Bu sayfayı yazdır

Sonuçsuz Astana Görüşmeleri; Sığınmacılar Konusunda Türkiye Yine Yalnız

Yazan  03 Temmuz 2020

Suriye'deki savaşa siyasi çözüm amacıyla yürütülen Astana görüşmeleri çerçevesinde Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi bir kez daha toplandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin video konferans yöntemiyle gerçekleştirdiği görüşme sonrasında liderler ortak bir basın açıklaması yayınladı.

Yapılan açıklamada Devlet Başkanları:

  1. Suriye sahasındaki mevcut durumu ele almış, 16 Eylül 2019'da Ankara'daki son toplantılarından sonra kaydedilen gelişmeleri gözden geçirmiş ve mutabakatları ışığında üçlü eşgüdümü artırma yönündeki kararlılıklarını yinelemişlerdir.
  2. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan kuvvetli taahhütlerini vurgulamışlardır.
  3. Bu bağlamda, gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş; Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünün yanı sıra komşu ülkelerin milli güvenliğine de halel getirecek ayrılıkçı gündemlere karşı durma yönündeki kararlılıklarını ifade etmişlerdir.
  4. Suriye'nin kuzeydoğusundaki durumu ele almış, bu bölgede güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde sağlanabileceğini vurgulamış ve bu doğrultuda çabalarını koordine etmede anlaşmışlardır. Suriye Arap Cumhuriyeti’ne ait olması gereken petrol gelirlerine yasadışı şekilde el konulmasına ve transfer edilmesine yönelik itirazlarını beyan etmişlerdir.
  5. Uluslararası insancıl hukuk uyarınca sivillerin ve sivil altyapının korunmasını sağlarken, DEAŞ, Nusra Cephesi ve El Kaide veya DEAŞ bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve oluşumlar ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan diğer grupların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme kararlılıklarını teyid etmişlerdir.
  6. İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki durumu etraflıca gözden geçirmiş ve İdlip’le ilgili bütün anlaşmaların tüm unsurlarıyla hayata geçirilerek sahadaki sükunetin temininin gerekliliğini vurgulamışlardır.
  7. COVID-19 salgınının beraberinde Suriye'nin sağlık sistemi ile sosyo-ekonomik ve insani durumu bakımından büyük bir sınama getirdiğini kabul ederek, Suriye'deki insani durum ve salgının etkisine dair duydukları derin endişeyi dile getirmişlerdir. Özellikle COVID-19 küresel salgını karşısında, uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı'na aykırı tüm tek taraflı yaptırımları reddetmişlerdir. Suriye halkının acılarının hafifletilmesi amacıyla Suriye genelinde hızlı, güvenli ve kesintisiz insani erişim sağlanmasına yönelik ciddi gereksinimi vurgulamış ve ayrımcılık, siyasallaşma ve önkoşullar olmaksızın, Suriye'ye yapılan yardımı artırmaları için başta Birleşmiş Milletler ve bağlı insani kuruluşları olmak üzere, uluslararası topluma çağrıda bulunmuşlardır.
  8. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını teyid etmişlerdir.
  9. Astana formatının ilgili Çalışma Grubu çerçevesinde zorla alıkonan/kaçırılan şahısların karşılıklı salıverilmelerine dair faaliyetlerin devamındaki kararlılıklarını yinelemişlerdir. Suriyeli taraflar arasında güven artırılmasında etkinliğini ve gerekliliğini ispat etmiş olan Çalışma Grubu’nun özgün niteliğinin altını çizmişler ve çalışmalarının sürdürülmesi için tedbir almakta anlaşmışlardır.
  10. Mültecilerin ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye'de ikamet ettikleri yerlere güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşlerini kolaylaştırma ihtiyacının ve bu kişilerin geri dönme ile desteklenme haklarının korunmasının altını çizmişlerdir. Bu bağlamda, yeniden iskan edilmeleri ile normal bir hayata kavuşturulabilmelerinin yanı sıra, külfet paylaşımında daha geniş sorumluluk üstlenme ve su ile enerji kaynağı şebekeleri, okullar, hastaneler ve insani mayın eylemi dahil, insani altyapıyı eski haline getirmek suretiyle uluslararası topluma Suriye'ye yaptıkları yardımı artırma çağrısında bulunmuşlardır.
  11. Suriye meselesine ilaveten, ortak ekonomik işbirliğini güçlendirmek için farklı alanlardaki üçlü eşgüdümü güçlendirme niyetini teyit etmişlerdir.

Astana’da Sezar Yaptırımlarına Dikkat Çekildi

9 Yıldır savaşla boğuşmakta olan Suriye’de hem ekonomik sistem hem de sağlık sistem çökmeye yüz tutmuştur. Öte yandan Covid-19 ise Suriye’nin genel durumunun daha da kötüye gitmesine yol açmıştır.

Astana Görüşmeleri’nin genel çerçevesi Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, ülkede barışın yeniden tesis edilerek yerlerinden edilen milyonlarca Suriyelinin vatanlarına dönmesi amaçları etrafındadır. Fakat, ABD'nin aralık ayında yasalaştırdığı Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası kapsamındaki yaptırımlar Suriye’de insani krizin zirveye ulaşmasına yol açacak ve ayrıca bütün bu amaçların önünde engel oluşturabilecek niteliktedir. 

Yerlerinden Edilen Suriyelilerin Geri Dönmesi

Zirve’de ele alınan konulardan biri olan Suriyelilerin ülkelerine dönmesi meselesi, aslına bakılırsa zirveye katılan diğer ülkelere oranla en fazla Türkiye için önem taşımaktadır.

Özellikle pandemi sürecinde ekonomisinde yaralar meydana gelmiş olan Türkiye’de Suriyelilerin yoğun nüfusu ve yarattığı ekonomik etki göz ardı edilemez bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortak bildiride konuya yer verilen onuncu maddede detaylı şekilde ele alınmış ve liderler; Suriyelilerin yeniden iskan edilmeleri ile normal bir hayata kavuşturulabilmelerinin yanı sıra, külfet paylaşımında daha geniş sorumluluk üstlenme ve su ile enerji kaynağı şebekeleri, okullar, hastaneler ve insani mayın eylemi dahil, insani altyapıyı eski haline getirmek suretiyle uluslararası topluma Suriye'ye yaptıkları yardımı artırma çağrısında bulunmuşlardır. Fakat Türkiye’nin omuzlarındaki yük göz ardı edilmiş görünmektedir.

Öte yandan, Birleşmiş Milletler bu yıl içerisinde Suriye için 10 milyar dolar yardım toplamayı hedeflediğini bildirmştir. Fakat Türkiye için herhangi bir bütçe ayrılmamıştır. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Sözcüsü Laerke, 11 milyon sivilin insani yardımlarla hayata tutunduğunu ve Türkiye'nin bu ülkeye yapılan insani yardımlar açısından "kilit oyuncu" olduğunu söylemiş ve "Öncelikle, dünyada en fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan ülke, ikincisi de Suriye içindeki sıcak noktalara insani yardım ulaştırabilmemiz açısından kilit bir ülke" değerlendirmesinde bulunmuştur.

Türkiye’nin Suriye’de yaşanan gelişmeler ve yerlerinden edilmiş Suriyelilerin çok büyük bir kısmı için kritik bir öneme sahip olduğu biliniyor olmasına karşın Türkiye için herhangi bir adım atılmamaktadır.

Sığınmacı yükünü tamamen Türkiye’nin omuzlarına yükleyip; sorumluluktan kaçan uluslararası aktörlerle karşı karşıya olduğumuzu söylemek yanlış olmayacaktır. Ayrıca, Avrupa’nın Covid-19 nedeniyle sınırlarını Türkiye’ye açmamasının altında; sığınmacıların Avrupa sınırlarına geçmelerini engelleme amacının olabileceği de akla gelmektedir. Zira, Türkiye’de ilk coronavirüs vakası görülmeden hemen öncesinde Yunanistan sınırında yaşanan gerginliklerin bir anda coronavirüsle üstünün kapanmış olması, sorunun yeniden patlak verme ihtimalinin var olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Kaynak: https://www.tccb.gov.tr/assets/dosya/2020-07-01-ucluzirve.pdf , DW, TRT Haber

 

Kübra Ünlü

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü 
Suriye ve Göç Araştırmaları Uzmanı