığıyla seçimlerde yer almaya çalışması yeni bir olgu değildir. Hatta 2013’te gerçekleşen IKBY bölgesel seçimlerine de katılmıştır. Fakat 2014 PKK’nın Irak’taki varlığı ve Irak’ı kullanarak sağladığı uluslar arası meşruiyet açısından dönüm yılı olmuştur.

PKK’ya bağlı grupların ( YPG ve HPG’nin), Sincar ve Mahmur’da oynadığı rol Iraklı Kürtler tarafından büyük destek görmüştür. YPG’nin Sincar’da oynadığı rol Kürt kamuoyunda büyük destek bulmuştur. Bunun dışında HPG’nin Kerkük’e indiği burada eğitim ve moral motivasyon açısından peşmergeye destek olduğu görülmüştür. Ancak tüm bunların ötesinde Sincar’daki olaylarla birlikte uluslararası kamuoyunda PKK’nın IŞİD’e karşı mücadele eden  bir aktör olduğu söylemi yüksek sesle dile getirilmeye başlamıştır. Bu söylem bir süre sonra pratiğe dönüşmüş Sincar Dağı’nda PKK'lılarla yabancılar ortak fotoğraf vermeye başlamıştır.

Elbette, PKK Irak’taki diğer Kürt siyasi partileriyle karşılaştırıldığında çok zayıf bir güçtür. KDP, KYB, Gorran ve İslamcı partilerin her birisi siyasi ve örgütsel olarak PKK’dan daha güçlüdür. Buna karşılık, PKK, Sincar bölgesinde bir kanton kurulmasını isteyecek kadar Iraklı Kürtlerin iç siyasi mücadelelerinde yer almaya başlamıştır. Bu durum gelecek için şu faktörleri tetiklemiştir:

a. PKK-KDP mücadelesi Irak’ı daha çok kapsayacak bir biçimde ve artarak devam edecektir

b. PKK, Irak-Suriye sınırının IŞİD nedeniyle buharlaşmasından istifade ederek özellikle Sincar’daki Ezidiler üzerinde etkinlik arayışına girecektir

c. Gelecek seçimlerde KDP dışındaki siyasi partilerden birisiyle açık açık ittifak yaparak seçime girmesi mümkündür.

 

8. Yabancı Güçlerin Irak’a Dönüşü

 

ABD’nin Irak’taki muharip güçlerini çektiği 2011 Aralık’ından sonra bir daha uzun bir süre bölgeye batılı bir askeri gücün konuşlanmayacağı konuşuluyordu. Oysa IŞİD saldırıları denklemi değiştirdi. ABD’nin başını çektiği ülkeler Erbil ve Bağdat’ın düşme ihtimaline karşılık asker gönderme kararı aldılar. Her ne kadar bunlara askeri danışman denilse de sahadaki gerçekliklerin çoğunun özel kuvvetler mensubu olduğunu ve özel operasyonlar için Irak’a yeniden gönderildiğini göstermektedir.

Yabancı güçlerin Irak’a dönüşü sadece askeri anlamda değil siyasi olarak da gerçekleşmiştir. Bir süredir önceliği Suriye’ye veren pek çok ülke Irak’ı yeniden masaya yatırmaya başlamıştır. Kısa vadede önemli sonuçlar doğurmasa da uzun vadede Irak’ta yeni dengelerin yaratılmasında bu dönüşün etkili olacağı söylenebilir.

9. Genel Seçim

İronik bir biçimde ülkedeki genel seçim bir çok faktörü tetiklemesine rağmen yarattığı sonuçların gölgesinde kalmıştır. 2013’ün sonunda yapılan değerlendirmelerde bir sonraki yılın en önemli konusu olarak seçim gösterilmekteydi. Nitekim yılın ilk dört ayını seçim domine etti. Seçim sonuçları 2010’dan farklı sonuçlar üretti. Büyük koalisyonlar (seçim sisteminin de etkisiyle) yerini küçük ittifaklara bıraktı. Seçimden Kürtler ve Sünni Araplar parçalanmış bir biçimde çıktılar. Beklendiği gibi seçimi Maliki’nin KDK’sı kazandı. Fakat umulanın üzerinde başarı elde etmesine rağmen Maliki diğer faktörler nedeniyle koltuğunu koruyamadı. Seçimin ürettiği meclis bir öncekinden çok farklı değildi. Maliki’ye yakın bazı üst düzey siyasetçiler ile eski bakanların bir kısmı bir kenara konulursa (parti lideri olmayanlar) mecliste kilit yerleri yine aynı kişiler ve gruplar elde etti. Yeni hükümetin işlerliği ve temsil kabiliyeti sorgulanır durumdadır. Öyle ki, IŞİD’in ilerlemesi devam ederken henüz ortada hükümet dahi yoktu. Sonuçta Irak’taki genel seçim önümüzdeki dönem açısından özellikle parametreyi üretti. Ülkede merkezkaç eğilimler devam ederken yerel siyaset kesinlikle merkezi siyasetin önüne geçecektir.

10. Kuzey Irak’ta Hükümet Kuruldu

IKBY’de 2013’te yapılan seçimden sonra çok uzun sür bir hükümet kurulamadı. Bunun temel nedeni genel seçimde zayıflayan KYB’nin Irak seçimlerinde güç kazanmasıydı. KYB’yi dışlayan formüller üretilse de bunun IKBY’deki istikrara büyük bir darbe vuracağı gerçeği bu seçenekleri geçersiz kıldı. Aslında seçimdeki başarısızlığına rağmen KYB çok önemli bir gerçeği herkese hatırlattı. Aynı Irak’ın geri kalanı gibi IKBY’de de seçim ve sandık tek belirleyici değildir. Taşları yerinden oynatmak için “güç oyunu” oynanmalıdır. Bu nedenle Gorran’ın ana  muhalefetten iktidarın ikinci büyük ortağı konumuna geçmesi o kadar kolay olmadı. Meclis başkanlığı ve peşmerge bakanlığı gibi kritik bakanlıkları alsalar da Gorran mensupları hükümette KDP ve KYB’nin gölgesinde kaldılar. Irak genel seçimleri KYB’nin tekrar toparlandığını ortaya koydu. Ancak tüm bunlar önümüzdeki yıl gerçekleşecek çok önemli bir gelişme için yanıt üretmedi. Bu gelişme mesut Barzani’nin görev süresinin dolmasıdır. Son olarak 2013 yılının Temmuz ayında görev süresi 2 yıllığına uzatılan Barzani’nin geleceği sadece IKBY’nin değil tüm Irak’ın geleceğini etkileyebilecektir.